Menu

Naif Resim Akımı ve Ressamları



Naif kelime olarak doğal, masum, samimi, saf, deneyimsiz gibi kulağa ilginç gelen duygu türlerini ifade etmektedir. Aynı zamanda kendi kendini yetiştirmiş, doğal bir plastik sanat yeteneğine sahip sanatçılar tarafından yaratılan resim sanatına verilen isimdir.

Fransa’da 1790’dan sonra meydana gelen taş baskılar, Habeşistan resim sanatının büyük bölümü, Romanya’da taş üstüne işlenen dini resimler naif tutumun ilk örnekleri olarak kabul edilir. Aslında çok eski tarihlere dayanan bu resimler naif olarak nitelenmekle birlikte, naif resmin bir kavram olarak tartışılmaya başlaması 20. yüzyıl ile olmuştur.

Avrupa’da 1950’lerle birlikte bir kavram ve izlenen bir tutum olarak tartışılmaya başlanan naif resim, kendiliğinden ve doğaçlama yoluyla ortaya konan resim anlamında kullanılmaktadır. Naif sanat, herhangi bir teorik temelde kuramsallaşmış ya da herhangi bir akıma tepki olarak ortaya çıkmamıştır. Naif sanat, önceden kararlaştırılmış bir tutumun, kristalleşmiş bir estetik görüşün, sanatçının benliğinde biçimlenmiş bir anlatım açısının sonucu olamaz. Bu nedenledir ki naif, bir ekol ya da sanat anlayışı çerçevesinde ele alınmamaktadır. Bu yaklaşım, naif resmin tanımı ve içeriğini mesleki bir eğitim görmemiş ressamlarca üretilen ve çocuksu bir betimleme anlayışını yansıtan resim sanatı olarak doldurmuştur.

Naif, Fransızca’da yer almakta ve etimolojik kökenleri bakımından Latince nativus kelimesine dayanmaktadır. Bu kelime ise doğuştan kazanılmış anlamı taşımaktadır. Görsel sanatlar alanına 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında soyut sanatın dünyaya yayıldığı bir dönemde giriş yapan naif sanat, Jean Jacques Rousseau’nun etkisiyle Almanca’ya girmiş ve bu anlayış ressam Henri Rousseau ile başlamıştır.

Henri Rousseau, The Banks of the Oise, 1905

 

Henri Rousseau, The Banks of the Oise, 1905

Naif resimlerde kurgu zamandan bağımsızdır. O kadar ki zaman kurgusu tamamen evrenseldir. Bu anlamda zaman taşınabilir ve sembolik bir yapı sunar. Bu resimlerde hangi tarihe ve hangi döneme gönderme yapıldığı çoğu kez belirsizdir. Herhangi bir tarihteki bir pazar yeri, belki bin yıl önce ya da bin yıl sonra oluşacak bir orman göze çarpar. Algılayıcı, çoğu kez zamanı olmayan bir manzara karşısında hayale kapılır. Zaman kurgusunda gece ve gündüzün dışında bir belirleme yapmak oldukça zordur.

Naif resimde mekan ise gerçekliğin ötesinde abartı, deformasyon ve hayal üzerine kurgulanmıştır. Sanatçı doğayı olduğu gibi çizme kaygısından uzak, hissettiği ve imgelediği gibi çizme eğilimindedir. Bu nedenle, mekan kurgusu hayali ve imgeseldir.

Naif resimde zaman ve mekanda olduğu gibi konu seçiminde de ortak benzerlikler göze çarpar. Bu resimlerde konu seçimi her ne kadar yöresel gibi görünse de algılayanlar açısından evrenseldir. Çünkü naif resimlerde yer alan evler, ağaçlar ve doğa, artık gerçek bir köyün ya da şehrin gerçek ağaçları değil, naif ressamın hayal ürününün ağaçlarıdır ve bu anlamda tüm insanların ağaçlarıdır. Konu seçimi genellikle doğadır. Görünüler, vahşi hayvanlar ve insanlar, çiçekler, pazar yerleri, köyler en çok kullanılan konuları oluşturur.

Séraphine Louis, Feuilles, 1929

Seraphine Louis, Feuilles, 1928

Renk, naif resimde en önemli belirleyicidir. Renkler coşkulu, büyülü ve yumuşak ton geçişleri ile oluşturulmuştur. Çizgi çoğu kez rengin içinde erir. Bu nedenle verilmek istenen gerçekdışılık çoğu kez renkler ve onların uçuculuğu aracılığı ile verilir. Renkler gerçekliğe vurgu yapmaz ve çoğunlukla renk perspektifi yoktur. Renkler yüzeysel ve hayalidir. Bu yönüyle renkler sembolik bir kurgu içerir. Naif resimdeki kompozisyon kurgusu ise genellikle şematiktir. Ezbere dayalı bir şema gözlenir. Ortada ya da yanal bir merkez dikkat çekicidir. Resmi oluşturan birimler, birbirlerini örtmeyecek şekilde sıralanırlar. Düzen, simetri ve tekrar kurguda egemendir.

Naif resim, halk resmi ve çocuk resimleri ile üslup açısından yakın olduğundan, bazı dönemlerde aynı bağlamda düşünülmüştür. Ancak naif resim ile halk resmi arasındaki en belirgin farklılık naif ressamın bireysel olarak kendi imgeleminin sesini dinlemesi ve hiçbir teoriyi desteklemek adına resim yapmamasıdır.

Camille Bombois, Sous Bois, L'arbre Aux Champignons, 1930-35

Camille Bombois, Sous Bois, L’arbre Aux Champignons, 1930-35

Henri Rousseau (1844 – 1910)

Henri Rousseau, naif veya primitif tarzda bir Fransız post empresyonist olarak tanımlanır. Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olmaması pek çok ressam ve eleştirmen tarafından aleyhine kullanılmış ve resimleri naif ve amatör bulunmuştur. Güzel sanatlar eğitimi babasının maddi durumu nedeniyle gerçekleşmez. Bir avukatın yanında katiplik yaptığı dönemde az miktarda para ve birkaç pul için dolandırıcılığa karıştığından bir aylığına hapse gönderilir. Ardından orduya katılarak 7 yıl görev yapar.

Babasının ölümüyle birlikte ailesine destek olmak üzere geri döner. Franko-Prusya Savaşı sırasında yeniden askere çağrılır, ancak dul kalan annesinden sorumlu olduğu için cephede çatışmaya gönderilmez. Ancak geri döndüğünde arkadaşlarına, Çavuş Rousseau olarak başından geçtiğine dair uydurduğu zafer hikayelerini anlatmaktan geri kalmaz. Müzisyen arkadaşı Louis Sauvaget ile birlikte bir banka dolandırıcılığına daha karışır. Hakkında açılan dava sırasında çocuksu resimleri naiflik ve saflığını ispatlamak üzere delil olarak sunar, serbest bırakılır.

Henri Rousseau, View of the Fortifications, 1896

Henri Rousseau, View of the Fortifications, 1896

1870’lerde gümrük memurluğuna başlar ve gümrükçü anlamına gelen ünlü takma ismi Le Douanier kendisine o zaman verilir. Emekliliğine kadar bu görevde kalır. 40lı yaşlarına rastlayan bu yıllarda ciddi olarak resim yapmaya başlar ve 1893’te 49 yaşındayken sadece resimle ilgilenmek üzere emekliye ayrılır. Yarı zamanlı işlerle ve sokaklarda keman çalarak geçinmeye çalışır. Kısa bir süre için Le Petit Journal’da çalışarak kapak tasarımı yapar.

Henri Rousseau, The Sleeping Gypsy, 1897

Henri Rousseau, The Sleeping Gypsy, 1897

Oryantalizmden etkilenen Uyuyan Çingene adlı eserindeki mizansen, gerçeklikten öte bir fantaziyi veya bir düşü resmeder. Burada aksettirdiği güncel bir durum değil, daha çok düşlenen bir gerçekliktir. 1899 yılında yazdığı ama yayımlanmayan Rus Yetiminin İntikamı adlı kısa oyun bu tablonun yazılı şekli olarak algılanabilir.

“Nasıl da kavurucu bir sıcak. Senegal’de veya benzeri egzotik ülkelerden birindeymiş gibi hissediyorum, sanki etraf rengarenk ağaçlarla, sınırsız ormanlarla kaplı, ormanda yaşayan korkunç yamyamlar ve vahşi canavarlarla dolu.”

Rousseau, tablosunu Belediye Başkanı’na satmayı düşünür ve şunları yazar: “Hemşeriniz olmaktan şeref duyarak ve alaylı bir ressam olarak size, doğduğum kentin yeni çalışmalarımdan bir tanesini almanız temennisiyle yazıyorum. Size Uyuyan Çingene adlı eserimi öneriyorum. Mandolin eşliğinde şarkı söyleyen gezici çingene yorgun düşmüştür ve derin bir uykudadır, yanıbaşında içinde içme suyu olan testi vardır. Aniden bir aslan çıkagelir, kızı koklar, fakat kıza dokunmaz. Her şey ay ışığında yüzmektedir ve şiirsel bir ortam vardır. Olay kuru bir çöl ortasında cereyan etmektedir. Çingenenin üzerinde doğulu kıyafeti vardır.” Ama mektubuna yanıt alamaz.

Henri Rousseau, The Snake Charmer, 1907

Henri Rousseau, The Snake Charmer, 1907

Yılan Oynatıcısı adlı eserine sanatçı Robert Delaunay’in annesi, Berthe Delaunay finansal destek verir. Çok seyahat eden Berthe Delaunay’ın Antilles gezisi bu resme ilham kaynağı olur. Tablo ilk olarak 1907 tarihinde Salon d’Automne’da sergilenir. Pek ilgi görmez, ancak avangard ressamların dikkatini çeker. Bu resmi ilginç kılan konusunun mitolojik figürlerle dolu ve ilkel olması, aynı zamanda da modern bir üsluba sahip olmasıdır. Deneysel bir çalışmadır. Resimdeki kadın figür flüt çalarken sadece yılanların değil, kuşların da ilgisini çekmektedir. Neredeyse iki boyutlu bir his veren egzotik orman tabloya daha da sürreal bir tarz katmaktadır. Rousseau’nun ölümünden sonra, Yılan Oynatıcısı özellikle sanatçılar arasında bir hayli ün kazanmıştır.

Henri Rousseau, Eve, 1906-07

Henri Rousseau, Eve, 1906-07

Rousseau’nun resimleri, konu ve üslup bakımından klasik tarzla kıyaslanınca alışılmadıktır. Bu durum sadece Yılan Oynatıcısı değil, Rüya ve Havva adlı resimlerinde de özellikle dikkat çekmektedir. Bu resimlerde mitoloji ve/veya aklın ilkel hali üzerine duran bir zamansızlık duygusu hakimdir. Resimler bir açıdan da masumiyete dönüşü yansıtmaktadırlar ve günlük hayatın sınırlamalarının ötesinde bir konumdadırlar.

Henri Rousseau, The Dream, 1910

Henri Rousseau, The Dream, 1910

Rousseau emekli olduktan sonra, öncelikle geniş ormanlar veya çeşitli manzaralar arasında figürlerin bulunduğu resimler yapmaya başlar. Bu tarz resimlerine hem portre hem de manzarayı dahil etmeyi amaçladığı için portre-manzara adını verir. Resmettiği bitkiler çoğunlukla gerçek hayatta olmayan cinste ve sanatsal ihtiyaçlarına dayanan türdedir. Ama çiçekler Rousseau’nun sanatında çok önemlidir. Resimlerinde çiçekleri sembolik olarak kullandığı düşünülmektedir.

Henri Rousseau, Apes In The Orange Grove, 1910

Henri Rousseau, Apes In The Orange Grove, 1910

Léger, Beckmann ve sürrealistler gibi birçok sanatçı onun üslubundan etkilenmiştir. Ekspresyonistler renk kullanımından etkilenmiş, sürrealistler onu büyülü gerçekliğin öncüsü olarak kabul etmiştir. Rousseau, birçok insan için ilham kaynağı olsa da yenilikçi olarak kabul edilmemiş ve ayrıcalıklı olarak tanınmamıştır. Yine de resimlerinde renk, boyut, konuya alışılmamış yaklaşımı ve üslubu birçok sanatçıyı etkilemiş, şüphesiz sanatta yeni hareketlerin doğmasında önemli rol oynamıştır. Kişiliğindeki ve resimlerindeki tezatlar seyirciye oldukça çekici gelen bir gizem yaratmaktadır. Rousseau dünyanın, zihnin çeşitli gizemlerinden büyülenmiş ve resimlerinde bunu çarpıcı bir şekilde yansıtmıştır.

1910 yılının Ağustos ayında bacağından yaralanır. Yalan mı doğru mu konuştuğu çok zaman anlaşılamayan Rousseau bahçe­de bir hayvanın kendisini ısırdığını söyler. Yara kangrene dönüşür ve 2 Eylül 1910’da gözlerini dünyaya ka­patır.

Louis Vivin (1861 – 1936)

Naif resmin önemli isimlerinden Louis Vivin’in, çocukluğundan itibaren resim yapmak tutkusuydu ama 1922’de postanedeki görevinden emekli olana kadar düzenli olarak resim yapamadı. 1925’te Wilhelm Uhde tarafından keşfedilir ve daha sonra geniş bir beğeni kazanır. Eserleri, büyüleyici sahnelerdeki perspektif efektleri ile günlük yaşam sahneleri, çiçek parçaları, av sahneleri ve Paris manzaralarını içerir.

Louis Vivin, Venice - Canal Scene With a Bridge

Louis Vivin, Venice: Canal Scene With a Bridge

André Bouchant (1873 – 1958)

Çoğunlukla mitoloji ve klasik tarihe ait bilgiler veren figürlü peyzaj kompozisyonları ve çiçek resimleri ile bilinen André Bouchant, başlangıçta babasının ticaret işine girer. 1914 yılında I. Dünya Savaşı’nda askerlik döneminde çizim becerileri fark edilir ve haritacı olarak eğitilir. 1919’da terhis edildikten sonra Auzouer-en-Touraine’e taşınarak, yerel çiftliklerde iş bulup çalışmaya başlar. 45 yaşındayken kırsal çevreden esinlenilerek yaptığı resimler ile resim kariyerine başlar. Akademik formasyondan geçmeden resim yapmaya başlayan Bouchant, diğer naif akımı sanatçılar gibi eserlerini basit ve çocuksu yaptığı için eleştirilir. İlk eserlerinin çoğunda İncil veya mitolojik temalar bulunmaktadır.

André Bouchant, Sirens Charming Birds, 1943

André Bouchant, Sirens Charming Birds, 1943

André Bouchant’ın eserlerinde en sık karşılaşılan konu çiçekli sakin manzaralardı. Sanat tarihçisi Nadine Pouillon’a göre, André Bouchant’ın, belirli bir beceriksizliği gösteren ve tutumları dondurulmuş figürlerle ilgili muamelesi, bazen orta yaprak resimleri hatırlatan şiirsel ve gizemli bir niteliği ortaya koyar.

Séraphine Louis (1864 – 1942)

Séraphine Louis, çiftçi bir aileden gelir. Bir yaşında annesini, yedi yaşında babasını kaybeder. Önce çoban olarak, daha sonra ise burjuva ailelerde hizmetçi olarak çalışmaya başlar. Séraphine’nin en büyük tutkusu doğa ve resimdir, kazandığı bütün parayı tuvale, fırçalara yatırır.

Seraphine Louis, Feuilles, 1928

Séraphine Louis, Feuilles, 1929

1912’de temizliğe gittiği evde tanıştığı Alman sanat koleksiyoncusu Wilhelm Uhde onu keşfeder ve destekler. Birinci Dünya Savaşı nedeniyle Uhde Fransa’dan Almanya’ya geri dönmek zorunda kalır ve ilgilenemez. 1929 yılında Uhde ve Séraphine tekrar karşılaşırlar ve Uhde onu sanat dünyasına tanıtır. Bir süre para kazanır, ancak 1930’da dünyadaki ekonomik kriz nedeniyle resimleri alıcı bulamaz, büyük buhranlar geçirir ve rahatsızlanır. Kronik psikoz nedeniyle 31 Ocak 1932 itibariyle psikiyatri hastanesi Clermont’a yatırılır, 1942 yılında bu dünyadan ayrılır. 2008 yılı yapımı Séraphine filmi ile yaşamı beyaz perdeye aktarılır.

Camille Bombois (1883 – 1970)

Camille Bombois’un kayıkçı olan babası nedeniyle çocukluğu kanallarda geçer. Çocukluğunda çobanlık yapar ve çiftliklerde çalışır. Güçlü, kalıplı yapısıyla boş zamanlarında güreş yarışmalarına katılır. Bir süre bir sirkte animatör olarak çalışır. Camille Bombois, 1907’de Paris’e taşınır ve evlenir. Önce demiryolu işçisi olarak, daha sonra da bir gazete basım tesisinde gece işinde çalışır. Hiçbir eğitim almadan yaptığı resimleri kaldırım sergilerinde gösterir, fakat eski ustaların renklerinin yumuşak bir şekilde kullanılmasının etkisini gösteren resimlerine çok az alıcı bulur.

Camille Bombois, Before Entering The Ring, 1930-35

Camille Bombois, Before Entering The Ring, 1930-35

1914’te Birinci Dünya Savaşı’nda dört buçuk yıl askerlik yapar. 1922’de Montmartre’daki kaldırım görüntüleri koleksiyoncuların ilgisini çekmeye başlar. Sanat eseri koleksiyoncusu Wilhelm Uhde 1924’te onu keşfeder ve 1927’de Galeries des Quatre Chemins’de eserlerini sergiler. Daha sonra bazı sergilerde sergilenen eserlerini eleştirmenler Henri Rousseau ile kıyaslar. Bombois’un resmi, daha az fantazi olmasına rağmen, naif çizimi, formun canlı çizimi ve detaylara dikkat etmesi ile Rousseau’ya benzer. Olgun döneminde yaptığı tabloları, siyah, parlak kırmızı, mavi ve elektrikli pembelerin güçlü kontrastlarına sahip cesur renklidir. Kendi tecrübelerinden yola çıkarak, balıkçılarla sirk sanatçıları ve peyzajlar çizer.

René Rimbert (1896 – 1991)

Paris’te doğan Rimbert, çok küçük yaşta resim ve müzik eğitimi alır. 1908’de Posta, Telgraf and Telefon yönetimine katılır ve burada 1955’e kadar kalır. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Marcel Gromaire ve Max Jacob tarafından düzenlenen ilk sergilere katılır. Picasso’nun çalışmalarına hayranlık duysa da, Henri Rousseau’yu keşfetmesi çalışmalarında etkili olacaktır.

René Rimbert, La rue du Dragon à Paris, 1930

René Rimbert, La Rue du Dragon à Paris, 1930

Wilhelm Uhde ile tanışmasından sonra 1937’de Gerçeklerin Ustaları adlı ünlü sergisi de dahil olmak üzere tüm büyük sanat etkinliklerine katılır. Max Jacob çalışmalarını şöyle tanımlayacaktır: “Rimbert’in manzaralarında, doğanın sakinliğinden bir şey var; maddenin sessizliği ile rekabet etmek için yemin etmiş gibi görünüyor.”

Eserleri, ışık ustalarının ve özellikle de 17. yüzyılın Hollanda ressamlarının hayranlık uyandıran eserlerine benzer. Alacakaranlıktaki kentsel manzaralarında birçok sembol gizlenmiştir, gizemli ve duygu dolu melankolik bir iklim ile izleyeni etkiler.

Jules Lefranc (1887 – 1972)

Jules Lefranc, 12 Mayıs 1887’de Laval’da doğar. Lefranc, 1902’de ailece gittikleri Saint-Malo yakınlarındaki Saint Servan’da karşılaştığı Claude Monet’in önerisiyle, ilk olarak resim çalışmalarına başlar. Babasının işyerinde çalışmaya başlar. Yıllar sonra, 1928’de resim çalışmalarına yoğunlaşır, ancak asıl mesleğini bırakmaz. Gezmeyi çok sever, tüm bu geziler çalışmalarına ilham kaynağı olur. Eserlerinde çocukluğunun sokakları, Paris anıtları, Breton plajları, Vendean limanları yer alır.

Jules Lefranc, Les bouquinistes devant Notre Dame, 1935

Jules Lefranc, Les bouquinistes devant Notre Dame, 1935

Kaynak
Naif Resimde Sembolik Kurguyu Oluşturan ÖzelliklerHenri Rousseau – Düşlenen GerçeklikTürk Naif Sanatçılarından Hüseyin Yüce, Fatih Aksoy ve Fatma Eye Üzerine Bir Değerlendirme


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir