Menu

Dünyadaki Su Kaynakları ve Dünyayı Bekleyen Kuraklık



Dünyanın oluşumuyla birlikte ortaya çıkan ve insanlık tarihinden daha eskiye dayanan, aynı zamanda normal sıcaklık ve basınç altında sıvı halde bulunan su, her molekülü bir oksijen ile iki hidrojen atomundan oluşan renksiz, kokusuz ve tatsız bir maddedir. Diğer bir deyişle su, yeryüzünün dörtte üçünü kaplayan, bileşiminde çözelti ya da asıltı halinde çeşitli maddeler bulunan sıvı bir maddedir. İnsan vücudunun da %60’ı sudan oluşmaktadır. Yerine başka bir şeyin ikame edilemeyeceği doğal bir kaynak olarak su, insan hayatı için oksijenden sonra en önemli ögedir.

Suya ilk defa dünya üzerindeki en yaşlı kayalar olduğu belirlenen Greenland’deki Isua Kayaları içerisinde rastlanmış ve yapılan incelemelerde söz konusu kayaların içindeki suyun 3.8 milyar yıllık olduğu anlaşılmıştır.

Su Kaynakları

Su içerisinde canlıların yaşamasını sağlayan önemli bir özelliği de suyun donmuş hali olan buzun yoğunluğunun fizik kanunları aksine sudan daha az olmasıdır. Bu sayede okyanuslarda ve kutuplarda su yüzeyden donmaya başlayarak içerisinde canlıların yaşamasına izin verir. Su yeryüzündeki kaynakların hepsinden ayrı, özel bir öneme sahiptir.

• İkame edilemez, insan kadar insan yaşamını var eden diğer canlıların yaşamının yani vazgeçilmez gereksinimlerin başında gelmektedir. Dolayısıyla talebi süreklidir.

• İkame edilemez özelliği nedeniyle kullanım değeri çok yüksektir.

• Hızlı nüfus artışının da etkisiyle talebi çeşitlenerek sürekli artmaktadır.

• Bulunmasından nihai kullanıcıya ulaştırılmasına kadar su kanalları, barajlar, arıtma tesisleriyle sürekli hizmet ve istihdam yaratmaktadır.

• Yaşamın vazgeçilmez bir gereksinimi olması nedeniyle tarım ve hayvancılıkta zorunlu tamamlayıcıdır. İmalat sanayiinden, inşaata, madencilikten sağlığa, taşımadan enerji üretimine kadar üretimin çeşitli safhalarında girdi olarak kullanılmaktadır.

• Sulamanın yanı sıra taşıma ve aydınlatmada da kullanılan bir enerji kaynağıdır.

Dünyanın Suyu Nerede

Su döngüsüyle, yeryüzünde bulunan yer altı ve yüzey suları buharlaşarak gökyüzüne yükselir. Yükselen su buharı hava akımları ile atmosferin yukarı kısımlarına taşınır. Atmosferin yukarı kısımlarındaki soğuk hava ile karşılaşan su buharı yoğunlaşmaya başlar ve bulutlar halinde yoğunlaşır. Hava akımları ile daha yukarılara ve dünyanın farklı yerlerine taşınan bulutlardaki su buharı daha da yoğunlaşarak su damlacıkları haline gelir ve çeşitli şekillerde yağış olarak yeryüzüne inerek yeniden yüzey sularını ve yer altı su kaynaklarını besler.

Su Döngüsü

Temel dinamiğini güneş enerjisinin oluşturduğu su döngüsünde (hidrolojik döngü) ilk olarak okyanuslardaki sular güneş enerjisi ile buhar haline gelmekte, buharlaşarak atmosfere yükselen sular, kara parçaları üzerine taşınmaktadır. Soğuk hava ile karşılaşan bulutların içindeki sular, yoğunlaşarak yağmur veya kar şeklinde yeryüzüne inmektedir. Karaların üzerine düşen yağışların bir bölümü, toprak ve bitki örtüsü üzerinden buharlaşma  ve terleme ile tekrar atmosfere dönmektedir. Yağışların kalan kısmı ise ırmakların ve nehirlerin yüzeysel akışı ile okyanuslara akmaktadır. Ancak bu yağışların bir kısmı geçici olarak göller, bataklıklar, kar alanları ve buzullarda depolanmakta ya da yeraltına sızmaktadır. Bu sular binlerce yıl bu şekilde kalırken, buzulların erimesi, göller ve yeraltı sularının akarsuları beslemesi ile birlikte tekrar ana kaynakları olan denizlere ve okyanuslara akmaktadır. Sürekli tekrarlanan ve devamlılık arz eden bu olay ise “su döngüsü” olarak ifade edilir.

Bardakta Su

İnsan yaşamının devamlılığı için su vazgeçilmezdir. Ancak bu denli önemli olan bir maddenin sadece miktar bakımından fazla olması yeterli değildir, aynı zamanda suyun sağlıklı, temiz, içilebilir ve kullanılabilir nitelikte güvenilir olması da önemlidir. Bilindiği üzere tarihsel süreç içinde yerleşim yerlerinin kurulması için hep su kaynaklarına yakın yerler tercih edilmiştir. Çünkü su sadece içmek için değil, temizlik için, tarımsal üretim yapabilmek için, hayvancılıkta, inşaat alanında, çevre düzenlemesi ile ilgili alanlarda ve sanayi üretiminde kullanılan bir maddedir. Bu kadar çok ihtiyaca cevap veren bu maddenin, insan sağlığına zarar verebilecek nitelikteki yabancı maddelerden arındırılmış olması gerekir. Temiz olmayan su birçok hastalığın da taşıyıcısıdır.

Deniz

Hava koşullarının uzun bir zaman kesiti içinde sergilediği ortalama durum, iklim olarak tanımlanabilir. Yerküre, son dönemlerde iklim koşullarında meydana gelen düzensizliklerle karşı karşıyadır. İklimde oluşan değişiklikler insan hayatı üzerinde fark edilir etkilere sebep olmaktadır. Günümüzde en çok tartışılan konulardan biri de, iklim değişikliğinin su kaynakları ve yeryüzündeki su miktarı üzerindeki etkileridir.

İnsan kaynaklı faaliyetler, iklim değişikliğinde önemli rol oynamakta, iklim değişikliği ve onun sebep olduğu küresel ısınma ile su kaynakları giderek azalmaktadır. Sanayinin gelişmesi ile birlikte iklim değişikliği, çevre kirliliği ve buna bağlı olarak su kaynaklarının tahribatının birbirine paralel olarak arttığı gözlemlenmektedir. Tarımın yoğun olarak yapıldığı dönemlerde iklim daha istikrarlıyken, şimdi sanayinin yoğunlaşmasıyla birlikte, atmosfere yayılan sera gazının etkisi ile ısı giderek yükselmektedir. Isınmaya en başta atmosferde giderek artan oranda tutunan karbondioksidin neden olduğu bilinmektedir. Karbondioksidin yayılmasının başlıca nedenleri ise yine insan kaynaklıdır. Ormanların giderek azalması ve daha çok fosil yakıtın kullanılması hem çevre tahribatını arttırmakta, hem de karbondioksit oluşmasıyla ısının artmasını, iklim değişikliğini ve küresel ısınmayı tetiklemektedir.

Tina Obrien,

Tina Obrien, Sandpipers

Dünyada ve ülkemizde su tüketimi ve ihtiyacı hızla artarken, su kaynakları da hızla tükenmekte ve kirlenmektedir. Hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşme, plansız sanayileşme, tarım alanlarının tarım dışı kullanımı, ormansızlaşma, sadece kalkınma ve kar amacının ön planda olduğu politikalar ve yönetsel ve tüzel eksiklikler sonucunda, doğal kaynaklar yok olmakta, su kaynakları olumsuz yönde etkilenmektedir. Doğal kaynaklarımızdan verimli etkin ve sürdürülebilir kaynak kullanımı göz önüne alarak koruma-kullanma ilkeleri çerçevesinde korumamız ve kullanmamız gereklidir.

Birleşmiş Milletler Dünya Su konseyi (UNCWW), Dünya Kaynakları Enstitüsü (IWR) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi kuruluşlar, 1950’lerde yalnızca birkaç ülkenin su sorunu bulunduğunu, 1990’larda 300 milyon insanın yaşadığı 26 ülkede susuzluk çekildiğini, 2050 yılında ise dünya nüfusunun 2/3’ünün yaşayacağı 66 ülkede, şiddetli su sıkıntısının görüleceğini belirterek küresel su krizinin işaretlerini vermektedirler.

Donna Young

Donna Young

İsveçli hidrolojist Malin Falkenmark, bir ülkede yıllık fert başına düşen tarımsal, evsel ve endüstriyel su ihtiyacının asgari yeterlilik sınırını 1000 metreküp olarak vermektedir. Bu veriye bakıldığında dünyanın birçok bölgesinde su kıtlığının yaşandığı söylenebilir. Özellikle kritik olan bölgeler ise, Afrika, Ortadoğu ve Güney Asya’dır.

Kuraklık

Dünya üzerinde var olan su miktarı sabittir, değişmez. Kıt olan tatlı su kaynakları üzerindeki çeşitli etkenler suya erişim ve su kalitesiyle ilgili bazı sıkıntıların yaşanmasına yol açmaktadır. Bunlar:

  • Önümüzdeki 40 yıl içerisinde, dünya nüfusuna 2.5 milyar insanın daha eklenmesi beklenmektedir. Artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için suya olan talep de büyüyecektir. Ancak suya yönelik talep artışı, nüfus artışından daha hızlıdır. Örneğin, son yüzyıl içinde dünya nüfusu üç kat artarken, su kaynaklarına olan talep yedi kat artmıştır. Dünyadaki toplam su tüketimi 1940’da yılında 1.000 milyar m3 iken bu miktar 1960’da iki katına çıkmış; 1990 yılında ise 4.130 milyar m3 olmuştur.
  • Tatlı su kaynaklarının yaklaşık %70’i tarımda kullanılmaktadır. Artan nüfusun yanı sıra gelir ve tüketim düzeyinin yükselmesi ve gıda ürünlerine yönelik taleplerin artması da su kaynakları üzerinde ilave baskı yaratmaktadır. Uzmanlara göre bu talep artışını karşılayabilmek için, tarımsal sulamada kullanılan su miktarının 2050 yılına kadar iki katına çıkması gerekebilir.
  • Suya yönelik talep artışının en temel nedenlerinden biri suyun kullanım alanlarının çeşitlenmesidir. Günümüzde su, enerji ve gıda üretimi dâhil olmak üzere birçok ekonomik faaliyet için en önemli girdilerden biridir. Sadece hidroelektrik üretiminde değil, fosil yakıtlar veya kaya gazı gibi yeni enerji kaynaklarının üretim süreçlerinde de su, yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.
  • Küresel iklim değişikliği, hidrolojik sistemi, yani buharlaşma ve yağış yoluyla suyun döngüsünü etkileyerek kimi yerlerde taşkın ve sellere, kimi yerlerde ise kuraklığa yol açmaktadır. Bu durum, zaman ve mekân açısından suya erişimde sıkıntılar yaratmaktadır.
  • Nüfus artışı, şehirleşme ve sanayileşmeye bağlı olarak su kirliliğinin artması ve temiz su kaynaklarının giderek azalması önemli sorunlardır. Kısıtlı olan tatlı su kaynaklarının endüstriyel, evsel ve tarımsal atıklarla kirletilmesi tatlı su kaynakları üzerindeki baskının daha da artmasına neden olmaktadır. Bir litre atık suyun temizlenebilmesi için sekiz litre temiz suyun kullanılması gerekmektedir. Atık suların yeniden doğaya ve ekonomiye kazandırılması oldukça maliyetli bir işlemdir.

Peggy Thech Sıbley

Peggy Thech Sıbley

Türkiye, yarı kurak bir iklime sahip, kimi bölgeleri arasında aşırı ısı farkı bulunan bir ülkedir. Trakya ve İç Anadolu bölgelerinde sulanabilir toprağa göre su kaynakları kısıtlıyken, Doğu Karadeniz’de ise tersi bir durum geçerlidir. Yağışların bölgelere göre değişmesi ve düzensiz olması su ihtiyacını arttırmaktadır. Su sıkıntısı en çok tarımsal alanlarda kendini göstermektedir. Ancak İstanbul ve Ankara gibi metropollerde ise özellikle yaz aylarında içme suyu sıkıntısı son yıllarda artış göstermiştir.

Türkiye, su zengini sayılabilecek bir ülke değildir. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde, ilerleyen zamanlarda büyük bir su sıkıntısı ile karşılaşma olasılığı oldukça yüksektir. Mevcut su kaynaklarının durumu, ülke nüfusunun büyüme hızı ve su kullanım alışkanlıklarındaki değişme göz önünde bulundurulduğunda, yakın bir gelecekte su sorununun önemli ölçüde büyüyeceği olasıdır. Su kullanımına yönelik talep bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de artmaktadır.

Isabel Emrich

Isabel Emrich

Bütüncül ve etkin bir mali, ekonomik, çevresel ve sosyal risk yönetim planı olmaksızın Türkiye’de HES’lerin yapımına başlanması da ayrı bir sorundur. Türkiye’de hidroelektrik sektörü üzerine ışık tutulduğunda, su kaynaklarının fiziksel koşulları, projelerin mali ve ekonomik bakımdan uygulanabilirliği, suya ilişkin düzenlenmeler ve itibarla ilgili konuların önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. HES’lerin öngörülen kapasitede elektrik üretebilmesi için yeterli miktarda suya ihtiyaç vardır. Türkiye’de hidroelektrik yatırımları hızla artarken, nehir havzalarının mevcut durumu, iklimsel özellikleri, iklim değişikliğine karşı hassasiyetleri ve akarsu havzalarındaki olası etkileri teknik ve bilimsel çalışmalara dâhil edilmemiştir.

Türkiye’nin büyük bölümünde etkili olan kuraklık olayları ve su sıkıntısı, enerji üretiminde de bazı sonuçlar doğurmuştur. 2014 yılında, özellikle Doğu ve Batı Akdeniz, Antalya, Seyhan ve Marmara havzalarında enerji üretimi yapılan barajlardaki doluluk oranı bir önceki yıla göre yaklaşık %60 azalmıştır. Yılın ilk yarısında, depolamalı HES’lerde öngörülen üretimin ancak %75’ine ulaşabilmiş, nehir tipi HES’lerde ise enerji üretimi bir önceki yıla göre %40 azalmıştır. Türkiye’deki nehir tipi HES’lerin çok büyük bölümünde su potansiyeli, uzun süreli akım ölçümlerinin mevcut olmadığı hidrolojik hesaplarla belirlenmiştir. Bu hesaplara, iklimin kendi doğal değişkenliği (mevsimsel, yıllar arası, on yıllık ve daha uzun süreli değişimler) ve iklim değişikliğinden kaynaklı etkiler de eklendiğinde, nehir akışlarının gelecekteki durumu konusunda belirsizlik artmaktadır.

Kyoto Protokolü

Tüm bunlara rağmen su kaynaklarının verimli kullanıldığı söylenemese de, ülkemiz, 26 Ağustos 2009 tarihinde Kyoto Protokolü’ne resmen taraf olarak küresel iklim değişikliği ile etkin mücadele edeceğini, bu konudaki küresel mücadeleye katkı vereceğini ve aktif olarak sürece katkı sağlayacağını teyit etmiştir.

Kaynak
Su Ve Yaşam: Suyun Toplumsal ÖnemiKüresel Bir Sorun: Su Kıtlığı Ve Sanal Su TicaretiTürkiye’nin Su Riskleri RaporuSu Yönetiminde Temel Kavramlar Ve Bileşenler; Türkiye’de Su YönetimiUluslararası Eko Okullar Programı, Su El KitabıTC Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Su


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir