Hasan Ali Toptaş’ın yalnızlık konulu çok derin şiirlerini derledik.
Hasan Ali Toptaş için Yıldız Ecevit “roman yazan şair”, Haydar Ergülen ise “roman kılığında toplu şiirler” yazdığını söylese de o kendisini şair olarak görmüyor. “Sadece iyi bir şiir okuruyum” diyor her zamanki tevazusuyla. Aşağıda alıntıladıklarımız Yalnızlıklar kitabından. Bu kitaba şiir kitabı denmesini de asla kabul etmiyor. “Yalnızlıklar bir şiir kitabı diyemem, dersem şairlerin yüzüne bakamam. Kitap öykü değil, roman da değil, hiç bir kalıba girmez. Olsa olsa şiirsel metinler diyebiliriz.”
Kitabın yazılış öyküsünü anlatacak olursak… İlk kitabı Bir Gülüşün Kimliği ve daha sonra Yoklar Fısıltısı‘nı kendi parasıyla yayımlattıktan sonra, büyük bir hayal kırıklığı yaşamış Hasan Ali Toptaş. Kitapçılarda yok, postaladıkları yerlerden ses yok. İşte böyle bir dönemde ki küskünlükle edebiyatla ilişkisini sadece okur olarak sürdürmeye karar vermiş. Sırf oyalanmak için, ruhunu rahatlatmak için Yalnızlıklar kitabını yazmış. Yayımlatmak aklının ucundan geçmemiş. Okudukça yalnızlık ancak bu kadar güzel anlatılır diyeceksiniz.
Ve geldim demenin bir sessizliği varsa, öpüşelim
demenin, sen hala gitmiyor musun demenin ya da
ölmek istemenin bir sessizliği varsa,
Kelimeleri de vardır sessizliğin
duruşun kelimeleri vardır;
bakışın, uzanışın, gülüşün…
Ama yalnızlığın kelimeleri yoktur.
O bütün kelimelerden oluşmuş bir kelimedir.
Yalnızlık, kendimizi alıp kaçtığımız
dilsiz bir attır; yelesi bakışlarımızda
savrulur hep, nal sesleri duruşumuzda.
Bu yüzden uzaklar,
atların topuklarında zonklar,
biz uzaklarda.
Zaten yalnızlık bir uzaktır yakınımızda.
Yalnızlık alıp karşına kendini,
Öteki kendilerinle konuşmaktır.
Bakışmaktır, öteki kendilerinle;
dövüşmektir.
Kimi zaman da, öldürmektir
İçlerinden sana en çok benzeyeni
Benzemiyor diye,
Yalnızlık öldürmektir.
Bir yanın kurtulmuşken kendinden
ve bir yanın yeni haberler getiriyorken
dünden bugünden,
yalnızlık susturmaktır
kendi sesinle kendini
Büyüklük olsa olsa
küçüklüğü kavranamayandır oysa
ve yalnızlık
en çok büyümektir.
Yalnızlık bir boşluktur
içimizde;
sisli yamaçlarında babalarımızın
dev gölgesi dolaşır.
Babalar alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.
Yalnızlık postacıların taşıdığı yüktür çoğu kez,
birikir kalem uçlarında, kağıtlarda, zarflarda.
Bakışlarda birikir, susuşlarda, bekleyişlerde, kapılarda
ve birikim yüktür her zaman,
yalnızlık bir yükün ağırlığıdır.
Ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde.
Yüzün gelirdi bir yerlerden bir ülke,
kokun gelirdi bir bahar
ve gülüşün gelirdi de bir düş gibi,
İlle de kendini kendine vurmuşluğun gelirdi de;
Ben hep şarkı sanırdım gökyüzünü
kim bilir kimin söylediği.
Ve romanları daha da çok büyük bir iştahla
okur, okurdum da,
hep sen kalırdın aklımda
Sen kalırdın senden de büyük.
Anlardım ki insan bir başkasındaki kendini okur;
ve okunanlar yalnızlıktır.
Ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde.
Yalnızlık bende bensizlikti oysa;
ya da bende birçok ben
Ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde
sensiz kalmamak için sendim o vakitler;
seni uyuyordum sürekli,
seni içiyordum çay diye
cennet diye seni düşlüyordum
ki sen yeşil çıplak bir yeşildin gözümde
Yalnızlık karanlığı çocukluğumuzda kalmış
bir çocuktur;
içimizin içinde oturup ihtiyarlığımızı yaşar.
Gözleri gözlerin görmediğidir dünden beri,
elleri ellerin
gelecekte yazmadığı.
Yalnızlıksa saatleri, günleri
ve haftaları örten
bir başka zamandır.
İnsanlardan oluşmuş acı bir dumandır
yalnızlık;
yamandır.
Yalnızlık kendini her gün yıkıp her gün kuran
çok eski bir handır.
Hanlar ki yorgun yolcuların çaldığı
yitik bir sazdır.
Yalnızlık tutkularda gezer çoğu kez;
körkütüğünden sırılsıklamına,
zilzurnasından akla yatkınına kadar
bütün tutkularda.
Bu yüzden,
önce tutkuları öğrenilir insanın,
sonra tutkuları unutulur.
Yalnızlık aşklarda gezer çoğu kez;
aşklar ki,
yüzyıllardır vazgeçemediğimiz bir ölüm türüdür
ve yasaların
geleneklerin
ve törelerin
ve sakız sakız alışkanlıklarla
yasakların hüküm sürdüğü yerlerde doğarlar.
Bu yüzden her aşkın gerisinde
bir kuraklık vardır
ve her aşk
büyüler kendini kendi başkaldırısıyla.
Aşklar ki ah aşklar,
yalnızlığımız kadardır.
Cümle yazmayı beste yapmaya benzeten , yazmayı yaşamakla eş tutan, Bin Hüzünlü Haz gibi muhteşem eserin yazarı çok satmanın dayanılmaz hafifliğine kapılmayan, mütevazi , güzel insan Hasan Ali Toptaş. Bütün eserlerinde dilimizin ne kadar da güzel olduğunu hissettiren bir yazar o. Böylesi bir yazar güzel ülkemde olduğu için gurur duyuyorum. Sizi kısa bir süredir takip ediyorum, teşekkürü fazlasıyla hak ediyorsunuz.