Menu

Muazzez İlmiye Çığ Hayatı ve Kitapları



Cumhuriyet aydınlanmasının özellikle kadınlar üzerindeki etkisini taşıyan en güzel örneklerden birisi Muazzez İlmiye Çığ. Atatürk onun rol modeli, o da Cumhuriyet kadınlarının. Kırım göçmenlerden babası Zekeriya İtil, Kırım’dan Amasya Merzifon’a, annesi Hamide ise Kırım’dan Bursa’ya göçer. Bu evlilikten, Bursa’da 1914’te Muazzez İlmiye Çığ dünyaya gelir.

Ekşisözlük’ün Temmuz 2019’da hazırladığı videoda Muazzez İlmiye Çığ kendisine sorulan sorulara yanıt veriyor.

“Annem bir Cumartesi günü Miraç Kandili’nde dünyaya geldiğimi söylerdi. Daha sonra hesap ettim 20 Haziran’a denk geliyor. Ailede çocuğa verilen değer, ona yapılan muamele hayatı boyunca önem taşıyor. Ben ailemde annemden, babamdan hep iyi ilgi gördüm. Beni hep el üstünde taşıdılar. Zaten babamın sevgilisiydim. Daha ben doğmadan babam beni sevmiş. İlk çocukları oğlanmış ölmüş. Annemin hamile olduğunu öğrendiğinde babam hep kızım olsun diye dua etmiş. Bir erkeğin kız çocuk istemesi, düşünün ki o zaman ne acayip değil mi? Benim en çok hayret ettiğim şey de daha ben doğmadan babamın, kızıma Fransızca ve keman dersleri aldıracağım demesi. Eski İstanbul konaklarında yetişmiş olsa tamam, ama Merzifon’da göçmen ve fakir bir ailenin çocuğu.”

muazzez ilmiye cig ilkokulda

Zehra (Budunç) Hanım, 1918’de kendisinin açtığı ve Ekim 1929’da kapanan Bizim Mektep’te öğrencileriyle. Sağında ise Muazzez İlmiye Çığ.

Ailesinin daha sonra yerleştiği İzmir’in, 15 Mayıs 1919 tarihinde işgalinin ardından daha güvenli bir yer olan Çorum’a yerleşirler. İlkokula Çorum’da başlar, daha sonra Bursa’ya taşınırlar. Bursa’da özel bir okul olan Bizim Mektep’te okur, Fransızca ve keman dersleri alır.

“İkinci adım İlmiye’dir, emekli olana dek ben o adı hiç kullanmadım. Babam son zamanlarında özellikle, “Bak kızım bu adı sana, ilim sahibi olasın diye koydum” derdi. Babam öğretmendi, okumaya çok meraklıydı. Çocuk kitaplarını yayınlanır yayınlanmaz alır ve hepimize yüksek sesle okurdu. Beş yaşında okumayı öğrendim.”

“İki erkek kardeşim vardı. Biri (Talat İtil) inşaat mühendisi oldu. Amerika’da yaşadı, hatta Toledo’daki cami ve külliyesinin yapımını üstlenmişti. Diğeri (Turan İtil) doktor oldu, o da Amerika’da yaşadı, psikiyatri alanında çalışmalar yaptı. Unutulan Beyin kitabının yazarıdır. Her ikisi de rahmetli oldu, onları çok özlüyorum. Uzun yaşamanın zorluklarından birisi de sevdiklerinizin ölümlerine tanıklık ediyor olmanız.”

muazzez ilmiye cig ilkokulda

Bizim Mektep’te öğrenciler, soldan beşinci Muazzez İlmiye Çığ

Muazzez İlmiye, 1926’da sınavla Bursa Kız Muallim Mektebi’ne (Bursa Kız Öğretmen Okulu) girer. 1931 yılında mezun olur ve babasının da öğretmenlik yapmakta olduğu Eskişehir’e tayin olur, dört buçuk yıl öğretmenlik yapar. 15 Şubat 1936 tarihinde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Hititoloji bölümüne kaydolur. Hititoloji’nin yanında Sümeroloji ve arkeoloji de okur.

“Babam çok enteresan bir adamdı. Ben Almanca bölümüne geçmek istedim, kıyameti kopardı. “Atatürk bu fakülteyi sizler için kurdu! Senin istikbalin için çok iyi olacak kızım!” dedi ve bu bölümüne girmemi istedi ve haklı çıktı.”

“Atatürk çok önemli iki devlet bankasına Sümerbank ve Etibank adlarını vermişti. Bu isimlerden dolayı duymuştum tabii, fakat okuyacağım bölümle ilgili olarak başka bir malumatım yoktu.”

“Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne bir kereliğine almayı kabul ettiler. Çünkü biz meslek okulunda okuduğumuz için bizi oraya almıyorlardı. Biraz geç kalmışız. Yeni bir hoca geldi, Hititoloji’ye gelin dediler, arkasından Sümeroloji… Arkadaşım Hatice Kızılyay’la çıktık odadan. Bu ne dedik. Sümeroloji’den haberimiz yoktu o zamana kadar. Adı Asuroloji’ydi. İlk çözümler Asur diliyle başlamış. Bilimin adı Asuroloji, sonradan Sümerce eklendi. Atatürk Sümerler’i okumuş. Atatürk’ün okuduğu bir kitabı buldum. Fransızca yazıyor: Sümerler Türk diline yakın, Asya’dan gelmiş olabilirler. Yanına da eski harflerle çok mühim diye yazmış Atatürk. Atatürk’ün Sümerler’e son derece önem verdiği anlaşılıyor.”

muazzez ilmiye cig genclik

Nazi Almanyası’ndan Türkiye’ye iltica etmiş olan ve Ankara Üniversitesi’nde dersler veren Prof. Dr. Hans Gustav Güterbock’tan Hitit Dili ve Kültürü derslerini, Prof. Dr. Benno Landsberger’den Sümer ve Akad Dilleri ve Mezopotamya Kültürü derslerini alır. Fakültede dört yılda dört dil öğrenir. 1940 yılında, hiç müze görmeden ve müzecilik okumadan mezun olduğu üniversiteden sonra, İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi Çiviyazılı Belgeler Arşivi’ne uzman olarak atanır.

Aynı yıl üniversiteden arkadaşı Kemal Çığ ile evlenir. Eşi Kemal Çığ ise Topkapı Sarayı Müzesi Kitaplığı’na atanır, daha sonra müdür yardımcısı ve müdür olur. İlk kızları 1940, ikinci kızları da 1947’de dünyaya gelir.

“Fiilen çalıştığım zamanlarda, çocuklarıma tam anlamıyla annelik yapabildiğime inanmıyorum. Hepsi birden olamıyor çünkü. Annem baktı benim kızlarıma. Ben daha çok müzedeydim, hep çalışıyordum. Hafta sonu da öyle çocuklarımı alayım, sinemalara, tiyatroya götüreyim, her zaman yapamadım.”

“Eğitimlerine çok önem verdim. Her akşam onlarla oturdum, okulda ne yapmışlar bir bir üzerinden geçtim. Eğitim konusunda hiç açık vermedim. Ama işin eğlence bölümünde vazifemi tam yapabildiğim söylenemez. Yıllar içinde arayı kapattım tabii. Kızlarım hep en iyi arkadaşlarım oldu.”

muazzez ilmiye cig evlilik

1940

Muazzez İlmiye Çığ, müzede çalıştığı 31 yıl boyunca meslektaşı Hatice Kızılyay ve Dr. František R. Kraus ile birlikte müzenin deposunda bulunan Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış onbinlerce tableti temizleyip, sınıflandırıp numaralandırır, 74 bin tabletten oluşan çivi yazılı belgeler arşivini oluşturur, üç bin tabletin kopyasını yapıp katalog halinde yayımlar, dünya bilim insanlarına eşsiz bir kaynak hazırlar.

“Hatice, çok erken sizlere ömür oldu. 1984’te vefat etti. Beni tanımanıza sebep de, yazdığım kitaplar. Ben halkın anlayacağı kitaplar yazdım. Hatice sağ olsaydı, beraber yapacaktık bunları.”

“Müze benim için bir akademi oldu. 1882 yılında çıkan bir kanunla Osmanlı Devleti topraklarında yapılan kazılardan çıkan eserler İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne getirilmişti. Bunlar arasında pek çok çivi yazılı tablet vardı. Biz müzeye geldiğimizde bunlar kazılardan çıktığı gibi duruyordu. Onları koruduk, tasnif ettik, numaralandırdık. Kutular içinde dolaplara yerleştirdik. Böylece 74 bin tableti kapsayan bir arşiv oldu. Bunlar arasından 3000 tableti kopya ve katalog olarak yayınlattık.”

muazzez ilmiye cig ve hatice kizilyay

1957’de Münih’teki Oryantalistler Kongresi’ne katılır. 1960’ta Heidelberg Üniversitesi’nde altı aylık bir çalışma yapar. 1965’te Roma’da sergilenen Hitit sergisini bu şehirden alarak Londra’ya götürür. 1972’te emeklilikten sonra bir süre yurtdışında yaşayan Muazzez İlmiye Çığ, 1988’de Philadelphia’daki Asuroloji Kongresi’ne katılır. Prof. Kramer’in History Begins at Sumer adlı kitabını Türkçe’ye çevirir ve kitap 1990’da Tarih Sümerle Başlar adıyla Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlanır.

“Eski Sümer hükümdarları, fatih olarak ne kadar büyük başarılar elde etmış olurlarsa olsunlar, acımasız tiranlar ve mutlak monarklar değillerdi. Bütün önemli devlet sorunlarında, özellikle savaş ve barışlarla ilgili durumlarda, halkın önde gelenlerinden oluşturulmuş resmi bir meclise danışırlardı.”

“Sümerli bilgeler insanın başına gelen felaketlerin, kendi günahlarının ve kötülüklerinin bedeli olduğu öğretisine inanırlar ve bunu öğretirlerdi; hiç kimse masum değildi. Adaletsiz ve haksız yere çekilen insan acısı yoktu; suçlu olan her zaman insandı, tanrılar değil. Zor duruma düşüp acı çekenlerin çoğu tanrıların doğruluğuna ve adaletine meydan okumaya yeltenmiş olmalıydı.” (Tarih Sümerle Başlar)

muazzez ilmiye cig ve hatice kizilyay

Kitabın çok ilgi görmesi üzerine 1993’te çocuklara yönelik Zaman Tüneliyle Sümerlere Yolculuk da dahil Sümer ve Hitit kültürlerini tanıtan 13 kitap yazar.

“Size kendimi tanıtayım: Ben bir Sümerli çocuğum. Adım Ludingirra, anlamı Tanrı’nın adamı. Adımı söylemek size zor gelirse, kısaca Lu diyebilirsiniz. Tam 14 yaşındayım. 6 yıldan beri okula gidiyorum. Eğer okulda her bilgiyi öğrenmek istersem, en az 5 yıl daha okumam gerek. Boyum çok uzun değil. Kara saçlı, kara gözlüyüm; ama derim kara değil. Zaten bizim halkımız hep kara gözlü, kara saçlı. Sanıyorum onun için biz, kendimize karabaşlı diyoruz. Ben şimdi, yaşantımı, ülkemi tanıtmak için sizi zaman tüneli ile geçmişe götüreceğim. Hoşunuza gideceğini umuyorum. “Geldiğimiz yer neresi?” diye soracaksınız şimdi. Sizin ülkenize yakın bir yer. Türkiye’nin güneydoğusunda, bugün Irak dediğiniz yer. Buradan iki büyük nehir geçip güneyde denize dökülüyor. Bunların adı Fırat ve Dicle, bizde onların adı Buranım ve İdigna’dır. Siz buraya iki nehir anlamına gelen Mezopotamya diyorsunuz. İşte benim vatanım, bu iki nehir arasında. Buraya yüzyıllar boyu Sümer toprakları denmiş.” (Zaman Tüneliyle Sümerlere Yolculuk)

Ludingirra’nın 4000 Yıl Önce Yazdığı Tabletlerle Sümerler’e Yolculuk isimli yazımızı da okumanızı öneriyoruz.

Kendisini bir yazar olarak görmeyen Muazzez İlmiye Çığ, Sümeroloji alanındaki uzmanlığıyla İnanna’nın Aşkı: Sümer’de İnanç ve Kutsal Evlenme adlı bir tiyatro oyunu yayımlar. İlk baskısı 1998 tarihini taşıyan bu oyunda Çığ, Sümer tarihinden, özellikle de mitolojisinden yararlanarak yeniden yazma yöntemiyle bir tiyatro oyunu ortaya koyma yoluna gider. Sümer mitolojisinden aldığı bir kesiti kimi ekleme ve değişikliklere giderek genişletir, dönüştürür, kadın duyarlılığını ve üslubunu öne çıkaran tiyatro formunda bir eser ortaya koyar.

Güvey kalbimin sevgilisi, senin neşen hoştur bal tatlısı
Arslan kalbimin sevgilisi, senin neşen hoştur bal tatlısı.
Beni büyüledin, karşında titriyorum, güveyim yatak hazır.
Haydi gel yatağa!
El ele uyumak iyidir.
Kalp kalbe uyumak daha tatlıdır. (İnanna’nın Aşkı: Sümer’de İnanç ve Kutsal Evlenme)

muazzez ilmiye cig

2000 yılında yayımlanan kitabı Gılgameş, Uruk Kralı Gılgameş’in serüvenlerini kapsayan bir öyküdür. Aslında bu öyküde olan konular, Gılgameş’in yaşadığı çağdan itibaren yüzyıllar boyunca ağızdan ağıza geçtikten sonra çivi yazısıyla destan halinde tabletlere yazılmıştır. Kazılardan çıkan bu tabletler hasar görmüş ve yer yer boşluklar bulunduğu için Muazzez İlmiye Çığ bu kitabını destansı bir öykü şeklinde yazar.

“Gılgameş, sarayın Fırat Nehri’ne bakan bölümünde oturmuş, nehrin sakin sakin akan sularını, suların üzerinde salına salına gidip gelen tekneleri, yelkenlileri izliyor, bir taraftan düşünüyordu. Omuzlarına kadar inmiş siyah saçları, kır düşmeye başlamış sakalı ve bıyığının süslediği yüzü deri elbisesinden açık kalan kol ve bacaklarının adaleleri, uzun boyu, iri gövdesi ile bir taraftan çok yakışıklı, bir taraftan çok güçlü görünüyordu. Halkı onu kendilerinden çok üstün ve farklı bulduklarından, onda bir Tanrısallık var diye düşünmüş ve vücudunun üçte ikisinin Tanrı, üçte birinin insan olduğuna inanmışlardı. Bu yüzden annesinin Tanrıça Ninsun, babasının da, kendisinden bir önceki Kral Lugalbanda olduğunu söylüyorlardı.”

Muazzez İlmiye Çığ 2015 tarihli Sümerli Ludingirra kitabında, şair Ludingirra’nın ağzından, Sümer kültürünü anlatır. Anlatılanların tümü, çivi yazılı belgelerdeki bilgilerdir, eser bir kurgu değildir. Sümerli şairler, üçü dışında, imzalarını kullanmamışlar. İşte Ludingirra, adı bugüne ulaşan üç Sümer şairinden biri.

Sevilen, sevgi ile yaşayan,
Kuzu, iyi kaymak, bal, kalpten akan tereyağdır o.

Annemin ikinci tanımını vereyim:
Annem ufukta parlayan bir ışık, bir dağ geyiği,
Işıldayan bir sabah yıldızıdır o.
Değerli bir akik, Marhaşi’den bir topaz,
Cazibe dolu bir prens mücevheri,
Neşe yaratan bir akik,
Bir kalay yüzük, demir bilezik,
Bir altın çubuk, parıldayan bir gümüş,
İçi çeken bir fildişi heykelcik,
Mavi taştan bir taban üzerinde duran alabastar bir melektir o. (Sümerli Ludingirra)

muazzez ilmiye cig

“Kitapları yazmaya başladıktan sonra bana fahri doktora verildi. Şu üzerimden atamadığım profesörlüğe gelince, galiba Hulki Cevizoğlu yüzünden. O öyle söyledi, üzerime yapıştı. Kaç kere profesör değilim dedim. Ama ısrarla öyle zannediyorlar.”

Muazzez İlmiye Çığ, 2004 tarihli Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği ve 2007 tarihli Vatandaşlık Tepkilerim isimli kitaplarında kadınlarda başörtüsünün köklerinin Akadlara dayandığını yazar. Bu kitapları, 2007 yılında kamuoyunda yankı uyandırır. Vatandaşlık Tepkilerim adlı kitabında halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçuyla yargılanır ve ilk celsede beraat eder.

“Ne gıdada ne düşüncede hiçbir şeyi önemsemedim. Şu şöyle olsun bu böyle olsun diye dikkat etmedim. Ben yaşamımı oluruna bıraktım. Yemem içmem herkes gibiydi. Sigara ve içki içmedim. Ha içmedim derken tatlarına bakmışlığım var. Zaman zaman sosyal içici dedikleri şekilde özel zamanlarda … Ama hayatımı hiçbir zaman boş geçirmedim, dolu dolu yaşadım. Hayatı dolu dolu yaşadığınızı ancak benim gibi bir asrı devirince anlıyorsunuz. Hiç ölüm hesabı yapmadan yaşadım ve inanamıyorum şimdi. Yalan gibi geliyor. Gençlik yıllarımdan unutmadığım bir anım var. Seksen küsür yaşında bir hanıma bu yaştasınız ne dersiniz diye sordular. Hanım soruyu sorana ‘Kızım şu pencereyi aç dışarıya bak, gir içeri kapat pencereyi’ dedi. İşte geçen zaman benim için de bugün böyle. Anlamıyor insan.”

“Herkes gibi ben de öleceğim. Ben “Her canlı ölümü tadacak!” laflarını da sevmiyorum. Evet öyle, ama insanları korkutmanın ne manası var! Ölüm de, doğum gibi doğal. Ölümü güzel göster, normal göster.”

“Geçmişle uğraşmayı bıraksınlar. Bugünü yaşasınlar ve geleceği düşünsünler.”

muazzez ilmiye cig

“Ben mücadeleyi seviyorum. İlle bir şey yapılsın, olsun istiyorum. Rol modelim Atatürk. Mücadele ederken kırmam, dökmem, sövmem. Yalnız ben değil, Atatürk de öyleydi. Gayet mülayim, gayet sevecen. Ve yaptığı her işi hep sevgiyle yaptı. Çünkü içinde insan sevgisi vardı.”

“Hala yapmak istediklerim var elbette. Yazıyorum. Yeni başladığım bir kitabım var. Neydik Ne Olduk diye. Gençler için hazırladığım bu kitapta devrime başladığımız zaman neydik, bugün ne olduk diye karşılaştırmalar yapıyorum. Benim için herkes bir tarafa gençler bir tarafa. Umudum gençler ve onları çok seviyorum.”

Kaynak
Muazzam Muazzez: Muazzez İlmiye Çığ’dan 100 Yaşın Sırları ve Yaşama Dair Muhteşem Tavsiyeler, Sedef Kabaş, 100’ü Devirmek Harika Bir ŞeyMuazzez İlmiye: Asırlık Bir ÇınarMuazzez İlmiye ÇığMUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ’IN İNANNA’NIN AŞKI SÜMER’DE İNANÇ VE KUTSAL EVLENME OYUNU ÜZERİNDE METİNLERARASILIK VE YENİDEN YAZMA BAĞLAMINDA BİR OKUMAMuazzez İlmiye Çığ: Bir Asrı Deviren Bilge Çınar


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir