Menu

Tiyatro Nedir? Tiyatro Türleri ve Eserleri Nelerdir?



Bütün sanatlar konularını hayattan alırlar. Sanatların sadece hayata yaklaşım dereceleri birbirinden farklıdır. Tiyatro sanatı da insan ve toplum hayatının karşıtlık, çelişki ve çatışmalarını ele alıp onları izleyicilere yansıtır. Tüm sanatlar içinde tiyatronun ayırıcı özelliği, onun insan ilişkilerini hareketli olarak ele alması ve sanatsal ölçüler içinde seyircilere aktarabilmesidir.

Tiyatro sanatı İ.Ö. 6. yüzyılda Antik Yunan toplumunda ortaya çıkmıştır. Kökeninde, ilkel insanın doÄŸa olaylarını kendi bedensel hareketleriyle simgesel olarak temsil etme çabaları yatar. Avrupa’da üst paleolitik çaÄŸdan (İ.Ö. 40-10 bin yıl önce) kalma maÄŸara resimlerinde, ellerine ve yüzlerine hayvan postları geçirmiÅŸ insanların ritmik hareketler yaptığı görülmektedir. Bunlar, maske ve kostüm kullanımının, dolayısıyla tiyatronun ilk örnekleri sayılır.

Henry Andrews, The Trial of Queen Katharine, Henry VIII, Act II, Scene 4, 1831

Henry Andrews, The Trial of Queen Katharine, Henry VIII, Act II, Scene 4, 1831

Tiyatro konusunda ilk sistemli düşünce ürünü Aristoteles’in Poetika’sıdır. Poetika’da sanatlar sınıflandırıldıktan sonra özellikle tragedya türü üzerinde durulur, bu türün tanımı yapılır, özellikleri, bölümleri saptanır, destan türünden farkları belirtilir. Aristoteles, tiyatro konusundaki görüşlerini Antik Yunan’ın oyun yazarlarının yapıtlarından yola çıkarak ve bu oyunlardan örnekler vererek açıklamıştır.

Paleolitik Cag Magara Resimlerinden

Paleolitik Çağ Mağara Resimlerinden Bir Örnek

Yunanca’da seyirlik yer anlamına gelen theatron kelimesinden türetilmiÅŸ olan tiyatro, bir öyküyü, sahne olarak ayrılmış bir yerde, oyuncuların söz ve hareketleriyle canlandırma sanatıdır. Dolayısıyla, tiyatro, oyun ve seyir yerleri olan bir mekandır. Yazılı tiyatronun tarihi ise 2500 yıl öncesine kadar ulaşır ve bu da edebiyat geleneÄŸi içerisinde ne denli köklü bir konumda olduÄŸunun kanıtıdır. Tiyatronun özü taklide dayanmaktadır ve Memet Fuat “Tiyatro dinden de eskidir” diyerek onun en eski sanat dalı olduÄŸunu vurgular.

Tavik Frantisek Simon, In The Theatre

Tavik Frantisek Simon, In The Theatre

Tiyatro sanatı, diÄŸer edebiyat dallarından insan iliÅŸkilerini seyircilere canlı olarak gösterebilmesi açısından ayrılır. Sevda Åžener’in de dile getirdiÄŸi gibi, tiyatro her zaman toplumsal iliÅŸkilerin içinde yer alır. Bundan dolayı, tiyatronun amacı da aracı da insandır. Bazı eleÅŸtirmen ya da yazarlar, tiyatronun bir sahne sanatı olduÄŸu ve edebiyatın bir kolu olmadığını savunurlar. Bunun sebebi, tiyatronun bir yazılı metin olmasının yanı sıra, sahne dekoru, ışıklandırma ve oyuncular gibi yardımcı öğelerden oluÅŸmasıdır.

Cevat Çapan, yapılan eleÅŸtirilere karşı çıkar: “Bir oyunun baÅŸarısı yazılı metinle birlikte bu yardımcı öğelere de dayandığı için kimi zaman tiyatronun edebiyat dışı bir sanat olduÄŸu ileri sürülmüştür. Oysa bir oyun hem edebiyatın hem de sanatın özelliklerini taşır. Daha doÄŸrusu bir oyun yazarı bu sanatlardan birini öbürü adına yok sayarak deÄŸil, her ikisinin de birbirine güç kattığını göz önünde bulundurarak baÅŸarıya ulaÅŸabilir. Üstelik biz oyun yazarlığını edebiyat dışı bir uÄŸraÅŸ olarak görmek istesek bile tiyatronun geçmiÅŸte verdiÄŸi en parlak örneklerin, aynı zamanda edebiyatın da en parlak örnekleri olduÄŸunu hiçbir zaman unutamayız.”

Charles Henry Tenre, The Interval At The Theatre

Charles Henry Tenre, The Interval At The Theatre

Tiyatro, oyuncunun sanatı ile sahnede yeniden yaratılan ve onun varlığı ile koÅŸullanan bir sanat dalıdır. Bu bakımdan, insanı en inandırıcı biçimde canlandırılabilme olanağına sahiptir. Tiyatro insanları güldürür, aÄŸlatır, düşündürür, kuÅŸkulandırır ve onları bir takım arayışlara yönlendirir. Bireyi ve toplumu uyarmak adına zaman zaman gerçeÄŸi gösterir, bazen de ipuçları vererek izleyicilere yol gösterir. Bundan dolayı Metin And’ın vurguladığı gibi tiyatronun eÄŸitimsel yönü de, insan ve toplum hayatında önemli bir yer tutmaktadır.

Pierre Auguste Renoir, At The Theatre (La Premiere Sortie), 1876

Pierre Auguste Renoir, At The Theatre (La Première Sortie), 1876

Batı anlamında tiyatronun ülkemize geliÅŸinde en büyük rolü Osmanlı padiÅŸahları üstlenmiÅŸtir. Tiyatroya karşı güçlerin tepkileri de, padiÅŸah ve halifenin tiyatroya göstermiÅŸ olduÄŸu yakın ilgi sayesinde etkisiz kalmıştır. Özellikle Sultan Abdülmecit’in tiyatroya gösterdiÄŸi ilgi, bu sanat dalının varlığını sürdürebilmesi için güvence olmuÅŸtur.

Theo van Rysselberghe, Madame Edmond Picard in Her Box at Theatre de la Monnaie, 1886

Theo van Rysselberghe, Madame Edmond Picard in Her Box at Theatre de la Monnaie, 1886

Tiyatro sanatı İngiltere’de 10. yüzyılda baÅŸladı diyebiliriz. Bu aslında dinsel bir tiyatroydu, çünkü manastır ve kiliselerde gizem oyunları (mystery plays) sahneleniyordu. Gizem oyunları, rahipler tarafından yazılan, İncil’de yaradılış, kıyamet gibi konuları kapsayan dinsel oyunlardı. Gizem oyunlarının amacı, İncil’de geçen hikayeleri bu konulardan bihaber olan halka öğretmekti. Bu ilkel oyunlar, 13. yüzyıldan sonra manastır ve kiliselerin dışına çıkarak, sokaklarda pagent adı verilen tekerlekli vagonlarda oynanıyordu. 10. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar gizem oyunları Latince olarak sergilendi. 13. yüzyıldan sonra ise bu oyunlarda yerel dil kullanılmaya baÅŸlandı. Oyuncular da artık rahipler deÄŸil, halktan kiÅŸilerdi. OrtaçaÄŸ’da ayrıca azizlerin yaÅŸamlarını konu edinen mucize oyunları (miracle plays) ve İngiltere’de ilk kez ortaya çıkmış olan ibret oyunları (morality plays) da sergileniyordu. OrtaçaÄŸ dönemindeki oyunların asıl amacı, izleyicilere ahlak eÄŸitimi vermekten ibaretti.

Jean Georges Beraud, Out of the Theatre

Jean Georges Béraud, Out of the Theatre

Rönesans akımının İngiltere’ye 16. yüzyılın ikinci yarısında gelmesiyle birlikte, geleneksel İngiliz tiyatrosu filizlenmeye baÅŸladı. Bu olay, tam olarak Kraliçe Elizabeth’in 1558-1603 yılları arasındaki yönetim dönemine rastlar. İngiltere kraliçesinin sanata verdiÄŸi destekle birlikte, toplumun her kesimine seslenebilen bir tiyatro ÅŸekli doÄŸmuÅŸ oldu. O dönem İngiltere’de, Antik Yunan tiyatrosundan ziyade, Roma tiyatrosuna muazzam bir ilgi vardı. İngiltere’de tiyatrolar yine 1576 yılında Elizabeth döneminde kurulmaya baÅŸlandı. Rönesans’ın da etkisiyle yazan Christopher Marlowe, William Shakespeare, Beaumont ve Fletcher dönemin en ünlü tiyatro yazarlarıydılar. Bu adı geçen yazarların oyunları herkes tarafından izlenebiliyordu, çünkü Kraliçe Elizabeth’in emriyle biletler makul fiyatlara satılıyordu. Ayrıca zengin ya da soylu kiÅŸiler de tiyatroya finansal destek saÄŸlıyorlardı. Elizabeth döneminin oyunlarında kadın rollerini genellikle kadın kılığına girmiÅŸ erkek oyuncular sahneliyordu. Kadınların oyunlarda rol alamaması 1660’lı yıllara kadar devam etti.

William Glackens, Hammerstein's Roof Garden, 1901

 

William Glackens, Hammerstein’s Roof Garden, 1901

Rönesans döneminin en önemli tiyatro yazarı, hiç şüphesiz ki 1564-1616 yılları arasında yaÅŸamış olan Shakespeare’dir. Rönesans dönemine kadar Aristoteles’in düşünceleri adeta tiyatroya hükmetmiÅŸtir. Bir Rönesans yazarı olan Shakespeare, Aristoteles’in özellikle yerde, olayda, zamanda kavramlarından oluÅŸan üç birlik kuralını yıkarak, tiyatroda yeni bir dönem baÅŸlatmıştır. Oyunlarında yazar, aÅŸk, sevgi nefret, kin, yükselme gibi tüm insani özellikleri derinlemesine iÅŸlemiÅŸtir. Hamlet, Othello, Kral Lear, Macbeth baÅŸlıca tragedyaları olup, yazarın ünlü komedi oyunları ise Onikinci Gece, Yanlışlıklar Komedyası ve Venedik Taciri’dir.

Francis Hamel, Noel Coward Theatre, Avenue Q

Francis Hamel, Noel Coward Theatre, Avenue Q

18. yüzyılda İngiltere’de George Lillo, John Gay, Richard Steele, Oliver Goldsmith ve Oscar Wilde önde gelen tiyatro yazarlarıydılar. Bu kalemler, çoÄŸunlukla melodram ve opera türünde oyunlar yazmışlardır. 19. yüzyıl ise tiyatroda romantik akımın olduÄŸu bir çaÄŸdı ve bu dönemde ÅŸiir türü oldukça yaygındı. Bu yüzyılda çoÄŸunlukla geçmiÅŸ yüzyıllardaki oyunlar alınarak, onlara yeni boyutlar ve özellikler kazandırılarak sahnelenmiÅŸlerdir.

Ramon Casas, New Theatre

Ramon Casas, New Theatre

Birinci Dünya Savaşı’na deÄŸin olan dönemde Avrupa’da 19. yüzyılın iyimser havası vardır. Edebiyat, sanat ve felsefede iÅŸlenen ölçüler, genelde insanın mutlu olmasına yönelik dünyevi deÄŸerlerdir. Birinci Dünya Savaşı sonunda artık bu iyimser düşünce sistemi, yerini karamsar bir bakış açısına bırakır. İngiliz tiyatrosu ise bu dönemde halkın acılarını dindirme amacıyla çoÄŸunlukla komedi oyunlarına yönelir. İngiliz tiyatrosunun bu döneminde ikinci Shakespeare olarak kabul edilen Bernard Shaw’un katkısıyla eleÅŸtirel ve toplumsal oyunlar yazılır. Shaw’un yanı sıra Somerset Maugham psikolojik oyunlar, Noël Coward ise güldürü oyunları yazar. Bu yazarların yanı sıra, 20. yüzyılın ilk yarısında Harley Granville Barker, J.M. Barrie, John Drinkwater ve J.B. Priestley yazdıkları oyunlarla İngiliz seyircilerini tiyatro salonlarına çekmeyi baÅŸarırlar.

Edouard Joseph Dantan, Un entracte a la Comedie-Francaise un soir de premiere, 1885

Edouard Joseph Dantan, Un entracte à la Comédie-Française un soir de première, 1885

Birinci Dünya Savaşı’ndan ve 1919’da imzalanan Versay AntlaÅŸması’ndan sonra sol görüşlü sanatçılar, Almanya’da eserleriyle politik ortama muhalif hale gelirler. Bertolt Brecht’in tiyatroyla ilgili çalışması, 20. yüzyılın hemen baÅŸlarında Almanya’nın bu politik ve sanatsal ortamında geliÅŸir. Brecht, bütünüyle bir tiyatro adamıdır. Hem yönetmen, hem oyun yazarı, hem kuramcı, hem eleÅŸtirmen ve hem de ÅŸairdir. Brecht, bütün dünyanın da kabul ettiÄŸi gibi politik tiyatro kuramlarına yeni ufuklar açar. Brecht, Epik Tiyatro anlayışı ile Aristoteles’in tiyatro ilkelerine adeta baÅŸkaldırarak, izleyicilerin, eleÅŸtirel gözlemci ve etkin katılımcı olmaları için kuramlar geliÅŸtirir.

Epik tiyatro, isminden anlaşılanın aksine, kahramanlık konuları işleyen tiyatro türü değildir. Temelinde sosyalizm yatan, siyasal amaçlı bir tiyatro düşüncesidir. İzleyiciye toplumsal çarpıklıkları eleştirip göstererek, izleyiciyi bu eleştirilere katmayı hedefler. Klasik tiyatrodaki gibi seyircinin kendisini oyunun içinde hissetmesi amaçlanmaz, izleyen oyunla ilgili karar vermeye zorlanır.

Honore Daumier, In the Theater

Honore Daumier, In The Theater

İkinci Dünya Savaşı’nda ergenlik çağını yaÅŸayan İngiliz John Osborne, geleneksel tiyatro oyun anlayışının deÄŸiÅŸmesine sebep olmuÅŸtur. Osborne’un Öfke adlı oyunu İngiliz tiyatrosunu farklı bir yöne saptırmış ve yeni bir dönem baÅŸlatmıştır. Çünkü Öfke adlı oyunda bir hanımefendi veya beyefendinin kullanamayacağı türden küfürlü ve politik düzene karşı bir dil kullanılmıştır. Osborne’un yanı sıra Arnold Wesker, Shelagh Delaney, Edward Bond, John Arden gibi yazarlar yaÅŸadıkları toplumu eleÅŸtirme yoluna gitmiÅŸlerdir.

Edward Hopper, Two On The Aisle

Edward Hopper, Two On The Aisle

Tiyatro eserleri, müzikli ve müziksiz olmak üzere iki ana grupta toplanır.

  • Müziksiz: Trajedi, Komedi, Dram
  • Müzikli: Opera, Operet, Müzikal, Pandomim, Bale, Revü, Skeç

1. Tragedya (Trajedi)

YaÅŸamın acıklı yönlerini, kendine özgü kurallarla sahnede yansıtmak, ahlak, erdem örneÄŸi göstermek için yazılmış manzum (ÅŸiir ÅŸeklinde olan) tiyatro eserine trajedi (tragedya) denir. Sözcük Yunanca tragoidia kelimesinden gelir. Tragos (keçi) ve oidie (türkü) sözcüklerinin birleÅŸiminden oluÅŸur. Tragedyalar konularını tarihten ya da mitolojiden alır. Homeros destanları, Yunan ve Latin mitolojileri, Roma tarihi gibi… Önemli tragedya yazarlarına Thespis (M.Ö. 6. yüzyıl), Aiskhylos (M.Ö. 525-456), Sophokles (M.Ö. 495-406) örnek verilebilir.

2. Komedi

Komedya, bireysel ve toplumsal aksaklıkları sergilerken güldürmeyi ve düşündürmeyi amaçlar. Bu tür tiyatrolar, 17. yüzyıldan sonra yazılmaya başlanmıştır. Trajedi, genelde yüksek tabakanın eğlencesi olurken, halk kendi eğlencelerinden çıkan komedyayı daha çok sevmiştir.

  • Karakter Komedisi: İnsan karakterinin gülünç ve eksik yönlerini, toplumun deÄŸer yargılarıyla çatışan aksak ve zayıf yanlarını anlatan komedilerdir. Moliere’in Cimri, Shakespeare’in Venedik Taciri eserleri bu türe örnek verilebilir.
  • Töre Komedisi: Toplumun gelenek ve göreneklerinden kaynaklanan gülünçlükleri anlatan komedilerdir. Moliere’in Gülünç Kibarlar ve Bilgiç Kadınlar eserleri buna örnek verilebilir.
  • Entrika Komedi: Olayların, seyircileri meraklandıracak, ÅŸaşırtıp güldürecek biçimde anlatıldığı komedilerdir, diÄŸer adı ise vodvildir. Moliere’in Scapin’in Dolapları ve Zoraki Hekim, Shakespeare’in Yanlışlıklar Komedisi isimli eserleri bu türe örnektir.

Henri de Toulouse-Lautrec, A Box At The Theatre

Henri de Toulouse-Lautrec, A Box At The Theatre

3. Dram

Dram, hem komik hem de acıklı olayları günlük hayatta olduğu gibi iç içe anlatan tiyatro türüdür. Dram, trajedinin sıkı kurallarını yıkmak amacıyla trajediye bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Dram türünün ilk örneklerini Shakespeare vermiştir. İspanyol sanatçı Lope de Vega da bu türün öncülerindendir.

4. Opera

Opera, trajedi ve dramın bütün sözlerinin müzikle bestelenmiş şeklidir. Operalar, kültür seviyesi yüksek olan toplumsal kesime seslenir. Tarihte bilinen ilk opera 1597’de Floransa karnavalında, Jacopo Peri’nin Ottavio Rinuccini’nin sözleri üzerine bestelediği (Jacopo Corsi’nin müziksel katkılarıyla) Dafne adlı operadır.

5. Operet

Bu tiyatro türünde sözlerin bir kısmı müzikli, diğer kısmı müziksizdir. Operet, halkın anlayabileceği bir dile sahiptir. 1800’lü yıllarda yaşayan Jacques Offenbach ilk operet bestecilerdendir.

William Hogarth, A Scene from The Beggar's Opera VI, 1731

William Hogarth, A Scene From The Beggar’s Opera VI, 1731

6. Bale

Sözsüz tiyatro oyunu olan bale, sahne eserindeki konunun müzik ve dansla canlandırılmasından oluşur. Tarihte bilinen ilk bale gösterisi 1581 yılında Ballet Comique De La Reine adındaki gösteridir.

7. Revü

Revü, skeç, şarkı ve monolog gibi sahnelerden kurulu, daha çok gündelik olayları alaya alan ve taşlayan gösteri türüne denir.

8. Skeç

Skeç, genellikle bir nükteyle son bulan, az kişili ve yalın, şakacı bir içeriği olan kısa, müzikli oyundur.

9. Modern Tiyatro

Modern tiyatroda, klasik tiyatronun bütün kalıpları yıkılmıştır. Modern tiyatro, yaşamı klasik tiyatrodaki gibi anlatmakla kalmaz, görünmeyen iç yüzüyle de ortaya koyar.

Prudence Heward, At The Theatre

Prudence Heward, At The Theatre

Kaynak
Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi, Sevda Åžener, Aristoteles ve Bertolt Brecht’in İngiliz Tiyatrosu’na Etkileri, Tiyatro Problemi


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir