Menu

Ünlü Ressamlar: Jakub Schikaneder, Anna Ancher, Mykola Kornylovych Pymonenko, Sidney Starr, Paul Fischer, Albert Edelfelt



Ünlü ressamlar ve eserlerini sizler için hazırladık: Jakub Schikaneder, Anna Ancher, Mykola Kornylovych Pymonenko, Sidney Starr, Paul Fischer, Albert Edelfelt.

 

Jakub Schikaneder, Winter in Prague, 1915

Jakub Schikaneder, Winter in Prague, 1915

Jakub Schikaneder, 19. yüzyılın son çeyreğinde sanat dünyasına adım atar. Sanatçı bir aileden gelen Alman asıllı Çek ressam, Münih ve Prag Akademilerinde okur. Daha sonra İngiltere, Almanya ve Hollanda dahil olmak üzere Avrupa’yı dolaşır.

Schikaneder, yüzyılın başında Avrupa’yı saran sembolist resmin başlıca temsilcilerinden biridir. Büyüleyici resimlerine hüzün, melankoli, sessizlik hakimdir. Kompozisyonları izleyene Franz Kafka’nın romanlarını anımsatır.
Gaz lambalarının parıltısıyla aydınlatılan nişler, arabalar, sisten çıkan yalnız kasvetli figürler; pus ve gölgeler, Prag’ın karla kaplı sokakları; loş bir şekilde aydınlatılan iç mekanlar resimlerinin vazgeçilmez konularıdır.

Sanatçı, Prag’da Kış resminde, şiirsel bir mistisizm duygusuyla karakterize ettiği şehrin sabah görünümünü tasvir eder. Prag’da bulunan Vltava nehrinin üzerindeki gezinti yolunda, yaprakları dökülmüş ağaçlarla çerçevelenmiş karla kaplı kaldırımda anne ve çocuğu yürürken, bir adam buzla kaplı nehre bakıyor. Nehre bakan figürlere resimlerinde sık rastlanır. Sabah sisiyle örtülü arka planda, Karl (Charles) Köprüsü ve turuncu gökyüzüne karşı kontrast oluşturan köprünün kulesi; hemen arkasında Prag’n Hradčany bölgesinde yer alan Prag Kulesi’nin silüeti görülüyor. Kızın şapkası ve elbisesi dışında, resmin tamamına siyah, beyaz ve turuncu hakim diyebiliriz.

Anna Ancher, A Vaccination. 1889

Anna Ancher, A Vaccination. 1889

Danimarkalı ressam Anna Brøndum Ancher, Danimarka Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nde (19. yüzyıl sonlarında) eğitim görmesine izin verilmediği için özel bir sanat okuluna kaydolur. Jutland Yarımadası’nın ucunda yer alan Skagen’deki evleri, 19. yüzyılın sonunda önemli bir sanatçı kolonisine ev sahipliği yapar. Fransız İzlenimcilerini taklit eden Skagen Ressamları olarak isimlendirilen bu grup; balıkçıların, köylülerin gündelik hayatları yanında, kendilerini de resimlerinin konusu yaparlar. Kızları Helga’nın ölümünden sonra bu ev müze olur. 1967’de Anchers Hus (Anchers’in evi) olarak açılır.

Canlı renk anlayışı, güneş ışığıyla dolu görüntüleri ile Danimarka’nın kırsal ve kıyı kesimlerindeki geleneksel yaşamı betimleyen Ancher, ülkesinin ulusal itibar kazanan birkaç kadın ressamdan biriydi. O yıllarda yeni başlayan kadın aktivizmine karışmaktan, toplumsal cinsiyete dayalı marjinalleşmeyi teşvik edebilecek faaliyetlerde bulunmaktan çekinir. Kadınlar için daha iyi sanat eğitimi için hazırlanan dilekçeden adını geri çeker. Bununla birlikte, eserlerinde kadın hareketi tarafından gündeme getirilenler olmak üzere, önemli sivil meseleleri ele alır. 1916’da Kadın Sanatı Derneği kurulduğunda, Ancher çok önemli bir figürdür.

Ancher bu resminde bir devlet okulunun odasını, çocukların çiçek aşısı yaptırdığı, annelerin bebeklerini emzirdiği kadınsı bir alana dönüştürür. Tasvir, Danimarkalı evli kadınların, sınırlı mülkiyet haklarına karşılık kendi yasal işlerini yönetmeye hak kazandığı yıla karşılık gelir. Zorunlu çiçek aşısı,1810’da Danimarka’da yürürlüğe girer. Resim, aşılamaya direnen çoğunluğu kadın olan, büyüyen bir uluslararası hareketle de örtüşür. Ancher, tabloyu aşılara karşı vicdani reddi İngiltere’nin yasallaştırmasından bir yıl sonra tamamlar. Ancher resmiyle aşılamanın sağlıklı ve hijyenik bir uygulama olduğunu doğrulamakla kalmaz, aynı zamanda uygulamayı olumlu bir emzirme tasviriyle birleştirir. Özetle, resmini Danimarka kadın tarihinin çok önemli bir anında, aşılama karşıtlığı ve önemli bir halk sağlığı sorunu sırasında cinsiyetçi bir bakışla ele alır. Resimdeki doktor için modellik yapan ise eşi Michael’dır.

Mykola Kornylovych Pymonenko, Victim of Fanaticism, 1899 (1)

Mykola Kornylovych Pymonenko, Victim of Fanaticism, 1899

Ukraynalı realist ressam Mykola Pymonenko, hayatının neredeyse tamamını Kiev’de geçirir. Eserleri, 19. yy.da Ukrayna halkının yaşamına, kültürüne açılan bir penceredir adeta. Kiliseler için sunaklar ve resimler yapan babasına sık sık eşlik ederdi.

Konu gerçek bir hikayeye dayanır. Sanatçı, Ukrayna’nın Kremenets kasabasından Yahudi bir kadının öyküsünü gazetede okur. Yahudi olmayan bir adama aşık olduğu ve onunla evlenmek için Hristiyanlığa geçmeye çalıştığı için saldırıya uğrar, hastaneye kaldırılır. Sonra, hastaneden kaçırılır, bir daha görülmez. O yıllarda şöyle bir rivayette söz konusu: Yahudiler, böylesi evlilik yapan Yahudi kadınları kaçırır; yiyeceksiz, susuz bırakıldıkları yer altı mezarlarına götürürlerdi. Ukrayna Ulusal Sanat Müzesi yetkilileri, sanatçıya ilham veren gazetenin bulunmadığını, bunun sanatçının hayal dünyasının bir eseri olabileceğini söyler. Ancak karısı Alexandra anılarında: “Bir gazetede, Kremenets’te Yahudilerin Hıristiyanlığa geçen bir Yahudi kıza zulmettiklerini ve hatta onu taşlamak istediklerini okudu. Bu Yahudi fanatizmi onu şok etti ve bu konuda bir resim yapmaya karar verdi. Hikayeyi açıklığa kavuşturmak için Kremenets’e gitti” yazar.

Öfkeli bir Yahudi kalabalığının saldırısına uğrayan ve kaçtığı onu takip ettikleri anlaşılan kız çite tutunuyor. Saçları dağılmış, bluzu yırtılmış, dehşet içinde bakıyor kalabalığa. Ortadaki haham bağırırken, adamlar elinde sopalarla vurmaya hazırlar; birinin elinde taş var. Kasvetli bir alacakaranlık, gökyüzündeki yoğun bulutlar, kargalar, resimdeki hüznü belirginleştiren detaylar.

Ön planda sopa sallayan gence, yaşlı bir kadın sanki yapmamasını söyler gibi. Sağda oturan; acı ve utançla yüzünü kapatan kadın muhtemelen annesi. Kızına sırtını dönük, neler olduğunu görmek istemiyor. Babası, elini kalabalığa uzatarak yapmamalarını istiyor ya da ne yaparsanız yapın diyor; iki anlamda çıkarılabilir. Çocuklar da bu acı manzarayı izliyor. Öfkeli topluluk bunun farkında değil zira hepsi çok meşgul.
20. yy başında çok popüler olan bu resmi, o yıllarda hiç bir Yahudi sanatçı resmedemez çünkü bir tabudur, ancak ressam Ortodokstu.

Sidney Starr, The City Atlas, 1888-89

Sidney Starr, The City Atlas, 1888-89

İngiliz ressam Sidney Starr, on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde İngiliz sanat tarihinde önemli bir figür olan James Abbott McNeill Whistler ile çok yakın arkadaştı. Starr’ın 1880′ lerdeki resimleri belirgin bir şekilde Whistler’in etkisi altındadır.
Whistler’in bulunduğu Yeni İngiliz Sanat Kulübü’nden, Theodore Roussel, Paul Maitland, Walter Richard Sickert ve Wilson Steer ile birlikte ayrılıp, Londra İzlenimcileri adını verdikleri grubu oluştururlar. Resimlerindeki ana hedefleri, günlük yaşamda her yerde bulunan sihri ve şiiri kaydetmekti. Ancak 19. yüzyılda şehirlerdeki büyümeden kaynaklanan kentsel sorunlar, işsizlik, yoksulluk, çocuk işçiliği, alkolizm ve fuhuş onların resminde neredeyse hiç yoktu. Bu grubun resimlerinde, şehir ağırlıklı olarak orta sınıfın yaşadığı bir yer olarak tasvir edilir.

Sidney Starr’ın bu resminde de olduğu gibi çalışmalarının neredeyse tamamında, Londra şehrine yoğunlaştığı görülür. Yanan sokak lambalarından ve gökyüzünün renginden akşam saatleri olduğunu düşündüğümüz resimdeki etkileyici perspektif, renkler, genç kadının elindeki buket, şapkasındaki çiçekler şiirsel bir kompozisyon oluşturur. Bir omnibüsün (yolcu taşıyan atlı araba) tepesinden görülen manzara, konutların üst katlarına, aşağıda yayalara yukarıdan ve karşıdan bakan bir görünüm sunuyor.

Londra’nın nezih mahallelerinden olan St John’s Wood’dan geçen bir omnibüsün üstünde genç bir kadını arkadan görüyoruz. Sanat tarihçisi Anna Gruetzner Robins, genç kadının üst katta daha ucuz koltuklardan birinde oturduğu için hizmetçi olabileceğini yazar. İngiltere’de, 1880’lerin sonu ve 1890’ların başlarında artık birçok kadın, omnibüs ile seyahat edebiliyordu.1891’de, Lady dergisi “London Locomotion” başlıklı bir yazı dizisinde kadınların sosyal yaşamda yer almasını gerektiğini yazar. Kadınların sosyal hayata katılımıyla otobüs ve trenler dolmaya başlayınca; nakliye şirketleri de kadın yolcuları hedef alarak araçlarda rahat etmesini sağlar. Dergilerde, kadınlara ulaşım yolları ve hizmetleri hakkında bilgiler verir.

Paul Fischer, Elegant Young Woman

Paul Fischer, Elegant Young Woman in a Horse-Drawn Carriage Near Dronning Louises Bro at Sotorvet, 1902

Başka hiçbir Danimarkalı sanatçı Kopenhag’ı, Paul Fischer kadar ayrıntılarıyla tasvir etmemiştir. Noel kartları için yaptığı sanatsal anlamda önemsiz çizimlerinde bile bir Kopenhag dokunuşu bulunur. 50 yılı aşkın bir süre burjuvazinin kadınları, şehri gezen aylaklar, balıkçı, çiçekçi kadınlar, işçilerle dolu hızlı bir büyüme dönemindeki Kopenhag’ı tasvir eder. 1900’lü yılların şehrinin sokaklarını, binalarını, yeni ulaşım araçlarını, büyük insan kalabalığını mükemmel detaylarla tuvale aktarır. Fischer, resimlerinde genellikle eski şehir merkezinin Kongens Nytorv ve Rådhuspladsen arasındaki sokaklarına ve meydanlarına odaklanır.

Fischer’in, bu eşsiz tablosuyla şehir merkezinin dışına bir yolculuk yapıyoruz. Resmin isminde yer alan Søtorvet, Kopenhag’da bir meydan; Dronning Louises Bro ise göller boyunca uzanan bir köprüdür. Adı Jenny Bröchner olan genç kadın, Dronning Louise’s Bro köprüsünün yakınından, şehir merkezinin kuzeybatısında bulunan Nørrebrogade’ye doğru giden, bir bir at arabasının gece mavisi rengindeki şık koltuklarında oturuyor. Siyah bir elbise ve tüylü bir şapkayla son derece zarif. Üzerinde, ucunda saat olduğunu düşündüğümüz uzun zincirli kolye ve beyaz fırfırlar dışında hiçbir detay yok. Arka planı Danimarka’ya özgü gri bir hava ve şehrin koşuşturmacası doldururken; genç kadın gözlerinde esrarengiz bir ifadeyle uzaklara bakıyor. Genç kadın nereye gidiyor? Ya da yanındaki bir buket beyaz krizantemle (kasımpatı) nereden geliyor? Bu çiçeğin farklı anlamları olsa da; pek çok ülkede ölümü temsil eder. Figürün giysisi de bunu doğrular nitelikte.

Fischer, genç kadını izleyiciye şaşırtıcı derecede yakın konumlandırır. Koltuğun rengi, figürün daha da ön plana çıkmasına katkıda bulunur. 1902 yılında yapılan tablo, kendine özgü bir Paris havası içermektedir ki; Fischer’de eserlerinde, Fransız sanatından etkilenmiştir. Şimdiki sahibinin büyük büyükbabası tarafından doğrudan sanatçıdan satın alınan resim, o yıldan beri aynı ailenin mülkiyetindedir.

Albert Edelfelt

Albert Edelfelt, La laitière, 1889

İsveç kökenli Finli ressam Albert Edelfelt, 19. yy. sonlarında Fin sanatının tanınmasına büyük katkı sağlamıştır. Ülkesinde realist sanat hareketinin kurucularındandır. İlk resimlerine tarihi temalar, göllerde ve karda açık hava manzaralarını yansıtır.

Edelfelt, kariyerine başlamak için Paris’e gider. İzlenimcilik ve gerçekçiliği birleştiren tarzı kısa sürede fark edilir. Paris’te geçirdiği yıllar, ona portrelerini yaptığı zengin ve güçlü kişilerinden oluşan bir müşteri kitlesi sağlar. Bunlardan en önemlisi 1886’da portresini yaptığı Louis Pasteur’dür; bu eseri ona büyük bir ün kazandırır.

Sanatçının çocukluğu üç kız kardeş, annesi ve hizmetçisiyle geçer. Belki de bu nedenle resimlerindeki kadınların duygusunu, tuvaline aktarmaya önem verir. Birçok resminde, sevgi dolu çocuk ve kadın tasvirleri bulunur. Edelfelt Paris’te yaşasa da, ülkesine düzenli olarak gider. Fin halkının günlük yaşamına dair samimi betimlemelerinde, geleneksel akademik resim ile yeni dış mekan resmi tekniklerini birleştirmeyi başarır.

Sütçü Kız adlı resmini, yazlık evinin bulunduğu Helsinki’nin doğusunda yer alan Porvoo yakınlarındaki Haiko’da yapar. Edelfelt bu yıllarda, ressam arkadaşlarıyla Fin sanatının yönü konusunda şiddetli bir tartışmanın içinde kalınca; Haiko’daki evinde soluklanmak ister. İşte bu resmi de dahil olmak üzere kariyerinin en unutulmaz eserlerinden bazılarını bu dönemde yapar.

Ön plandaki figür ile uzaktaki yoğun sisle örtülü limandaki faaliyet arasında belirgin bir ayrım-uzaklık söz konusu. Kompozisyonda bir kısmı yer alan ve çapraz duran sandal, kadını ön plana çıkarmak için kırpılmış. Edelfelt bu yıllarda, akademik gerçekçiliğin giderek onu daha fazla kısıtlandığını hisseder ve daha akıcı, izlenimci bir tekniğe yönelir.

Kaynak
The Eclectic Light, The Missing Mud of Winter Anna Ancher’s Vaccination and Scientific MotherhoodPymonenko, MykolaWeb Gallery Of Art, The City AtlasStep Ec, Paul Fischer
Albert Edelfelt (1854-1905) Lights of Finland


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir