Menu

William Blake Hayatı, Şiirleri ve Resimleri



İngiltere’de romantizmin öncüleri arasında yer alan ressam, gravür sanatçısı, şair William Blake (1757 – 1827), edebiyat dünyasının en önemli isimlerinden biri olmasa da, en gizemli isimlerinden birisidir.

William Blake, 28 Kasım 1757’de yedi kardeşin üçüncüsü olarak Londra’da doğar. Babası çorap imalatçısı, annesi ise ev hanımıdır. Bir süre sonra kardeşlerinden ikisini yitirecektir. Blake, okula gitmez, evde dindar annesi tarafından eğitilir. Blake‘in geleceği adına ailesinin ilk düşündüğü meslek, baba mesleği olan çorapçılıktır, ancak Blake bunu istemez.

Blake’in babası, oğlunu çorapçılık konusunda zorlamaz, onu kendi ilgi alanını takip etme konusunda serbest bırakır. Hatta on yaşındayken onu Strand’da bir çizim okuluna gönderir. Bu sıralarda (11-12 yaşlarında) düzensiz şiirler yazmaya da başlar. Bu okuldan Blake’in yararlandığını veya zihin dünyasının şekillenmesinde bu okulun önemli bir etkisinin olduğunu söylemek neredeyse imkansızdır. Zira Blake, formel eğitimin karşısındadır. Ona göre eğitim tamamen mekanik bir işlemdir ve zihni basmakalıp fikirlerle doldurur.

Thomas Phillips, Portrait of William Blake

Thomas Phillips, Portrait of William Blake

Babası Blake’i 14 yaşında ünlü bir gravür ustası olan William Rylands’a çırak olarak vermek ister. Ancak Rylands ile görüşmeden sonra Blake babasına “Baba! Bu adamın simasından hoşlanmadım. Sanki bir gün asılacakmış gibi görünüyor” diyerek bu çıraklığı reddeder. Gerçekten de 1783 yılında Rylands, kalpazanlıktan asılarak idam edilir. Blake’nin çocukluğundan itibaren mistik bir yapısı vardır. Bazı kaynaklarda 4, bazı kaynaklarda ise 8 yaşında Tanrı ve melekleri gördüğü yazar.

william blake, siir karalamalari

Şiir Karalamaları (Poetical Sketches) kitabı

Blake, gravür ustası James Basire’nin yanında çıraklığı başlar. Basire, yetenekli bir sanatçıdır, fakat katı tavırları olan biridir. Yine de onun gravürcülüğünün izleri Blake’de görülür. Basire’nin yöntemleri Blake’in tabiatına zıt olsa da, öğrencisinin yeteneklerini keşfedebilmiştir ve belki de bu sayede Blake, kendi devrinde yaşayanlardan sadece Basire’ye hiç eksilmeyen bir saygı göstermiştir.

Çıraklık sürecinde Blake ressamlıktan ziyade gravüre yönelmeye başlar. Blake, bu yedi yıllık sürenin özellikle son beş yılında Londra’da bulunan Westminster Abbey Manastırı’nda çalışmaları sırasında, sanatsal ve düşünsel ufkunu genişletirken, oradaki esrime anlarında İsa’yı ve Havariler’i gördüğünü söyler. Blake, oyma işlerinden kalan vaktinde şiirler yazmaya devam eder. Muhtemelen 1783 yılında basılan Şiir Karalamaları (Poetical Sketches) adlı ilk şiir kitabındaki şiirlerin çoğu bu dönemde yazılmıştır. Yine bu dönemde günümüze ulaşmış ilk oyması Joseph of Arimathea Among The Rocks of Albion’u yapar.

Şarkı

Aşk ve uyum bir araya gelince
Çevresini ruhlarımız kuşatır
Dalların dallarıma karışınca
Köklerimiz birbiriyle buluşur

Mutluluklar konar dallarımıza
Şakır, tatlı tatlı şarkılar söyler
Su gibi, ayaklarımız altında
Masumiyet erdemle karşılaşır

(Çeviri: Tozan Alkan)

William Blake, Joseph of Arimathea Among The Rocks of Albion, 1773

Joseph of Arimathea Among The Rocks of Albion, 1773

Blake 21 yaşına gelince, Basire ile geçirilen çıraklık dönemi sona erer. 1778 yılında Royal Academy’e (Kraliyet Akademisi) başlar. Akademi’de canlı modellerin resimlerini yapma imkanı bulur. Ancak canlı modellere bakarak resim yapmak ona göre ölümlülük kokar. Resim anlayışı ve hayata bakış konusunda okul müdürü Joshua Reynolds ile ters düşer. “Soyutlama, genelleştirme ve sınıflandırma gücü, insan zihninin büyük övüncüdür” diyen Reynolds’a karşı Blake şöyle yazar: “Genelleştirmek ahmaklıktır, hususileştirmek ise yetkinliğin tek ayırt edici özelliğidir.”

Blake, bu dönemde toplum nezdinde saygın kabul edilen şahsiyetlerin neredeyse tamamının çizimlerini yapar. Yine bu yıllarda kitap firmaları için çizimler yapar. Novelist’s Magazine için çalışan ressam ve gravür ustası Thomas Stothard ile de bu vesileyle tanışır.

William Blake, The Wit's Magazine

The Wit’s Magazine (Dergi kapağı çizimi)

Blake, kendi yaşamında olduğu gibi sanatında da sahiciliğe ve aykırılığa bağlanırken, kimileri tarafından dahi, kimileri tarafından kaçık olarak görülmeyi göze almıştı. Çağdaşları Coleridge ve Wordsworth gibi şairler bile, onu yüceltmekle küçümsemek arasında gelgitler yaşamışlardı. Yüceliğin bu kaçınılmaz kefaretini yüklenen Blake, insanlara inanılması zor, ama arzu dolu hayaller sunarken sık sık halüsinasyonlar görür. Wordsworth şöyle demişti onun hakkında: “Bu gariban adamın deli olduğuna kuşku yok. Ama onun deliliğinde öyle bir şey var ki, Lord Byron veya Walter Scott’un akıllılığından daha çok ilgimi çekiyor.”

William Blake, Othello and Desdemona, 1780

Othello and Desdemona, 1780

Radikalliği yalnızca düşünsel veya sanatsal sınırlarda değildi, 1780 yılındaki Gordon İsyanı’na katılmasında görüldüğü gibi uygulamaya geçtiği de olur. Onun hakkında ilk biyografiyi yazan Alexander Gilchrist, 1780 Haziran’ında Blake’in, Londra’daki Newcastle Hapishanesi’ni basan öfkeli bir kalabalık tarafından başlatılan isyana katıldığını aktarır. Blake’in de içinde bulunduğu öfkeli halk, hapishane kapılarına kazma ve küreklerle saldırır, binayı ateşe verir ve içerideki mahkûmları serbest bırakır. Blake, bu isyanda kalabalığın ön saflarında yer almıştır.

William Blake, Joseph's Brethren Bowing Down Before Him, 1785

Joseph’s Brethren Bowing Down Before Him, 1785

William Blake, 1782’de Catherine’le tanıştığında yirmi beş yaşındaydı. Kendisinden beş yaş küçük Catherine’e başından geçen acı bir aşk hatırasını anlatır, sonra onu sabırla dinleyen genç kadına “Bana acıyor musun?” diye sorar. Catherine, evet diye karşılık verince, Blake’in ağzından bütün içtenliğiyle şu sözler dökülür: “O zaman seni seviyorum.” Evlenirler, okuma yazma bilmeyen, nikahta imzasını X işaretiyle atan Catherine’e Blake hem okuma yazmayı hem de oymacılığı öğretir, böylece pek çok eseri birlikte hazırlarlar.

1784’te babasının ölümü üzerine çocukluğunu geçirdiği evin bitişiğindeki eve taşınır ve bir basımevi açar. Kardeşi Robert’ı da yanına alır, ancak 1787’de kardeşinin ölümü onu çok etkiler. 1792 yılına kadar geçen bu yedi yıllık dönem zihnen ve ruhen zengin bir dönemdir. Yorulmak bilmeyen sanatçı, bu yıllarda sürekli hayaller, rüyalar görür ve bunları tasvir eder.

William Blake, Songs of Innocence, 1789

Songs of Innocence, 1789

Blake’in en güzel şiirleri, lirik tarzı ile Songs of Innocence (Masumiyet Şarkıları, 1789) ve sonraları bu koleksiyonla birleştirilen Songs of Experience (Tecrübe Şarkıları, 1794) adlı kitaplarında yer alır. Bu iki koleksiyon, sonraları Songs of Innocence and Experience (Masumiyet ve Tecrübe Şarkıları) adı altında yayınlanır. Blake bu koleksiyonda, genel anlamıyla insan doğasına ve topluma hem iyimser hem de kötümser açıdan bakarak masumiyet ve deneyimin karşıtlığı üzerinde durur ve gerçekleri görmek için her iki bakış açısına da ihtiyaç duyulduğunu vurgular. Blake’e göre zıtlıklar olmadan ilerleme olmaz. Çekicilik ve İticilik, Akıl ve Enerji, Sevgi ve Nefret insan varlığı için gereklidir. Bu eseri, İncil ve Hristiyan pastoral hikayelerden alınan semboller yönünde zengin, basit, müziksel nitelikli bir dilde yazılmış şiirler içerir.

Kuzu

Küçük kuzu seni kim yarattı?
Bilir misin seni kim yarattı?
Kim hayat verdi, ırmak kıyılarında
Ve çayırlarda yiyecek sundu sana;
Sana sevinç giysisini kim verdi,
Tüylü parlak yumuşacık giysiyi;
Sana kim verdi bütün vadileri
Şenlendiren böyle tatlı bir sesi:

(Çeviri: Selahattin Özpalabıyıklar)

Kaplan

Yıldızlar savurunca aşağıya mızraklarını,
Ve sulayınca cenneti gözyaşlarıyla,
Güldü mü o yaptığını görünce?
Kuzu’yu yaratan mı yarattı seni de?

(Çeviri: T. Asi Balkar)

Blake’in şiirleri, görünüşteki basitliği ve kullanılan basit üslupla yaratılan tekerlememsi etkisi ile çocuksu gelse de, derinlerindeki karmaşık, dini, politik ve mitolojik imgelerle yetişkinlere arasında bitmeyen tartışmalara konu olmaya devam edecektir.

William Blake, Illustration To Dante's Divine Comedy, 1795

Illustration To Dante’s Divine Comedy, 1795

Aklının görsel yanı hep ağır basmıştı ve tasarladıklarını canlandırabilme yeteneğine sahipti. Blake, imgeleri sanki kafasının içinde değil, gözünün önündeymişçesine çok canlı bir biçimde aktarırdı. Şiirleri, elle tutulabilecek kadar canlı imgelerle doludur. Şiirlerini, yaptığı süslemelerle birlikte kendi bulduğu bir teknikle küçük bakır levhalar üzerine kazıyarak bastı ve elle boyadı. 20. yüzyıl edebiyatı üzerine muhteşem bir etkisi olan Songs of Innocence ve Songs of Experience, dönemi için çok önemli yapıtlar olmasına rağmen hiçbir yankı uyandırmaz. Ölümünden 50 yıl sonraya değin bu iki kitabı hiç bilinmez.

Bir Düş

Bir gece karanlık bir düş dokudu
Yatağımdaydım, meleklerin koruduğu,
Bir karıncaydı gördüğüm düşümde
Yolunu yitirmiş çimenler içinde.

Bir başına, şaşkın ve endişeli,
Bu yol yorgunu belli ki dertli

(Çeviri: Tozan Alkan)

Blake’in eserleri içinde yegane üslubuyla dikkat çeken The Marriage of Heaven and Hell’i (Cennet ile Cehennemin Evliliği) 1790-1793 yılları arasında tamamlar. Levhalara oyularak basılan şiir ve resimleri, Blake ile eşi Catherine birlikte boyarlar. Cehennem Özdeyişleri’nde yetmiş adet veciz söz peş peşe sıralanır. Kimi kelimelerin büyük harfle başlaması, kimi cümlelerinse büyük ebatta yazılması, zihin-görüntü-söz arasındaki akışkanlığa işaret eder. İki asır öncesi düşünüldüğünde, teolojik içeriğine rağmen Blake’in tercih ettiği sade dil, Modern Çağ’ın ilahiyatını kurmaya niyet eden bir şairin geleneksel bakışları yalınkat bir sesle aşma tutkusunu da yansıtır. Toplam yirmi yedi levhadan oluşan bu kitabın farklı zamanlarda yapılmış dokuz ayrı gravür nüshası günümüze ulaşmıştır. Bunlarda renklendirme farkları dikkat çeker, özellikle Blake’in ömrünün sonlarına doğru hazırladığı nüshalarda renkler daha canlı ve çeşitlidir.

Bütün mukaddes kitaplar veya kutsal buyruklar şu yanlışlara yol açmıştır: İnsanın gerçek iki varoluş kaidesi vardır, yani bedeni ve ruhu. Ruhundan ayrı bir bedeni yoktur insanın; beden dedikleri, ruhun beş duyuyla ayırt edilen parçasıdır.

Budalalık, üçkâğıtçılığın kılıfıdır. Utanç, gururun kılıfıdır.

Zıtlıklar olmazsa gelişme de olmaz. Çekicilik ve iticilik, akıl ve enerji, sevgi ve nefret gereklidir insanın varlığı için.

Hapishaneler hukukun taşlarıyla inşa edilir, kerhaneler dinin tuğlalarıyla diyerek eleştiriyor, sonra şöyle diyordu: Seher vaktinin kuzgun rahipleri, artık ölüm siyahına bürünmüş halde ve boğuk sesle lanetlemesinler sevincin oğullarını.

William Blake, Adam Naming The Beasts, 1810

Adam Naming The Beasts, 1810

Safra taşları yüzünden sağlığı giderek kötüleşir ve 12 Ağustos 1827’de 70 yaşında Strand yakınlarında bir odada öldüğünde hala kitaplarını renklendiriyordu ve isimsiz bir mezara gömülür.

Kaynak
İngiliz Edebiyatı’nda Bir Mistik: William BlakeWilliam Blake’de Masumiyet ve Tecrübe: Kuzu ve KaplanWilliam Blake “Hasta Gül”


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir