Menu

Ünlü Ressamların Fırçasından 13 Köpek Resmi



Francisco Goya, Diego Velázquez, Paul Gauguin başta olmak üzere dünyaca ünlü ressamların köpek resimlerini listeledik.

1. Paul Gauguin (1848 – 1903) – Still Life With Three Puppies, 1888

paul gauguin köpek resimleri

Paul Gauguin, resme empresyonist anlayışla başladı, fakat daha sonra empresyonizmi red edecek ve onların pek çoğu ile tartışmaya girecektir. Ancak, başlangıçta on yıl boyunca, Gauguin bu akımın gönülden izleyicisi olmuştur. Gauguin, renkleri çiğ, en ilkel halleriyle geniş bloklar halinde kullanması, resminde dekoratif bir izlek sürmesi sebebiyle sanat tarihinde post-empresyonistler arasında değerlendirilir. Bu yaklaşımı, o dönemde sanat ortamına getirdiği önemli yeniliklerden biriydi.

Gauguin’in üslubundaki kesin değişiklik, 1888 yılında ani bir şekilde gerçekleşmiştir ve bu değişiklik Gauguin’in, Émile Bernard adında bir ressamla karşılaşmasına bağlanır. Bernard, Van Gogh’un arkadaşıydı. O zaman daha 20 yaşındayken Bernard, orta çağ vitrayına, köylü sanatına, Japonların yaptığı tahta baskılara karşı duyduğu tutkuya dayalı bir sanat kuramı geliştirmişti. Şüphesiz, Bernard’ın Gauguin üzerindeki etkisi çok derin ve mutlak idi. Bu etki, empresyonistlerin etkisini tamamen yok etmiştir. Bu resim o döneme aittir.

Ayrıca, Tahitili Kadınlarıyla Paul Gauguin’in 22 Eşsiz Tablosu yazımızda da Paul Gauguin’in diğer tablolarına göz atabilirsiniz.

2. Gustave Courbet (1819 – 1877) – The Quarry, 1856

gustave courbet köpek resimleri

Gustave Courbet, statükoya ve egemenlere karşı mücadele etmiş, Paris Komünü’nde devrimcilerin saflarında yer almış ve sanat işlerinden sorumlu olarak Paris Komünü’nün Sanat Birliği Başkanlığı’na seçilmiştir. Özgür düşünceyi hayatının ve sanatının merkezine koyan Courbet, sanatın piyasalaşmasına ve burjuva sınıfın sanat üzerindeki egemenliğine ilk eleştirel tepkileri resimleri üzerinden göstermiştir.

Fransız Realist Okulu’nun temsilcisi Courbet’in resimlerinde güçlü fırça vuruşları, farklı konuların sade anlatımı, açık koyu karşıtlığı, ışığın etkileri, parlak, canlı, açık, inandırıcı renkler ve lekeler dikkat çeker. Figüratif, manzara, natürmort, günlük hayat konularındaki resimlerini atölyesinde yapmış olmasına rağmen, açık havada çalışan empresyonistler için öncüdür. Gustave Courbet çiftçi bir ailede yetişmiştir. Usta bir avcı olan ressamın, bu resmi dışında köpeği ile kendisini tasvir ettiği resimleri de vardır.

3. Francisco Goya (1746 – 1828) – Maria Teresa de Borbón y Vallabriga, later Countess of Chinchón, 1783

francisco goya köpek resimleri

Picasso’nun ilham aldığını söylediği romantizmin önde gelen isimlerinden biri olan İspanyol ressam ve gravür sanatçısı Francisco Goya’nın sanatının biçimlenmesinde hem yaşadığı dönem hem de bulunduğu coğrafya son derece önemli rol oynamıştır. Goya saray ressamlığı ve portreciliğinin yanı sıra, tanığı olduğu acı ve karanlık çağın tüyler ürperten görüntülerini, savaşın acımasızlığını ve dönemin toplumsal olaylarını eleştirel bir bakış açısıyla yansıtır.

Goya 1775 yılında olasılıkla kayınbiraderi Francisco Bayeu’nun tavsiyesiyle, saray baş ressamı Antonio Rafael Mengs tarafından Madrid’e çağrıldı, aynı yıl Santa Bárbara Kraliyet Halı Fabrikası’nın desen ressamlığı işi kendisine verildi. 1786’da kraliyet ressamlığına getirilen Goya, IV. Carlos’un 1789’da tahta çıkmasından sonra saray ressamlığına daha sonra da saray baş ressamlığına atandı. Görevleri arasında kral ve kraliçenin portrelerinin yapımı da vardı. Goya’nın ilk portrelerinde, hayranı olduğu Velázquez’in etkileri görülürken sonraları daha doğal, canlı ve kişisel bir anlatıma yönelmiştir. İdealize etmeden, yer yer yergici ve alaycı bir yaklaşımla ele aldığı bu portrelere figürlerin kişisel özelliklerini de yansıtmıştır.

4. Edward Hopper (1882 – 1967) – Cape Code’da Akşam, 1939

edward hopper resimleri

Amerikalı gerçekçi ressam Hopper, hareket içindeki durağanlığı yakalar. Geceleri açık kafeler, otel odaları, sokakların en tenha olduğu saatler favori konularıdır. Kendisi de seyahat tutkunu olan Hopper, sürekli harekette verilen bir durakta hissedilen yorgunluğun, hüznün ve de belli belirsiz bir memnuniyetin karışımı o tuhaf duyguyu çok iyi aktarır. Resimlerindeki mizansenin ardında hep bir hikaye varmış gibi gelir. Ama bu hikaye, anlatılmayı veya açığa çıkarılmayı beklemez. Önemli olan, hikayedeki ara nokta, figürün duruşundaki o dingin ifadedir. Boşluk, yalnızlık, yabancılaşma, pişmanlık, sıkıntı, melankoli, ıssızlık, sükunet ve durağanlık tüm resimlerinde sık görülen duygusal öğelerdir.

5. Diego Velázquez (1599 – 1660) – Las Meninas, 1656

velazquez resimleri

İspanyol ressam Velázquez saray ressamıdır, İspanya’daki kral ve ailesini resmetmiştir. Velázquez’in Las Meninas (Nedimeler) isimli tablosu, bakanın bakılan olduğu ve tablonun kişilerin arasına katıldığı tek resim olarak tanınır. Özne ve nesne, seyirci ile model öylesine iç içe geçmiştir ki, tabloya bakarken realiteyi sorgularsınız.

Velázquez, tablosunun sol tarafında kendisini tuvalinin önünde çalışırken resmetmiştir. Kraliyet giysileri ile ortada kralın kızı Margaret Theresa (5 yaşında) ve etrafında resme adını veren nedimeler reverans yapan Isabel de Velasco ve Maria Agustina. İkinci bir nedimenin arkasında rahiple rahibe gölgelerde sohbet etmektedirler. Onların varlığı kilisenin gücünü hatırlatmaktadır. Saraydaki eğlenceyi sağlamak üzere cüceler ve soytarılar getirilir, Velázquez’in resimlerinde de sık sık yer alırlardı. Cüce Mari-Barbola, köpeğin arkasında yer almaktadır. Sert duruşu ve koyu renk elbisesi Prenses’in hassas güzelliğini ortaya çıkarma görevi görmektedir. Saray soytarısı Nicolasito oyunbazlıkla büyük, uykulu çoban köpeğini dürtüyor. Bu, resimdeki spontanlığı anlatmaya yardımcı olan mükemmel bir ayrıntıdır. Arka fonda duvarda asılı aynada İspanya Kralı IV. Philippe ile ikinci eşi Avusturyalı Kraliçe Maria-Anna’nın portreleri yer almakta. Kapıda yer alan kişi ise Velázquez’in akrabası olan Don Jose Nieto Velázquez, kraliyet duvar halısı dokuma şefidir. Ancak içeri mi giriyor dışarı mı çıkıyor belli olmamaktadır.

Resimdeki mekan Madrid’de bulunan Alkazar Sarayı’nda, Kral Philip’in ölen oğlu Carlos Baltazar’ın odasıdır. Oda daha sonra Velázquez’in çalışması için atölye olarak tahsis edilmiştir. Velázquez, Santiago Tarikatı’na (St. James) ait olan, kendisine bu resmi yaptıktan üç yıl sonrasına kadar verilmeyen bir kraliyet arması takıyor. Sanatçının göğsündeki haç arması resme iki ya da üç yıl sonra, kralın ısrarı üzerine eklenmiştir.

6. Rembrandt Van Rijn (1606 – 1669) – Portrait Of A Lady With A Lap Dog, 1665

rembrandt resimleri

Rembrandt çok sayıda portre yapmıştır. Bunlar gerçekten de gelirinin önemli bir kısmını oluşturur. Sayısız siparişlerin yanı sıra, kendi portrelerini, arkadaşlarının ve akrabalarının portrelerini, insan ifadelerini yaptı. Dış ayrıntıları içinde hemen hemen kaybolan geleneksel portreleri yeni bir derinlik ve gerçeklik kazanmıştır. Bunlar sadece dış görüntüyü yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda ruhun derinliklerine inerek sanatçının diğer eserlerinden farklılık gösterir.

Rembrandt’ın eserleri başlıca üç döneme ayrılabilir. Sanatçının gençlik dönemi çalışmalarında Pieter Lastman’ın öğrettiklerinin etkisi görülmektedir. Bu resimler, Rembrandt’ın henüz olgunlaşmadığı bir dönemi yansıtmaktadır. Otuzlarındaysa Rembrandt’ın değişik şiirsel gö­rüşleri kendini göstermeye başlamıştı. Ressamın kırk yaşlarında yaptığı portreler ise çok canlıdır. Poz verenler izleyiciye doğru bakarlar. Yüz ifadesinde etrafındaki dünya ile modelin ilgisi belirginleştirilmiştir. Gözler soru sormuyorsa bile dikkatli, gülüşleri aydınlık, alınlar kırışıktır. Bir mesaj iletmek ya da çeşitli ruh durumlarını yansıtmak amacıyla eller bir cisimle oynarlar ya da göğsün üzerinde hareketsizdirler. Bu resmi ise yaşamının sonlarına doğru yaptığı bir eseridir. Bu döneminde onun için en önemli şey insan yüzüdür. Çevre, geri planda eriyip gider, vücutlar ağırlıklarını ve varlıklarını kaybederler. Bu değişimler Rembrandt’ın ışığı kullanış biçimiyle oluşur. Artık ışık şekillerin üstüne düşmemekte, fakat kendilerinden yayılmaktadır.

Ayrıca, Rembrandt’ın Gerçekliğiyle Büyüleyen 30 Eseri isimli yazımıza da göz atabilirsiniz.

7. Pierre-Auguste Renoir (1841 – 1919) – Mlle Charlotte Berthier, 1883

renoir resimleri

Renoir, 1870 ile 1880 arasında empresyonist döneminin en güzel yapıtlarını verdi. Empresyonist dönemi boyunca Renoir, Monet, Berthe Morisot, Sisley gibi bir bahçe içerisine yerleştirdiği gerek nüler gerekse portreler ve gruplarda ışık etkilerinin şiirsellikle canlandırılması üzerinde çalıştı. Tuval üzerinde renkleri karıştırmaya ve vernikle çalışmaya devam etmekle birlikte, 1880’lerde Renoir’in izlenimciliğin hafif renklerinden git gide uzaklaştığı görülür. Bu resmi izlenimcilikten uzaklaştığı dönemde yaptığı eserlerindendir. İlk dönem Renoir eserleri genellikle empresyonizmin sembolik formunda olmasına rağmen, Renoir’in son dönem çalışmaları klasik ve dekoratif nitelikler taşıyor. Her zaman geçmiş ustalarla kendisini kıyaslayarak test eden Renoir, genellikle kadın nü ve portre çalışmalarına odaklanıyor. Renoir’in nesnel ve öznel, gelenek ve çağdaşlık arasındaki yenilikçi dengeyi ustalıkla kurması onu klasik modernist bakışa yönlendirmişti.

8. Jacopo Bassano (1510 – 1592) – Two Hunting Dogs Tied To A Tree Stump, 1550

jacopo bassano

Doğduğu, hayatının büyük kısmında çalıştığı ve öldüğü şehir Bassano del Grappa olduğu için Bassano lakabı ile anılmaktadır. Bassano’nun İtalya’da yüksek rönesans sonlarında gelişmeye başlayan maniyerist üsluba (Geç Rönesans ile Barok üslup arasında bir geçiş üslubu) büyük katkıları oldu. 1540’lı senelerde hazırladığı eserler bu akıma yönelik deneysel eserlerdi. Bu eserlerde bulunan figürler doğal olamayan şekilde uzunlaştırılmış ama çok parlak olarak renklendirilmişlerdir. Bu deneysel çalışmalardan kendisine has özel bir resim yapma stili gerçekleştirmiştir. Işık ve gölgeyi gayet ustalıkla kullanıp, insan figürlerini ve bilhassa hayvan figürlerini resimlerinde gerçeğe yakın tasvir etmiştir. Jacopo Bassano eserlerinde yaşayıp çalıştığı küçük kentin insanlarının basit yaşayışlarından, tarımsal işlerden ve tabiatın değişikliklerden ilham almıştır. Bassano eserlerinde realizm ve sadelik ön plandadır. Kırsal hayatı ve köpekleri çokça tasvir etmiştir. Zaten ilk çağdaş peyzaj ressamı olarak gösterilir. Bu çalışması, Antonio Zentani adlı Venedikli bir sanat koleksiyoncusu tarafından yaptırılmıştır. İki av köpeğinden ayakta olanı izleyicinin gözlerine bakmaktadır adeta.

9. Édouard Manet (1832 – 1883) – A King Charles Spaniel, 1866

manet resimleri

Édouard Manet sanat tarihinden aldığı kompozisyonlarını güncel hale getirmenin yanı sıra üslup ve içerik olarak gelenekselin dışına çıkarak geleneksel sanatın alışılagelmiş tabularının yavaş yavaş kırılmaya başlamasında rol oynamış, geliştirdiği fırça tekniğiyle empresyonistlere öncülük etmiş en önemli sanatçılardan biridir. Charles Baudelaire’nin dediği gibi o modern hayatın ressamıdır. İlk dönem eserlerinde görülen fırça darbelerini serbest bırakan, detayları basitleştiren ve geçiş tonlarını yok eden stilini, gerçekçilik akımına adapte eden Manet, şarkıcılar, çingeneler, kafelerdeki insanlar, boğa güreşleri, dilenciler gibi çağdaş konularla ilgilendi. Gençlik yıllarında yaptığı dini, tarihi ya da mitolojik resimleri daha sonraki yıllarda çok az konu edindi. Daha sonraki yıllarda izlenimcilik akımına çalışmaları ile esin kaynağı olmuş ve desteklemişse de Manet izlenimci olarak anılmayı hayatı boyunca reddetmiştir.

Ayrıca, Édouard Manet’in Mutlaka Bilmeniz Gereken 20 Eseri isimli yazımıza da göz atabilirsiniz.

10. Giacomo Balla (1871 – 1958) -Dynamism Of A Dog On A Leash, 1912

giacomo balla resimleri

1901’de Paris’e giderek sanat çevrelerine giren Giacomo Balla, burada empresyonizmden etkilenerek Fütürist Manifestosu’na imzasını attı. 20’nci yüzyılın değişen resim anlayışını yakalamakta usta olan ressamın eserlerinde, sürekli bir dinamizm ve canlılık hakim oldu. Tıpkı bir fotoğrafın devinimini yakalar gibi boyadığı tuvaller, sanat çevrelerince büyük ilgi gördü. Tasmalı Köpeğin Dinamizmi adlı eseri bu akımının en bilinen örneklerindendir. Bu tablosunda, bir köpeğin hareketlerini gerçekmiş gibi tasvir etti. Ressam, Étienne-Jules Marey ve Eadweard Muybridge adlı fotoğrafçıların hareket çalışmalarından yararlanarak yaptığı resimde, değişik hareket geçişlerini eş zamanlı olarak yansıttı. Bu şaşırtıcı ve daha önce hiç kullanılmamış teknik ve renk geçişleri, dikkati üzerine çekti. Balla, ardından yetişen birçok genç sanatçıyı, resme hareket katma tekniği ile derinden etkiledi. Balla’nın 1930’lardan sonraki resimlerinde soyut öğeler yer almaya başladı.

11. Paul Cézanne (1839 – 1906) – The Picnic, 1869

paul cezanne resimleri

Matisse, Cézanne’yi resmin tanrı babası olarak niteler. Doğadaki tüm biçimlerin temelde geometrik yasalara dayandığını vurgulayan Cézanne “Her şey koni, silindir, küre gibi geometrik formlara indirgenebilir. Ancak, bunları öğrendikten sonra her sanatçı kendi yolunu seçebilir. Renk ve desen, birbirinden ayrı şeyler değildir, resim yapıldıkça, desen çizildikçe, renk de kendi içinde uyumlaşır, çizgi belirginleşir. Renk zenginliğe, biçim tamlık düzeyine ulaştığında, sorun çözümlenmiş demektir.” diyor. Bu düşüncelerin ışığında Picasso ve Braque kübizm olarak bilinen devrimci bir dönemece girerler.

12. Anthony Van Dyck (1599 – 1641) – The Five Children Of Charles I, 1637

anthony van dyck resimleri

Rubens’in birçok ünlü öğrenci ve yardımcıları arasında en önemlisi ve en bağımsızı Van Dyck’tır. Rubens’in, ipekten, insan tenine kadar, değişen farklı nesnelerin dokusunu ve yüzeyini verişteki ustalığını kısa sürede öğrendi. Ama resimlerinde durgun ve hafifçe hüzünlü bir ruh durumu egemendir. Sanatçı 1632’de I. Charles’ın saray ressamı oldu ve adı Sir Anthony Vandyke olarak İngilizleştirildi. Van Dyck, Stuart sülalesinden bu hükümdarı ve ailesini tarih sayfalarında yaşamak istediği şekilde göstermiştir. Baş eğmeyen bir aristokratik ruha ve taparcasına uyulan zerafet kurallarına sahip bu tabakanın, sanatsal olarak belgelenmesini Van Dyck’a borçluyuz. Bir süre sonra Van Dyck, o kadar çok siparişe gömüldü ki, o da ustası Rubens gibi artık tek başına işin altından kalkamaz oldu. Modellerinin kostümlerini mankenlere giydirerek, asistanlarına yaptırıyordu. Dahası, bazen modelin başının sadece bir kısmını yapıyor, gerisini asistanlarına bırakıyordu. Bu resminde, İngiltere kralı I. Charles’ın ilk beş çocuğunu resmetmiş. Soldan sağa: Mary, II. James, II. Charles, Elizabeth Stuart ve Anne.

13. John Singer Sargent (1856 – 1925) – The Misses Hunter, 1902

john singer sargent resimleri

John Singer Sargent, zamanın en iyi portre ressamlarından biri. Aynı zamanda Avrupa, Ortadoğu ve Amerika’ya seyahatler düzenlemiş bir gezgindir. Portreleriyle başarılı olmasına karşın, suluboya manzara resimleri ve büyük duvar resimleri yaptı. Resimdeki kadınlar ressamın arkadaşının yakınları Kathleen, Cary Phyllis ve Sylvia Hunter’dır. Dairesel bir koltukta oturan genç kadınların etekleri yerleri süpürüyor. Bu resmi görünce arkadaşı Fransız heykeltraş Auguste Rodin, Sargent’i çağımızın Van Dyck’ı ilan eder. Van Dyck ve Velázquez gelenekleri Sargent’i portre çalışmalarında etkilemiştir.

Kaynak
Robert CummingPaul Gauguin’in Hayatından Bir KesitAnlık Duraklamaların Ressamı Edward HopperGoya Zamanının Tanığı: Gravürler ve ResimlerIşık ve Gölgenin Ustası: Rembrandt


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir