Şair İsmet Özel, polis memuru Ahmet Bey ile Sıdıka Hanım’ın altı çocuklarından en küçüğü olarak 19 Eylül 1944’te Kayseri’de dünyaya gelir.
Evin en küçük çocuğu olması kendisine birçok avantaj sağlamıştır. Bunların başında kendisinden büyük olan ağabey ve ablalarının kitaplarını, bir diğer ağabeyinin resim malzemelerini elinin altında bulabilmesi gelir. Kitaplara ve resim malzemelerine rahatça ulaşabilmesi, serbestçe kullanabilmesi çocukluğundan itibaren sanat evrenine girmede ona büyük bir imkan sunmuştur.
İsmet Özel’in resme çocuk yaşta başlayan ilgisi, resim öğretmeni ağabeyi Ali Rıza sayesindedir. Diğer ağabeyi Şükrü ise, güncel siyasi dergi ve kitapları eve getirerek İsmet Özel’e neredeyse dikte ettirircesine okutturmuştur.
“(…) Yetişme çağlarında kendime bir gelecek eylemek için aklımı çalıştırdığımda hangi sanat dalıyla kendimi geliştirebileceğimi kendime sordum. Müzik ve resim çok masraflı olduğu için maliyeti en düşük olan şiirdi benim için. Bu yüzden şiir meşguliyet saham oldu. Kendimi şiire bağlı saymam lise son sınıftır.”
Çocukluğu Kastamonu’da geçer, ilk şiir denemelerini de orada yapar. Kendi anlatımına göre şiir yazmaya ilkokul üçüncü sınıfta başlamıştır. Bunu “Çocukluğum Kastamonu’da geçti. Ankara’da çıkan bir çocuk dergisine yazdıklarımdan birini yollamıştım. Konusu kıştı.” şeklinde dile getirir.
Kış
Kış geldi, kar yağdı
Her yere soğuk saldı
İki taraf olsak
Kar topu oynasak
Yaz gitti, güz gitti
Yine geldi kış baba
Çocukluk yıllarında Gorki’nin Ekmeğimi Kazanırken’den Mayk Hammer’in maceralarına dek eline geçen hemen her kitabı okumaktadır. Çankırı Lisesi’nde okur. Ataol Behramoğlu ile bu okuldan arkadaştır. O yıllardaki İsmet Özel’i Ataol Behramoğlu şöyle anlatır: “(…) Koyu renk takım elbisesi içinde Nat King Cole özentili bir sesle, kısık gözler, meydan okumasına küstah ve erotik bir gülüşle İngilizce şarkı söyleyen…” Özel o yıllarda şiir yazmaktadır.
Özel, bu döneminde liseler arasında yapılan bir şiir yarışmasına katılır ve derece alır. Yarışmanın jürisinde yer alan şair Halide Nusret Zorlutuna, İsmet Özel’e “Sen şair olacaksın küçük” der. Ankara Gazi Lisesi’nde öğrenciyken şiire daha fazla yönelir. Ataol Behramoğlu ile şiire ilişkin bağlantıları bu sıradadır. İsmet Özel birkaç şiirini Ankara Hukuk Fakültesi’nde okuyan Aysel ablasına vererek, Ataol Behramoğlu’na ulaştırmasını ister.
Liseden mezun olur olmaz, 1962’de Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kayıt yaptırır. Özel’in entelektüel hayatının ilk dönemi, sosyalist evresi de böyle başlar. Fakültede yaptığı siyasal içerikli konuşmalarla hemen dikkat çeker. Çok geçmeden fikir kulübüne davet edilir. Önce yönetim kuruluna, ardından genel sekreterliğe ve asbaşkanlığa getirilir. Sonradan Dev-Genç olarak anılacak olan Devrimci Gençlik Federasyonları’na dönüşen Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun kurulmasında etkin rol oynar. Hatta Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun marşını yazar. Aynı siyasi görüşten arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları Dönüşüm Dergisi’nin hazırlanmasında, caddelerde satılmasında etkinlik gösterir.
1963’te Türkiye İşçi Partisi’ne üye olur. Partide çeşitli siyasi faaliyetlerde bulunur, fakat yine de siyasetle çok aktif bir biçimde ilgilendiği, çeşitli kulislere giriştiği görülmez. Ataol Behramoğlu, Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrencisi, İşçi Partisi Üyesi İsmet Özel’in portresini şu cümlelerle tanımlar: “Yoksulluk ve tutumluluk, kibir derecesinde bir kendini koruma kaygısı, bu niteliklerle pek de ilintisiz sayılamayacak bir gösterişçilik, bence İsmet Özel’in değişmeyen bazı kişisel özellikleri ola gelmiştir.”
İlk şiiri Yorgun Eylül, 1963’te Yelken Dergisi’nde çıkar. Ardından Türk Dili, Devinim 60, Dönem, Şiir Sanatı, Papirüs, Yeni Dergi, Halkın Dostları gibi dergilerde şiirleri çıkar.
Yorgun
Ölüler beni serinliğe yakıştıramaz
çünkü hiç kimse çıkmak istemez bu mevsimden dışarı
çünkü bitkinliklerini günden saklar ekinler ekinler
çocukların en rahat uykuları
İsmet Özel, 1964’te Bakırköy Halkevi’nin düzenlediği şiir yarışmasına katılır ve üçüncülük ödülü alır. 1966’da ilk şiir kitabı Geceleyin Bir Koşu yayınlanır. Kitapta, bireysel söyleyiş en belirgin özellik olarak dikkat çekmektedir. Kendi benini merkez alan bu şiirlerde, ergenlik sıkıntıları, cinsel tatminsizlik, kendini ve bedenini horlayış, agresif tavır en belirgin özelliklerdendir.
Bakır Tenli Yapraklar
senin kuşların olurdu mevsimi yolculuklara çağıran
içli taşra kızların gizemli eviçleri
kapıların olurdu korkudan çok denizlere açılan
o denize açılan ellerin nerde şimdi?
yine bir güz büyümekte kanında gölgelerin
o üzünç orduları tarlalar çiğnemekte
bak, ölüm güzü kıskanıyor
mevsimi aşka çağıran kuşların nerde senin
güze el değdirmeyen ellerin nerde?
İsmet Özel, Yılmaz Güney
Kişisel rahatsızlıkları sonucu Siyasal Bilgiler’i bırakmak zorunda kalır. Okulu bitiremeden er olarak askere alınır. 1969’da Evet, İsyan adlı ikinci şiir kitabını yayımlar. Kitapta siyasi terminolojinin ve hayatın meselelerinin yer aldığı söylenebilir. Bir önceki kitapta kendi benini merkez alırken, bu kitapta başka insanlar da bulunur, yalnızlık arkadaşlığa dönüşür. Ergenin tekil olarak yaşadığı cinsel sıkıntısının yerine, başkasını hedef obje alan aşk ve sevgili vardır.
Sevgilim Hayat
Ve sen boynunu öperken beni sarhoş
bir okyanusla titreyen hayat
sevgilim olur musun.
Ben savaşarak senin
bulanık saçlarından tutup
kibirli güzelliğini çıkartıyorum ortaya
dünya
kirletilmez bir inatla dönüyor
altımıza yıldızlar seriliyor yüzüm suya davranıyor koşaraktan
ve inzâl
Partizan
ölürsek bir partizan gibi ölmeliydik
yürüsem parçalanmış bir ceset tazeliğinde
yürüsem beynimde kıpkızıl bir serinlik
sonra denizler devirebilirim dudaklarımdan
sonra aşk, sonra dirlik: partizan
Askerden döndükten sonra, 1970’te arkadaşlarıyla birlikte Halkın Dostları adlı bir dergi çıkarmaya başlar. İlk şiirlerinde İkinci Yeni’nin Türk şiirine getirdiği yeniliklerden, özellikle mısra yapısı ve imge tekniğinden yararlanmış olmasına rağmen, bu dergide Gerici Sanata Hücum çıkışı ile İkinci Yeni şiir hareketine karşı bir tavır başlatır. 12 Mart 1971 darbesiyle birlikte bu dergi Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından kapatılır. 12 Mart’la birlikte yoğun bir düşünme ve araştırma sürecine girer. O güne kadar içinde bulunduğu sosyal ilişkiler ağını sorgular. Bu sorgulama döneminde, Kötü Şiirler, Sevgilime İftira, Kanla Kirlenmiş Evrak, Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak, Propaganda, Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü, Esenlik Bildirisi, Amentü şiirlerini yazar.
Sevgilime İftira
karıştırırken şarapla kendimi sana
varsın gün geçtikçe her şeyde biraz kahır,
biraz bakır çalığı olsun lokmamızda.
Bana soru sor artık!
Beni kurtarma, konuştur!
Beni yaz geceleri patlayan sağnaklara bağışla…
İçimden Şu Zalim Ürpertiyi Kaldır Ya Sen Gel Ya Beni Oraya Aldır
Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
bir harfin başlattığı yangın ile söndür
beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
öyle mahzun
ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.
Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü
Yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka
sonuçları bir bir gözden geçiriyorum
pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can
madenlerin buharından elde edilen büyü
bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular
nelerse ki yaşamak sözünü asi kılan
nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.
Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak
Bir yaprak kapatıyorum hayatımın nemli taraflarına
Ölümden anlayan, ciddi bir yaprak
Unutulacak diyorum, iyice unutulsun
Neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı
Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak.
Amentü
Dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
İsmet Özel, Sezai Karakoç’un belli aralıklarla çıkardığı Diriliş Dergisi’nde Amentü şiirini yayınlamasıyla, daha ilk şiirlerinden itibaren başlayan arayış ve sorgulama sürecine bir yanıt bulduğu kanaatine varmıştır. Bu zihinsel sorgulama sürecinde, sosyalist düşüncelerden vazgeçmiş ve İslami dünya görüşüne bağlanmıştır. Bu dönemde yazdığı şiirleri, 1975’te üçüncü şiir kitabı olan Cinayetler Kitabı adlı eserinde bir araya getirmiştir. İsmet Özel, bu kitaptaki şiirlerinde siyasi terminolojinin ve hayatta her gün yüz yüze kalınan meselelerin yer aldığını söyler.
Askerlik dönüşünde başladığı Hacettepe Üniversitesi’nin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü 1977’de bitirir. 1976 – 1977 yıllarında Ticaret Bakanlığı’nda çalışır. 1976’da sınıf arkadaşı Necla Aslanoğlu ile evlenir, 4 çocukları olur.
1978 yılında ilk nesir kitabı olan ve teknoloji, bilim ve medeniyete ilişkin düşüncelerini ihtiva eden Üç Mesele adlı kitabı yayınlanır. Kitapta, teknik medeniyet ve yabancılaşma gibi kavramlara İslami yönden bakar ve doğu ile batı düşüncesini karşılaştırma yoluyla harmanlar.
“(…) Neyim, ne yapıyorum, ne ile yapıyorum diye sorduğumuz zaman karşımıza yabancılaşma, medeniyet ve teknoloji çıkıyor. Yabancılaşma ancak medeni bir hayat tarzıyla birlikte sözkonusu edilebiliyor, medeniyet ancak kendi teknolojisiyle ayakta durabiliyor. Teknoloji, hayatını devam ettirebilecek bir medeniyeti türetiyor. Yabancılaşmadan medeni olunamıyor.” (Üç Mesele)
1984’te Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar adlı şiir kitabını yayınlar. İsmet Özel’in bu kitabında daha önceki şiirlerinin içeriğine ek olarak, 1974 yılından sonra bağlandığı İslami düşüncenin etkisi dikkat çeker.
Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar
Gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
Bana kötü
bana terkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.
Bedelinde biliyorum size çek
yazmam yakışık almaz
bunca kaybolmuş talan
parayla ölçülür mü ya?
Mataramda Tuzlu Su
Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Başım açık, saçlarımı ikiye
ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbuki suskun ve kederliyim
Edebiyatın birçok alanında ve edebiyat dışı birçok konuda, hem yazılarıyla hem de davet edildiği konferans, söyleşi gibi organizasyonlarındaki konuşmalarıyla entelektüel faaliyet icra etse de, o her şeyden önce bir şairdir. İsmet Özel’in şiir dili gündelik kullanımları itibariyle oldukça sadedir. Ancak oldukça özgün imge üretebilme yeteneği sayesinde anlaşılmak için okuyucudan emek ister.
Şiirlerin içeriğinin incelenmesiyle, şairin genelde kötümser bir mizaca sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Şiirlerde öne çıkan en önemli temalar/konular, varoluşsal bir olgu olarak ölüm ve ölümle ilgili kavramlardır. Bunun dışında kendi bedenini horlayış, arzuladığı aşkı ve cinselliği bulamamışlık, tatminsizlik, yalnızlık, sevgili ve anne de dahil olmak üzere kadın karşıtlığı, şehir ve teknoloji karşıtlığından doğaya kaçış/sığınma arzusu en belirgin temalardır.
İsmet Özel, şiirin bilim ve felsefe gibi insanın bilgilenme kaynaklarından birini teşkil ettiği düşüncesindedir. Bu noktadan itibaren şiir, İsmet Özel için son derece ciddiye alınacak varoluşsal bir etkinlik haline dönüşür. Çünkü şiir, Özel’e göre, insanın ben buradayım deme faaliyeti ve fırsatlarından en önemlisini teşkil eder. İsmet Özel’in anlayışına göre şiir, dilin bizatihi kendisidir, kendisi oluşunu ifade etme halidir.
1987’de hemen hemen tüm şiirlerini Erbain’de yayınlar. 2000 yılında yayınladığı Bir Yusuf Masalı, edebiyat çevrelerinde farklı tepkilerle karşılaşır. Bazı eleştirmenler, sözgelimi Enis Batur, bu kitabın İsmet Özel şiirinin mehter adımla ilerlediğini, yani Özel’in şiirinde bir çözülmeyi, bir kekemeleşmeyi ifade ettiğini iddia eder. Bazı eleştirmenler ise, bunun tam aksine İsmet Özel şiirinin gücünü hala koruduğunu savunurlar.
Sebeb-i Telif
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
yaprakla yağmurun aşkı meselâ
kim olsa serpilen coşturuyor bizi
imreniyoruz başkalarının mahvına.
Yağmur mahvoluyor çarparak
Kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında
yaprak dirimle irkiliyor nazlı ve mağrur
silkiniyor vuran her damlayla.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya
aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı
ilk önce damarlarımızda duyuyoruz çağıltısını
uzak iklimlerin
kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden
bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda
sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz:
Bize ait olan ne kadar uzakta!
Münacaat
Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi
Kısa Pantolon Paslı Çakı Dizde Kabuk Bağlamış Yara
Nazlan
Sitem et
Kırıl bana
Beni geç vakit
Tek başıma suya yolla
bahçede yüzünü öteye çevir
Güle hayret ediyormuş gibi yap
Gülümseyerek konuş da başkalarıyla
Somurt avluda sadece ikimiz kalınca
Kızıp en sevecen adımlarla üst kata çık
En sevdiğim çiçeğin saksısı kaysın elinden
Derinleşsin ben içerledikçe ruhumdaki sakarlık
Otoyoldaki Kavşakta Kavrulmuş Ruh Satıcısı
Nerelerde kalkmışım yokum konulan yerde
Ansızın anısızım aşklarım vesikasız
Uygunsuz yakalanıp örtündüğüm bu perde
Ne kadar kandırıcı bir o kadar yakasız
2005 ilki, 2008’de ikinci, 2010’da üçüncüsü, 2011’de dördüncüsü basılan Of Not Being A Jew, aykırı görünmeyi ve kendini aykırı ifade etmeyi seven şairin yeni bir görüntüsüdür.
Mevsimlerin İnsana Yaptığı Fenalıklar
mevsimlerin bizim aşıklarımız olduklarını bilmezdim
bizi duysunlar için doluyorlarmış meğer etrafımıza
koynumuzdan her geçişinde kendine yol edermiş bir mevsim
ve gelirmiş sargımız kalkıverince uyarak çağrımıza
Yaşamak Geçti Başımdan
Bunlara denecekse yaşamak inanın benim de geldi başıma
Geldi geçti iz bırakmadan adak başında
– Deli olma çocuk dediler sonunda
– Çıldırdın mı ihtiyar beni hep
Müşteki kıldılar yaşımdan
Yaşamak geçti başımdan.
Fransızca dışında, İngilizce, Almanca, İspanyolca ve İtalyanca da bilen İsmet Özel tercümelere de yönelmiş, birçok kitabı dilimize çevirmiştir. İsmet Özel, şiirlerini yazmaya başladığı dönemle eş zamanlı olarak, şiir üzerine düşünmüş, şiir ile ilgili düşüncelerini yazmıştır. Şiir için değerli ve önemli tespitlerde bulunan İsmet Özel, entelektüel birikimini başka konulara da yönlendirerek günlük ve haftalık yayın organlarında düşüncelerini belirtmiştir.
İsmet Özel, denemeci kimliği ile şair kimliğinden çok farklı bir noktada durmaktadır. Şiirlerinde siyasi terimleri yalnızca değinmelerle geçiştirir, şiirini ideolojisinin aracı olarak kullanmaz. Oysa denemelerinde, İslamcı kimliğini ön plana çıkararak ideolojik duruş sergilemektedir. Bu yazılarda, epigrafi, alıntı, atıf, anekdot aktarımları ve değinmelerinde, çoğunlukla Batı kaynaklı bilgi kaynaklarına ve şahıslara yer vermiştir.
“Kentler dar, görüşler dardı. Bertolt Brecht bir oyununda Galileo’nun ağzından Hristiyan Ortaçağı’nın hayat tarzını tasvir etmek için böyle bir ifadeden yararlanır.” (Bakanlar ve Görenler)
“Türkiye düşüncenin başlı başına değer sahibi olabildiği bir ülke değil. Ne devlet ne de herhangi bir kurum, düşünceyi ve dolayısıyla düşüncenin temsilcisi olan insanları koruması altına almış değildir. Bu yüzden belirginliğe ulaşmış bir fikir çevremiz, bir sanat ve felsefe çevremiz yok.” (Faydasız Yazılar)
Özel’in entelektüel hayatının ilk dönemi sosyalist evresidir, o dönemde fikir üretirken bulunduğu grup içinde çatışmaya girer ve onlardan ayrılır, uzun süre İslami kesim içinde fikir ve aksiyon adamlığı yapar, bir gün onlarla da fikri çakışma ve çatışmaya girer. Onlardan da ayrılır. Özel, 4 Ağustos tarihli Milli Gazete’de oldukça sert bir yazı yayınlar. İslami camianın kendisini anlamadığını, kendisini anlamayanların bulunduğu yerden başka yere gideceğini belirtir. Gideceği yer, nev-i şahsına münhasır yeni bir Türk milletçiliğidir.
İsmet Özel’in Marksist düşünce dünyasının en dikkat çeken pozisyonunda bulunuyorken, tam zıddı denebilecek İslamcı grubun teorisyenliğine, oradan ağır milliyetçilik söylemlerine geçebilmesi uçlardaki kişiliğin belirtilerini verir. Kendisini Marksist-Sosyalist bir düşünce ortamına sokan değerlerin dayandığı gerekçelerle, İslamcı olmasına yol açan değerlerin aynı olduğunu söylemiş biri olarak burada da tutunmamıştır. Halen milliyetçiliğin en uç yorumuna dayalı İslamcılık-Türkçülük ekseninde bir düşünce tesis etmeye çalışmaktadır. Kurucusu ve yöneticisi olarak çalıştığı Türk İstiklal Marşı Derneği’ndeki faaliyet ve söylemleriyle, iç dünyasında çok keskin değişimlerin olduğu görülmektedir.
Ataol Behramoğlu’na yazdığı bir mektupta her zaman yalnız olduğunu söyler: “Asıl çektiğim sıkıntı, kendi mantık düzenime yakın bir dostumun olmayışı. Belki bir kuşak sorunu bu. Ama bizim kuşağın adamları, her kuşakta olduğu gibi ya eridiler, ya da içerideler. Gençlerle anlaşıyorum, ama zaman zaman. Onların da yeterli içtenlik gösterdiğinden kuşkuluyum. Bazen öyle oluyor ki bir şeyler, söyleyecek, dinleyecek insan için kuduruyorum. Bir tavır, bir bakış, susuşun bile yeterli olacağı zamanlar bunlar. Çektiğim sıkıntının nedenini iyi biliyorum. Çok duyarlı olmak.”
İsmet Özel’i Aleviler için ve Sivas vahşeti karşısında söyledikleriyle, ırkçı yaklaşımlarıyla ve kadınlara bakış açısıyla eleştirmemek imkansız. Ancak, hangi ideolojik kesime ait veya düşünceye sahip olursa olsun, eleştirmenlerin ve şiirseverlerin hemen hemen hepsi, İsmet Özel’in Türk Edebiyatı’nın önemli bir şairi olduğunu kabul etmektedir.
Kaynak
İsmet Özel, Hayatı, Şiiri ve Poetikası, İsmet Özel’in Sevgilim Hayat Şiirinin Marksist Estetik Açısından Tahlili
Yorum Yap