Behçet Necatigil, Necati Cumalı, Turgut Uyar başta olmak üzere Türk şairlerin evlilik şiirlerini derledik.
1. Aşk Mektubu, Metin Eloğlu
Dün akşam senden ayrıldıktan sonra,
İlyas’lara gittim.
Oturup, şu evlenme meselesini uzun uzun konuştuk;
Karısı da akla yakın şeyler söyledi:
Ben gerçi onu severim, dedi;
Beraberce yaşayıp gitmenizi kim istemez?
Ama, yoksulluğa alışkın değildir o;
Açlığa, yalınkat döşeklere pek katlanamaz.
Dinledikçe, kızcağıza hak verdim;
Bu iş olmayacak gibime geliyor, ne dersin?
Sen öyle görmüşsün büyüklerinden;
Dört kap yemekli sofralar görmüşsün,
Karpuz kollu yaz entarileri görmüşsün;
Yattığın yataklar herhalde somyalıdır;
Haftada bir-iki, sinemaya gidersiniz evcek…
Hayat pahalı, sana pabuç alamam;
Pabucu bırak, şöyle karın doyurucu bir şeyler de alamam;
Kitap alamam mesela,
Radyo alamam, tiyatro bileti alamam;
Gençsin birçok şeylerde gönlün kalacak.
Peşin söylemeli ki, sonra bana gücenmeyesin;
Benim cıgaram var, rakım var;
Alıştığım insanlar var bunca yıldır,
Sevdiğim, inandığım;
Onlarla görüşmeden edemem.
Hepsini kabullensen bile, günü nasıl kurtaracağız;
Memurluk bana gelmez,
Ticaret falan da yapamam, yaradılışım böyle;
Çelimsizim, taş kıramam.
Ben yazarak, çizerek geçinmek zorundayım;
Diyeceksin ki; ölme eşeğim ölme!
Sen bir aralık demiştin ki:
Gerekirse, ben de çalışırım, demiştin;
İngilizceden tercümeler yaparım, dikiş dikerim;
El işine koşmak gücüme gitmez;
Annem bana bunların hepsini öğretti.
Benim anam da iyi kadındır, biliyorsun;
Sana kaynanalık etmez tabii.
Ama, hastalıklı, eli işe varmıyor;
Bulaşık mı yıkayacaksın, tercüme mi yapacaksın;
Ortalığı mı süpüreceksin, dikiş mi dikeceksin?
Bir gün, beş gün değil ki bu;
Gençliğini yitirince hayattan soğuyacaksın.
Ben şiir de yazıyorum, biliyorsun;
Şiirlerimde barış gibi, hürriyet gibi sözler geçiyor;
Buna içerleyenler olacak belki,
Bu güzelim işe bir kulp takıverecekler;
Cezaevlerine düşeceğim, sen yapayalnız dışarda…
Bu mektubu postaya vermeden önce,
Şöyle bir gözden geçirdim;
Başka kusurlarım olsaydı,
Emin ol, onları da yazacaktım.
Bak düşün taşın.
The Wedding Morning, John Henry Frederick Bacon
2. Karım Ol, Necati Cumalı
I
Kentin çıkışındaki
Bu küçük ev benimdir
Bitişik kulübede
Bekçiyle karısı yaşar
Karım ol
Seninle, kentin çıkışındaki
Küçük evime gidelim
Bekçiyle karısı
Bilsen bizi nasıl karşılar.
II
Karım ol!
Evimin içinde dolaş, şarkı söyle
Seninle dolsun odalarım
İşten döndüğüm vakit akşamları
Boynuma sarıl ceplerimi karıştır
Elinle bul hediyeni
Sevin bizi unuttuklarına
Kapımızın önünden geçenlerin.
1930s Country Wedding, Peter Miller
3. Evlilik, Behçet Necatigil
Çıkar yalnızlığından boşluk dönerken
bir yalnız bir yalnızı çeker yalnızlığına
4. Evim, Karım, Çocuğum, Ziya Osman Saba
Şu fakir mahallede bir göz evim olsaydı
Nasıl sevinç içinde çıkardım şu yokuşu
Arkadaşlık ederdi yolda ihtiyar komşu.
Nasıl hafif gelirdi eve taşıdıklarım
Kapıyı ben çalmadan açıverirdi karım
Her akşam tekrarlardım onun güzel adını.
Boynuma atılarak: “Baba!…” derdi çocuğum
Onu göğsüme basıp cevap verirdim: “Yavrum.”
5. Karıma, Oktay Rifat
Sofalar seninle serin
Odalar seninle ferah
Günüm sevinçle uzun
Yatağında kalktığım sabah
Elmanın yarısı sen yarısı ben
Günümüz gecemiz evimiz barkımız bir
Mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter
Yalnızlık gittiğin yoldan gelir
Detail from the Civil Marriage, Henri Gervex, 1881
6. Memur Karısı, Turgut Uyar
Ayağında ipeğin en kötüsü
Sen onuncu derece memur karısı
Çileli vefakâr kadın, kalbimin yarısı…
Ya bir bakış, ya bir vaad peşinde
Nasip budur deyip doyun eğmişsin.
Hanım, kadın tezeyken onbeşinde…
Şöyle halince anlarsın modadan,
Manikür yapmadın nikâhından beri.
Bozulup gitti ellerin sodadan.
Öyle büyük büyük hayallerin yok,
Bir kuruşu, bir kuruşa eklersin,
Ya bir zam, ya ikramiye beklersin…
Tükettin ömrünü dağ başlarında,
Otuzuna varmadan anası oldun
Beş çocuğun, sekiz yaşlarında…
Yılda bir gazinoya, ya Adalara.
Bir kere de Florya’ya gidersin,
Yılı bir rop bir çorapla edersin…
Sen onuncu derece memur karısı,
Vefakâr çileli kadın kalbimin yarısı.
Senin için ne söylesem azdır.
At The Altar, Firs Sergeevich Zhuravlev, 1874
7. Nişanlılar Müzesi, Haydar Ergülen
Evlilik de iyi ama, fikrimce
en iyisi müzede korumak nişanlıları
orada beyaz bir sessizlik içinde
kırışmadan beklerler senelerce
Hem dialektik olanı da bu gibi
evlilik dediğin nihayet bir netice
nişanlılıksa geçmişi, geleceği ve bugünüyle
tez, antitez ve sentezden mürekkep bir eğlence
Biz seninle biraz evliyiz biraz nişanlı
Nar da evliliğimizin değil de sanki
nişanlılığımızın meyvesi gibi
iki nişanlının mahcubiyetinden kırmızılığı
Bu şiirde bütün sözcükler beyaz
evlilik, dialektik, tez, antitez, sentez
Nar ve kırmızı sözcükleri bile,
nişanlılık beyaz sözcüklerden bir müze
Orada anılar hâlâ ilk günkü kadar taze
çiçekler hiç koparılmamış gibi uykusundan
ve nişanlılar hiç evlenmemiş gibi
pıryürek, pürdikkat, pekrikkatliler birbirlerine
None But The Brave Deserve The Fair, James Shaw Crompton
8. Karıma Altıncı Evlilik Yıldönümü Armağanı, Hasan Hüseyin Korkmazgil
seni ben
ekmek paramız olmadığı günlerde de gördüm, yiğittin.
seni ben
korkunun kara tırnaklı elleri
bileklerime bir hayalet gibi sarıldığı
günlerde de gördüm, yiğittin.
seni ben
zorlayıp o peygamber köşkünün kapılarını
hücreme temiz çamaşır ve sigara ve selam
yolladığın günlerde de gördüm, yiğittin
bir çift ateş karanfil
bir dost kitap
ve bir bardak su gibi beklediğin günler de
oldu
hasta yatağımın başucunda, yiğittin.
soframızda kuşsütü balık yumurtası yoksa da
işçi ellerinin tadı
aydın gözlerinin balı var
ne zaman kekik koksa
gül koksa çamaşırlarım
elma erik ceviz zeytin portakal
anam koksa çamaşırlarım
ucuz çamaşırlarım
ucuz sabunlarda ellerini anımsarım
ellerin
canım karım ellerin
yaban güllerine mısırlara pırnallara değen
ellerin
ellerin
canım karım ellerin
iki taştan bir undan eden ellerin
ve göller bölgesinin gül bahçelerinden
gül toplar gibi haziranda (şafakta)
çetin kitaplardan bal toplayan ellerin