Winston Leonard Spencer Churchill, siyasetçi olan Lord Randolph Churchill ve New Yorklu bir finansörün kızı olan Jennie Jerome’un en büyük çocukları olarak, 30 Kasım 1874 tarihinde Oxfordshire’da Blenheim Sarayı’nda dünyaya geldiğinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun başında, belki de tarihi bir tesadüf olarak Birleşik Krallığı ziyaret etmiş olan tek Osmanlı Padişahı olan Sultan Abdülaziz bulunuyordu.
Okul öncesi kısa bir süre İsviçre’ye gitmiş ve burada çeşitli dilleri öğrenme fırsatı yakalamıştır. Kapalı bir çevrede yaşayan Churchill, 8 yaşında İngiltere’nin önemli okullarından biri olan Eton College için yetiştirilmek üzere, Ascot’taki St George’s School’a (erkek çocuklar için bir hazırlık okulu) gönderilir.
Bu yıllarda, evde kurşun askerleriyle oynamayı düşleyen, kekemelikten muzdarip Churchill, tembel olarak nitelendirilir ve sık sık sopa cezası alır. Okulda hayalperest olarak nitelendirilen Churchill’in evine, derslerden geri kalma, kitaplarını kaybetme, şaşılası ilgisizlik gibi konularda uyarı mektupları gider. Winston’un durumunu fark eden dadı, onun okuldan alınıp, iki özel öğretmenin eline teslim edilmesi konusunda anne Jennie’yi ikna eder.
Annesi Lady Randolph Churchill ve kardeşi Jack ile
Bağımsız ve asi yapısı nedeniyle ilkokul yıllarında başarısız bir grafik çizen küçük Winston, Eton College’a kabul edilmez. Çaresiz baba, 15 yaşındaki oğlunu orduya yönlendirir. 1888’de babasının torpiliyle Harrow Askeri Okulu’na girer ve buradan 1895’te hafif süvari subayı olarak mezun olur. Kraliçe’nin süvari subayı olur, ama askerliği bırakır ve gazeteciliği seçer.
1895
Churchill, 1895’ten itibaren çeşitli gazeteler adına dünyanın farklı bölgelerine yolculuklar yapar. Küba, Hindistan ve Sudan gezilerine gider. Yaşamı boyu sürecek puro alışkanlığı Küba yıllarına aittir.
Boer Savaşı sırasında gazeteci Churchill
1899’da London Morning Post Gazetesi için Güney Afrika’ya gider ve Britanya ile Boerler (Güney Afrika’daki Hollandalılar) arasındaki savaşa katılır. Bu savaşta, 57 arkadaşıyla beraber bir süre Boerlere esir düşen Churchill, Pretoria’dan (Güney Afrika Cumhuriyeti’nin yönetsel başkenti) kaçarak, İngiliz kuvvetlerine katılmayı başarır, bu olaydan sonra milli bir kahraman haline gelir. Buradaki diğer ünlü sima ise, o dönemde Güney Afrika’da bulunan ve buradaki Hintlilerin vatandaşlık hakları için de mücadele eden, savaşa başçavuş rütbesiyle İngiltere saflarında katılan Mahatma Gandhi’dir.
Boer Savaşı sırasında Churchill (sağ tarafta)
Churchill, esir kampından kaçışını ve maceralarını gazetesine yazar. O günlerde İngilizlerin kahramana ihtiyaçları vardır ve Churchill’i destanlaştırırlar. 1900’de yapılan seçimlerde Muhafazakar Parti’den milletvekili olmayı başarır. Ona bildiği işi verirler, Sömürgeler Nezareti’ne müsteşar yaparlar.
Winston Churchill’in esir kampından kaçışından sonra hakkında çıkartılan tutuklama emri
Churchill, Muhafazakar Parti’nin üyesi olmasına rağmen, kendisini liberal olarak addediyordu. O dönem, seküler, serbest ticaret yanlısı ve işçi sınıfı lehine bazı küçük ılımlı iyileştirmeler düşünen birisidir. Churchill, o zaman düşüşte olan Whig Liberalizmi’nin ideolojisini yansıtır (Whigler, 17. ve 18. yüzyılda hükümdara karşı parlamentonun üstünlüğünü savunurlar, sonradan yerini Liberal Parti’ye bırakır). Bunun tek istisnası, İrlanda Özerklik Yasası (Irish Home Rule) fikrini reddetmesidir.
Muhafazakarlar gider, liberaller gelir, ama Churchill, daima rüzgara göre yelken açar ve Kolonilerden Sorumlu Bakan olur. Gazeteciliği iyi bildiği için, basını iyi kullanır ve şov üstüne şov yapar.
Genç Winston Churchill ve nişanlısı Clementine Hozier, 1908’de evlenmeden kısa bir süre önce
Churchill, 20’li yaşlarında üç kadına evlenme teklifinde bulunduysa da, üçünden de hayır cevabı alır. 1904’te bir partide, Clementine Ogilvy Hozier ile tanışır. 1908’de büyük teyzesinde verilen bir akşam yemeği partisine, masadaki boşluğu doldurmak için son dakikada Clementine davet edilir. Churchill, Clementine’nin güzelliğinden, siyaset konuşabilme yeteneğinden çok etkilenir, çok iyi anlaşırlar. Kısa bir süre sonra 12 Eylül 1908’de Londra’nın Westminster kentindeki St. Margaret Kilisesi’nde evlenirler. Diana (1909 – 1963), Randolph (1911 – 1968), Sarah (1914 – 1982), Marigold (1918 – 1921) ve Mary (1922 – 2014) adında 5 çocukları olur.
Churchill, eşini ve çocuklarını yaşamının sonuna kadar çok sever. Marigold, 3 yaşındayken ölür. Churchill’in oğlu Randolph ile ilişkisi genellikle fırtınalıdır. Kızı Sarah’ın bir komedyenle evliliği ise sıcak karşılanmaz. Diana ise yaşamı boyunca depresyon ve sinir krizi ile mücadele eder, ama 1963’te intihar eder.
1910
1911 yılının Ocak ayında, Stepney Savaşı olarak da bilinen Sidney Caddesi Kuşatması’nda, ordu ile iki Letonyalı soyguncu arasında, Londra’nın doğu ucunda bir silahlı çatışma olur.
Olay, yaklaşık 3 hafta önce, 1910 yılının Aralık ayının son haftasında, Houndsditch’te (Londra) bir Letonyalı soyguncu çetesinin (Gardins çetesi) üç polisi öldürülmesi ve iki kişiyi yaralamasıyla sonuçlanan bir mücevher soygunu teşebbüsüyle başlar. Sidney Caddesi’nde saklanan Letonyalı soyguncuları, Churchill neredeyse tüm orduyu seferber edip kuşatır, polisin komutasını şahsen üstlenir ve kuşattıkları ev içerisindeki Letonyalıların kendilerini yakarak öldürmelerine izin verir. Churchill, hırsızların kaçmalarına imkan olmadığı halde, itfaiyenin yangını söndürmesine izin vermez. Bu davranışı, yıllarca tartışılacaktır.
Winston Churchill, Stepney Savaşı, 1911
Churchill, sırasıyla Ticaret ve İçişleri Bakanı olduktan sonra, 1911’de Büyük Britanya Donanma Bakanlığı’na atanır ve Çanakkale Savaşı sonuna kadar bu görevde kalır. Donanma Bakanı olduğunda, henüz I. Dünya Savaşı’nın adı geçmezken, donanmayı yeniler, Temmuz Manevraları bahanesi ile deniz kuvvetlerini savaşa hazırlar. Kömürle işleyen gemileri eler, benzinle çalışanların inşaasına hız katar. Devasa tankerler, denizaltılar, uçak gemileri yaptırır, tayyare filoları kurar.
Bu yıllarda maliye bakanı olan ve 1916’da başbakan olacak Liberal Partili David Lloyd George, Kolonilerden Sorumlu Bakan Winston Churchill ile, 1910
Churchill’in Donanma Bakanlığı döneminde Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’na girmeden zaman zaman Türk ve Britanya donanmalarını karşı karşıya getiren küçük olaylar yaşanmıştır. 27 Eylül 1914’te Çanakkale Boğazı’ndan çıkmak isteyen Türk torpido botunun güvertesinde Alman denizcilerin görüldüğü iddiası ile geminin geri çevrilmesi ve bunu takiben Çanakkale Boğazı girişinin Türk yetkililerce mayınlanarak kapatılması bu olaylardan birisidir.
Winston Churchill ve eşi Clementine, 1910
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girişi ve 5 Kasım 1914’te Büyük Britanya’nın Osmanlı Devleti’ne savaş ilanı ile birlikte, Churchill’in komutasındaki Britanya donanmasının hedeflerinden biri de Osmanlı güçleri olmuştur. 31 Aralık 1914’te dönemin Britanya Başbakanı’na bir rapor sunan Churchill, Gelibolu’ya saldırı yapılmasını önerir ve bu konuda çeşitli planlar hazırlar. Churchill’e göre, Çanakkale hücumları sonucunda eğer bir geçit açmak mümkün olursa, bunun stratejik, diplomatik, hatta ekonomik önemli sonuçları olacaktı. Churchill’in önemli amaçlarından biri ise Osmanlı ordusunun Mısır harekatına kalkışmasına engel olmaktı.
Çanakkale Harekatı fikrinin babası olan İngiltere Donanma Bakanı Churchill’in çabaları sonucunda, İngiliz hükümeti 1914’ün Eylül ayında Çanakkale Boğazı’na karşı girişilecek harekatın planlarını kabul eder. Bu fikrin oluşmasında, iki Alman gemisinin bir oldu bitti ile 10 Ağustos 1914’te Çanakkale Boğazı’ndan geçmesinin de önemli bir etken olduğu bilinmektedir. Bunun üzerine İngiliz gemileri de boğaz girişinde dolaşmaya başlar. Fakat Almanya’nın amacı Boğazları korumak ya da tehlikeyi Boğazlar önünde durdurmak değildi. Almanya Karadeniz’e çıkıp, bir an önce Rusya ile Osmanlı Devleti’nin savaşını başlatmak niyetindeydi.
Winston Churchill, diğer subaylarla 15 Aralık 1915’te Fransız cephesini ziyaret ederken
Churchill, İngiliz filosunun sahil istihkamlarını bombardımanla susturacağı ve filonun rahatlıkla İstanbul’a ulaşacağı hususunda çok emindir. Churchill’e göre kara kuvvetini kullanmadan ve riske sokmadan savaş kazanılacaktır, bu İngiliz kara kuvveti de Avrupa cephesinde kullanılacaktır. 18 Ocak’ta Fransızlar plandan haberdar edilir, pastadan payını almak ihtiyacı ile Fransız hükümeti de İngiliz Amiral Sackville Carden’in emrine bir filo göndermeye razı olur. 19 Ocak’ta Rusya’ya bilgi verilerek, aynı anda İstanbul Boğazı’na karşı Karadeniz’den bir taarruz harekatına hazırlanmaları istenir. Bu arada, Rusya Askold adlı bir kruvazörü Baltık’tan Ege Denizi’ne yollar ve bu gemi de Amiral Carden’in güçlü deniz armadasına katılır.
Çanakkale’yi deniz gücü ile aşma görevi verilen Amiral Carden’in emrinde, tarihte ilk defa bir araya gelmiş toplam 102 parçadan oluşan dünyanın en büyük armadası toplanır. Müttefik deniz kuvvetleri, Şubat 1915’ten itibaren üs olarak seçilen Yunanistan’ın Limni Adası’na ve Selanik Limanı’na gelmeye başlar. Ancak, Çanakkale geçilmez. Çanakkale Savaşı, sadece askeri bir olay değil, bir dünya olayıdır. Yenilemeyeceği düşünülen İtilaf Devletleri yenilir, sömürgecilerin mağlubiyeti bağımsızlık hareketlerine güç verir. Çanakkale Savaşı, Türklere ve tüm insanlığa, büyük asker, devlet kurucusu ve fikir adamı Mustafa Kemal Atatürk’ü armağan etmiş, mücadelesi Kurtuluş Savaşı’nın kıvılcımı olmuş ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’ne ulaşılmasına rehberlik etmiştir.
Yaşanan bu başarısızlık, Churchill’in Donanma Bakanı olarak gözden düşmesine, kısa bir süre sonra da görevinden alınmasına neden olur. Kabine sallanmaya başlar ve başbakan Herbert Henry Asquith istifa eder.
Çok yönlü bir kişilik olan Winston Churchill, hayata her ne kadar asker olarak başladıysa da, çok farklı alanlara ilgi duyar. Askerlikten gazeteciliğe, oradan da siyasete, siyasetin çeşitli basamaklarından hatta bir partiden diğerine giderek bu renkliliğini ortaya koymuştur.
1916’da Churchill kurulan yeni hükümete de sızmayı becerir, Başbakan Lord George onu Levazım Bakanı yapar. Fakat 1922’de yapılan seçimlerde Lord George kaybeder, Churchill tekrar gazeteciliğe başlar. O da boş durmaz, yazılarıyla Müslümanları, ara sıra da Almanları eleştirir. Bu hamasi yazılar halkın hoşuna gider.
1925
Bu kez, Muhafazakarlar safında Parlamento’ya girer ve 1924’te Maliye Bakanı olur. 1926’da başlayan ve 10 gün içinde biten genel greve, madencilerin yanı sıra, onlara destek veren tersane işçileri, ulaşım sektörü çalışanları, inşaat işçileri ve çelik, kimya sanayiinde çalışan işçiler de dahil, toplam dört milyondan fazla kişi katılır. Ancak, maden işçilerinin grevi hükümetin kararını değiştirmez. Birkaç ay direnişi sürdüren işçilerin pek çoğu, maddi sıkıntılarla işbaşı yapmak zorunda kalır. Greve gittikleri gerekçesiyle ayrımcılıkla karşı karşıya kalırlar, uzun yıllar iş bulmakta güçlük çekerler. İş bulabilenler ise düşük ücretlerle, uzun saatler çalışmaya zorlanır.
Churchill sonraki yıllarda, grevde olan işçilere saldırmaları için ordu birliklerine emir verdiği yönündeki fikri çürütmek için çok fazla uğraş verecektir. Gerçek olan, Churchill’in Londra’dan polis taburları göndermesi ve polisin işi yapamaması durumunda, Cardiff’te yedek birlikler kurduğudur. Churchill’in iş verenlerin tarafında olduğu ve onların adına gerekeni yapmaları için devletin tüm gücünü harekete geçmeye hazır hale getirdiği şüphe götürmez bir gerçektir.
1926’daki grev
Muhafazakar Parti 1929’da çoğunluğu kaybettiği için, Winston Churchill 10 yıl boyunca bakanlık yapamaz. Parlamentoda oturmasına rağmen, Winston’un politik bir güç olarak kariyeri sona erer. Churchill bu yıllarda, Chartwell’deki evinin genişletilmesiyle ilgilenir ve İngiliz halkının duygularını körükleyen eserler yazar.
1929’da Amerika Birleşik Devletleri’ne ilk konferans turunu yapar. Borsa Ekim ayında düştüğünde New York’tadır. 1931 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne başka bir konferans gezisi için gittiğinde, trafiğin sağdan aktığı New York’ta, trafiğin soldan aktığı Londralı gibi davranır, karşıdan karşıya geçerken bir otomobil çarpar ve yaralanır, bir hafta hastahanede yatar.
Winston Churchill ve eşi Clementine, 1939
İkinci Dünya Savaşı çıktığında Britanya Başbakanı Neville Chamberlain idi ve Chamberlain, böylesi bir savaşı yönetecek deneyim ve enerjiden uzak bir liderdi. Bu sebeple, 1940’ın Mayıs ayında Winston Churchill, Büyük Britanya Başbakanlığı görevine getirilir. Savaş boyunca Britanya ve müttefiklerinin savaş yönetiminde önemli derecede söz sahibi olan Churchill, tüm dünya nazarında İkinci Dünya Savaşı’nın müttefiklerce kazanılmasını sağlayan en önemli birkaç karakterinden biri olarak görülür.
Churchill, Hitler’e karşı etkili bir direniş gösterir. Churchill’in Almanları kesin olarak yenilgiye uğratacağına inandığı bu planında, en kritik ülke ise Türkiye idi. Churchill, planları dahilinde Türkiye’yi kendi yanlarında savaşa sokma fikrini Kazablanka’da Roosevelt ve Stalin’e de benimsetir.
4- 6 Aralık 1943’te İngiltere Başbakanı Churchill, ABD Başkanı Roosevelt, Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü arasında yapılan Kahire Görüşmeleri’nde, Türkiye savaşa girmezse savaş sonrası yalnız kalacağı bildirilir. Müttefiklerin Türkiye’ye olan baskısı artınca, Türkiye savaşa girmeyi sadece ilke olarak kabul eder. Yeterince silah verilmedikçe savaşa giremeyeceğini belirtir.
Franklin Roosevelt, İsmet İnönü ve Winston Churchill, Kahire Görüşmeleri, 1943
Türkiye, ne pahasına olursa olsun kendi yanlarında savaşa sokulmalıydı. Bu bağlamda, Türkiye’yi savaşa sokma çabaları içerisinde önemli bir dönüm noktası olan 30-31 Ocak 1943’te Adana Görüşmeleri gerçekleştirilir. Adana civarında Yenice İstasyonu’na yakın bir noktada, Cumhurbaşkanlığı treninin salonunda, Churchill, İsmet İnönü ve Türk heyeti bir araya gelirler. Ancak, Churchill, Türk yöneticileri ikna edemez. Türk heyeti, Adana Görüşmeleri’ni oldukça iyi değerlendirir. Müttefikler ile ilişkilerini kesmeden zaman kazanırlar, kaybeden tarafın hangi taraf olacağının daha da belirginleşmesini beklerler.
Winston Churchill ve İsmet İnönü, Adana Görüşmeleri, 1943
Britanya için İkinci Dünya Savaşı’nın en önemli figürlerinden biri olan Churchill, savaştan hemen sonra yapılan 1945 seçiminde sürpriz şekilde, koltuğunu İşçi Partili Clement Attlee’ye terk etmek zorunda kalır. Churchill, 1945 ile 1951 tarihleri arasında ana muhalefet liderliği yapar.
Winston Churchill ve eşi Clementine, Kraliyet Donanması’nda, 1943
II. Dünya Savaşı’ndaki politikalarıyla efsaneleşen Churchill, Ekim 1951 ile Nisan 1955 tarihleri arasında yeniden başbakanlık yapar, yaşının ilerlemesi ile birlikte hem mental hem de fiziksel nedenlerle başbakanlıktan istifa eder. 1955’ten sonra aktif siyaseti bırakarak, yazarlığa ve ressamlığa devam eder, ancak emeklilik hayatı boyunca da İngiltere’nin politikasını yakından izler. Ağırlıklı olarak Fransa’nın güneyinde yaşamayı tercih eden Churchill, tecrübesi ve şahsiyetiyle önemli konularda kendisine danışılan kişi olur. İngiltere Başbakanı Anthony Eden, Mısır’ı işgal etmek için hazırlıklar yaparken bile, eski başbakan Winston Churchill’in desteğini alabilmek için çok sayıda gizli telgraf gönderir.
Frank Owen Salisbury, Sir Winston Churchill, 1946
Edebiyatçı olmamasına rağmen 1953’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü alır Winston Churchill. Akademi üyeleri, raporlarında kararlarının politik bir nedene dayanmadığını vurgular, tarihsel ve biyografik tasvirlerinin yanı sıra, yüksek insani değerlerindeki dahice retoriğini gerekçe gösterirler. Halbuki yine aynı Akademi, 1948’de ödül edebi değerinden çok, siyasi değer taşıyacak gerekçesiyle Churchill’in adaylığını bile reddeder. Akademi üyelerinden İsveçli diplomat ve yazar Dag Hammarskjöld, tam da Churchill’in ödül aldığı yıl Birleşik Milletler Genel Sekreterliği’ne atanır. Birleşmiş Milletler’in kurulması aşamasında Winston Churchill’in ne kadar büyük bir rol oynadığı, hatta kurucularından biri olduğu bilinir.
Churchill ve eşi, torunlarıyla, 1953
“Dünyada yaşayan insanlar arasında, her iki dünya savaşında kabine üyesi olarak önemli bir görev alan tek adam, sanırım ki, benim. Yalnız ilk savaşta, sorumluluğum olmakla birlikte, ikinci derecede bir konumum vardı. Son savaşta ise Almanya’ya karşı yapılan mücadele sırasında, beş yıl İngiltere hükümetinin başında bulundum. Bu nedenle, olaylardan ilk eserlerimde olabildiğinden daha çok bir yetkiyle söz ediyorum ve ortalığa başka bir açıdan bakabiliyorum.
Son savaş sırasındaki resmi görevlerimi, sekreterlerime muhtıralar, buyruklar, kişisel telgraflar ve tutanaklar yazdırmakla yaptım. Bu yazıların toplamı bir milyon kelime tutar. Savaşın en ağır sorumluluk yükünü ve Britanya İmparatorluğu’nun siyasetini sevk ve yönetim görevini sırtında taşıyan adamın olaylar karşısında bulunduğu sıradaki görüşünü, bunların yardımıyla dakikası dakikasına belirlemek olasıdır. Acaba şimdiye kadar başka bir savaş konusunda böyle bir kayıt tutulmuş mudur? Hiç sanmam.” (II. Dünya Savaşı Hatıraları: Savaşın Alacakaranlık Dönemi (1939 – 1940), Winston Churchill)
Kraliçe Elizabeth ve Winston Churchill, 1953
İlk yıllarından itibaren İngiltere ile ilişkilerin geliştirilmesi için büyük gayret gösteren Demokrat Parti hükümeti, İngiliz arşiv belgelerinin de ortaya koyduğu üzere, özellikle Balkan Paktı öncesinde Churchill’in Türkiye’ye gelmesi hususunda diplomatik bir çaba gösterse de, bu istek gerçekleşmez. Fakat Churchill, 1959 yaz aylarında ailesi ve yakın dostları ile yatla çıkmış olduğu Akdeniz gezisinde, Yunanistan ve Yunan adaları olarak planlanan gezisinin rotasını bir anda Türkiye’ye çevirir. Önce 4 Ağustos’ta İzmir limanına ani bir giriş yapar, Cristina yatı İzmir’de 4 saat kalır. Churchill’in karaya çıkmaması üzerine gazeteciler röportaj için yoğun çaba harcamışsa da sadece güçlükle küpeşteye çıkan Churchill’in uzaktan fotoğrafının çekilmesine izin verilir.
Churchill, 5 Ağustos’ta İstanbul’a gelir ve İzmir’den daha yoğun bir ilgi ile karşılanır. Özellikle Büyükada açığına demirlemiş olan yatında, Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun eşleri ile birlikte Churchill’i ziyaret etmeleri, bu ilgiyi doruk noktasına çıkarır.
1965 Ocak ayında, 91 yaşında beyin kanaması geçiren Winston Churchill, yaklaşık on gün kadar komada kaldıktan sonra, 24 Ocak 1965’te Londra’da vefat eder. Görkemli bir cenaze töreni ile memleketi Oxfordshire’a gömülür.
1954
Churchill, dünya savaş tarihine de katkılar sağlamıştır. Havacılığın ilk gelişiminde rol oynamış, bir savaş aracı olarak tankın bugünlere gelmesini sağlayan kişiler arasında yer almıştır. Uçaksavar savunma sisteminin geliştirilmesine ve hava savaşının evrimine öncülük etmiştir.
Eğitimde fırsat eşitliğini, hapishane reformunu, işsizlik sigortasını, çalışma saatlerinin kısaltılmasını, ulusal bir sağlık sistemi kurulmasını, işyerlerinde çalışma koşullarının düzeltilmesini savunmuştur. İngiltere tarihinde bilim danışmanı istihdam eden ilk başbakan olan Churchill’in, başta radar teknolojisi olmak üzere pek çok teknolojik gelişmeye destek verdiği bilinir. Churchill’in bilim ve teknolojiye yoğun ilgisinin, kısmen de olsa İkinci Dünya Savaşı’nda ülkesinin verdiği ölüm kalım mücadelesinden kaynaklandığı düşünülür. Churchill, özellikle II. Dünya Savaşı sırasında purosu ve zafer işaretiyle dünyanın ortak hafızasına kazınmıştır.
1963
Churchill resme 1915 yılında, Çanakkale Savaşı’nı kaybetmesinden sonra başlar. Yenilgi sonrası, görevden alınınca teselliyi tuvallerde arar. Ünlü ressam Sir William Nicholson’dan ders alan Churchill, birbiri ardına güzel eserler üretir. Churchill’in sık sık tablolarını yakın çevresine ve beğendiği kadınlara hediye ettiği söylenir.
The Harbour At St. Jean Cap Ferrat, 1921 (sol üst), The Firth of Forth, 1925 (sağ üst), Boats At Cannes Harbour, 1937 (sol alt), Trees In The Eastern Counties, Near Beccles, 1936 (sağ alt)
Kaynak
Birinci Dünya Harbi Çanakkale Savaşları’na Genel Bakış ve Az Bilinenler Çanakkale Savaşı Denizde mi Kazanıldı?, Churchill – Martin Gilbert, The Engagement, Sir Winston Churchill’in Vefatı ve Türk Basını, İkinci Dünya Savaşı’nda İsmet İnönü ve Churchill Arasında Yapılan Adana Görüşmesi, Nobel Edebiyat Ödülü’nün Yapısı ve Dünya Edebiyatı’ndaki İşlevi, Churchill’in Harp Hatıraları, Türk Dış Politikası’ndaki Gelişmeler Ekseninde Sir Winston Churchill’in 1959 Yılı Gayr-ı Resmi Türkiye Ziyareti Üzerine Bir Değerlendirme
Sitenizin belki de en tutkulu takipçisiyim diyebilirim. Öncelikle teşekkür ederim böyle bir site kurduğunuz için bu şekilde devam ederseniz daha iyi bir noktaya gelebilirsiniz diye düşünüyorum. Tavsiyem naçizane tarih bölümü çok dar ona çeşitli eklemeler yapabilirseniz çok iyi olur. Dışardan yazı kabul ederseniz okuyucuyu da işin içine sokarsınız ki, bu sizin için güzel olur, ardından yazılara kaynakça ve dipnot ekleyebilirseniz ekstra kaliteli bir içerik oluşur naçizane tavsiyelerim bunlar. Dışardan yazı kabul ederseniz ben de katkıda bulunmayı isterim. Teşekkür ediyorum sizlere kolaylıklar diliyorum bu kıymetli işinizde…
Ümit Bey, yorumunuz için çok teşekkür ederiz. Bizi uzun süredir takip etmenize ve yazılarımızı faydalı bulmanıza sevindik. Her yazımızın en altında Kaynak başlığımız bulunuyor, burada yazıyı hazırlama sürecinde yararlandığımız kaynakları listeliyoruz. Şu anda tüm yazılarımızı editör ekibimiz hazırlıyor ve tutarlı bir üslüpta kalabilmek adına dışarıdan hiç yazı almadık. Ancak, konu önerileriniz varsa, onları mutlaka duymak isteriz.