Menu

Erdal İnönü Kimdir? Erdal İnönü’nün Hayatı



Erdal İnönü, İsmet İnönü ve Mevhibe Hanım’ın oğlu olarak 6 Haziran 1926’da Ankara’da, sonradan pembe köşk adı ile anılmaya başlayan evde dünyaya gelir. Üç çocuklu (Ömer, Özden) bir ailenin ortanca çocuğudur. Erdal İnönü doğduğu zaman babası İsmet İnönü başbakanlık görevindeydi ve 11 yaşına gelinceye kadar da başbakanlık görevi sürdürmüştür.

“Babamlar ne isterlerse yapabilirlermiş gibi getirdi. Mesela bakanlar gelir, babamla konuşurlar, babam “Şöyle yapın, böyle yapın” der, ondan sonra o işler yapılır. Hiçbir güçlük görmeden yetiştirildiğimiz o olumlu havada, sanırdım ki Atatürk’le babam için hiçbir engel yoktu. 2. Dünya Savaşı başladıktan sonra ekonomik zorluklar çıkınca her istediklerini yapamadıklarını fark ettim. Çünkü gelen bakanlar oluru olmazı anlatmaya başlamışlardı.”

Çocukluğunda Türkçe kitapları okumaya başlayan Erdal İnönü, kız kardeşinin öğretmeni, matmazel lakaplı Marguerite Villaume’den Fransızca öğrendikten sonra Fransızca kitaplara ilgisi artar. Çankaya’ya yerleşene kadarki dönemde yoğunluklu olarak edebiyat kitapları okur. Çankaya yerleştikten sonra tarih, felsefe alanına ilgisi artar. Çocukluğundan lise dönemine kadar spor ile arası olmasa da, lisede tenis oynamaya başlar. Ancak üniversite yıllarında tenisi bırakır.

Mevhibe ve İsmet İnönü, Özden, Ömer, Erdal İnönü

Mevhibe ve İsmet İnönü, Özden, Ömer, Erdal İnönü

Liseyi 1943-1947’de Ankara Gazi Lisesi’nde okuyan Erdal İnönü, bu süreçte ailesinin kendisi hakkında düşüncelerini “Lisenin son sınıfına kadar aile içindeki yaklaşım, abimin mühendis olacağı, benim de eninde sonunda memur olarak Dışişleri’ne gireceğim şeklindeydi” şeklinde açıklar. Ancak kendisi lise son sınıfta fizik öğretmeninin dönem fiziği ve çalışmaları hakkına konuşmalarından etkilenir. Bu sebeple fizik okumaya karar verir.

Fizikçi olmaya karar veren Erdal İnönü’ye, babası İsmet İnönü bir gün “Ne olmayı düşünüyorsun” diye sorunca, yanıtı “Fizikçi veya felsefeci olmayı düşünüyorum” olur. Bunun üzerine İsmet İnönü, “Felsefeye ömür verilmez. Ama fizikçi olman iyi olur. Ben de küçüklüğümde, gençliğimde bilimle uğraşmak istemiştim” diye yanıt verir. Babasının sözleri karşısında “Kuşkusuz o zaman Türkiye’de böyle bir olanak yoktu. Dolayısıyla babam fizikçi olmam için destekledi. Bunun için Fen Fakültesi’ne gitmek gerekti. Ankara’da o yıl yani 1943 yılında Fen Fakültesi açıldı. Ben de ilk öğrencilerinden biri olarak oraya girdim. Okul numaram 1 oldu.” diye anlatır.

Böylece, 1947-52 yılları arasında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik-Matematik bölümünde okur.

Erdal İnönü, Lise Yılları

İsmet İnönü’nün oğlu olması nedeniyle politikacı veya bürokrat olması beklenen Erdal İnönü, çocukluk yıllarını, 21 Şubat 2007 tarihinde Kültür Üniversitesi’nin kendisine onursal doktora unvanı verildiği törende yaptığı konuşmada şöyle anlatır: “Ben hep kitap okurdum. Onun için benim böyle mühendislik gibi bir dala gireceğimi kimse düşünmezdi. Belki dış işlerine girebilirim, içişlerine girebilirim, yani bir bürokrasi görevi yaparım diye düşünülüyordu. Yalnız sonradan lisenin son sınıfında bu durumu değiştiren bilgiler edindim. 1943 yıllarında dünyada fizik, bugün biyolojinin olduğu gibi hızla gelişen bir bilim dalıydı. Einstein’ın rölativitesi çıkmıştı. Anlaşılmaya çalışılıyordu. Kuantum Mekaniği diye atomların hareketlerini açıklayan yepyeni bir kuram ortaya çıkmıştı ve bu kuramda zaman gibi, uzay gibi, nedensellik gibi, felsefecilerin yıllardır tartıştıkları kavramlara yeni anlamlar getiriyordu. Ben bunları seziyordum. O zaman Teknik Üniversite’de arkadaşların yayınladığı Bilim ve Teknik diye bir dergi vardı. Oradan okuduğum bilgilerle düşünmeye başladım ve işin esası nedir diye merak ettim. Felsefeye hep merakım vardı. Felsefi kavramlara bu yeni fizik konularını öğrenirsem, daha bir açıklık getirebilir miyim diye, dolambaçlı bir yoldan fizikçi olmaya karar verdim.”

Galip Demirağ, Ömer İnönü, Nuri Demirağ, Erdal İnönü, Mehmet Kum

Galip Demirağ, Ömer İnönü, Nuri Demirağ, Erdal İnönü, Mehmet Kum

Fen Fakültesi’nden 1947 yılında diploma alan Erdal İnönü, ABD’ye giderek Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nde eğitimine devam eder. İnönü, ABD’deki yıllarını ise şöyle aktarır: “Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü, CALTECH diye bilinir. CALTEC, Amerika’nın Massachusetts Teknoloji Enstitüsü gibi araştırmaya iyice ağırlık veren mühendislik ve bilim üniversitesidir. CALTECH’teki öğretim üyeleri arasında Nobel Ödülü almış insanlar vardı. Mesela Millikan, ünlü yağ damlası deneyini yaparak atomlara yaklaşmıştı. Sonra ben oradayken, Anderson da Nobel Ödülü aldı. Üniversitenin öğrencileri Dünya’nın dört bir yanından gelmiş parlak öğrencilerdi. Ankara’daki öğretim üyelerinin verdiği dersleri ve ödevleri ben kolaylıkla anlardım, ödevleri rahatlıkla yapardım. CALTECH’e gittiğimde ise verdikleri problemlerin bazılarını uğraşmama rağmen yapamıyordum. Sınıfta problemler sorarlardı, biz onları çözmeye çalışırdık. Bizim yapamadığımız çok zor problemler olurdu. Carl Helstrom adında İsveç asıllı Amerikalı, çok parlak bir öğrenci vardı; bizim çözemediğimiz problemleri hep o çözerdi. Bizim yapamadığımız şeyleri o yapıyordu. Çok da sevimli, iyi niyetli bir insandı. Diğer öğrencilerin çoğu, sorulan problemleri benim gibi bazen çözüyor, bazen de çözemiyordu. Uğraşarak bir şeyler elde etmeye çalışıyorlardı. Sandage diye bir arkadaşım vardı, o da öyleydi. Sonradan Carl Helstrom’un bilimde büyük buluşlar yapmasını bekledim. Çünkü son derece yetenekli, zeki, çalışkan bir insandı. Fakat daha sonra onunla ilgili hiçbir şey duymadım. Sanırım hiç araştırma yapmadı veya yalnız öğretimle ilgili şeyler yaptı. Buna karşılık daha önce adını andığım Allan Sandage, benim gibiydi. Problemlerin bazılarını yapıyor bazılarını yapamıyordu. Sandege daha sonra Astrofizik alanında bayağı ünlü bir bilim insanı oldu. Araştırmalarıyla kendini gösterdi. Yetenek iyi bir şey ve gerekli ölçüde olmalı. Zeka bir ölçüde gerekli. Ama buluş yapmak için başka şey gerekli. Buluş yapmak için sizin gerçekten bir şey bulmak istemeniz, o işle sürekli, inatla uğraşmanız, başka bir işle uğraşmadan onu sonuca götürmeniz gerekli.”

Canım Erdalım, Sevgili Babacığım

Erdal İnönü ABD’ye gittiğinde 21 yaşındadır. Baba-oğul ilk kez ayrılırlar; o yüzden düzenli olarak yazışırlar. Erdal saygılı bir üslupla ve düzgün bir el yazısıyla yolladığı mektuplarda babasına “siz” diye hitap eder. Babasına notlarından, gündelik hayatından ve özellikle de bütçesinden haberler verir; babası ise onu ailesinden, ülkesinden haberdar eder. Bazen bir babanın fizikçi oğluna onun alanından bir şeyler yazma hevesinden, bazen bir oğlun, iktidardan devrilmiş babasına güç verme gayretinden izler taşıyan bu mektuplar, birer tarihi belge niteliğinde.

Baba İnönü’nün Erdal’a Mektupları 1988 yılında yayımlandı. Erdal’ın babasına yazdığı mektuplar ise yıllar yılı İnönü Vakfı’ndaki bir dosyanın içinde kaldı. 2011 yılında Can Dündar’ın derlemesiyle, Canım Erdalım Sevgili Babacığım İsmet İnönü – Erdal İnönü Mektuplaşmalar adıyla yayımlanır.

16 Mayıs 1950 / Salı
“Sevgili Babacığım,
Dün sabah erkenden Ömer’in çoğunluğu kaybettiğimizi bildiren telgrafını aldım. Akşam gazetelerinde biraz havadis vardı. Malatya’dan seçildiğinizi, fakat genel sonucun 150’ye karşı 300 civarında olduğunu yazıyordu. Geçmiş olsun. Ne kadar ihtiyatlı beklenmiş olursa olsun gene bir şok tesiri yapmıştır herhalde. Umarım şimdiye kadar hepsi geçmiş, neşeniz yerine gelmiştir.”

10 Şubat 1950 / Cuma

“Erdalım,
Ömer’e bugün biraz sordum, Dedi ki, ‘4 H atom birleşince bir helyum yapıyor. Fakat helyumun ağırlığı 4H’den daha az bulunuyor. Aradaki kitle kaybı enerjiye gidiyor, dedi. Bu da demek saf olunan enerjinin 8 misli. Doğru mu anlaşılmış oluyor?”

Ağabeyi Ömer İnönü ile ABD yılları

Ağabeyi Ömer İnönü ile ABD yılları

Erdal İnönü, kendisini bilim dünyasında tanıtacak konuyu, yine bilim dünyasında tanınmasına sebep olan arkadaşı Eugene Wigner ile çalışır. Tezinin adı “Interpretation of Large İonization Bursts Observed at High Pressure Chambers Under Thick Shields” (Kalın Kalkanlar Altında Yüksek Basınç Odalarında Gözlenen Büyük İyonizasyon Patlamalarının Yorumlanması). Özellikle grup temsilcileri ve büzülmeleri hakkındaki çalışması dikkat çeker.

İnönü, Amerika’da doktora sonrası yaptığı çalışmalarını şöyle özetler: “… Liseden beri yaptığımız limit almak, bir parametreyi sonsuza götürüp sonuca bakmak zevkli bir şeydir; kolay bir şeydir. Çalışmamızda da öyle bir şey yapayım dedim. Wigner’in elde ettiği Galilei Grubu’nun temsillerinde ışık hızını sonsuza götürerek ne olduğuna baktık. Fakat baktım birkaç gün hiç faydalı bir sonuç çıkmadı. Bazen sıfır çıkıyor, bazen anlamsız bir şey çıkıyordu. Bir acayiplik var diye düşündüm. Bu acayipliğin nereden geldiğini Wigner’le çalışırken fark ettik. Grubun ne olduğu onun aklına geldi. Ayrıntılara girmek istemiyorum. Anlaşıldı ki farkında olmadan biz yeni bir matematiksel kavramı, yani bir gruptan başka bir gruba geçmenin yeni bir yolunu bulmuşuz. Bu yol matematiksel bir yöntemdi. Ama fizikte çok faydalı olduğu görüldü. Yöntemi bulan insanların ismi genelde yönteme eklenmez, her zaman o yöntemin ne olduğu söylenir. Çalışmamızdaki yöntem ‘grup büzülmesi’, grup kontraksiyonu yöntemi idi. Onun için biz yazdığımız makaleye ‘Grupların ve Temsillerin Kontraksiyonu’ adını vermiştik. Biz, makalenin başına bir kabul yaparak başladık ve ‘Bir grup her zaman şu şekilde ele alınabilir ve bir formülasyon yapıyoruz’ dedik. Fakat Princeton Üniversitesi’nden çok dikkatli, başka bir Matematik Fizikçisi Profesör Bargman, makaleye bakarak, ‘Her zaman bu hale gelmez daha genel bir formülasyon olmalı’ diye düşünmüş. Bir öğrencisiyle beraber bir makale yazarak, daha genel bir grup kontraksiyonu yöntemi buldu. Profesör Bargman, o yöntemi anlatırken ‘Bizim bu yöntemimiz daha geneldir. İnönü ile Wigner’in bulduğu yöntem ise daha az geneldir’ dediler. Bizim yöntemi kendi yöntemlerinden ayırmak maksadıyla bizim yöntemimize İnönü-Wigner Yöntemi adını verdiler. Böylece konu başka bir insanın daha başka bir şey ortaya atması ve bizim bulduğumuza da bir isim takmasıyla sonuçlandı. Yöntem, kitaplara İnönü-Wigner Yöntemi diye geçti ve böyle anılıyor.”

Sevinç İnönü, Erdal İnönü

Sevinç İnönü, Erdal İnönü

Türkiye’ye dönme süreci ise şöyle anlatır: “… Sonra bir gün Wigner’e gittim ve “Ben Türkiye’ye dönüyorum” dedim. Önce çok şaştı. “Niye gidiyorsun? Daha yeni iyi bir şeyler yapmaya başladık” dedi. “Ben Türkiye’den geldim, oraya dönmek zorundayım” dedikten sonra bir an durakladı ve bana beklemediğim bir şey söyledi: “Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerde bir insan bir alanda sivrildi mi, artık her alanda ondan görev beklerler. Buna dikkat et.” dedi. Ben de kendi kendime, “Nereden çıktı bu?” dedim. Fakat sonradan baktım ki çok haklıymış. Herhalde deneyimleriyle konuşuyordu.”

Erdal İnönü, 1952 yılında Türkiye’ye döndükten sonra önce Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nde asistan olarak başlar. Bir yandan da askerlik vazifesini de tamamlar. Asistanı olduğu Ankara Üniversitesi’nde doçentlik sınavını kazanarak, 1955 yılında doçent olur. 1957 yılında Sevinç Sohtorik ile evlenir.

Erdal İnönü ODTÜ

Erdal İnönü, ODTÜ Yılları

Askerlik görevini yapan İnönü, 1958-60 yılları arasında tekrardan Princeton’a döner ve konuk araştırmacı olarak görev alır. Atom Enerjisi’nden Yararlanma Programı kapsamında çeşitli üniversite ve araştırma enstitülerinde araştırmalar yapar. Bu dönemlerde bir ayağı sürekli Amerika’dadır ve oraya sıklıkla konuk olmaya ve ziyaret etmeye devam edecektir. 1960’ta tekrar ülkeye döner ve bu sefer ODTÜ’de teorik fizik bölüm başkanlığı (1965-68) ve yeniden Amerika’ya giderek Princeton ve Columbia Üniversitelerinde konuk profesör olarak bir yıl geçirir. 1969 yılında yurda döndüğünde eskiden dekanlık yaptığı ODTÜ’de bir yıl rektör vekilliği, bir yılda rektörlük yapar. Mart 1971’de görevinden ayrılarak sadece eğitmenlik ve araştırmacılık yapmaya karar verir. 1974 yılında  TÜBİTAK’ın fizik dalında Bilim Ödülü’nü kazanır. Bu dönemde bir altı ay kadar yeniden Princeton’a konuk olur. 1975 yılında Boğaziçi Üniversitesi Temel bilimler Fakültesi Dekanlığı’na getirilir. Altı yıl boyunca bu görevde kaldıktan sonra TÜBİTAK tarafından İstanbul’da kurulan Feza Gürsey Enstitüsü Müdürlüğüne atanır. Bundan sonra ise siyasete girerek bilimsel faaliyetlerini sonlandırır.

Üniversitedeki görevlerinin yanında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun kuruluşuna da önemli katkılarda bulunan Prof. İnönü, TÜBİTAK Temel Bilim Araştırma Enstitüsü’nde 1982-83 yıllarında kurucu müdürlük görevini üstlenir. Ayrıca, NATO Fen Komitesi’nde de çalışan İnönü, UNESCO Yürütme Kurulu’nda da görev alır.

Erdal İnönü, ODTÜ Yılları

Erdal İnönü ODTÜ Yılları

12 Eylül’de siyasi partilerin kapatılmasından sonra, 1983 yılındaki seçim öncesinde sosyal demokratların ısrarı üzerine 1983 yılında siyasete atılan Erdal İnönü, Sosyal Demokrasi Partisi’nin (SODEP) Kurucu Genel Başkanı olur. SODEP ile Halkçı Parti’nin birleşmesi sonucu kurulan Sosyal Demokrat Halk Partisi (SHP)’nin ilk olağanüstü kurultayında SHP Genel Başkanı seçilir. Bu görevini 1993 yılına kadar sürdüren İnönü, 1986 yılı ara seçimlerinde İzmir Milletvekili olarak Meclis’e girer.

“Necdet Uğur’u aradım, kendisinin evine gittim, 3 saat kadar görüştük, o da aynı şeyleri söyledi. Peki dedim ben nasıl yapacağım bu işleri, bilmediğim bir konu. O da merak etmeyin siz ortaya çıkıp söyleyeceksiniz ben sosyal demokrat bir parti kurmak istiyorum diye, o zaman göreceksiniz ki çoğu eski halk partililer etrafınıza gelecekler ve yasaklı olmayanlar sizinle bu partiyi kuracaklar. Sonunda beni ikna etti, ayrıca benim de hedeflerim vardı, bu 12 Eylül rejimi bir baskı rejimi kurmuştu, özellikle üniversitelerde bir baskı ve korku rejimi oluşturulmuştu. Benim de çok sevdiğim arkadaşlarım üniversitelerden uzaklaştırılmışlardı uzaklaştırılmayanlar ise korkudan fikirlerini özgürce yazamıyorlardı, özellikle sosyal bilimlerde çalışan arkadaşlarım. Ben bunları söylemek için siyasetin uygun olacağına karar verdim.”

Erdal İnönü Miting

“Sevdiğim üniversite ortamından ayrılma kararım vermek kolay olmadı, yanıtlarımı tatmin edici bulmuyorlar, söylemek istemediğim bir gizli neden arıyorlardı. Belki yüksek bir yerden talimat aldıktan sonra ya da bir yerlerde belirli bir ışık görerek böyle bir karara vardığımı sandıklarını seziyordum. Oysa böyle bir durum yoktu. Onun için benden bekledikleri gibi bir şey öğrenemediler. Üniversiteden dönerken de peşimde olan gazeteciler beni ancak evimizin kapısında bıraktılar. Bu durum eşime, daha önce ileri sürdüğü itirazlarında haklı olduğunu gösteren bir kanıt verdi. Hayatımız kayacak diyordum, inanmıyordun. İşte görüyorsun, artık sürekli bizi rahatsız edecekler, buna nasıl dayanacağız! diyerek, telefondaki üzüntüsünün geçmediğini, kolay kolay da geçmeyeceğini ortaya koydu. Sevgili eşimi yatıştırmaya çalıştım. Bu görevi kabul etmeyi bir vicdan borcu gördüğümü, kendini üzmemesini, zaten fazla sürmeyeceğini tekrar tekrar söyledim. Ama yararı olmadı. Siyasete girme kararımla eşimi üzüntülü bir döneme sokmuş olduğum açıktı. Artık yapabileceğim kendisini sürekli yatıştırmaya çalışmaktan ibaretti.”

Erdal İnönü Konuşma Yaparken

1987 ve 1991 genel seçimlerinde yeniden aynı ilden milletvekili seçilen İnönü, 1991 genel seçimlerinden sonra Doğru Yol Partisi (DYP) ile SHP’nin kurduğu koalisyon hükümetinde, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı olarak görev üstlenir. İnönü’nün, 1993 yılına kadar sürdürdüğü görev sırasında bilime verdiği destek Türkiye Bilimler Akademisi’nin kuruluşunda belirleyici bir rol oynar.

SHP’nin, Cumhuriyet Halk Partisi ile birleşmesinin ardından, 27 Mart 1995 tarihinde koalisyon hükümetinin sosyal demokrat kanadında değişikliğe gidilmesi üzerine Dışişleri Bakanı olarak atanan Erdal İnönü, 1995 yılı Mart ve Ekim ayları arasında Dışişleri Bakanı olarak görev yapar.

Erdal İnönü Meclis

2 Temmuz 1993 yılındaki acı olay Sivas Katliamı sırasında, Erdal İnönü başbakan yardımcısıdır. Çoğunluğu alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak öldüğü bu katliama karşı yeterince etkin davranmadığı için eleştirilecektir. Kendisi ise bu eleştirilere karşı, telefonla elinden geldiği kadar olaylara müdahil olmaya çalıştığını, Aziz Nesin dahil kuşatma altında Madımak Oteli’nde bulunanlarla temas kurup destek verdiğini söyleyecektir.

Sivas Katliamı

Sivas Katliamı

“Orta öğrenimde Bilimsel Devrim ve sonuçları nasıl anlatılıyor? Bunu anlamak için, Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayı ile liselerde okutulmakta olan, fizik ve tarih ders kitaplarına baktım. Fizik kitabında hiçbir yerde Bilimsel Devrim’den söz edilmiyor. Lisenin ikinci sınıfında okutulan  ve Avrupa’daki olayları anlatan tarih kitabında da Bilimsel Devrim deyimine rastlanmıyor. Çeşitli gelişimler ayrı ayrı yerlerde dile getiriliyor, bu arada Aydınlanma Çağı’ndan, bilimsel buluşlardan, sanayi devriminden söz ediliyor, ama ayrı ayrı yerlerde ele alındıkları için bu gelişmelerin birbirlerini nasıl etkiledikleri anlaşılmıyor.” (Bilimsel Devrim ve Stratejik Anlamı, Erdal İnönü)

Bilimsel Devrim

“1971 yılında fizik, 1973 yılında matematik (ve mekanik) dallarındaki araştırmaları kapsayan bibliyografyaları yayımladım. Astronomi ve astrofizik dallarında benzer bir çalışmaya, astronomi profesörü Dr. Muammer Dizer ile birlikte 1973 yılında giriştik. Aynı zamanda Kandilli Rasathanesi Müdürü olan Profesör Dizer, daha önce Türkiye’deki bilim insanlarının astronomideki tüm araştırma yazılarını, özetleriyle birlikte gösteren bir bibliyografya hazırlatmış olduğu için, bu konuda bize düşen sadece bazı gözlemler yapmak oldu. 1973’te toplanan TÜBİTAK IV. Bilim Kongresi’ne bu çalışmanın bir özetini sunduk. Ancak, kitap haline getiremeden Prof. Dizer’i 1993 yılında kaybettik. Şimdi elinizde bulunan kitap, o zaman Dizer ile beraber IV. Bilim Kongresi’ne sunduğumuz bildirinin genişletilmiş ve bibliyografya ile tamamlanmış şeklidir. Profesör Muammer Dizer’i saygıyla anıyor ve göremediği kitapta bulunabilecek hatalardan sorumlu olmadığını belirtmek istiyorum.” (1923-1966 Döneminde Türkiye’nin Astronomi ve Astrofizik Dallarındaki Araştırmalara Katkısını Gösteren Bir Bibliyografya ve Bazı Gözlemler, Erdal İnönü)

Erdal İnönü bu kitabında, hem 1923- 2007 arasındaki Türkiye kaynaklı araştırmaları değerlendiriyor, hem de söz konusu dönemde astronomi ve astrofiziğin kurumsal gelişimini, bu süreci yaşayanların kaleminden okura sunuyor.

Erdal İnönü Anıtkabir

Esprili, güler yüzlü yapısıyla alışılagelen siyasetçilerin dışında yapısıyla, Türk siyasal hayatında kendine farklı bir yer edinmiştir. Halkın arasında olmaktan hiç çekinmemiştir. Dönemin siyasi alışkanlıkları doğrultusunda siyasiler omuza alınır ve sevgi gösterilerinde bulunulurdu. Kendisi bu durumdan hiç hoşlanmaz ve engellemek için bir hayli çabalara girişirdi. Omuza alınma durumuyla ilgili yaptığı bir konuşmasında “Beni omuzlarında kaldırmak isteyenler gençler, benden çok daha güçlü insanlar benim yapma etme dememle bu iş durmuyor. Onun üzerine fark ettim ki veya düşündüm ki beni yukarı kaldırmaları için benimde az çok yukarı kalkacak durum da olmam gerekli, yani ayakta olmam veya oturur durumda olmam gerekli, halbuki yere yattığım zaman tabii neremden kaldıracaklarını bilemiyorlar o zaman onun için birkaç defa beni kaldırdılar, ancak daha sonraları yere yattığım için beni kaldıramadılar.”

Seçmenlerden biri seçim otobüsünün önüne atılır ve Erdal İnönü’ye hitaben “Ölürüm yoluna” diye haykırır. Erdal İnönü ise şu cevabı verir:

– Dur, ölme. Bir oy bir oydur.

Erdal İnönü, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan

Teorik fiziğe katkıları nedeniyle fizik alanında Nobel Ödülü’nden sonra en önemli ödül olan Wigner Madalyası’na 2004 yılında değer görülen Prof. Dr. Erdal İnönü, değer görüldüğü ödülün isim babası ünlü Macar asıllı fizikçi Eugene Paul Wigner ile birlikte siyasete atılmadan önce çalışmalar yapmıştır. Prof. Dr. Erdal İnönü, 1986 yılında Prof. Dr. Feza Gürsey’den sonra bu saygın ödülü kazanan ikinci Türk bilim insanı olur.

Erdal İnönü Hastanede

Nisan 2006’da kan kanseri teşhisi konulan Erdal İnönü, bir süre Amerika Birleşik Devletleri’nde tedavi görür. Tedavisi sırasında, daha önce denenmemiş ilaç ve yöntemler kullanılması için gönüllü denek olan İnönü, 31 Ekim 2007’de ABD’de kan kanseri tedavisi gördüğü hastanede, 81 yaşında hayata veda eder.

Kaynak
Erdal Bey, Sıra dışı Bir Siyaset Adamının ArdındanMantık, Matematik ve Felsefe, V.Ulusal Sempozyumu, Bilim Ve SanatBilimsel Devrim Ve Türkiye, Erdal İnönüErdal İnönü’nün ‘Cumhuriyet Dönemi Bilimini Değerlendirme Projesi’nin Yeni Halkası: ‘Astronomi ve Astrofizik BibliyografyasıErdal İnönü Yaşamını Anlatıyor, Bilime Yön Verenlerİsmet İnönü, DefterlerXVI. Ulusal Mekanik Kongresi, 2009, Erdal İnönüTürk Siyasetinde Bir Karakter Erdal İnönü, Dur Ölme Bir Oy Bir Oydur


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir