Menu

Jean Auguste Dominique Ingres’in Eserleri ve Hayatı



4 Ağustos 1780’de Fransa’da doğan Jean Auguste Dominique Ingres, şüphesiz neoklasisizmin en önemli sanatçılarındandır. Babası heykeltıraş olan ve ilk derslerini babasından alan Ingres, doğduğu şehirde Akademi’ye giderken aynı zamanda belediye orkestrasında çalışarak para kazanır.

Henüz hayattayken ismi bilinen az sayıdaki ressamlardan olan Ingres, babasının arkadaşı olan çeşitli ressam ve heykeltıraşlardan da dersler alır. 1796’da Paris’e gelir ve sanatını etkileyecek olan Jacques-Louis David’in öğrencisi olur. Antik çağ sanatını yakından takip eder ve hatta üslubunun diğer birçok temsilcisi gibi Antik Yunan kazılarına katılarak burada antik heykeller başta olmak üzere pek çok eseri inceleme fırsatı bulur. Fakat özellikle Raffaello’nun eserlerini inceleyerek üslubunu oluşturur.

Ingres, Academic Study Of A Male Torso, 1801

Academic Study Of A Male Torso, 1801

Portrelerin yanı sıra büyük boyutlarda dinsel, mitolojik ve tarihsel resimler de yapar. Antik Yunan sanatının yanında Roma sanatını da merak eden ve incelemek isteyen Ingres, İtalya yolculuğu için para biriktirmeye çalışırken çeşitli sergilere katılır. Böylece Napoleon Bonaparte’nin dikkatini çekerek onun tarafından çeşitli siparişler almaya başlar.

Ingres, Self Portrait, 1804

Self Portrait, 1804

1806 yılına kadar romantik bir anlayışla kendisinin ve arkadaşlarının portreleri ile yalın bir çizgisel anlatımın yer aldığı çalışmaların yanı sıra, para kazanmak amacıyla yaptığı soylu sınıfının kurşun kalem portre çalışmalarına yoğunlaşan sanatçının bu çalışmaları sonradan büyük değer kazanır. Bu erken dönem çalışmaları kaligrafik çizgi ve anlatımcı bir dış çizgiyle tanımlanmış, kullandığı bu çizgilerin eserlerinde belli bir güzellik duygusu vermesi ilkesi, Ingres’nin tüm sanat hayatı boyunca geçerliliğini korumuştur.

Ingres, Napolyon Bonaparte, Premier Consul, 1804

Napoleon Bonaparte, Premier Consul, 1804

Napoleon’un hediye etmek üzere Ingres’a sipariş verdiği ilk eser olan tablo, Napoleon henüz bir konsülken yapılır. Ayakta duran Napoleon, sol elini ceketinin içine doğru sokmuş, sağ eliyle Amercoeur banliyösü inşası için verdiği talimatı imzalıyor. Neoklasik tarzda olan bu eserde perspektif kusursuz. Arka planda görülen St. Lambert Katedrali, resme derinlik katıyor.

Ingres, Napoleon On His Imperial Throne, 1806

Napoleon On His Imperial Throne, 1806

Napoleon’un portrelerini yapmaya devam eden ressam, bu eserinde onu imparatorluk tahtında resmeder. Çeşitli çevrelerce eleştirilen resim, duygudan yoksunlukla yüklü, katı bir hareketsizlik içinde, emperyal güç imgesi büyük bir özenle süslenmiş bir tahtta oturan sert bir Napoleon’u izleyicilere sunar. Eser oldukça gösterişli bir görünüme sahip. Resimde gördüğümüz detayların örnekleri çoğunlukla karşımıza Hollanda resminde çıkar. Ayrıntıcılığı neoklasik eserlerde pek göremesek bile Ingres bu yargıyı yıkar. Yüzeylerin, giysilerin dokusu oldukça net bir şekilde anlaşılabilir. Resimdeki en önemli detay ise Raffaello’nun hayranı olduğunu bildiğimiz ressamın, halıdaki ayrıntıya Raffaello’nun Madonna della Sedia isimli eserinin varyasyonunu koymasıdır. Işık ve renk uygulaması yapıtı daha da zenginleştirmiştir.

1806’da İtalya’ya giden ressam, orada başta hayranı olduğu Raffaello olmak üzere birçok İtalyan sanatçısının eserlerini inceleme fırsatını bulur. Yaklaşık 4-5 sene kaldığı İtalya’da en verimli dönemini geçirerek oldukça büyük eserler verir. Tahminen oryantalist akımına da orada kapılır ve hiç gitmemiş olmasına karşın Doğu’yu resmederek doğu figürlerini resimlerinde sıklıkla kullanır.

Ingres, The Valpincon Bather, 1808

The Valpinçon Bather, 1808

En büyük eserlerinden biri sayılan ve oldukça durağan olan tabloda gördüğümüz arkası dönük kadın figürü, Ingres’in bir çeşit zaafı, hatta takıntısı olduğunu söylemek pek yanlış olmaz. Birçok eserinde görülen bu figür, anatomik olarak bozukluklar gösterir.

Ingres, La Grande Odalisque, 1814

La Grande Odalisque, 1814

Ingres’in Paris Louvre Müzesi’nde sergilenen Büyük Odalık adlı eseri, Doğu kültürünün oryantalist etkileri ve sanatçının anlatını dilini oluş­turan ideal güzellik anlayışının uyumlu senteziyle biçimlenmiştir. Ingres, modelin rahat tavrıyla bütünleşen umursamaz ve hafiflik duygusu yaratan bakışlarını, izleyicinin bakışlarıyla ustaca birleştirmiş. Sanatçı, yakın plan açık kompozisyon olarak düzenlediği resimde ana yön olarak, modelin duruşuyla belirlenmiş olan ve sağ alt köşeden başlayarak sol üst köşeye devam eden diyagonal yönü kullanır. Modelin kalçası ve sırtı arasında oluşan diyagonal yön, ana yöne paralel olarak verilir. Figürün kalçası ve perdenin kıvrımlarıyla oluşan ve sol alt köşeden sağ üst köşeyi işaret eden diyagonal ara yön, izleyicinin bakışlarının merkezde kalmasını sağlar. Modelin kalçasıyla sol kol dirseği arasında oluşan diyagonal ara yön ise yine aynı dirsek ve modelin başı arasında oluşan diyagonal yönle dengelenerek yüzeyin çizgisel organizasyonunu tamamlar.

Kompozisyondaki ağırlık, figürün duruşu ve izleyiciye yönelen bakı­şıyla sol yarıda toplanmış. Ancak Ingres, sağ üst köşeden resmin arka ortasına doğru devam eden ve asimetrik dengeyi sağlayan mavi perde ve yatak örtüsüyle izleyicinin bakışlarını sağ yarıya yönlendirerek tüm yüzeyde dolaşmasını sağlar. Sanatçının detaylar ve yalın bir anlatımla sunduğu resimdeki dokusal zenginlik huzurlu ve sakin görünümle birleşir. Özellikle mavi ve sarı kullanımıyla oluşan sıcak-soğuk renk iliş­kileri ve ışık oyunları resmi çarpıcı kılar. Ingres, durağan kompozisyonda modeli vurgulayan idealize bir ışık kullanır. Sanatçı­nın oryantalist etkilerin görüldüğü resimlerinde pürüzsüz boya sürüşü, desene verdiği önem ve ışık etkileri neoklasik estetiği ön plana çıkarır. Resimdeki figür, ince uzun oranları ve anatomik gerçeklikten uzaklığı ile dikkat çeker. Eserinde Ingres, maniyeristler gibi soğuk renkleri kullanmayı tercih etmiştir.

Ingres, Fransa’da romantizmin gelişmeye başladığı dönemde akademik ilkelere bağlı belli bir güzellik anlayışına uyar, ama bunun yanında özellikle kadın figürlerinde durumsal nitelikleri de gündeme getirir. Portrelerinde duygulu bir ifade kullanarak samimi ve yumuşak bir atmosfer yaratmıştır. Dönemin güzellik anlayışı ile biçimlenen figürlerini, abartısız ve yalın bir anlatımla resmetmiştir. Bu nedenle, deseni önemsemiş, rengi ve ışığı desene hizmet eder konumda kullanmıştır.

Fransa’da eserleri büyük bir coşkuyla karşılanmaz ve beğenilmez. Bunun üzerine 1820’de İtalya’ya döner, Floransa’ya yerleşerek Montauban Katedrali tarafından sipariş edilen XIII. Louis’in Yemini adlı eseri büyük bir başarı kazanır.

Ingres, The Vow of Louis XIII, 1824

The Vow of Louis XIII, 1824

Uzun yıllar İtalya’da kalacak olan Ingres evlenir. Ailesinin ve sipariş aldığı çeşitli ailelerin portrelerini de yapmaya devam eder. 1814-1820 yılları arasında Ortaçağ ve Rönesans dönemi temalarını içeren seri yapıtlar meydana getiren sanatçı, Ingres, İlkçağ Yunan sanat anlayışının yeni bir idealizasyonunun da öncülerinden olmuştur.

Ingres, Oedipus and the Sphinx, 1808-1825

Oedipus and the Sphinx, 1808-1825

Resimdeki sahne, Oedipus’ta kişileştirilen entelektüel aklın, kanatlı canavarın temsil ettiği akıldışılığa karşı zaferinin bir alegorisidir. Çıplak bir genç, yarı kadın-yarı hayvan bir sfensk ile bir mağarada karşılaşır. Gencin güneş ışığı ile belirginleşen fiziksel güzelliği, Sfenks’in kaba uyumsuzluğu ile karşıtlık kurar.

Ingres, Apotheosis of Homer, 1827

Apotheosis of Homer, 1827

Pastel tonlardaki resim, bir Roma tapınağı önünde doğrudan izleyiciye bakan Homeros’un etrafında düzenlenmiş. Homeros ayağının dibindeki herkese aldırmaz görünümde. Melek, Homeros’a tacını takıyor. Tacın iki yanındaki kadınlar, ozanın en görkemli iki yapıtına işaret ediyor: İlyada ile Odosseia. Öteki karakterler ise Dante, Moliére ve Poussin’i simgeliyor.

1834 yılında Roma’daki Fransız Akademisi’nin başkanı olur, eserleri övgüyle bahsedilen ve yavaş yavaş tanınmaya da başlayan Ingres, uzun yıllar sonunda 1841’de Fransa’ya geri döner ve bu kez büyük bir coşkuyla karşılanır. Ingres’ın şekilciliği ve mükemmeliyetçiliği dokularda netlikle görülmesine karşın, figürlerdeki anatomik bozukluklar ve Norveç resminin etkisi gözden kaçmaz. Çizgi, sanatın namusudur diyen Ingres’ın eserlerinde de bu çizgiselcilik görülür. Napoleon’un tahttan indirilmesi ve aile fertlerinin yavaş yavaş ölmesi üzerine sanatçı kendisini resme daha çok verir.

Ingres, Portrait of Baronne de Rothschild, 1848

Portrait of Baronne de Rothschild, 1848

Ingres bir porte sanatçısı olarak, modelin benzerliğini, onun yüz ifadesini, ince ayrıntıları ideal bir şekilde yakalar. Resimde Barones izleyiciye özel bir yakınlık kurar gibi bakar. Sanatçı modelin yüzüne gösterdiği özeni, dönemin modasına uygun giysisine de gösterir. Elbisesindeki kumaşın yüzeyi, dokunabilirlik duygusu verir ve portrenin zenginliğini arttırır. Barones koyu arka plandan fırlayacak biçimde aydınlatılmıştır.

Ingres, Joan of Arc at the Coronation of Charles VII, 1854

Joan of Arc at the Coronation of Charles VII, 1854

Bu resim, Jeanne d’Arc adına yapılacak bir anıt için sipariş edilir. Başının çevresindeki hale olan Fransa’nın koruyucu azizesi, altın cephesi alçak kabartma tekniği ile yapılmış ve öteki dinsel karakterlerle bezenmiş ve renkli taşlarla kaplanmış olan yüksek sunağın yanında, ayakta dururken betimlenmiştir. Jeanne d’Arc fazlaca parlak bir zırh giymiştir. Sağında bir miğfer ve eldivenler karanlık bir basamak üzerinde ışıldar. Sağ elinde bir bayrak tutar, ahşap sırığın kırmızısı ise kompozisyonun diyagonal eksenini vurgular. Askeri kimliğine ilişkin belirteçler, eteği ve uzun saçları gibi kadınsı öğelerle nötrleştirilmiştir. Fransız hükümeti ile bağlantısı ise arka planda yer alan üç yapraklı iris çiçeğine yansır.

Ingres, Turkish Bath, 1863

Turkish Bath (Türk Hamamı), 1863

Ingres’in Türk Hamamı’da olmak üzere birçok eserinde çıplak kadın figürlerini sıkça görürüz. Louvre Müzesi’nde sergilenen bu eserini, bir dönem Osmanlı’da yaşamış olan İngiltere büyükelçisinin eşi Lady Mary Wortley Montague’nun anlattıklarına dayanarak resmeder. Tabloyu Osmanlı diplomatı Halil Paşa’ya sattığında 80’li yaşlarında olmasına rağmen 30’lu yaşlarının ateşini taşıdığını övünmekten geri kalmaz. İlk yapıldığı zaman dikdörtgen formunda olan eser, daha sonra Ingres tarafından yuvarlak formuna dönüştürülür. O nedenle resmin iki versiyonunun olabileceği düşünülüyor. Resim izleyene anahtar deliğinden izliyormuş hissini verir. Kadınların orantısız vücutları, yer yer kalınlaşan hatları, kusurdan çok hatalı çizim olduğu görünen eser Le Figaro Dergisi tarafından 19. yüzyılın en erotik resmi ilan edilmiştir.

14 Ocak 1867’de yaşama veda eden Ingres, sanat yaşamı boyunca belirli birkaç temaya bağlı kalarak eserlerini üretmiş, özellikle çıplak figürlerindeki duyumsallık birçok eleştirmen tarafından farklı biçimlerde yorumlanmıştır. Bu eleştirmenlerden biri olan Élie Faure, alaycı bir dille onun hakkında şunları söylemiştir: “Ingres burjuva centilmenlerinin ve onların eşlerinin iri göbeklerini ve kalçalarını resmetmek sanatında ustalaşmıştır.” Akademik geleneğe en bağlı sanatçılardan biri olarak tarihe geçen Ingres, klasik bir üslupla çizginin güçlü bir anlatım aracı olduğunu gösteren yapıtlarıyla çok sonraları Degas ve Picasso’nun sanatına kaynaklık etmiştir.

Kaynak
Sessiz İhtişamPicasso’nun “Türk Hamamı” Adlı Yapıtında J. D. Ingres’den Öykünme (Pastiş) İzleri, Analitik Resim Çözümlemeleri – Leyla Varlık Şentürk, The Grande Odalisque and Feminist Psychoanalysis: Hegemonic and Subversive Re-Interpretation of an Image


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir