İstanbul hakkında yazılmış rehber nitelikte gezi kitaplarını sizler için listeledik.
1. Sermet Muhtar Alus (1887 – 1952), İstanbul Kazan Ben Kepçe
Kaybolan İstanbul’un gündelik hayatını bütün ayrıntılarıyla anlatan, yazdığı eserlerle bir dönemin geniş panoramasını çizen İstanbul aşığı yazar, karikatürist, gazeteci Sermet Muhtar Alus’un çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanmış makaleleri toparlanarak oluşturulan bir kitap İstanbul Kazan Ben Kepçe. Kitap İstanbul’un sadece semtlerini, anıtlarını, eski eserlerini değil, bunlarla içli dışlı herşeyi, memuru, esnafı, meyhanecisi, kabadayısı, mekanları, tarihi bir film gibi anlatıyor. Sermet Muhtar bir şehir gözlemcisi olmasının ötesinde, şehri tüm anlamıyla içselleştirmiş bir İstanbullu. Yalnız bu kitapta anlatılan İstanbul 1938-1939’lu yılların İstanbul’u.
“Kapıdan girdin mi, tezgaha benzeyen taştan set, mal sahibinin yeri. Karşıki sette de, Çingene lavtacı Sadıkoğlu’nun takımı: Bir lavta, bir klarnet, bir zilli maşa. Ortada büyük bir gazlambası, kenarlarda ufakları, etrafta mermer masalar… Mezesiz rakının şişesi çeyrek, kadehi kırk para, biranın bardağı yüz para. Zira çalgılı baloz. Meze işportacılardan alınır.”
2. Doğan Kuban (1926 – ), Osmanlı’nın İstanbul’u
Osmanlı’nın İstanbul’u, İstanbul’daki Osmanlı mimari mirasını adım adım keşfetmek isteyenler için rehber kitap. Dünyaca ünlü mimarlık tarihçimiz Doğan Kuban, Fetih’ten Cumhuriyet’e kadar geçen süreçte Osmanlı’nın son başkenti İstanbul’da Mimar Sinan’dan Dalgıç Ahmed Ağa’ya, Balyanlar’dan Raimondo D’Aronco’ya Osmanlı’nın büyük ustalarının imzalarını taşıyan saray, külliye, cami, hamam, köprü, yalı, çeşme gibi farklı işleve ve ölçeğe sahip 112 yapı üzerinden dönemin mimarisini anlatıyor.
Osmanlı’nın, İstanbul’un siluetine, kültürel ve sosyal yaşamına bıraktığı kalıcı izler, Kuban’ın kaleme aldığı mimari, estetik, tarihi değerlendirmeleri içeren kısa, öz ama doyurucu metinlere eşlik eden özgün fotoğraf ve çizimlerle zenginleştirilmiş. Tarihi yarımadayı kapsayan Suriçi, Sultanahmet-Sirkeci, Beyazıt-Eminönü, Fatih, Aksaray-Yedikule olarak dört bölgeye bölünüyor. Surların dışında kalan Eyüp-Haliç, Galata-Beyoğlu, Üsküdar-Kadıköy beşinci, altıncı ve yedinci bölgeleri, Boğaziçi ise sekizinci bölgeyi oluşturuyor. Bu bölgelerin dışında kalan Büyükçekmece Köprüsü ve Mağlova Su Kemeri de İstanbul çevresi olarak okuyucularla paylaşılıyor.
“Fatih Sultan Mehmed, külliyesini ve mezarını Konstantin’in mezarının ve Havariyyun Kilisesi’nin yerine inşa ettirmiş, kiliseler camiye çevrilmiştir. Fatih’in bu tutumu simgesel bir anlam taşır. Çünkü kendisi, Peygamber’in ünlü bir hadisini yerine getirmiş ve dünyanın en ünlü Hıristiyan kentinin yerine geçecek bir İslam kentinin kurucusu olmuştur. Bütün bunların sonunda Osmanlı Devleti’nin ve hanedanının en önemli simgesi olan İstanbul, İmparatorluğun gücüne ve görkemine oranla kentsel ve mimari açıdan (dini yapılar dışında) alçakgönüllü, ancak büyülü bir görüntüye sahip olmuştur. Bu durum, dünyada kentsel kuruluş tarihi MÖ 700’e uzanan tek başkent olan İstanbul’un sahip olduğu farklı kültür dünyasının ifadesidir.”
3. Murat Belge (1943 – ), İstanbul Gezi Rehberi
Murat Belge’nin İstanbul Gezi Rehberi, İstanbul’u gezerken kullanabileceğiniz bir rehber kitap. Bu kitapta, kentin tarihi duyarlılığını yakalıyor, İstanbul’u sokak sokak gezdirirken anlattığı sevimli hikayelerle, tarihi dedikodularla, olaylara ve kişilere kendi yorumunu katıyor. Birine adres verirken söylediğiniz semt isimlerinin ne anlama geldiğini, Osmanlı padişahlarının nerelerde gömülü olduğuna kadar İstanbulla ilgili birçok bilgiyi öğreniyorsunuz.
“Karaköy ismi muhtemelen buraya ilk yerleşen insanlar olan Türk kökenli Bizans yahudileri Karaim’lerden geliyor. Yani Karaim Köyü bugünkü Karaköy. Yeraltı Camii aslında Haliç’in ağzını kapatan ünlü zincirin kuzey ucunun bağlı olduğu Castellion Kalesi’nin bodurumudur, daha sonra camiye çevirilmiştir. Bu zincirin bir parçası Deniz Müzesi’ndedir. Pera Yunanca karşı yaka anlamına gelir. Bu da asıl İstanbul, tarihi yarımada demektir. İstanbul’un birçok semti Cerrahpaşa, Koca Mustafa Paşa, Davut Paşa gibi isimler aslında bu paşaların bölgede yaptırdığı cami ve diğer kamusal yapılar nedeniyle oluşmuştur.”
4. Haldun Hürel (1949 – ), İstanbul Nasıl Gezilir
İstanbul’un hemen hemen her noktasını karış karış gezen Hürel, bu kitabında iyi bir İstanbul haritası çıkarıyor. Sultanahmet, Beşiktaş, Sarıyer, Çengelköy, Taksim, Piyer Loti ve Balat’ta dolaşılacak yerler adım adım tanıtılıyor. Haldun Hürel’in İstanbul Nasıl Gezilir? adlı yapıtı önceki beş kitabının tamamlayıcısı nitelik taşıyor. Bu kitabında kentin önemli yapılarına değiniliyor, fakat aynı zamanda gezmek istediğiniz İstanbul’un her köşesinin trafik durumundan park yeri sorununa, metro ya da tramvayla ulaşımın nasıl olduğuna ilişkin gezinizi kolaylaştırıcı, size zaman kazandırıcı ve daha az yorulmanızı sağlayacak değerli bilgiler veriyor.
“Narçın Sokağı’ndaki karakterli evleri not alın ve numara 105’e özellikle dikkat edin! Demirbaş Sokağı’nda da 20 numaralı ev ve diğerleri çok ilginizi çekecektir. Bu açıdan baktığınızda Fıçı Abdi Sokağı da oldukça karakteristik gelecek size. Yalnız buralarda yürürken gözünüz açık olsun. Etrafınıza dikkat edin, ne olur ne olmaz, binbir türlü insan geziniyor etrafta.”
5. Tuncer Erdem (1962 – ), İstanbul Zamanın Suya İzi
Tuncer Erdem “Zamanın geçişini bize duyuran, hissettiren yerleri seviyorum. Eski zamanın izlerini taşıyan semtler, sokaklar, deniz kıyıları, binalar… Bakım yapılmış, restore edilmiş olsa bile bunu bize kötü bir makyaj ya da estetik ameliyat yapılmışçasına yansıtmayan unsurları seviyorum.” diyor. Yazar ve çizer Tuncer Erdem İstanbul Zamanın Suya İzi’nde geçip giden zamanı durduruyor. Okuru kendi İstanbul’unun köşelerinde gezdiriyor. Kırk beş yeri desenli şiirlerle anlatırken candan, hüzünlü ve kederli bir İstanbul panoraması seriyor gözler önüne.
“Şehrin sokaklarına çık ey okur, ama bir yerlere yetişme telaşı olmadan. Yaşadığın şehri dinle, seyret ona temas et. Onu tanımaya çalış… İstanbul’a bak ey okur. Zamanın taze yaralar açıp eski izleri kapattığı, yeni tüneller, çukurlar kazıp eski dehlizleri, sarnıçları doldurduğu, her geçen gün kılık değiştiren, eskinin üzerine betonlar örten, zamanın aralıksız darbeleriyle durmadan biçim değiştiren şu şehre bir bak… Şehir senin anılarında derin izler bırakacak.”
6. İsmail Güzelsoy (1963 – ), İstanbul Gezi Rehberi – 2 Günde Tarihi Yarımada
İstanbul’un Gezi Rehberi, 2 Günde Tarihi Yarımada kitabıyla Tarihi Yarımada’daki her yapının tarihini öğrenip kimseden yardım almadan adım adım gezebileceksiniz. Yüzlerce fotoğraf yardımıyla İstanbul’un yeni güzelliklerini, zenginliklerini tanıma şansınız olacak. 16 yıllık rehberlik deneyimiyle İsmail Güzelsoy, bir turda gruplara anlatılan her şeyi bir araya toplayıp kitaplaştırdı.
“Pasajın yerinde Naum Efendi’nin Tiyatrosu bulunmaktaydı. 1870 yılındaki büyük Beyoğlu yangınında Naum Efendi Tiyatrosu tahrip olunca banker Hristaki Zografos Efendi buraya bir pasaj inşa ettirdi. Cite de Pera adı verilen pasaj çiçek satarak geçimini sağlayan Beyaz Rus kızlarının kendilerini rahatsız eden işgalci Fransız ve İngiliz askerlerden korunmak için bu pasaja sığındıklarından pasajın adının bundan dolayı çiçek pasajı olarak anılmaya başladığı söylenmektedir.” (Çiçek Pasajı)
7. Ahmet Haluk Dursun (1957 – ), İstanbul’da Yaşama Sanatı
Haluk Dursun, kitaba neden bu adı verdiğini şu şekilde açıklıyor: “Batıda şehir kitaplarına “….’da Yaşama Sanatı” adları verilirken bizdeki durumun farklı. Bizde ise nedense hep şehir rehberi, İstanbul Gezi Rehberi yahut da en fazla İstanbul’da Yeme İçme Sanatı gibi başlıklar konup, o muhtevaya uygun bilgiler veriliyor. Halbuki bir şehri şehir yapan oradaki kendine özgü yaşama imkanları, renkleri, çeşitlilikleri, havasıdır. Eğer bütün bu bileşimleri, armoniyi fark edemez, onu sindiremez, o güzellikleri idrak edemezseniz o şehirde bulunuyor, vakit geçiriyor, hatta doğup ölüyor, ama o şehirdeki yaşama sanatının farkına varamıyorsunuz demektir.” Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Haluk Dursun İstanbul‘da kaybettiğimiz değerler için ağlamak yerine elde bulunan güzelliklerin, değerlerin kıymetinin bilinmesini ve onlar ile İstanbul’da yaşanması gerektiğini vurguluyor. Kitap İstanbul’da şu an bulunan ve kimsenin dikkatini çekmeyen tarihi yapıları ele alıyor ve bunların nasıl değerlendirileceğinden bahsediyor.
“Sultanahmet’e öyle doğrudan turistler gibi girivermeyin. Arasta’ya inen yolun üzerindeki tepeciğe çıkın, Hünkar Kasrı üzerinden kubbe ve minarelerini bakışlarınızın içine hapsedin. Yok daha manevi hisler uyandıran, daha deruni tadlar ortaya çıkaran bir ziyaret isterseniz İbrahim Paşa Sarayı’na arkanızı dönüp, caminin avlu kapısından içeri girip, o taş merdivenleri ağır ağır çıkarak gözünüzü önce iç avluya, sonra şadırvana ve daha sonra birer birer, kubbelere yöneltin. O kubbelerle beraber siz de arşa yükselin.”
8. Saffet Emre Tonguç & Pat Yale, İstanbul Hakkında Her Şey
Yedi ödüllü gezgin Saffet Emre Tonguç ile on yıl boyunca dünyanın en ünlü rehber kitaplarından Lonely Planet Türkiye’nin editörlüğünü yapmış İngiliz seyahat yazarı Pat Yale’nin kaleminden arka planı ve tarihsel boyutu ile İstanbul’un tüm tarihi ve kültürel değerlerini gözler önüne seren kitap. İstanbul hakkında hazırlanmış en kapsamlı, en güncel, en zengin rehber olan İstanbul Hakkında Her Şey, 3000 fotoğraf, illüstrasyon, harita, gravür ve minyatür ile şehirdeki restoran, kafe, bar, dükkan, otel, hostel, gece kulübü ve hamam gibi 2000’e yakın mekanı da tanıtıyor.
“Eğer Cerrahpaşa Caddesi’nden devam edip Haseki Kadın Sokağı’ndan sola dönerseniz Bizans’tan bu zamana gelen ender eserlerden birine rastlarsınız. Bugün yoğun bir yapılaşmanın etkisi altında olan Haseki Hürrem Camii’nin yanındaki bölge, bir zamanlar İmparator Arkadius’un Arkadios forumu yani meydanıymış. 402 yılındaki zaferlerini ilan etmek için İmparator Roma’daki Trajan Sütunu’na benzer bir sütunu şehrin yedinci tepesine diktirmiş. İstanbul’u koruduğuna inanılan tılsımlardan biri olarak kabul edilen üzerindeki şehrin ufuklarını gözleyen güzel bir peri hikayesi varmış ilk zamanlar.”
9. Çetin Altan (1927 – 2015), Al İşte İstanbul
Çetin Altan’la Ara Güler’in 1969 yılında Akşam Gazetesi için yaptığı bir yazı dizisi daha sonra kitaplaştırıldı. İki usta, semt semt dolaştıkları İstanbul’un o döneme ait panoramasını ustalıkla okura yansıtırlar. İşin ilginç yanı bunca yıl sonra hâlâ güncelliğini koruyan sorunlarıyla, gene de yok edilemeyen güzelliğiyle, tarihiyle İstanbul’u anlatıyor kitap.
“Karaköy’de Galata Köprüsü ile Atatürk Köprüsü arasındaki Haliç kıyıları, eski Cenevizlilerin liman iskeleleri. Bugün burası hemen hemen baştan aşağı şantiye ve ardiyelerle kapatılmıştır. Bunların arasında birkaç avuçluk kıyı parçalarında da hurdaya çıkmış gemilerle motorlardan arta kalmış paslı demir leşleri, iskele çöküntüleri, molozlar ve tek tük kazıklar vardır.
Önce Karaköy Köprüsü’ne en yakın olan Su İskelesi’ne uğradık. Haliç’in karşı kıyısına geçmek için kayıklarla, takma motorlu sandallara buradan biniliyor. Motorcuların, kayıkçıların dinlendiği önü çardaklı şirin bir kahvecik var burada.”
10. Refik Durbaş (1944 – ), Gözbebeğim İstanbul
Doğan Hızlan “Bir şehri iyi bir şairin, edebiyatçının ya da iyi bir fotoğrafçının eşliğinde gezmelerini salık veririm. Sıradan rehberler (guide) bana çok soğuk gelir, adeta o kentin ruhu yok edilmiştir onların sayfalarında.” diyor. Gözbebeğim İstanbul’un kapağında iki tanınmış ad yazılı: Yazı/şiir: Refik Durbaş, Fotoğraflar: Şemsi Güner. Bülent Özükan’ın sunuş yazısı, dizinin niteliği konusunda ön bilgi içeriyor: “Kent sevdalıları için doyumsuz bir görsel şölen gözbebeğimiz dizisi. Her defasında ayrı bir heyecanla sayfaları çevirmek, eski bir sevgiliyi anımsar gibi fotoğraflara gömülmek için. Ya da yaşadığı, sevdiği kenti her defasında yeniden keşfetmeyi aklından geçirecek kadar gezgin ruhlular için.” Gözbebeğim İstanbul, okuru İstanbul’un bugününe ve yakın geçmişine görsel bir yolculuğa çıkarıyor. Şiir tadında bilgileri, söylenceleriyle.
Gamzesi İstanbul’un
Ayışığı, sana düşsün bu akşam da
İstanbul’un gamzesi ömrümün turfanda arefesinde
Yelkovan kuşlarına verdim gençliğimi
Bir de gamzesinden öptüğüm ağusunu
Sendin malım mülküm mümkünüm
ziynetim ziyaretim elimdeki tesbihim
bedenime dar gelen Üsküdar’ım
salihat-ı nisvandan Emirgun’ım Beykoz’um
kırık kalplerle bezediğim İstanbul’um
Hangi gurbetin sılasında şimdi tapusu?
Kara kitabı karanlığın elinde
zehir zakkum rüyaları düşümde
bir yarim de olmadı on beşinde
yalanı da dolanı da dilimde
heder ettim keder ettim derdime
İhtiyarlığımda akrep uykusu
Küçükçekmece: düşlerini saklar
kara köy: unutmuş mu adımı?
sarı yer: uzun uzağında yalnızlığın
ak saray: sanadır arzuhalim
iki telli, sultan beyli, top kapısı
taşı altın toprağı zümrüt yapısı
Hani nerde, niçin ve nasıl kokusu?
Kaynak
Mimarlık Müzesi, Sermet Muhtar Alus, İstanbul Şehir Rehberleri Üzerine Bir Çalışma – Kazım Baycar, İstanbul Nasıl Gezilir?