Menu

Klasik Türk Resmi’nden 14 Seçme Başyapıt



İstanbul’un 100 önceki görünümünü aktaran klasik dönem ustalarının fırçasından çıkmış resimler Bali Müzayede Salonu’nda 09.12.2014 – 26.12.2014 tarihlerinde yapılan Klasik Türk Resmi Başyapıtlar Koleksiyonu Karma Sergisi’nde sergilendi. Cumhuriyet öncesi dönemle Cumhuriyet kuşakları arasında köprü görevi üstlenmiş bu sanatçıların, gözlerden uzak kalmış olan şaşırtıcı, etkileyici eserleri sergilendi. Biz de bazılarını sizler için derledik.

1. Halil Paşa (1857 – 1939) – Göksu Sefası, 1892

halil paşa

Dönemini ve daha sonra yetişen Türk ressamlarını oldukça etkileyen, Hoca Ali Rıza ile beraber Üçüncü Asker Ressamlar Kuşağı’ndan olan Halil Paşa, üretken bir ressamdır, birçok türde resim yapmıştır. Fakat manzaraları çoğunluktadır. Bunların bir kısmı tarihi belge niteliğindedir. Hoca Ali Rıza nasıl Boğaziçi’ni, Üsküdar’ı belgelemişse, Halil Paşa da Çengelköy’ü, Beylerbeyi’ni, İstanbul Boğazı’nı, Bostancı’yı, Erenköy’ü, Pendik kıyılarını, Ankara’yı ve hatta Mısır’ın çeşitli yerlerini belgelemiştir. Bütün bunlara rağmen ister belgesel, isterse de sanatsal nitelikli olsun, Paşa’nın manzaralarında üslup birliği görülmez. Paşa’nın Göksu Deresi’ne Bakış, Göksu Deresi isimli aynı mekanı tasvir eden farklı tabloları da vardır.

2. Hüseyin Zekai Paşa (1860 – 1919) – Üsküdar’dan, 1919

hüseyin zekai paşa

Hüseyin Zekai Paşa, Avrupa’da resim öğrenimi görmemesine karşın, orada öğrenim görmüş ressamların yapıtlarını yakından incelemek suretiyle batılı bir anlayışta çalıştı. İlk dönem resimleri, fotoğrafik denebilecek bir gerçekçilikteydi. Daha sonra bu anlatım yerine, daha kalın fırça vuruşlarının egemen olduğu izlenimci bir anlayışa yöneldi. Sanatçının dış mekan çalışmalarında gerçekçi ve temiz stili dikkate değerdir. Uyumlu renkler kullanır. Desenlerinde son derece başarılıdır. Işık her tarafta dolaşarak nesnenin formunu ve derinliğini ortaya koyar. Açık havanın renkli berraklığı ve güneş ışığının pırıltılı etkileri izlenimci resimleri andırır.

3. Hoca Ali Rıza (1858 – 1930) – Suluboya Çalışması, 1922

hoca ali rıza

Eserlerinde Üsküdar’dan Bebek’e, Arnavutköy’den Burgazada’ya kadar semt yaşantılarını, kahvehaneleri, deniz kıyılarını, tarihi yapıları, Boğaziçi’ni, dolayısıyla o dönemki İstanbul, Osmanlı-Türk geleneksel yaşantısını resmeden sanatçı, bu yüzden genelde İstanbul, özelde ise Üsküdar ressamı olarak anıldı. Klasik Türk resminin ustalarından Hoca Ali Rıza, Türk resim tarihinde eşine rastlanmayan karakalem çalışmaları, yağlıboya, suluboya ve guaj desenlerinden oluşan birçok eser bırakmıştır. İstanbul’un Anadolu yakasının eski görünümlerini gözden geçirmek istiyorsanız, Hoca’nın desenlerine bakın, Kadıköy’den Üsküdar, Kanlıca, Rumelihisarı, Beykoz’a kadar karşı kıyının bütün semtleri, boğaz manzaraları, kahve, kır ve çayırları canlanacak gözlerinizin önünde.

Türk Ressamlar ile ilgili bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:

Ünlü Türk Ressamlardan Düğün Coşkusunu Yansıtan 15 Resim
Türk Ressamların Fırçasından 15 Büyüleyici At Resmi
Ünlü Türk Ressamların Birbirinden Güzel 15 Çocuk Resmi
15 Ünlü Türk Ressamın Göz Alıcı Kadın Resimleri
16 Türk Ressamın Fırçasından Mutlu Aile Resimleri
14 Türk Ressamın Fırçasından Kedi Resimleri
15 Ünlü Türk Ressamın Kar Manzaralı Resimleri
20 Ünlü Türk Ressamın Natürmort Tabloları

4. Feyhaman Duran (1886 – 1970) – Topkapı Sarayı Harem, 1945

feyhaman duran

Feyhaman Duran resimlerinde, yeri geldikçe daha gerçekçi, geleneksel ya da anlatımcı arayışların da bulunduğu görülen sanatçı, sonuçta empresyonist anlayışı temel aldı, ancak bu akımı yeteneğiyle birleştirerek ve kişiselliğiyle güçlendirerek kendine özgü bir üslup geliştirdi. “Sanatkar, kendi işinin kaidesini kendi yaratabildiği zaman orijinaldir” diyerek yorumun önemini ortaya koymuştu. Sanatçının güçlü deseni, en çok ilgisini çeken tür olan portrelerinde ön plana çıktı. Feyhaman ve eşi Güzin Duran, 1943 – 1947 yılları arasında Topkapı Sarayı Müzesi’nde sık sık çalışmalar yaptılar. Bu tablosu o döneme ait.

5. Halid Naci (1875 – 1927) – Ormanda Karacalar, 1914

halid naci

Halid Naci, Sultan Abdülhamit tarafından, Paris’e Sevres Porselen Fabrikası’na gönderilmiştir. Orada dekor üzerine eğitim gören Halid Naci, döndükten sonra Yıldız Çini Fabrikası’nın baş ressamlığına getirilmiştir. Porselenler üzerine manzara resimleri, genellikle İstanbul manzaraları yapmıştır. O dönemde yapılan birçok porselen dekorları Halid imzasını taşımaktadır. Resimlerinin yanı sıra tasvirci karikatürün önemli ustalarından biriydi. Karikatürleri, arka plandaki İstanbul görüntüleriyle bugün için belgesel niteliği taşır.

6. Hikmet Onat (1885 – 1977) – Salacakta Sabah, 1953

hikmet onat

Hikmet Onat, İstanbul hayranı olarak yaptığı resimlerde, kentin değişik köşelerinden seçtiği görüntüleri tuvale yansıtmıştır. Deniz ve deniz yüzeyindeki nesnelerin yansımalarını en iyi aktaran sanatçının eserlerinin ortak özelliği tekniğindeki bütünlük, plan etkisi oluşturan fırça darbeleri ve yoğun boya kullanımıdır. İstanbul’un çeşitli görünümlerini, özellikle kıyılar, mavnalar, suyun yansımaları, çırpıntıları gibi doğa deniz ilişkisinin ön planda olduğu manzaralarında kalın bir boya katmanı ile oluşturulmuş tuşlamalar göze çarpar.

7. İbrahim Çallı (1882 – 1960) – Güller ve Leylaklar (Çift taraflı çalışma)

ibrahim çallı

1914 kuşağı ressamları arasında bu gruba adını veren İbrahim Çallı, Türkiye Cumhuriyeti’nin resim alanında batı anlayışına yönelik bir sürece girmesinde önemli sanatçılardan birisi olmuştur. İbrahim Çallı’nın resimlerinde ışık ve buna bağlı olarak gelişen lekesel değerler ön plandadır. Özellikle natürmort ve manzara resimlerinde bu belirgin olarak ortaya çıkar. Avrupa resmindeki izlenimciliğin etkilerini açıkça görmek mümkündür. Ancak, portre uygulamalarında biçim ön plana çıkmasına karşın, kişisel kimliğin kazandırılmasında lekesel değerler etkili olmuştur.

8. Nazmi Ziya (1881 – 1937) – Süleymaniye’den, 1930

nazmi ziya

İlk Türk izlenimci ressam olan Hoca Ali Rıza’dan resim dersleri alan Nazmi Ziya Güran, hocasının tabiatın iyi bir eğitimci olduğu tavsiyesini hiç aklından çıkartmamıştır. Nazmi Ziya birçok eleştirmen ve sanat tarihçisi tarafından Fransız izlenimciliğine en yakın ressam olarak kabul edilmektedir. İstanbul’un birçok köşesini kendine konu edinmiştir. Nazmi Ziya’nın İstanbul atmosferlerine buğulu bir görünüm egemendir. Ayrıntıya fazla girmemesine rağmen sağlam bir desene sahiptir.

9. Sami Yetik (1878 – 1945) – Anadolu’da Köylüler

sami yetik

1914 Kuşağı’nın asker temsilcisi olan Sami Yetik, Türk resim sanatı içinde önemli bir yere sahiptir. Sanatçı uzun süre cephede kalması nedeniyle uzun yıllar askerlik ve kahramanlıkla ilgili resimler yapmıştır. Fakat yaşamının son yıllarında natürmorta ve portreye yönelmiştir. Sami Yetik eserlerinde akademizm ile empresyonizmi bir arada kullanmıştır. Eserlerinde empresyonistlerin parlak ve şeffaf renklerini yakalamak mümkündür. Aldığı akademik eğitimi empresyonist hava ile birleştirerek güçlü yorumlar ortaya koymuştur.

10. Şevket Dağ (1876 – 1944) – 1903

şevket dağ

Şevket Dağ enteriyör (iç mekan) resimleriyle tanınıyor olmasının yanı sıra manzara temalı resimler de önemli yer tutmaktadır. Manzara resimlerinde İstanbul Boğazı, Rumelihisarı, Sarayburnu, İstanbul’un eski evleri ve sokakları, mesire yerleri, dere kıyıları ve çağlayanları konu olarak seçmiştir. Şevket Dağ manzaralarında, hareketli fırça vuruşlarının oluşturduğu kalın boya sürüşleriyle doğayı bütünlük içerisinde betimlemiştir. Sanatçı açık havanın parlak ve duru görünümlerini yeşil, kırmızı, sarı, turuncu, beyaz ve mavi renklerin armonisi içerisinde resimlemiştir. Sanatçının manzara çalışmalarında İstanbul Boğazı da sık sık karşımıza çıkmaktadır.

11. Naci Kalmukoğlu (1898 – 1951) – İskele ve Deniz

naci kalmukoğlu

1917 Ekim Devrimi’nden kaçarak Türkiye’ye yerleşen Beyaz Ruslar’ın arasında pek çok da sanatçı vardı. Bunlardan biri de Naci Kalmukoğlu’ydu. Geride yaklaşık 3 bin civarında eser bıraktığı sanılan sanatçının betimlediği konuların başında Haliç, Boğaziçi ve Adalar olmak üzere İstanbul peyzajları gelir. Yakın dostlarının yanı sıra ilgisini çeken karakterlerin portreleri, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’a Girişi, Barbaros Hayrettin Paşa ve Preveze Deniz Savaşı, Padişah’ın Cuma Namazı’na Gidişi gibi tarihi figürlü tabloların yanı sıra çingenelerin ağırlıkta olduğu portreler ve nü tablolar da çalıştığı konulardır. Mahmut Cuda “O, bir yıldızdı. Ama parlaklığını görebilmek için, insanın biraz başını kaldırarak etrafına bakması gerekiyordu.” der.

12. Selahattin Teoman (1901 – 1980) – Sarayın Bahçesi’nden

selahattin teoman

Selahattin Teoman, İstanbul’un farklı bölgelerinden yaptığı izlenimci anlayışa dayalı, peyzajlarıyla tanınır.

13. Güzin Duran (1898 – 1981) – İstanbul Boğazı

güzin duran

Güzin Duran, okuldayken Mihri Müşfik Hanım’ın atölyesinde çalışmıştır. Ahmet Haşim’den estetik, daha sonra eşi olan Feyhaman Duran’dan pastel dersleri almıştır. Uzun yıllar okullarda resim öğretmenliği görevi yapmıştır. Resimlerinde empresyonist bir tarzı benimseyerek figür, natürmort ve manzara resimleri yapmıştır. Karagöz ve Hacivat konulu araştırmalar ve resimler de yapmıştır.

14. Hamit Görele (1903 – 1980) – Ada’dan Peyzaj

hamit görele

Türkiye’de Çallı kuşağı sonrasında gelişen ve doğa biçimlerini yorumsal düzeyde değiştirmeyi amaçlayan görüşle yakından ilgilidir Hamit Görele’nin sanatı. Görele, peyzaj ve portre türlerinde bu görüşü egemen kılmayı amaçlayan resimlerinde, rengi, hacimsel ve derinlikli biçimleri etkinleştirici bir araç olarak kullanır. Türkiye’de yeni eğilim ve anlayışların zamanla çevre kazanmasında, genç kuşakların yeni arayışlara yönelmesinde, aktif yorumların devreye girmesinde öncülerden biri olarak Hamit Görele’nin önemli bir katkısı olmuştur. Hamit Görele eserlerinde şemsiyeli kadınlar ve ada peyzajlarını sıkça tasvir etmiştir.

Kaynak
19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi DergisiHüseyin Zekai Paşa, Prof. Dr. Gül İrepoğlu – İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türkiye’de Porselen Dekorları Üzerine Bir Araştırmaİbrahim Çallıİstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir