Siyasal eylemci, romancı, deneme yazarı ve Fransız Edebiyatı’nın en önemli şairlerinden Louis Aragon’un hayatını, şiirlerini derledik.
Louis Aragon 3 Ekim 1897’de Paris’te doğmuştur. Fransız ozanlarının en önemlilerinden biri olarak biliniyor. Önceleri, Dada akımının öncüleri arasında sayılıyordu, sonradan bu yüzyılın en önemli şiir akımı olan sürrealizmin kurucularından biri oldu. Bugüne değin şiir, roman, eleştiri, deneme, çeviri olarak 61 kitap yayımladı. Le Paysan de Paris adlı romanı, gerçeküstücülüğün en güzel örneklerinden biri olarak gösterilmektedir.
Bırakıp Gittin Beni
Bırakıp gittin beni kalarak olduğun yerde hareketsiz
Her yerde bırakıp gittin beni gözlerinle
Düşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni
Yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin
Gelişigüzel bir nesne bir şey bir iskemle gibi
Yazla birlikte biten bir kısa tatil
Çekmecede bir kart gibi bırakıp gittin
Düşen hep ben oldum en küçük kımıldanışında senden
Başını çevirdiğin için ağladığımı görmedin hiç
Bana bakıp görmediğin için
Ben yokken içini çektiğin için
(Çeviren: Atilla Tokatlı)
19 yaşında annesinin ısrarıyla girdiği Tıp Fakültesi’nde 5 yıl okuduktan sonra okulu bıraktı. I. Dünya Savaşı’nda orduya çağırıldı. Orada aldığı tıp eğitimi sayesinde 2. dereceden doktorluk yaptı. Savaştan döndükten sonra edebiyat çevresinin içinde buldu kendini. Rengarenk kravatları, nükteli ve küstah konuşmalarıyla dönemin tipik züppelerinden biri olarak görülen Aragon kendisiyle aynı özelliklere sahip arkadaşlarıyla sürdürdükleri bohem hayat o yıllarda kurulmuş. Bu durum, Fransız Komünist Partisi’ne kabul edilmemelerine neden oldu.
Bir Yastıkta Olacağız Seninle
Evet bu dündü bu ise yarın
Yolum olarak bir tek sen varsın
Kalbimi verdim avuçlarında kalsın
Ne güzel yol alıyor seninkisiyle
Ama hepsi ömrü kadar insanın
Bir yastıkta olacağız seninle…
Sevgilim varolan olacak yeni
Gökyüzü bir çarşaf üzerimizde
Seni kollarımla kuşattım işte
Ve içim sevdanla pır pır etse de
Dilediğin istediğin sürece
Bir yastıkta olacağız seninle…
(Çeviren: Ahmet Necdet)
Sonunda arkadaşlarıyla komünist partiye üye olabilmişlerdir. O dönem sevgilisi olan Nancy Cunard’ın bir caz piyanisti yüzünden kendisini terketmesi nedeniyle aşırı dozda ilaç içerek intihar etmeye kalktı.
Nancy Cunard, Louis Aragon, Taylor Gordon
Bırakılmış
Gitme sakın bir tanem hayatım benim
Yitirir renklerini gökyüzü sensiz
Tarlalar ıssızdır bahçeler çiçeksiz
Sakın gitme
Gitme sakın yelin gittiği yere
Bütün kuşlar sensiz uçup gider
Ve çılgındır bütün geceler
Sakın gitme
(Çeviren Özdemir İnce)
1928 yılında Rus yazar Elsa Triolet ile tanıştıktan sonra geri kalan hayatı boyunca hep onun için şiirler yazacaktı. Triolet ve Aragon Fransız anti-faşist hareketinde görev aldılar. Evlendiler. İkinci Dünya Savaşı’nda 42 yaşındaki şair işçilerden oluşan büyük bir grupla yeniden cepheye gitti. Almanlara esir düştüyse de kaçmayı başararak canını kurtardığında ikinci kez savaş madalyasıyla ödüllendirildi. Savaş sonrası şiirleri artık elden ele dolaşıyordu. Artık bir efsaneye dönüşmüş olan aşkını da ölümsüzleştiriyordu şiirlerinde, savaşla, devrimle, direnişle yanan zihinleri de aşkla aydınlatıyordu.
Louis Aragon, Théodore Fraenkel, Paul Eluard, Clément Pansaers, Emmanuel Fay, Paul Dermée, Philippe Soupault, Georges Ribemont-Dessaignes, Tzara
Elsa’nın Gözleri
Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de
Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm
Orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm
Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde
Uçsuz bir denizdir bulanır kuş gölgelerinde
Sonra birden güneş çıkar o bulanıklık geçer
Yaz meleklerin eteklerinden bulutlar biçer
Göklerin en mavisi buğdaylar üzerinde
(Çeviren: Orhan Veli Kanık)
Louis Aragon, Elsa Triolet, André Breton, Paul Éluard ve Maria Benz
Sana Büyük Bir Sır Söyleyeceğim
Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Bilmem ben
Sana benzeyen zamandan söz açmayı
Bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm
Tıpkı uzun bir süre garda
El sallayanlar gibi gittikten sonra trenler
Bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının
Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Korkuyorum senden
Korkuyorum yanın sıra gidenden
Pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden
Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
Sevgilim.
(Çeviren: Sait Maden)
Bana Baktın Gözlerinle
Bana baktın gözlerinle ıssız ufka dek
Anılardan yıkanmış gözlerinle
Bana baktın saf unutuş olan gözlerinle
Bana baktın üzerinden belleğin
Başıboş nakaratlar üzerinden
Solmuş güller üzerinden
Aldanmış mutluluklar üzerinden
Yürürlükten kalkmış günler üzerinden
Mavi unutuş olan gözlerinle baktın bana
(Çeviren: Sait Maden)
Aslında Aragon ve Elsa mutlu aşkı temsil ediyorlardı, yani herkes böyle zannediyordu. 42 yıl evli kaldılar. Gerçeği anlamak için de sadece birlikte oldukları zamana değil, sonrasına da bakmak gerekiyormuş. Aragon, eşi Elsa kalp krizinden öldükten sonra çekmecelerini boşaltırken bir liste bulmuş. Listede Elsa’ya aşık olan erkeklerin adları yazıyormuş ya da Elsa’nın birlikte olduğu erkeklerin adlarıydı bunlar kim bilir… Aragon, büyük bir şair, iyi bir romancı, siyasi mücadelelere girmiş cesur bir adam, halkının taptığı bir kahramandı. Elsa için yazdığı şiirler neredeyse bütün dünya tarafından ezbere biliniyordu, fakat Aragon o listeyi bulduğu andan itibaren Elsa’nın kendisini aldattığına inanarak yaşamış ve öyle de ölmüştü.
Mutlu Aşk Yok Ki Dünyada
Güzel aşkım tatlı aşkım çıbanım derdim
Yaralı bir kuş gibi taşırım seni şuramda
Ve görmeden bakanlar şu halimize bizim
Süzdüğüm sözleri söylerler benden sonra
Ve her şey der demez ölür iri gözlerin uğruna
Mutlu aşk yok ki dünyada
Yaşamayı öğrenmek bizimçin geçti çoktan
Ağlasın gece içinde kalplerimiz yan yana
En küçük şarkıyı mutsuzluktur kurtaran
Her ürperiş borçlu baştan bir hayıflanmaya
Ve her kitar havası beslenir hıçkırıkla
Mutlu aşk yok ki dünyada
Acılara batmamış bir aşk söyle bana
Yıkmamış kıymamış olsun bir aşk söyle
Bir aşk söyle sarartıp soldurmamış ama
İnan ki senden artık değil yurt sevgisi de
Bir aşk yok ki paydos demiş gözyaşlarına
Mutlu aşk yok ki dünyada
Ama şu aşk ikimizin öyle de olsa
(Çeviren: Cemal Süreya)
Ayrı Düşmüş Sevgililer
Altın eşim kasımpatım benim
Mektubun niçin o kadar acı
Seviyorsam seni niçin mektubun
Açık denizde bir geminin batması gibi
Öylesine çığlıklar atar
Acı rüzgârların bastırdığı çığlıklar
Kendi uyaklarının titreyişiyle
Kendi suçlarının titreyişiyle
(Çeviren: Ahmet Necdet)
Ne Gelir Elimden
Bak nasıl oyulmuşum unutuluşla
Oyulup çizilip kırışıp delik deşik olmuşum unutuşla
Yok artık bildiğim tek şey kendimden
Cehennemim senin cehennemin
Üstünde yara izlerinden başka damga yok
Senin acı çektiğin yerde
Bıçak derin iz açtı bende
Çentik çentik oldum
Senin acı çektiğin yerde
Yalnız senin çektiğin acıyla dolu bütün belleğim
Yalnız seninle kanıyor bütün belleğim
İşte ezik içinde dizlerinin dibinde senin
(Çeviren: Sait Maden)
Eğer şiirlerde yazdığı ya da dostlarının tanık olduğu kadar mutlu bir aşk yaşamış olsalardı, Aragon o listeyi bulduğunda yıkılmaz, aksine güler geçerdi. Zor olan kısım ölen birinin arkasından, ona doğruları soramadığı için kafanda soru işaretleriyle kalakalmaktı, hem de ömrünün sonuna kadar. Zaten Elsa’nın günlüğünde yazan cümle her şeyi açıklıyordu:
“Herkes beni sevsin, bütün erkekler bana hayran olsun istiyorum.”
Elsa Seni Seviyorum
Billur bir şarkıdır bu seni mırıldanıyor
Söylediğim her sözcük boşuna değil diyor
Gün gelir sözcükler de dönüşür gözyaşına
Gün gelir sözcükler de büyüdür tek başına
Sevgilim çarpıp duran şu panjuru kapatalım
Yağmur damlasının sesiyle biz bize kal
(Çeviren: Erdoğan Alkan)
Artık Aragon koyu renkli ciddi takımlarını bir kenara bırakıp, gösterişli kıyafetleri, sarı çizmeleri, göz alıcı trençkotları, kovboy şapkasını andıran şapkaları, uzun saçlarıyla yepyeni biri olmuştu, cinsel tercihleri de değişmişti.
Sürekli Randevu
Hiçbir aşk yok ki bizim aşkımız gibi olsun
Bana yol göstermekte adımlarının izi
Güneş değil sensin ısıtan beni
Ellerinin renginden anlıyorum güneşi
Aşksız güneş rastlantısal bir ömür
Aşksız güneş bu yarınsız bir dündür
Ayrılıklar varsa çekip giden hep sensin
Hep bizim aşkımız var ağlayan her bir gözde
Hep bizim aşkımızdır yolu şaşırılmış sokak
Bu bizim aşkımızdır yol kapanınca sensin
Sensin sızlayan yürek hareket edince tren
Sensin tek eldivene eş olacak eldiven
İnsanı solduran her bir düşünce sensin
Uzun uzun sallanan mendiller de sen
Sensin gemilerin güvertesinde giden
Susan hıçkırıklar sen agucuklar sen
Ve akşam eşikteki sessiz itiraflar
Ağızdan kaçan bir fısıltı uykuda söylenen sözler
(Çeviren: Ahmet Necdet)
İşte Otuz Yıldır
Açan göğüm çiçeklerim
Ey aklım ey çılgınlığım
Mayıs ayım ezgilerim
Cennetim yangınım benim
Elsa yaşamım evrenim
(Çeviren: Sait Maden)
16 Haziran 1970 günü, Elsa gözlerini kapadıktan on iki yıl sonra (1982) Aragon da geldi yanına. İki aşık, özel bir yasayla o bahçede yatıyorlar artık.
Kaynak
K Dergisi, Ahmet Altan ve Özay Şendir’in Yazısı