Menu

17 Fantastik ve Sürrealist Türk Ressam



Sürrealizmin başlangıcı, akımın kurucusu Andre Breton tarafından kaleme alınan  ilk manifestonun yayınlandığı 1924 yılı kabul edilir. 1924 tarihli ilk manifesto, Le Manifeste du Surrealisme (Gerçeküstücülük Bildirgesi), 1930 tarihli ikinci bildirge Le Second Manifeste du Surrealisme (Gerçeküstücülük İkinci Bildirgesi) ve 1942 tarihli üçüncü bildirge Les Prolegomenes a un Troisieme Manifeste du Surrealisme ou non (Bir Üçüncü Gerçeküstücülük ya da Hayır Bildirgesine Giriş) başlığını taşımaktadır ve Breton’un 1962 yılında yayınladığı Manifestes du Surrealisme adlı kitapta yer almaktadır.

Kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir. Bu terimi ilk gündeme getiren, Guillaume Apollinaire’dir. 20. yüzyılın en yaygın ve uzun süreli akımlarından biri olan sürrealizmin en parlak dönemi 1924-1928 yılları arasıdır. Sürrealizm, sanat eserini kontrol altında tutan, aklın rehberliğine son vererek serbest çağrışımı devreye sokar. Bu yöntemde, hiçbir estetik ve ahlaki kaygı gözetilmeksizin kendiliğinden, otomatik olarak gelişen gün yüzüne çıkan ruhi olaylar, duygular, herhangi bir müdahaleye uğratılmaksızın olduğu gibi aktarılır. Sürrealistler, bu bakımdan, bilinçaltına yönelirler. Rüyalar özel bir önem kazanır. Bu, realizme karşıtlık anlamına da gelir.

Yabancı sürrealist ressamları derlediğimiz Bilmeniz Gereken 12 Sürrealist Ressam ve Tabloları yazımızı da okumanızı öneririz.

1. Selma Gürbüz (1960 – 2021)

selma gurbuz

The Night, 2005

İngiltere’de Exeter College of Art Design’da sanat eğitimine başladı. Daha sonra Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldu. Selma Gürbüz eserlerinde insanoğlunun ürettiği düşsel formlar ve büyü sembollerini, Zodyak işaretlerini ve sembol hayvanlarını, fantastik çağdaş yorumlarla resmetmektedir. Sayısız kişisel ve karma sergiye adını yazdıran Gürbüz, resim dışında heykel, dokuma, gravür gibi çeşitli biçimlerde de eserler veriyor. Ayrıca Ömer Kavur’un Akrebin Yolcuğu ve Karşılaşma filmlerinin sanat yönetmenliğini üstlenmiş. Nurdan Gürbilek’in Mağdurun Dili kitabının kapağını da Selma Gürbüz yapmış.

2. Ertuğrul Oğuz Fırat (1923 – 2014)

ertugrul oguz firat

Boyalı Kuş

Çağdaş müziğin önemli bestecilerinden biri olduğu gibi edebiyatçı ve ressam kimlikleriyle de tanınan Ertuğrul Oğuz Fırat, 1960 yılında annesini yitirmesi üzerine, çok sevdiği annesiyle birlikte yaşadığı günleri hep anımsamak ve göz önünde bulundurmak isteğiyle birdenbire resim yapmaya başladı. 1970 yılına kadar yaptığı resimleri sergiletemedi. 1970 yılında Almanya’nın Wuppertal kentinde oturan ve o kentte bütün Almanya’da ünlü Galeri Palette’nin sahibi ile arkadaşlığı bulunan bir Alman’ın resimlerini görmesi ve onun bunların kesinlikle Avrupa’da sergilenmesi gerekeceği yolundaki düşüncesiyle 15 tane resmini ilk kez Wuppertal’de sergiledi. Resimlerinde düş dünyasının fantezileri ve güncel yaşam konuları çevresinde ele almıştır.

3. Utku Varlık (1942 – )

utku varlik

Soyut Kompozisyon, 2003

Utku Varlık, 1961 yılında girdiği Güzel Sanatlar Akademisi, Resim Bölümü’nde Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesinde resim, Sabri Berkel atölyesinde ise gravür ve litografi eğitimi alır. 1970 yılında devlet bursu ile Paris’e gider, daha sonra Paris’e yerleşir. “Eğer bir düş giderek resme dönüşüyorsa, resim de sonuçta düşe dönüşür” diyen Utku Varlık, figür, nesne ve mekan bağıntılarından yola çıkan, fantastik-gerçekçi bir üslupla kurgulanmış resimlerinde düşsel, romantik, simgesel, bir anlamda olağanüstü bir dünya yaratır. Utku Varlık “Bir yazar arkadaşımın “Utku resim yaparak düşünür” sözü beni anlatır. Ben gerçekten de bir şairin şiir yazması gibi resim yapıyorum. Resmimdeki tüm bu ışıklar, figürler sınanarak çıkıyor, spontane değil. Düşüncelerimi anlatıyorum.” diyor.

4. Nuri Abaç (1926 – 2008)

nuri abac

Figürlü Kompozisyon, 1998

Mutluluk timsali masalsı resimleriyle akıllarda yer etmiş Nuri Abaç’ın resimlerinde, 1970 öncesi ve sonrası olmak üzere iki farklı dönemin olduğu görülmektedir. 1970’lere kadar süren döneminde, mitolojik yaratıklar, ancak düşlerde yaşayabilecek gerçek dışı tiplemeler, bir karabasan girdabından kurtulup yeryüzüne saçılmış izlenimi yaratmaktadır. Anadolu Hitit kabartmalarının fanteziye bulanmış örnekleri halinde görülebilen bu resimlerde kozmik bir dünya görülmektedir. Eşi Suna Abaç şöyle diyor: “Nuri, Akademi’de öğrenci iken bir kadının tramvay altında kalışına tanık oluyor. Bu olay, onu öylesine etkiliyor ki, bir dönem adeta üzerine karabasan çöküyor.” Abaç’ın bir karabasan girdabına tutulmuş bu ilk dönem resimlerinde görülen mitoloji çıkışlı gerçeküstü tasvirlerin yerini zamanla minyatür etkisiyle oluşan tasvirlere bıraktığı görülmektedir. Sanatçının 1970’li yılların başından sonraki ikinci dönemini Karagöz tasvirlerinin günlük yaşama adapte edildiği resimler oluşturmaktadır. Önceki dönem resimlerinde görülen fantastik öğe muhafaza edilmek kaydıyla, yaşama sevincine, mutluluğa, eğlenceye, coşku dolu bir dinamizme yönelmenin yarattığı şölenli resimler döneminin açıldığı görülmektedir.

5. Erol Deneç (1941 – )

erol denec

Üzerinde Bahar Çiçekleri Açmış

Erol Deneç 1960’ta İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi’ne girer ve Anton Lehmden’den resim eğitimi alır. Lehmden’in evinde Deneç’in çalışmalarını gören Ernst Fuchs, “Resim yapan Türk, Doğu’dan bize ulaşan bir ışık” şeklinde tanımladığı Deneç’i 1964’te Viyana’ya davet eder. Fuchs’un evinde 8 aylık bir çalışma sonucu beş ünlü profesörün bulunduğu sergiye katılan Deneç, Viyana’nın tanıdığı bir isim olur. Eserlerinde deformasyon ve detay işleyişi önemlidir. Erol Deneç tam anlamıyla bir sürrealist değil, fantastik realist bir sanatçı… 1960’lı yıllarda ortaya çıkıp, yakın zamana kadar da etkinliğini sürdüren Viyana Fantastik Ressamlar Grubu’nun da üyesi. Erol Deneç, fantastik realizmi şöyle tanımlıyor: “Sürrealizm, benim anladığım manada üst gerçek. Şöyle diyelim, gören için, madde üstü boyutunun gerçeği. Birçok sanat akımı gelip geçmiştir. Sürrealizm, bugünkü adıyla fantastik realizm mağara devrinden beri hep var, modası hiç geçmiyor, çünkü devamlı kendini yeniliyor. Şöyle düşünebiliriz, kalıcı resim, klasik resim, bu günün klasik resmi, fantastik realizm, hem hayal hem yetenek gerektiren bir sanat dalı olduğu için çok nadir sanatçı bu ekole eğiliyor. Anlamak da zor, şu sebepten, insanlar kendi özünü bilinmeyen yanlarını keşfetmekten korkuyor.” Erol Deneç’in bir de müzisyen kimliği var. Başta keman olmak üzere gitar vb. çeşitli enstrümanları da çalabiliyor. 1990’dan bu yana Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne devam ediyor.

6. Aslan Gündaş (1914 – 2000)

aslan gundas

Maskeli Kızlar, 1990

1935’te Harp Okulu’nu bitirdi. 1958’de yarbaylıktan ayrılarak, Ankara Hacettepe Üniversitesi Hastane Müdürlüğü’ne geçti. Sağlık İdaresi Yüksek Okulu’nda öğretim görevlisi olarak çalıştı. Başta resim olmak üzere müzik ve edebiyat çocukluk yıllarından başlayarak ilgisini çekti. 1938’den sonra Cemal Bingöl ve Eşref Üren tarafından yönlendirilerek resme ağırlık verdi. Çevresindeki olgulara ve yaşam gerçekliğine, fantezi penceresinden bakan ve kendine özgü renk ve biçim değerleriyle çalışan Arslan Gündaş’ın resimleri, boşlukta yüzen figürleri ile yarattığı düşsel mekanları ile düş ve gerçeklik arasındaki dolaylı bağıntıları görselleştirme amacına yöneliktir.

7. Kayıhan Keskinok (1923 – 2015)

kayihan keskinok

Buz Pateni

Kayıhan Keskinok Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitirdi. İsviçre Hükümeti’nin bursuyla Lausanne Ecole des Beaux-Arts’da çalışma olanağı buldu. 1963-1968 arasında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nde öğretmenlik yaptı. TRT Ankara Televizyonu Artistik Hizmetler Birimi’nde dekoratörlük ve müdürlük görevlerinde bulundu. Keskinok üst üste bindirilmiş anlatım planları ile resimsel mekanın zenginleştirilmesi ve nesnel değerleri ağırlıksız düşsel bir mekanla birleştirerek resimlerini yapmıştır. Keskinok tarzını şöyle özetliyor: “Tavır olarak fantastik gerçekçi, düşsel gerçekçi denilebilir. Figürlerimin hepsinde anatomik yetkinlik aradığım için o açıdan gerçekçi demek lazım. Getirdiğim gerçeküstü birtakım düzenlemeler nedeniyle, daha doğrusu bindirmeler yaptığım için buna düşsel gerçekçilik diyebiliriz. Ama başka düşsel gerçekçilere pek benzemiyorum zannediyorum. Renkçilik açısından da benim kendi bulduğum bir şey var. Rengi çok canlı kullanmama rağmen boya hamuru ile çalışmadığım için ben kendi uydurduğum bir sözcüğü kullanıyor, bireşimci renkçiyim denilebilir.”

8. Fikri Cantürk (1933 – )

fikri canturk

Okyanus Aşan Güvercinler, 2003

Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nden mezun olan Cantürk, Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nü bitirdi, çeşitli öğretmen okullarında yöneticilik ve resim öğretmenliği yaptı. 1965-1966 yıllarında Paris’te öğretmen yetiştiren kurumlarda incelemeler, araştırmalar ve sanat çalışmaları yapan Cantürk, Samsun Eğitim Enstitüsü’ne atandı ve Resim-İş Bölümü’nün kurulmasında görev aldı, sonradan 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ne bağlanan Resim-İş Bölümü’nde 1985 yılına kadar çalıştı, daha sonra ayrıldı. 1989 yılında Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümü’nde yeniden görev aldı. Emekli oluncaya kadar bu görevi sürdürdü. Cantürk, halen Eskişehir’deki atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.

9. Ertuğrul Ateş (1954 – )

ertugrul ates

Sarmaş Dolaş III, 2003

Ertuğrul Ateş resimlerinde uzay boşluğunda yer verdiği, kadın vücut parçaları ve uzuvlarını, kuş, insan figürü ve doğasal organik formların değişime uğramış formlarını, simgesel öğelerle zenginleştirerek, gerçeküstücü anlatıma yönelen bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Ertuğrul Ateş, zaman ve mekan duygusunun olmadığı resimlerinde geriye çekilmiş, çerçevelenmiş, oyulmuş biçimlerle, bilinçaltı verilerinin yoğun karmaşasını hissettirerek kendine has bir atmosfer yaratır. Kurdelalı Ressam olarak da tanınan Ertuğrul Ateş şöyle diyor: “Benim resimlerim çözüm önermez, ders vermez; kulaklarınıza anlaşılmaz şeyler fısıldar usulca.” “Resmin bana verdiği her cevap başka bir soruyu doğuruyor” diyen sanatçının en çok ilgisini çeken sorular, aklın çözemedikleri. Kainat, uzay ve dünya dışı zeki yaşamdan, şamanın, büyücünün, simyacının alanına giren sırlara kadar uzanan bir ilgi bu. Tuvalinde düşler alemine davet eden, kahve falı resimlere dönüşen bu resimler, adlarını bile, efsaneler, söylenceler, rüyalardan alıyor.

10. Bünyamin Balamir (1953 – )

bunyamin balamir

Kelebekler Özgürdür, 2009

1967’de ressam olmaya karar verir. Üniversite Resim Bölümü Öğretim Üyeliği yapar, Temmuz 2005’te emekli olur. Görsel ve yazılı basında, çeşitli kitapları da yer alır. Sanat dernekleri üyeliği, akademik uğraşılar, edebiyat denemeleri… Balamir şöyle diyor: “Duyguların çıkar ilişkilerine tutsak edildiği bir yaşamda, her şeye karşın bir masal yaratmak istiyorum, dünya gerçeğine inat. Sıradanlaşmış değer yargılarında bir yaşam anlayışı içinde olmadım. İnsanlık onurunun saygınlığında bir yaşam anlayışını aradım ve onayladım. Duygularım tam karşıtını bulmasa da, ben masalımda yaşıyorum. Resimlerim benim masallarım. Orada kuşlar şarkılar söylüyor, kelebekler korkmadan uçuyorlar. İnsanlar benim masalım da kendileriyle de buluşuyorlar. Çünkü resimlerim yüreği sevgiden geçenlerin buluştuğu yerdir de.”

11. Teoman Südor (1943 – )

teoman sudor

Sürrealist Kompozisyon, 1998

Resimlerinde sonsuz uzay boşluğunda, sınırlandırılmış mekanlarla, mekansal derinliği veren Teoman Südor, konusal olarak efsanelerden, mitolojiden ve doğanın gizeminden etkilendiğini söylüyor. ‘‘Resimsel alanda iki büyük derdim var, derinlik ve ışık’’ diyen Südor sözlerine şöyle devam ediyor: ‘‘Resim yaparken konuyu seçmiyorum, hayal ediyorum. Benim dünyam bu. Ben buna resmin içinde yaşam diyorum. Resmi yaparken kendi içimde ne hissettiğim önemli. Varolan dünya üç boyutlu ama ben bunun dört boyutlu olduğunu söylüyorum. En, boy ve derinliğin yanı sıra zaman çok önemli kavram.’’ Hayallerini gerçekleştirdiği Akademi’nin bir başka anlamı da var Südor için, orası aynı zamanda hayatının aşkı ressam Gülseren Südor’u bulduğu yerdir. Bedri Rahmi’nin atölyesinden mezun olan Südor çifti, hocalarının öğrettiklerini belleklerine kazıdıklarını, ama hocalarının sanatsal takipçisi olmadıklarını, kendi özgün işlerini üretme yolunu seçtiklerini söylüyor.

12. Gülseren Südor (1945 – )

gulseren sudor

2006

İmgesel motif ve kurguları fantastik akım içinde birleştirerek değişik bir biçem yaratmış olan Gülseren Südor’, gravür, tarama, yağlıboya gibi çeşitli tekniklerde ortaya koyduğu yapıtlarını yurt içi ve yurt dışında açtığı sergilerle sunan sanatçının resimlerinde kadının ve doğanın ayrı bir yeri var. “Ben feminist değil hümanistim” diyen sanatçı, kadını, düşgücünün ürünü fantastik ortamlarda betimliyor. Kadının içinde yaşadığı toplumu ve o toplumun gerçeklerini kendi kültür birikiminin süzgecinden geçirerek aktarıyor. Südor’un resimlerinde kadınlar, varoluş ile ölüm arasındaki ince çizgide gidip geliyorlar. Ana ya da tanrıça… Hepsinin ortak bir yönü var sanki. Acıyı tatmış, acının gerçekliğini kavramış kadınlar onlar. Resim çalışmalarına başladığı ilk yıllardan bu yana desene tutkuyla bağlanmış bir sanatçı Gülseren Südor. Ona göre “Desen çizmeyen bir ressam düşünülemez.”

13. Habip Aydoğdu (1952 – )

habip aydogdu

İçimizdeki Büyük Yangın, 2002

Habip Aydoğdu, uzay boşluğu içinde doğanın ve figürlerin parçalanmış formlarını, fantastik yaratıklara dönüştürdüğü lekesel soyutlamalarını, 1980 sonlarında, kuş başlı, insan gövdeli, mitolojik yaratıklar, 1990’larda uzay boşluğunda asılı fantastik figür ve biçimler, aniden ortaya çıkan panik yüz ifadeleri, hırçın fırça vuruşları, renk lekeleri, deformasyon ile güçlü dramatik anlatımları ortaya koymuştur. Habip kırmızısı tabiri de onun tablolarındaki yoğun ve derin kırmızıdan çıkmıştır. Aydoğdu şöyle diyor: “Ürettiğim resimlerin ruhuna ve yaşananlara da bu renk çok iyi uyuyordu. Sonra bu bilinçaltımda devam etti, kırmızı baskın bir renk olmaya başladı. Bana çok yakıştığına ve bugünün ruhunu çok iyi verdiğine hala inanıyorum. Garip bir renk, aşkı da içeriyor, isyanı da… Eskiden “Üstüme kaldı galiba” diyordum ama artık ben de onunla bütünleştim. Resimlerimin çoğu için kaos resmi yapıyor deniliyor, bunda gerçeklik payı var. Bir kaos yaşıyoruz, ne olduğumuz belli değil.”

14. Ergin İnan (1943 – )

ergin inan

İlyas Meleği, 2012

Ergin İnan, fantastik gerçekçi resimlerinde çok boyutlu, çok anlamlı ve çok görüntülü varlıkların sürekliliği ekolojik, biyolojik ve tinsel bağlamda ele alınmakta, evrensel imgelerin yanı sıra kültürel imgeler de kullanmaktadır. Kaligrafi, dinsel kitap sayfaları, eski mezar taşlarını anımsatan yazılı yüzeyler, portreler, yüzler, sözler, eller ve böcekler, yeni ve özgün bir anlatım biçimi içinde bu resimlerde yer almaktadır. Kullanılan imgelerin hiçbirisi yeni, bilinmeyen ve yaratılmış imgeler değildir. İnan’ın insan figürleri, kelebek, sürüngen, gözyaşı damlası, yaprak gibi imgeler ve yazıyla bütünleştirdiği kompozisyonları, felsefe oluşturacak bir temel üzerinde betimleniyor, ikonografik ve kültürel imgeler arasında kurulan görsel, simgesel ve mistik ilişkileri yansıtıyor. Ergin İnan “Benim resmim ya da düşüncem hep gönülde olanı çizmektir. Kim ki gönlüne gider, orada ellerin dokunamadığı, gözlerin göremediği resimleri görür, insanla kucaklaşır” diyen İnan, gerçeküstü ve fantastik yapıtlarında Asya, Avrupa ve Anadolu kültürlerinden edindiği birikimini özgün bir yorumla irdeliyor.

15. Ekrem Kahraman (1948 – )

ekrem kahraman

Kutsal Uzaklık, 2012

1971’de İstanbul Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nü bitirdi. 1980’li yılların ortalarına kadar yaptığı resimlerde, Çukurova peyzajını renkli bir şiirsellik içinde yansıttı. Geniş gökler altında pamuk tarlalarının yer aldığı bu dönem çalışmalarını, aynı kompozisyon şeması saklı tutularak, doğa görüntüsünün soyut plastik elemanlarla derinliğe doğru çekildiği, imgesel bir espas dokusunun ön plana çıktığı daha fantastik resimler izledi. Ekrem Kahraman resimlerinde gökyüzünün düşsel yorumları ve simgesel nesnelerle, sonsuz mekan duygusunu yaratır.

16. Mazhar Toğrul (1951 – )

mazhar togrul

Aynalı Yol, 2005

1974 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Lisans diplomasını aldı. 1988 yılında Pulsarlarda Kutupsal Elektron Jeti teorik fizik tezi, ABD Princeton Üniversitesi arşivine alındı. 1990-1992 yılları arasında İtalya, İspanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, Almanya, Brezilya ve ABD’de müzelerde etütler yaptı. 1992-1997 yıllarında post-empresyonist ve 1998-1999 yıllarında soyut dışavurumcu resimler yaptı. İlk kişisel sergisini 2000 yılında açtı. Aynı yıl iki şiir kitabı yayınlandı. 2001 yılında Erol Deneç Atölyesi’nde fantastik resim denemeleri yaptı. Bu dönemde fantastik resme vermiş olduğu örnekler İtalya ve Türkiye’deki kişisel koleksiyonlarda yer aldı. 2001 yılından itibaren sürrealist resimde yoğunlaştı. Özellikle Max Ernst ve Tanguy etkisinde klasik sürrealist çalışmalar yaptı.

17. Komet (1941 – )

komet

Figürlü Kompozisyon, 2008

Asıl adı Gürkan Coşkun olan Komet, kuyruklu yıldız anlamına da gelen Komet adını, bir müzik grubundan esinlenerek alır. Güzel Sanatlar’dan sonra Paris’te resim üzerine eğitim görmüş ve bugün Türkiye’de pek yaygın olmayan fantastik realizm (düşbilimsel gerçekçilik) denilen akımın temsilcisi olmuştur. Nüktedanlığıyla da bilinen Komet resimlerinde felsefe, romantizm ve komediyi karıştırdığını ve nüktedan yönünü vurguladığını söylemiştir. Komet’in gerçek dışı bir mekanda yer alan figürleri, geçmiş dünyanın günümüze yansıyan bireyleri ve insan olgusunun simgeleri resimlerinin ana öğesidir. Fantezi ile gerçek, düş ile yaşam içiçe geçmişken Komet’in tüm karakterleri devinim ile devinimsizlik arasında gidip gelmektedir. Tablolardaki figürlere hakim olan geri plan ise hem vardır, hem de yoktur. Zamansız, amaçsız, mekansız algılanan bu resimlerde karamsarlık duygusundan ziyade bir çocuk bakışı vardır.

Kaynak
Yağmur DergisiRenklerin Dervişi Erol DeneçErtuğrul Oğuz FıratErtuğrul Ateş’in Resim AnlayışıTürk Resminde Masalsı Anlatımı Benimseyen SanatçılarYeni-Dışavurumcu Sanat Eğilimi, Yeni Türk Edebiyatı’nda Kaynak Olarak Manifestolar


Facebook Yorumları

1 Yorum
  1. Önder AYDIN 28/09/2016 / Cevapla

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir