Menu

Barok Dönemi Sanatçıları ve Eserleri



Barok akımı, 17. ve 18. yüzyılda Avrupa’da tüm sanat dallarında (mimarlık, resim, heykel, müzik) etkili olan, genel olarak simetriye karşı asimetriyi, geometrik şekillere karşı eğrisel biçimleri, durağanlığa karşı hareketi ön plana çıkaran bir akımdır. Barok terimi, düzensiz biçimleri ifade etmek için kullanılan Portekizce kökenli barracco sözcüğünden türetilmiştir. Başlangıçta aşağılayıcı bir anlamda kullanılan terim uzunca bir zaman bu olumsuz çağrışımı taşır.

Barok sanat İtalya’da gelişir ve oradan tüm Avrupa’ya yayılır. Maniyerizm anlayışını takip eden bir akımdır. Rönesansın sade yüzey düzenlemesi, klasik dengesi, sakin huzur veren yatay ve dikey çizgileri, yerini barok üslubun drama, ihtişam, dokunaklılık barındıran çizgilerine bırakır.

1. Michelangelo Merisi da Caravaggio (1571 – 1610)

Caravaggio, Judith Beheading Holofernes, 1598-99

Caravaggio, Judith Beheading Holofernes (Holofernes’in Başını Kesen Judith), 1598-1599

Caravaggio’nun diğer eserleri ve hayatını daha detaylı öğrenmek istiyorsanız, Caravaggio’nun Eserleri ve Hayatı yazımıza göz atmanızı öneriyoruz.

Caravaggio, spiritüelliği gerçekçilikle kaynaştıran dinsel konuların dramatik biçimde tasvir edilmesine dayanan Barok sanatın en devrimci sanatçılarından biridir. Alçak bir mekan içerisinde, teatral bir ışıkla aydınlatılmış, az ama özenli ayrıntılarla işlenmiş figürleriyle, diğer ressamlardan ayrılır.

Caravaggio’nun üslubu tenebrizm (ışık-gölge teknikleriyle dramatik görüntüler oluşturma yöntemi) olarak bilinen farklı bir niteliğe sahiptir. Işık ve gölgeyi dramatik bir biçimde karşı karşıya getirerek duygusal gerilim etkisi yaratıp sahneye canlılık kazandırır. Caravaggio’nun zengin karşıtlıklarla dolu, şaşırtıcı bir natüralizm ve duygusal drama içeren üslubunu eleştirenler olduğu gibi, yüceltenler de oldu, ancak birçok ressam tarafından benimsendi.

Daha önceki resim geleneğinde, Holofernes’in Başını Kesen Judith imgesi ruhun zaferini simgeler. Genç kadın, kendisinden daha güçlü olan şeytanı yenen tanrının temsilcisidir. Aynı konu Caravaggio’nun dramatik resminde ise, ölüm ve cinsellik imgeleriyle bedenin fiziki özelliklerini ön plana çıkarır. Basık, uzun ve yatay olarak düzenlenmiş figürler, cinayet sahnesini odak noktası haline getirir. Perdenin kırmızısı, gözümüzü hala mücadele ederek ölmekte olan erkek vücuduna çeker. Judith’in yanında duran hizmetçisi Abra’nın yüz ifadesinde nefret var, elinde kesilen kafanın koyulacağı örtüyü sıkıca tutar. Bazı yorumcular Judith’in ifadesinde gizli bir şehvet olduğunu ve yanındaki yaşlı hizmetçisinin ifadesinin, onun şehvetli halini daha da belirginleştirdiğini söylerler.

2. Giovanni Lorenzo Bernini (1598 – 1680)

Giovanni Lorenzo Bernini, Ecstasy of St. Teresa, 1647-1651

Giovanni Lorenzo Bernini, Ecstasy of St. Teresa (Azize Teresa’nın Vecdi), 1647-1652

Giovanni Lorenzo Bernini, başarılı bir ressam ve mimardır, ancak Barok heykelin yaratıcısı olarak bilinir. Heykeli dramatik bir anlatı olarak kabul eder ve her ayrıntıyı hareket konseptine dahil eder. Sanat yaşamı boyunca heykelle mimariyi iç içe geçirir. Papa Urban VIII’in hizmetinde Barok Roma’yı anıtsal eserleriyle biçimlendiren tasarımcı olur adeta.

Kutsal ruhu arama inancıyla manastırda yaşayan Avilalı Teresa, ölümünden 40 yıl sonra Papa tarafından azize ilan edilir. Bernini, Azize Teresa’nın Vecdi adlı eserinde, azizenin vecd halini çok güçlü bir ışık, hareket, dokunaklı yüz ifadeleri ve dramatik dalgalı yüzeylerin bir gösterisi ile tasvir eder. Bu heykel, Barok sanatın başyapıtlarındandır. Dinsel vecd burada duyularla kavranabilecek bir deneyim olarak kendini gösterir. Gülümseyen melek, azizeye doğru kutsal aşkın okunu saplamak üzereyken, azize vecd haline ulaşmıştır.

3. Georges de la Tour (1593 – 1652)

Georges de la Tour, Cheat with the Ace of Diamonds, 1630-35

Georges de la Tour, The Cheat With The Ace of Diamonds (Karo Aslı Dolandırıcı), 1630-34

Georges de la Tour yıllarca unutulur, ta ki 20. yüzyılda Velazquez, Zurbaran ya da Vermeer’e atfedilen eserleri keşfedilene kadar. La Tour, resimlerinde hacimleri ve ışığı yalınlaştırır. Küp benzeri figürleri, karanlık mekanların içinden adeta heykelmiş gibi çıkar, bir meşale ya da mumla aydınlatılmış halleriyle mistik ve gerçeklikten koparılmış olarak belirir.

Karo Aslı Dolandırıcı adlı resminde, sağdaki genç düşünürken, diğer üçünün ona karşı komplo kurduğu gerçeğinden habersizdir. La Tour’un sahneyi ifade ettiği görsel dil etkileyicidir. Resmin gerginliği ve üç kişinin paylaştıkları sır çeşitli bakışlarla yaratılmış. Aslında kimse birbirine bakmıyor olsa da, göz bebeklerinin yeri ve ellerinin yakınlığı onların işbirliğini simgelemektedir. Soldaki adamın sırtı izleyene dönük olmasına rağmen, kartlarını izleyiciye göstererek adeta ipucu verir.

4. Nicolas Poussin (1594 – 1665)

Nicolas Poussin, Landscape With Orpheus and Eurydice, 1659

Nicolas Poussin, Landscape With Orpheus and Eurydice (Orpheus ve Eurydice’nin Yer Aldığı Peyzaj), 1650

Nicolas Poussin’nin kompozisyonları net ve özenle tasarlanmış çalışmalardır. Tutkulu duyguları, soyut uyumlar üzerine kurulu, sakin, rasyonel bir şekilde, yumuşatılmış form diline aktarır. Poussin peyzajlarında, klasik mitolojiden önemli edebi ve felsefi temaları işleyişi ile beğeni kazanır. Picasso ve Cézanne onun yapıtlarındaki soyut berraklığa hayrandır.

Orpheus ve Eurydice’nin Yer Aldığı Peyzaj adlı, ustalıkla yapılmış bu peyzaj Poussin’in üslubunun tipik bir örneğidir. Gerçek bir peyzajdan çok, idealize, tek tek dekor parçalarından oluşan sanatsal bir bütünlük taşır. Resmin melankolik havası, ön planda betimlenmiş olan Yunan mitolojisinde yer alan Orpheus ve Eurydice’nin trajik öyküsüne denk düşer.

5. Claude Lorrain (1600 – 1682)

Claude Lorrain, The Embarkation of the Queen of Sheba, 1648

Claude Lorrain, The Embarkation of the Queen of Sheba (Saba Kraliçesi’nin Karaya Çıkışı), 1648

Claude Lorrain, İtalya’nın öncü peyzaj ressamlarının en önemlilerinden biridir. Resimleri, günlük hayatın gerçekliğinden uzak, altın çağın düşsel, hafif melankolik duygusunu taşır. Işığı ve rengi kullanmada sıradışı bir yetenek gösterir. Peyzajları her zaman küçük yan figürler, antik kalıntılar veya liman yapılarında hayat bulur.

Saba Kraliçesi’nin Karaya Çıkışı adlı bu görkemli resmi, Klasik Antik dönemin fantastik mimarisine sahip bir limanı gösterir. Manzarayı, ressamın liman görüntülerinin karakteristiği olan gün doğumu aydınlatır. Devrim yaratan yeniliklerinden biri, güneşin kendisinin resme ışık kaynağı olarak girmesidir. Işık, sıcak renkleri belirginleştirerek, bütünün arasındaki uyumu sağlayarak sahneyi ısıtır.

6. Peter Paul Rubens (1577 – 1640)

Peter Paul Rubens, The Rape of the Daughters of Leucippus, 1617-1618

Peter Paul Rubens, The Rape of the Daughters of Leucippus (Leucippus’un Kızlarının Kaçırılması), 1617-1618

Barok Sanatın Önemli Ressamı Peter Paul Rubens’in 10 Resmi yazımızı da okumanızı öneriyoruz.

Başka hiçbir ressam, eğitimli ve soylu bir aileden gelen Rubens kadar Barok üslubu kendinde somutlamamıştır. Güçlü bir duyarlılık, duygusal drama, geniş bir alana yayılan hareket, insan bedeninin cinsel çekiciliğinin belirlenmesi, yanan renkler, özgür, akıcı fırça darbeleri ressamın özelliklerindendir. Karmaşık, alegorik konuları, canlı, cinsel çekicilik dolu resimlere nasıl dönüştüreceğini çok iyi bilir. Resmi, Delacroix ve Girodet gibi Fransız romantiklerine kadar tüm ressam kuşaklarını etkiler.

Barok resmin başyapıtlarından olan Leucippus’un Kızlarının Kaçırılması isimli tablosunda, mitolojiden alınan bir öykünün içinden cinsellik barındıran bir öykü çıkarır. Kızlar kaçırılırken, kendilerini korumaya çalışıp, tanrıya yalvarsalar da, kaçıranların çekiciliğinden etkilendikleri gözlerine yansımış gibidir. Rubens, eylemi izleyiciye en yakın resim düzleminde toplar, böylece figür grubu ufuk çizgisinin üstünde adeta bir heykel grubu gibi yükselmekte. Rubens’in çarpıcı fırça vuruşları bedenlerin formlarını izler ve onları renkle biçimlendirir. Eserde insan tenindeki tonların canlı ve duygusal etki yaratacak şekilde ortaya çıkması, birçok renk tonunun karşılıklı oyunu üzerine kuruludur.

7. Anthony van Dyck (1599 – 1641)

Anthony Van Dyck, Queen Henrietta Maria With Sir Jeffrey Hudson, 1633

Anthony Van Dyck, Queen Henrietta Maria With Sir Jeffrey Hudson (Kraliçe Henrietta Maria, Sir Jeffrey Hudson ile Birlikte), 1633

Anthony van Dyck, 42 yaşında öldüğünde, uluslararası ün, servet, şövalyelik kazandıran parlak bir kariyeri geride bırakır. Peter Paul Rubens’in atölyesinde yetişir. Van Dyck, dinsel resimler de yapar, ancak kazandığı başarı, portre alanındaki sıradışı yeteneğinden gelir. Keskin bir gözlemciydi, görkemli bir zarafeti ve vakarı imgenin canlı varlığı ile nasıl birleştirileceğini biliyordu. Parlak, tam boy olarak çalıştığı portreleri, katı ve yapay görünmeyen, heybetli bir poz içerisindedirler.

Kraliçe Henrietta Maria Sir Jeffrey Hudson ile Birlikte adlı tablosunda, genç İngiltere kraliçesi, saray soytarısı Jeffrey Hudson’un yanında uzun boylu ve azametli olarak görülür. Portrede, sıcak ve soğuk tonları birbirinin yanına ustalıkla yerleştiren Van Dyck kadife ve ipek malzemenin şaşaasını ortaya çıkarır.

8. Frans Hals (1582 – 1666)

Frans Hals, The Banquet of the Officers of the St George Militia Company, 1616

Frans Hals, The Banquet of the Officers of the St George Militia Company (St George Hükümet Muhafızlarının Ziyafeti), 1616

Frans Hals, 17. yüzyılın önde gelen portre ressamlarından biridir. Portrelerinde kişilere tamamıyla yeni ve farklı bir tür canlılık kazandırır. Hollanda günlük yaşamından alınmış mizahi sahnelerden oluşan resimleri, bir ya da iki figür üzerine odaklanır. Uzaktan bakıldığında fırça vuruşları, tuval üzerinde bir bütün oluşturacak şekilde kaynaşarak resimlere çok gerçekçi bir izlenim kazandırır. Empresyonistler ve Van Gogh, Frans Hals’ın hünerine hayrandı.

Hals, St George Hükümet Muhafızlarının Ziyafeti adlı tablosunda, bir ziyafet sahnesinde muhafızları gruplayarak ve resim alanını bir peyzaj görünümüyle açarak canlılık vermiş. İnsan başlarını, yana yatan bayrak direğinin yukarı doğru kaldırılmasıyla da vurgulanan ritmik bir diyagonal halinde düzenlemiş.

9. Rembrandt Harmenszoon van Rijn (1606 – 1669)

Rembrandt, The Night Watch, 1642

Rembrandt Harmenszoon van Rijn, The Night Watch (Gece Devriyesi), 1642

Rembrandt’ın Gerçekliğiyle Büyüleyen 30 Eseri isimli yazımızı da okumanızı öneriyoruz.

Rembrandt, olağanüstü bir görsel öykü anlatıcısı ve insanlık halinin büyük yorumcusudur. Duygu nüanslarını, tinsel duyguları ve insan karakterini sıradışı bir canlılıkla nasıl aktaracağını bilir. Bunu başarmak için giderek kısıtlamalardan kurtulan, kalın boya tabakalı bir resim üslubu kullanır ve ışığı üslubunun tamamlayıcı öğesi haline getirir. Hocası Pieter Lastman’ın parlak renkli üslübunu terk ederek, aydınlık ve karanlığın etkili biçimde yer aldığı kendi üslubunu geliştirir.

Resme, Gece Devriyesi ismi onun ölümünden sonra verilir. Gerçekte Kaptan Frans Banning Cocq ve teğmen Willem van Ruytenburgh’un askerlerinin grup portresidir. Tamamen siyahlar içindeki kaptan, resmin merkezindeki ikinci teğmenin yanında görülür. Resim bir portre etkisi yaratmaz, Rembrandt, portreyi hareketli bir sahneye dönüştürdüğünden, tarihsel resim gibi görünür. 17. yüzyılda tarihsel resimlerin en değerli resimler olarak kabul edildiğini unutmadan, Rembrandt devrimci bir yöntemle resmi böyle görmemizi sağlar.

Resimde, Kaptan Cocq’un ileriye doğru uzanan sol kolu, adeta resimden dışarı çıkacak gibi. Rembrandt’ın çok ince ışık değerlerini maharetle kullanışı, aydınlık ve karanlık arasında keskin bir zıtlık etkisi yaratır ve derinlik yanılsaması oluşturur. İki tarafta oluşturulan iki grup, belirli figürleri vurgulayan aydınlık ve karanlık giysilerin zıtlığı sayesinde öne çıkar. Resimde çeşitli silahlar ve üniformalar ile donanmış kişileri, belirli bir dizi figürün bozulmuş bir kamp alanına yerleştirdiği görülür. Arka planda yumuşak ışıkla aydınlatılmış kız figürünü yorumlamak zor. Belki de şerefin kişileştirilişi. Resim, sol tarafından kesilmeden özgün halindeyken, kompozisyon çok daha dramatik ve daha az simetrik izlenim veriyordu.

10. Jan Steen (1626 – 1679)

Jan Steen, The Merry Family, 1668

Jan Steen, The Merry Family (Neşeli Aile), 1668

Jan Steen, sanat yaşamı boyunca dinsel resimler, portreler, mitolojik konuları resmetse de, en sevdiği konular Hollandalı küçük burjuvazinin günlük yaşamından sahnelerdi. Taverna sahneleri, aile ziyafetleri, köy okulu sahneleri, doktor ziyaretleri gibi. Bu tip janr resimleri Hollanda’da beğenilmesine rağmen, gelir sağlamıyordu. Bu nedenle, Steen geçimini bira imalathanesi ve tavernadan sağlıyordu.

Steen’in en tanınmış resmi Neşeli Aile’de, patırtılı bir aile kutlamasını gösterir. Gençler ve yaşlılar müzik yapmakta, gülmekte, şarap içmekte. En sağda iki çocuk, bir Hollanda atasözünü canlandırarak, anne ve babalarının taklidini yapar. Anne babanın söylediği şarkıyı gençler ıslıkla çalar. Steen figürleri karikatürleştirerek, kaotik bir telaş içinde resmederken, ayrıntıları ustalıkla yerleştirmiş resme.

11. Jacob van Ruisdael (1628 – 1682)

Jacob van Ruisdael, The Jewish Cemetery, 1655-1660

Jacob van Ruisdael, The Jewish Cemetery (Yahudi Mezarlığı), 1655-1660

Peyzajlarıyla tanınan Jacob van Ruisdael, daha önceki kuşakların tek renk tonları kullandığı durağan peyzajların ötesine geçer eserlerinde. Gerçekçi kompozisyonlarını dramatik bir güçle aktarır ve resimlerinde güçlü bir aydınlık, karanlık zıtlığına yer verir. Peyzajlarında, sivri kayalı dağ görüntüleri, ulu ağaçlar, gürültülü şelalelerin yer aldığı orman manzaraları, deniz manzaraları, kış tasvirleri yer alır.

Yahudi Mezarlığı isimli eseri, en tanınmış yapıtlarındandır. Eserde her şey hayatın geçiciliğini anlatır. Fırtınalı gökyüzü, yarı ölmüş ağaçlar, hızlı akan su ve taş lahitler. Bu öğeleri, karanlığın içinde belirip kompozisyonun ön planına geçecek biçimde betimlemiş.

12. Jan Davidszoon de Heem (1606 – 1684)

Jan Davidszoon de Heem, Still Life with Fruit and Lobster, 1648-49

Jan Davidszoon de Heem, Still Life with Fruit and Lobster (Meyve ve İstakozlu Natürmort), 1648-1649

Jan Davidszoon de Heem, natürmort ressamlarının en tanınmışlarından. Heem, önceleri koyu tonlu, ölüm ve zamanın geçiciliği gibi karanlık temaları ele alan bir resim türü olan Vanitas ve kitap resimleri yapsa da, Antwerp’e yerleşmesiyle Flaman natürmort ressamlarının etkisine girer ve meyve, çiçek, yemek ve süslü kaplardan oluşan renkli düzenlemelerin resmini yapmaya yönelir.

Meyve ve İstakozlu Natürmort isimli eserinde, kabuklu deniz hayvanları, zarif meyveler ve sofra takımlarından oluşan zengin düzenleme, koyu arka planın dışında neredeyse gerçekdışı bir görüntüymüş gibi parlar. Sağda kırmızı bir istakoz, gözü kendine doğru çekerken, masanın kenarından, tuvalin sınırlarından adeta dışarı çıkacakmışçasına uzanır. Böylesi yanılsama oyunları, natürmort resmin geleneksel görüntü dağarcığına aittir.

13. Johannes Vermeer (1632 – 1675)

Johannes Vermeer, The Girl With a Pearl Earring, 1665

Johannes Vermeer, The Girl With a Pearl Earring (İnci Küpeli Kız), 1665

Jan Vermeer, 42 yaşında borç içinde ölür. Az resim yapmasına rağmen, bugün dünyanın en bilinen ressamları arasındadır. Işık uygulamalarındaki olağanüstü ustalığı ile yaptığı eserleri, çoğunlukla günlük yaşamın aktarıldığı, bir ya da iki insan figürünün yer aldığı sakin iç mekan sahnelerinden oluşur. Mavi ve sarının tonlarına odaklanan resimleri, renk uyumundan ve kompozisyon dengesini oluşturma yönünden sıradışı bir sezgiden kaynaklanan olağanüstü bir çekiciliğe sahiptir. Ressamın eserlerini yaparken erken bir fotoğraf tekniği olan camera obscura kullandığı tahmin ediliyor.

İnci Küpeli Kız resmi, en bilinen yapıtlarındandır. Her ne kadar kişilik özelliklerine ilişkin bir şey ortaya koymasa da, kızın bakışı izleyiciyi kendine bağlar. Gözlerinin nemli parlaklığı ve hafifçe aralanmış dudakları, pozun o an yakalandığı izlenimini doğurup kıza canlı bir görünüm kazandırır. Düzgün cildi, en ince ton geçişleriyle betimlenmiş. Sedef ışıltılı inci küpesi ve açık mavi türbanı, arka plandan geriye doğru çıkarken kıza egzotik bir hava katar. Resim ilk kez 19. yüzyılda bir müzayedede ortaya çıkar. Kızın, ressamın büyük kızı Maria olduğu yönündeki iddialar bir hipotezden ibarettir.

14. Diego Rodríguez de Silva y Velázquez (1599 – 1660)

Diego Velázquez, Las Meninas, 1656

Diego Velázquez, Las Meninas (Nedimeler), 1656

Velázquez, gerçekliği olabildiğince doğrulukla resmetti. Resimleri, bunu kompozisyonda yer alan figürlerin kişilik özelliklerini izleyiciye yansıtan ışık, atmosfer ve renkle ortaya koyar. Portre ressamı olarak Madrid’de kraliyet sarayında yer bulur. Kraliyet ailesinin portrelerinde, konularıyla birlikte mitolojik sahneleri ve tarihi resimleri dekoratif bir öğe olarak yeniden yaratırken, gerçeklikle, canlandırma sahneyi birbiriyle uyum içinde ilişkilendirir. Nadiren dinsel resimler yapar. Benzersiz fırça kullanım tarzını, İtalya’da incelediği Tiziano’nun resimlerinin etkisiyle kazanır. Daha sonra parlak renklerin egemen olduğu benzersiz bir resim üslubu geliştirir. Picasso, Francis Bacon gibi pek çok ressamı etkiler.

Nedimeler resminde, Kral Philip IV’ün kızı, beş yaşındaki Margarita’yı nedimelerle çevrilmiş olarak kendi atölyesini ziyareti sırasında tasvir eder. Resim, türünün tek örneği olarak, resim yapma sürecinin, tuvale bizzat yansıtılmasıdır. Çocuk, sipariş bir portreye poz verir gibidir. Geleceğin Avusturya kraliçesi ve Leopold IV’ün karısı olacak Margarita, küçük yaşına rağmen, yüzü ve tavrı kraliçe gibidir. Sanatçı, kabarık giysiler içinde nedimeleri, çocuğun etrafına yuvarlak bir form oluşturacak şekilde konumlandırıp, dik resimler, kapının çerçevesi, ve arkadaki ayna ile canlı bir zıtlık yaratacak şekilde resmetmiş.

Işık ve renk, izleyicinin gözünü çocuğun yüzüne yönelir. Ressam soldadır. Kimin resmini yapmaktadır? Resimdeki insanların çoğu kime bakmaktadır? Velázquez’in bu başyapıtı sayısız soru ve kuramın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Resimdeki ayna, resmin yapısının ana öğesidir. Kral Philip IV’ün ve karısının yüzleri, odanın gerisindeki aynada görülür. Demek ki resim yapılırken oradalar ve mantık olarak solda, resmin çerçevesinin dışında bir yerde ayakta duruyor olmalılar. Bu ressamın, resmin içinde olduğu, ama izleyiciye değil, soylu çifte baktığı anlamına gelir. Muhtemelen, bir başka tuvale onların tam boy portrelerini yapmaktadır. Velázquez, kızla güçlü bir zıtlık yaratır ve odaya yarım dönmüştür, her nedense öteki figürlerden büyük görünür. Kapının çerçevesi içinde erkek figürü bütün sahneyi gözlerken, eserde yer alan zıtlıklar belirginleştirmiştir.

15. Francisco de Zurbarán (1598 – 1664)

Francisco de Zurbarán, The Prayer of St. Bonaventure, 1629

Francisco de Zurbarán, The Prayer of St. Bonaventure (Aziz Bonaventure Dua Ederken), 1629

Francisco de Zurbarán, ağırlıklı olarak dinsel içerikli resimler yapmıştır. Resimlerinde gereksiz ayrıntıları saf dışı bırakır. Figürleri, adeta keskin bir ışıkla oyulmuş gibi karanlık arka plandan öne çıkarlar. Şiddetli ışık ve gölge etkisi, izleyicinin dikkatini dinsel mesaja yöneltir. Çağdaşlarından hiç kimse dinsel estetiği Zurbarán gibi olgunlaştıramamıştır.

Aziz Bonaventure Dua Ederken adlı resmini, Sevilla’da Franzisken Okulu için yapar. Aziz, papanın tacının önünde diz çökmüş, meleklerden seçilen rahibin adını öğrenmek için dua ediyor. Sağ tarafta ise seçim yapılacak kardinaller toplanmış bekliyorlar. Resmi, Zurbarán kariyerinin doruk noktasındayken yapar, zaten ustalıklı fırça kullanımı bunu gösterir.

16. Bartolomé Esteban Murillo (1617 – 1682)

Bartolomé Esteban Murillo, Boys Playing Dice, 1670-1675

Bartolomé Esteban Murillo, Boys Playing Dice (Zar Atan Oğlan Çocukları), 1670-1675

Murillo, ağırlıklı olarak dinsel resimler yapar. Sanat yaşamının başında Zurbarán’ın zıtlıklarla yüklü, gerçekçi üslubunu benimser. Ne var ki 1650’den sonra, gerçeklikle taban tabana zıt, yeni bir üslup geliştirir. Keskin zıtlığı, yumuşak bir modelleme ve sıcak ışık ile yumuşatır, kontürler silikleşir, dramatik olan her şey ortadan kalkar. Murillo’nun Estilo Vaporoso olarak adlandırılan saydam serbest üslubu, Rokoko üslubunun hazırlayıcısı olur.

Zar Atan Oğlan Çocukları adlı resminde, çocuklardan ikisi kendisini tamamen oyuna vermiş, ayaktaki çocuk ise ekmeğini ısırıyor. Çocuklar melek gibi yüzleri ve yoksulluklarıyla izleyicide merhamet uyandırıyor. Masumiyetin çekiciliği, sefil görünümlü arka planın önüne geçiyor. Murillo’nun janr resimleri, özellikle de çocuklu sahneleri betimleyen resimleri çok beğenilir. Bu resimleri her zaman yoksul paçavralar içerisinde, çocukları net olarak tanımlanmamış bir çevrede tasvir eder.

Kaynak
Sanat, NTV Yayınları, Çeviren: Derya Nuket ÖzerNarcissus 1597-1599, Ressam Caravaggio


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir