Dünya çapında büyük yankı yaratan kitaplarıyla tanınan Yuval Noah Harari, 24 Şubat 1976’da Doğu Avrupa ve Lübnan kökenli Yahudi olan Shlomo ve Pnina Harari’nin üç çocuğundan biri olarak, Hayfa’ya bağlı Kiryat Ata kentinde dünyaya gelir. Babası devlette çalışan bir silah mühendisi, annesi ise bir büro yöneticisiydi.
Harari, üç yaşında kendi kendine okumayı öğrenir. Sekiz yaşından itibaren Hayfa’daki, Leo Beck Eğitim Merkezi’nde entelektüel olarak yetenekli çocuklar için bir sınıfta okur. Üniversite eğitimi için İsrail Savunma Kuvvetleri’ndeki zorunlu askerlik hizmetini erteler. 17 yaşında Kudüs İbrani Üniversitesi’nde tarih ve uluslararası ilişkiler okur. Eğitiminin ardından sağlık sorunları nedeniyle askerlik hizmetinden muaf tutulur.
2002 yılında Oxford Üniversitesi’nde tarih doktorasını tamamlayan Prof. Yuval Noah Harari, sonrasında Kudüs İbrani Üniversitesi’nde Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü’nde dünya tarihi dersleri verir. Dünya Tarihi, Ortaçağ Tarihi ve Askeri Tarih konusunda uzmanlaşmıştır, şimdilerde ise makro-tarihsel sorular üzerine yaptığı araştırmalara odaklanmaktadır.
Harari, ayrıca İnsanlığın Kısa Tarihçesi başlıklı bir MOOC (Massive Open Online Course) dersi de vermektedir. 2013 yılının ilk yarısında dünyanın dört bir yanından 80.000’in üzerinde öğrenci katılır. İkinci çalışma Ağustos 2014’te başlar ve ilk üç haftasında 30.000 öğrenci katılır.
Yuval Noah Harari, 2011 tarihinde yayımlanan Hayvanlardan Tanrılara Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi (Sapiens: A Brief History of Humankind) adlı kitabıyla bir anda dünyaca tanınan bir yazara dönüşür. Harari, insanlık tarihinin serüvenine baktığı kitabı ana başlıklarıyla dört bölümden oluşur.
Harari, kitabın konusunu ve içeriğini kendi cümleleri ile şöyle özetliyor: “Yaklaşık 70 bin yıl önce Homo Sapiens’e ait organizmalar, kültür adını verdiğimiz daha da karmaşık yapılar oluşturdular. Bunu takip eden insan kültürlerinin gelişimine tarih diyoruz. Tarihin akışını üç önemli devrim şekillendirdi: Yaklaşık 70 bin yıl önce başlayan Bilişsel Devrim, 12 bin yıl önce bunu hızlandıran Tarım Devrimi ve tarihi sona erdirip bambaşka bir şeyi başlatabilecek yalnızca 5 bin yıl önce başlayan Bilimsel Devrim. Bu kitap, bu üç devrimin insanları ve diğer organizmaları nasıl etkilediğinin hikâyesini anlatıyor.”
Harari kitabında insanı “70 bin yıl önce Afrika’nın bir köşesinde kendi işiyle meşgul olan önemsiz bir hayvan” olarak niteliyor. Yazara göre, “Tamamen bilimsel bir bakış açısıyla bilebildiğimiz kadarıyla, insan yaşamının hiçbir anlamı yoktur. İnsanlar belirli bir amacı olmayan ve körlemesine ilerleyen evrimsel süreçlerin sonucudur ve faaliyetlerimiz ilahi bir kozmik planın parçası değildir. Dünya yarın patlayarak yok olsa, evrende hiçbir değişiklik olmazdı; tahmin edebileceğimiz kadarıyla insanların kendilerine dair anlam arayışı ve öznelliklerinin eksikliği de pek hissedilmezdi. Bu yüzden, insanların yaşamlarına atfettiği herhangi bir anlam sadece sanrıdan ibarettir.”
Yazar bu sözlerini sonsöz kısmında şu şekilde sürdürüyor: “İnsan ilerleyen bin yıllarda kendisini tüm gezegenin efendisi ve ekosistemin baş belasına çevirecek dönüşümü gerçekleştirdi. Bugün ise bir tanrı haline gelmenin, sadece ebedi gençliğin değil, yaratmak ve yok etmek gibi ilahi becerileri de ele geçirmenin arifesinde. İnsanın tanrılaşarak dünyaya hükmettiğini gözlemliyoruz.” Harari, tarihin insanoğlunun tanrıları yaratması ile başladığı ve kendilerinin tanrı olmaları ile sonlandıracağı iddiası ile devam eder.
Kitapta kimi bölümlerde, yazarın görüşlerini savunabilmesi adına abartı hissediliyor olsa da, genellikle iyi tasarlanmış ve ifade edilmiş bir eser olduğu söylenebilir. “Buğdayı biz evcilleştirmedik, o bizi evcilleştirdi. Tarım devrimi tarihin en büyük hatasıdır. Bundan da ötesi, bu durum, daha kötü bir diyet, daha uzun çalışma saatleri, daha büyük açlık tehlikesi, daha mahşeri şartlar, hastalıklara karşı daha büyük bir yatkınlık, yeni türde bir güvensizlik ve daha berbat bir hiyerarşi oluşturdu.”
Harari’nin, 2015 yılında yayımlanan Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi (Homo Deus: A Brief History of Tomorrow) kitabı da onlarca dile çevrilir. Sapiens’le insan türünün dünyaya nasıl egemen olduğunu anlatan Harari, bu sefer eleştirel üslubu ile geleceğe giderek Homo Deus’a nasıl ters evrileceğimizi anlatmaktadır. Bilimsel ve tarihi veriler ışığında doyurucu bir altyapı ile hazırlanan kurgusal düzleme, insan türünün geleceğine dair öngörülerini, havaya soktuğu okurun korkularını ve insan üzerine kurgulanmış birçok efsaneyi kullanarak okurunu derinden sarsmaktadır. Her sayfasında provokatif söylemlerle okurunu alternatif gelecek ihtimalleri üzerinde düşünmeye davet edip, zaman algısını yok ederek sizi derin sorgulamalara ve tartışmaya itmektedir.
Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi’nde, kimi okuyucu Harari’ye tamamen katılırken, kimi okuyucu karşıt görüşleri savunur. Ancak her okur tarih ve insanlık hakkında çok önemli bilgilere sahip olur; aynı zamanda daha önce aklına gelmeyen soru ve fikirler ile buluşarak bir zihin çalışması yapar.
Yazar Daniel Kahneman kitap için şunları söyler: “Homo Deus’u okuduğunuzda uzun ve zorlu bir yolculuğun ardından vardığınız bir uçurumun kenarında durduğunuzu hissedeceksiniz. Yolculuğun artık bir önemi kalmayacak, çünkü bir sonraki adımınızı engin bir boşluğa atacaksınız.”
“Modern siyasetçi ve ekonomistler büyümenin üç temel sebeple hayati olduğu konusunda ısrar ediyor, öncelikle daha çok ürettiğimizde daha fazla tüketerek yaşam kalitemizi yükseltiyor ve iddiaya göre daha mutlu yaşıyoruz. İkinci olarak, insan türü her geçen gün çoğalıyor ve ekonomik büyüme bulunduğumuz konumu korumaya bile zar zor yetişebiliyor. Örneğin Hindistan’ın yıllık nüfus artış oranı yüzde 1,2 ve bu da demek oluyor ki Hindistan ekonomisi her yıl en az yüzde 1,2 büyümezse işsizlik artar, maaşlar azalır ve ortalama yaşam kalitesi düşer. Üçüncü ve son olarak, Hintliler çoğalmayı bıraksa ve Hintli orta sınıf şu an sahip olduklarıyla yetinse bile Hindistan yoksulluktan kırılan yüz milyonlarca vatandaşı için ne yapabilir? Ekonomi büyümez ve bu nedenle pasta aynı boyutta kalırsa, yoksullara ancak zenginlerden pay aktarabilirsiniz. Bunun için zor tercihler yapmanız gerekip bu tercihler de ciddi memnuniyetsizliklere, hatta şiddete yol açabilir. Zorlu tercihlerden, memnuniyetsizlik ve şiddetten kaçınmak istiyorsanız daha büyük bir pastaya muhtaçsınızdır.” (Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi)
Harari, 2018 yılında yayımladığı 3. kitabı 21. Yüzyıl için 21 Ders (21 Lessons for the 21st Century) ile bize bugünü anlatır. Dünyadaki tüm insanların hali hazırda yaşadığı siyasi, dini, ekonomi, sağlık, psikolojik, ekolojik ve benzeri toplumsal krizlerin nedeni, dünyayı kuşatan biyoteknoloji, yapay zeka, bilişim teknolojisi ve serbest ekonomi piyasasının şu an ve gelecekte insanlara yaşattığı ve yaşatacağı olumlu olumsuz etkilerini detaylı ve çarpıcı bir şekilde kaleme alır.
“Dünya giderek daha da karmaşıklaşıyor ve insanlar ne olup bittiği hakkında ne kadar cahil olduklarını algılayamıyorlar. Bunun sonucunda meteoroloji ya da biyoloji hakkında neredeyse hiçbir şey bilmeyen biri, kalkıp iklim değişikliği ve genetiğiyle oynanmış ekinler hakkında siyasi önerilerde bulunabiliyor; haritada Irak ya da Ukrayna’nın yerini gösteremeyecek insanlar, bu ülkelerde ne yapılması gerektiği konusunda son derece kesin görüşlere sahip olabiliyorlar. İnsanlar cehaletlerinin ayırdına pek varmazlar, çünkü kendilerini, benzer düşünen arkadaşlar ve düşündüklerini olumlayan haberlerden oluşan bir yankı odasına kapatırlar ve odada inançları durmadan desteklenirken neredeyse hiç sorgulanmaz.” (21. Yüzyıl için 21 Ders)
Harari, 2000 yılında Oxford’da başladığı Vipassana meditasyonunun hayatını değiştirdiğini söyler. Her gün çalışma gününün başında ve sonunda birer saat olmak üzere, 2 saat meditasyon yapan Harari, her yıl kitap veya sosyal medya olmaksızın 30 gün veya daha uzun süreli bir meditasyon inzivası da çekilir. Ocak 2019 itibarıyla ise Harari akıllı telefon kullanmayı bırakır. Harari, Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi adlı kitabını, meditasyon öğretmeni S.N. Goenka’ya ithaf eder ve “Bu kitabı on beş yıldır Vipassana uygulayarak kazanılan odak, huzur ve içgörü olmadan yazamazdım” der.
“Bireysel düzeyde belki de verebileceğim en iyi tavsiye, en eski tavsiye: Kendini daha iyi tanı. En eski çağlardan itibaren filozoflar, kâhinler hep ‘Kendini tanı’ dediler. ‘İyi hayatın yolu kendini tanımaktan geçer’ dediler. Ben meditasyonu tercih ediyorum. Kendinizi tanımaya bugün ayırdığınızdan daha fazla zamanı derhal ayırmanız lazım. Çok yakında algoritmalar sizi sizden daha iyi tanıyacak.”
Harari, aynı zamanda vegan; bunun süt endüstrisinin temelinin anne inek ile buzağı arasındaki bağı kırdığı görüşünü de içeren araştırmasından kaynaklandığını söylüyor.
Itzik Yahav, Thiago Lacerda ve Yuval Noah Harari
Eşcinsel olduğunu saklamayan Harari, 2002 yılında “Her şeyin internetim” dediği eşi İtzik Yahav ile tanışır. Yahav, aynı zamanda Harari’nin kişisel yöneticisidir. Kanada’da Toronto’da resmi bir törenle evlenirler. Çift, Kudüs yakınlarındaki Mesilat Zion’da bir Moshav’da (bireysel çiftliklerden oluşan bir tür kooperatif tarım topluluğunun yaşadığı köy tipi) yaşamaktadırlar.
“Eşcinsel olduğumu fark etme ve açıklama süreci, yalnızca teknolojiye değil, genel anlamda tarih ve bilime yaklaşımımı da gerçekten etkiler. Öncelikle, insanların kendileri hakkında ne kadar az bilgi sahibi olabileceklerini anlamamı sağladı. Ancak 21 yaşına geldiğimde eşcinsel olduğumu anladım ve açıkladım.”
Türkiye’ye de gelen Harari, gelecekte bizi bekleyen en önemli tehlikeler nelerdir sorusuna şöyle cevap verir: “Gelecekte bizi bekleyen en önemli tehlikeler neler? Üç büyük tehlike var: Nükleer savaş, iklim değişikliği ve teknolojik karmaşa. Nükleer savaş ve iklim değişikliği insanlık için çok büyük meseleler, ama bir bakıma da basitler, çünkü herkes meselenin farkında ve ne yapılması gerektiği de çok açık bu iki konuda. Nükleer savaşı birlikte hareket ederek, barışçıl politikalar izleyerek önleyebiliriz. Aynı şekilde iklim değişikliği meselesini de hep birlikte gerekli önlemleri alarak durdurabiliriz. Bunlar tüm insanlığı ve dünyayı tehdit eden sorunlar ve tüm dünyanın birlikte hareket etmesiyle çözülebilirler. Mesela tek bir ülke küresel ısınmaya savaş açsa, iklim değişikliğine sebep olan politikalardan vazgeçip her türlü önlemi alsa, bu çok güzel bir harekettir, ama yeterli değildir. Diğerleri de aynı şeyi yapmadıkça tek başına alınan önlemler etkili olmayacaktır. Ayrıca iklim değişikliğiyle mücadele yöntemlerinin ekonomik bedelleri var. Bu konuda bir şeyler yapmak istiyorsanız bazı fedakârlıklar yapmalısınız ekonomik anlamda.”
Harari, Mart 2020 tarihinde CNN ile gerçekleştirdiği röportajda “Ülkeler, içinde bulunduğumuz çağda kendilerini Ortaçağ’daki gibi izole ederek bu salgın hastalıklardan korunamazlar. İzolasyon ile salgın hastalıkların önüne geçmek istiyorsanız bunun tek yolu taş devrine dönmeniz olabilir, bunu da kimse yapamaz. Dikkatli bir şekilde korumanız gereken tek sınır, ülkeler arasındaki sınırlar değil, insan dünyası ve virüsün çevresi arasındaki alandır. İnsanlar doğa gereği, inanılmaz çeşitlilikteki virüslerle çevrilidir. Herhangi bir virüs, herhangi bir yerde bu sınırı geçmeyi başarırsa bütün insanlığı yok etme şansına sahip olabilir. Yani uzun vadede, ülkelerin sınırlarını kapayarak virüslerle mücadele etme fikri tamamen bir illüzyondan ibarettir. Önemli olan virüslerle insanların arasındaki mesafeyi korumaktır.” der.
Kaynak
Sürdürülebilirlik Bakış Açısı ile Bir Sosyoloji Kitabının Değerlendirmesi, Blockchain’in insanlığın geleceğiyle ilgisi ne?, Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi – Sibel Yalı, Ünlü Tarihçi Yuval Noah Harari, Gelecekte İnsanlığı Bekleyen Yıkıcı Teknoloji Riskine Dikkat Çekiyor, Yuval Noah Harari: “Koronavirüs salgını totaliter rejimleri güçlendirebilir”, Libri – Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi – Yuvan Noah Harari Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi
Çok güzel kitaplar, tüm kitaplarını okudum. Kesinlikle tavsiye ederim.