Menu

Dünyaca Ünlü Yabancı Ressamların Fırçasından 10 Kadın Resmi



Van Gogh, Francisco Goya, Johannes Vermeer başta olmak üzere tanınmış yabancı ressamların kadınları resmettiği etkileyici tabloları derledik.

Kadın resimlerine yer verdiğimiz diğer yazılarımıza da göz atabilirsiniz.

15 Ünlü Türk Ressamın Göz Alıcı Kadın Resimleri

21 Ünlü Türk Ressamın Kadın Figürlü Tabloları

1. Vincent Van Gogh (1853 – 1890) – La Berceuse (Augustine Roulin), 1889

van gogh

Van Gogh’un babası reformist bir kilise papazıydı, görüşleri gelenekçi ve tutucuydu. Bu nedenle, Vincent’ın garipliklerini ve asiliklerini anlamıyordu. Van Gogh babasının yerini koyduğu kişilere hep ihtiyaç duymuştur. Bunlardan biride Arles’te yaşadığı dönemde tanıdığı postacı Joseph Roulin’dir. Van Gogh kulağını kestiği gece onu bulup hastaneye kaldırmış, onun tekrar resme dönmesini sağlamıştır. Roulin’in ailesi ahlakçı değildi, onu olduğu gibi kabul ediyor, eleştirmiyor ve destekliyordu. Kendi ailesinin çok az resmini çizerken, Roulin ailesinin üyeleri birçok resmine konu olmuştur. Bu tablo da onlardan biri.

Joseph Roulin’in eşi Augustine Roulin’i eski rustik bir sandalyede, büyük göğüsleriyle şefkatli bir anne olarak resmetmiş. Vincent’in portrelerini çizdiği kadınların çoğunluğu annesi gibi derin bir üzüntünün ve mutsuzluğun izlerini yüzlerinde taşırlar. Resimlerindeki bütün kadınlar, Vincent’in annesini algıladığı gibi kederli ve soğuktu. Van Gogh ağır desenli arka plan ve parlak kırmızı zemin yanında, kadını turuncu saçları, aydınlık, zümrüt yeşili etek ve koyu zeytin renkli üstle resmetmiştir. Augustine üç çocuklu bir annedir, resimde elindeki ip bebeğinin beşiğinin ipidir ve onu sallamaktadır. Fakat beşik görünmemektedir. Zaten, La Berceuse Fransızca ninni demek.

2. Johannes Vermeer (1632 – 1675) – The Milkmaid, 1660

johannes vermeer

Vermeer’in Süt Döken Kız adlı resmi ev içi yaşam resimlerinin en başarılılarından biridir. Soldaki pencereden odaya yayılan ışık ve resmin odak noktası olan kadının yüzünde üç boyutlu bir görünüm yaratmaktadır. Resmin en dikkat çekici kısımlarından biri de masanın üzerindeki natürmorttur. Sütçü kız kuvvetli oluşu, sadeliği ve görünüşü ile tipik Hollandalı karakteri temsil eder. Figürün kıyafeti ev işlerini yaparken giymekle sorumlu olduğu kıyafetken, arkada görünen ayak ısıtıcı kızın arkasındaki boşluğu hissettirmek için oraya konmuştur. Duvarın altındaki bordürde Yunan mitolojisine ait aşk tanrısı Eros’un resmi var. Resimdeki süt, cinselliği çağrıştıran diğer bir öğe. Çünkü Flemenkçe’de süt sağmak fiili, mecazi anlamda cinsel olarak etkilenmek anlamını da taşır.

Martin Bailey’e göre Vermeer bu resmi yaparken Gerrit Dou’nun Sürahiden Su Döken Kadın isimli resminden etkilenmiş olabilir. Vermeer’in resmi daha gerçekçidir ve onun zengin giyimli kibar insanları içeren çoğu resimlerinin aksine, bu resim mutfaktaki basit bir sütçü kızı göstermektedir. Sütçü kızın işi peynir ve tereyağı yapmaktır. Sağlam yapılı ve kaslı kollara sahip kız gözlerini yaptığı işe odaklamıştır. Sütün akar şekildeki görünümü sütün sonsuza kadar akacağı izlenimini verir. Odanın köşesinde pirinçten yapılmış bir kap ve örülerek yapılmış bir sepet asılmıştır. Duvarda iki çivi ve buna ait birçok iz mevcuttur.

3. William Holman Hunt (1827 – 1910) – Isabella And The Pot Of Basil, 1868

william holman hunt

19. yüzyılın İngiliz ressamlarından William Holman Hunt, ön-Raffaellocular topluluğundandır. Topluluğun öbür üyeleri gibi Hunt’un yapıtları da önceleri eleştirilmesine karşın, 1854’te Dünyanın Işığı adlı alegorik resmi Ruskin tarafından övülünce genel kanı değişti. Hunt aynı yıl dinsel konulu resimlerinde özgün bir arka plan kullanabilmek için araştırmalar yapmak üzere Filistin’e de gitmiştir.

Yazar Giovanni Boccacio, 100 öyküden oluşan Decameron adlı yapıtına 1348 yılında büyük veba salgını dönemlerinde Floransa’daki yaşananlardan etkilenerek başlar. Veba salgınından kaçmak isteyen 7 kadın 3 erkek toplam 10 kişi bir şatoya sığınır. Vakit geçirebilmek için birbirlerine hikayeler anlatmaya başlarlar. William Holman Hunt, resmini bu öykülerden birinden esinlenerek 1818 yılında yazılmış John Keats’in aynı isimli 69 kıtalık şiirinden etkilenerek yapmıştır.

Öyküye göre, Isabella, ticaretle uğraşan iki ağabeyinin yanında çalışan Lorenzo’ya aşık olur. Isabella’yı zengin bir tüccarla evlendirmek isteyen kardeşleri Isabella’nın Lorenzo ile aralarındaki aşkı öğrenince Lorenzo’yu ormanda öldürerek gömerler. Isabella’ya ise başka bir ülkeye gittiğini söylerler. Uzun zaman bekleyen Isabella, gece rüyasında Lorenzo’yu görür. Lorenzo ona olanları anlatır nereye gömüldüğünü söyler. Isabella ormana giderek cesedi bulur. Kesik olan başını alarak gözyaşları ile suladığı bir fesleğen saksının içine koyar.

4. Paul Cézanne (1839 – 1906) – Madame Cézanne In A Red Dress, 1890

paul cezanne

Fransız ressam Paul Cézanne, art izlenimcilik yani post empresyonizm akımına verdiği sanat eserleriyle tanınmaktadır. Art izlenimcilik, doğadaki unsurların kişinin içinde oluşturduğu duyguları yansıtan izlenimcilik akımına tepki olarak doğmuş ve izlenimcilik sınırlarını aşarak resimlere kişiselliği katmak istemiştir.

Cézanne’ın babasına karşı beslediği korku ve nefret, hayatını ve insan ilişkilerini derinden etkiler. Arkadaşlıkları huysuz ve güç karakteri nedeniyle az sürmüştür. Çok sinirli bir yapıya sahiptir. İnsanlarla kolay kolay ilişki kuramıyordu, hatta kendisi için şöyle derdi: “Ben tek başıma kalmak için yaratılmışım. Böylece, hiç olmazsa kimse bana kanca atamaz.” Hayatta güvendiği tek insan, babasıyla olan çekişmelerinde ara buluculuk yapan annesiydi. Cézanne 30 yaşındayken, Hortense Fiquet (1850-1922) adında 19 yaşında, güzelliği ile ün salmış bu modelle tanışır, beraber olmaya başlar ve 1872 yılının Ocak ayında Paul adında bir çocukları olur.

Cézanne ekonomik olarak babasına muhtaç olduğundan, bir metresi olduğunu öğrenip öfkeden küplere bineceğini düşünerek korku içinde yaşadı. 1886 yılında Cézanne’nin babasının ölümünden 6 ay önce evlenirler. Cézanne, Hortanse’nin kırktan fazla portresini çizer. Hortanse, Cézanne’nin sanatını anlayamayan, yüzeysel ve yoksul bir aileden gelir, bu nedenle sanatçının eserlerini sıkça aşağılar, bu yüzden Cézanne’nın arkadaşları tarafından sevilmez. Cézanne “Sanatın amacı insan yüzüdür” demesine rağmen bu portrede de diğer resimlerinde olduğu gibi modelinin kişiliği ile çok az ilgilenip konusunu soğuk bir bağlılıkla ele almıştır. Ressamın duygularını da yansıtmamakta, sadece boşluktaki bir figür olarak kalmaktadır.

5. Francisco Goya (1746 – 1828) – La Maja Vestida, 1805

goya

Avrupa resminin en özgün sanatçılarından ve modern resmin öncülerinden biri olarak bilinen Francisco Goya saray ressamlığı ve portreciliğinin yanı sıra, dönemin toplumsal olaylarını eleştirel bir bakış açısıyla yansıtmıştır. Gerçekçi ve yer yer ürkütücü üslubuyla karanlığın en iyi anlatıcılarından birisi olmuştur. Görevleri arasında kral ve kraliçenin portrelerinin yapımı da vardı.

Goya’nın ilk portrelerinde, hayranı olduğu Velázquez’in etkileri görülürken sonraları daha doğal, canlı ve kişisel bir anlatıma yönelmiştir. İdealize etmeden, yer yer yergici ve alaycı bir yaklaşımla ele aldığı bu portrelere figürlerin kişisel özellikleri yansımıştır. Goya, La Maja Vestida’yı dönemin İspanya Başbakanı Manuel Godoy’un isteği üzerine yapıyor, ama ilk versiyonu nü. Yaklaşık 7-8 yıl sonra yine onun isteği ile figürü giyinik olarak resmediyor. Her iki resimde de model Godoy’un uzun yıllar metresi olan Pepita Tudo. Godoy’un nü tabloları asmak için gizli bir odası olduğu söylenir. Çünkü o dönemde İspanya’da nü resimler yasaktı.

İzleyenleri şaşırtmak için Godoy’un eserleri yan yana astırdığı söylenir. Bir diğer iddia ise Godoy’un eve gelen konuğuna göre iki eserden birini sergilediğidir. Her iki resimde de aynı kadın çıplak ve giyinik olarak yastıkların üzerine uzanmış, izleyiciye bakmaktadır. Maya’nın üzerine yapışan vücut hatlarını ortaya çıkaran kıyafeti onu çıplak halinden daha çıplak gösteriyor. Bel kısmındaki pembe kuşak, sıkı göründüğü için göğüsleri daha da belirgin, kadınlığı ön plana çıkıyor. Üzerindeki şalvara benzer kıyafet ve altın rengi terlikleri Türk kıyafetlerini andırıyor. 18. yüzyılda İngiltere ve Fransa’da Türk kıyafetleri ile portre yaptırma modası var. Birçok ünlü ressam Goya’nın Çıplak Maya tablosundan etkilendi. Édouard Manet, Olympia isimli tablosunu Çıplak Maya’dan esinlenerek çizmiştir.

6. John Singer Sargent (1856 – 1925) – Madame X, 1884

john singer sargent

John Singer Sargent, yüzyılın başında hem Avrupa hem de ABD’deki üst sınıfların portre ressamıydı. Sargent’ın en iyi portreleri konu aldığı kişinin bireyselliğini ve kişiliğini açığa çıkarır. Resimdeki kadın o dönemde sosyetenin ünlü isimlerinden Virginie Amelie Avegno Gautreau, varlıklı bir banker olan Pierre Gautreau ile evlidir. Ressam bu kadını çok beğendiği için tablosunu yapmak ister. 1884’te New York’ta açılan bir sergiye bu tabloyu da koyar. Ancak kadının ismini veremez. Sadece Madame X der. Tabii sergiyi gezen New York’un önde gelen insanları, kadının kim olduğunu hemen anlamışlar. O dönem için tanınmış ailelerden bir kadının böyle cüretkar pozlar vermesi hiç de hoş karşılanmadığı için, dedikodu yapılmaya başlanınca Sargent, kadının kendisine ve eşine bir mektup yazarak bu tabloyu sergiden çekebileceğini yazar, kadının eşi kabul etmez. Resimde Madame X’in elbisesinin askısı omzundan düşmüş şekilde resmedilmiş, fakat daha sonra Sargent bunu değiştirmiş.

7. James Tissot (1836 – 1902) – Seaside, 1878

james tissot

James Tissot 20 yaşındayken Nantes’ten ayrılır ve Paris’e yerleşir. Orada resimlerine devam eder ve birçok sanatçı ile tanışır, dostluk kurar. Daha sonra Londra’ya yerleşir. Resimdeki kadın, sevgilisi Kathleen Newton’la 1874-75 yıllarında Londra’da tanıştıkları söylenir. 1876’da hamile kalan Kathleen Tissot’la beraber yaşamaya başlar, fakat 5-6 yıl sonra ilerlemiş tüberkülozla mücadele edemeyen Kathleen 28 yaşında aşırı doz ilaçla yaşamına son verir. Bu kayıp, Tissot’u derinden etkiler, yeniden Paris’e dönmesine sebep olur. Bundan böyle ölümüne dek geçen 17 yılı çok dindar biri olarak yaşar ve resimlerinde yalnızca dini figürlere yer verir. Tissot onu birçok resminde model olarak kullanmıştır. Resmin merkezinde kadın yer alır, ışık onun etrafında toplanmıştır. Kadın sanki birini bekliyor gibi ya da birileriyle konuşuyor şeklinde yorumlanabilir.

1874 Royal Academy’deki sergisinde Vincent Van Gogh, Londra’da yaşayan Fransız ressam James Tissot’nun tablolarını da görür. 16 Haziran 1874 tarihinde yazdığı mektupta Tissot’nun üç güzel eseri olduğundan söz ediyor. Van Gogh daha sonra da Tissot hakkında yazılar yazdı. Çalışmalarına hayranlık duyuyor, yaşamını ve tutkusunu kadın figürlerinde topladığını düşünüyordu.

8. Marc Chagall (1887 – 1985) – Bella in Green, 1934

marc chagall

Chagall herhangi bir ekol ya da resim tarzına bağlı kalmamıştır. Buna karşılık, yapıtlarında neredeyse kendi yaşadığı döneminin tüm resim akımlarının izleri ve lirizmin de katılımında oluşan kendine özgü bir biçimde ortaya koyduğu bir üslup görülür. Chagall’ın çocuksu üslubu, alışık olduğumuz mantık ilkelerinin ve neden sonuç ilişkilerinin dışında, öznel iç dünyanın yansımalarıdır. Resimler, bildiğimiz dünyanın sınırlarının dışında, kimi zaman anlamsız görünecek kadar masalımsı, nesnenin doğasına uygunluğunun önemli olmadığı bir dünya olarak karşımıza çıkar. Resimdeki model Chagall’ın 1909’da bir partide tanıştığı, 1915’te evlendiği Bella Rosenfeld. Her zaman onun ilk aşkı, karısı ve ilham perisi olacaktır. 1916’da kızları Ida dünyaya geldi. Chagall eserlerinde aşk temasını kaçınılmaz Bella görüntüsü ile ilişkilidir. Chagall 2 Eylül 1944’te sevgili karısı Bella’yı kan zehirlenmesinden kaybetti.

9. Franz Xaver Winterhalter (1805 – 1873) – Empress Elisabeth of Austria, 1865

franz xaver winterhalter

Alman ressam Winterhalter günümüzde çok bilinmese de 19.yy’da Avrupa’da en iyi portre sanatçılarından biri. Döneminde özellikle aristokratların resmini çokça yapmıştır. Resimdeki kadın, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun 1848-1916 yılları arasındaki İmparatoru I. Franz Joseph’in karısı Kraliçe Elisabeth (Kraliçe Sisi). 17 yaşında iken Franz Joseph ile evlenerek Avusturya İmparatoriçesi oldu. Elisabeth Baveria hayatı boyunca huzursuzlukları yüzünden hiçbir zaman mutlu olmamamıştır. Zayıf kalmak tutkusuydu, bu nedenle bazı dönemler kilosunu muhafaza etmek için günde sadece 1 portakal yediği bile belirtilir. Ayaklarına kadar uzattığı saçlarıyla dikkat çeken döneminin en güzel prenseslerinden biri olan Elisabeth aslen Almandır, Bavyeralı soylu bir aileden gelir, evlendikten sonra arka arkaya çocukları olur, zamanla eşiyle olan anlaşmazlıkları da hayatını etkilemeye başlar. 1889’da tarihe Mayerling faciası olarak geçen olayda tek oğlu Veliaht Prens Rudolf sevgilisi ile birlikte intihar eder. Ölümleri intihar gibi görünse de cinayetten de şüphelenilmiş, ancak hiçbir kanıt bulunamamıştır. 1898’te İsviçre ziyareti sırasında Cenevre’de Luigi Lucheni adlı kişi tarafından bıçaklanarak öldürülür.

10. James McNeill Whistler (1834 – 1903) – Symphony in White No: 3, 1867

james mcneill whistler

ABD’li sanatçı Whistler’in eserlerinin ilk örnekleri Coubert’in gerçekçiliğinden etkilendiyse de Rosetti ile kurduğu dostluk sonucunda romantik biçeme yakınlık duydu. Bu arada Uzakdoğu sanatından da esinlendi. Ön Raffaellocuların romantik yaklaşımını antik sanatın kurallarını ve Japon resminin yalınlığını bi araya getirerek kendine özgü üstün nitelikli eserleri gerçekleştirdi. Whistler 1867 yılında Royal Academy’deki sergisini vurgulamak için Symphony terimini seçti. Resimde solda bulunan kız sanatçının sevgilisi Joanna Hiffernan ve onun arkadaşı. Whistler Japon baskı resimlerinden ve otantik dekorasyon eşyalarından etkilenmiştir, bu nedenle oturan kızın yanına yelpaze tasvirini ilave etmiş. Zaten Symphony serisinde yelpaze hep yer alır. Çiçek detayları, renklerdeki sadelik, zarafet resimde dikkati çeken unsurlar.

Gustave Courbet’in 1866’da yaptığı içeriği nedeniyle sergilenmeyen Le Sommeil (Uyku) tablosunda modellerden biri, Courbet’in arkadaşı olan ressam James Abbott Whistler’ın sevgilisi Joanna Hiffernan’dı. Tablonun yapılmasından hemen sonra Whistler, Hiffernan’dan ayrıldı ve Courbet ile arası bozuldu.

Kaynak
Hüznün ve Tutkunun Öyküsü: Van GoghSerkan Hızlı – Resimler ve HikayeleriPaul CézanneGünde 1 Resim


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir