Menu

Gentile Bellini’nin Fatih Sultan Mehmet Portreleri



İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçtiğimiz günlerde satın aldığı, Venedikli ressam Gentile Bellini’nin yaptığı Fatih Sultan Mehmet portresi ile ilgili bilgiler paylaşacağız.

Fatih’in başta resim olmak üzere plastik sanatlara olan özel ilgisi, fetihten hemen sonra önemli sanatkârları İstanbul’da toplaması ve sarayında bir nakkaşhane kurmasından da anlaşılır. Bunun yanında İtalya’da gelişmekte olan resim sanatına, özellikle portreciliğe derin bir ilgi duyar.

Zaten çocukluğundaki müsvedde defterindeki portreler onda bu merakın çok erken başladığını gösterir. Halil İnalcık hocanın açıklamaları Fatih tanımlamasını tamamlar nitelikte: “Kendini Roma Kayseri (Kayseri Rum) ilan eden Fatih Sultan Mehmed de sarayında ünlü hümanistleri bulunduruyor, onlara Roma tarihini okutuyor, Rönesans ressamlarından Venedikli ressam Gentile Bellini’yi davet edip tablolar yaptırıyor, aynı zamanda Bizanslı Kritovulos’a kendi tarihini yazdırıyordu. Fatih kuşatmadan önce İstanbul’dan İtalya’ya kaçmış olan Rum bilginlerine de, İstanbul’a geri gelmeleri için davette bulunuyordu.”

fatih'in not defteri

Süheyl Ünver hocanın araştırmaları sırasında bulduğu, Fatih’in çocukluğunda kullandığı not defteri Topkapı Sarayı’ndadır.

1479 yılında Fatih, Venedik’in Yöneticisi Giovanni Mocenigo’dan, torunlarından birinin sünnet düğünü için iyi bir ressam, bir heykeltraş ve bir bronz dökümcüsü göndermesini rica eder. Gentile Bellini bu görevi kabul eder, fakat İstanbul’a gitmeyi kabul eden heykeltraş ve bronz dökümcüsü bulunamaz. Bellini, 3 Eylül 1479 tarihinde iki yardımcısı, iki tane de dışarıdan bulduğu sanatçıyla yola çıkar ve Eylül sonlarında İstanbul’a ulaşır. Sarayda kendisine tahsis edilen büyük bir odada çalışmaya başlar. Fatih ilk önce Venedik’ten manzaralar, sonra da kendi portresini yapmasını ister.

fatih sultan mehmedin portresi, 16. yüzyıl

Portrait of Sultan Mehmed II (Gentile Bellini’nin takipçilerinden biri tarafından yapıldığı düşünülüyor)

Eski kaynaklar ressamın bazı saray erkanı ve Fatih’in gözdelerinin de resimlerini yaptığını yazsa da, bu eserlerin akıbeti bilinmez. Ünlü tarihçi Franz Babinger’e göre ise Fatih, sanatçıdan sadece kendisini ve çevresindekilerin portrelerini yapmasını değil, sarayının duvarlarını da fresklerle bezemesini de ister; hatta Bellini de onun hususi dairelerinin duvarlarına çıplak, yarı çıplak kadın resimleri yapar. Ancak o dönemin koşulları düşünüldüğünde bu pek inandırıcı gelmiyor.

Bellini, İstanbul’da istediği gibi dolaşır; her yere girip çıkabilir. Tarihi yapıların, manzaraların, kadın, erkek çeşitli tiplemelerin resimlerini yapar. Bunun yanında Bizans dönemi eserlerinin, kiliselerin mozaiklerini kopya ederken, bu tarihi yapıların desenlerini de çizer.

Gentile Bellini, A Turkish Woman, 1480

Gentile Bellini, A Turkish Woman, 1480

Bellini’nin İstanbul’daki faaliyetleri ve Fatih’le ilişkisi hakkında en önemli kaynak Giovanni Maria Angiolello’nun yazdıklarıdır. Venedikli Angiolello, Eğriboz seferinde esir alınır ve İstanbul’a getirildikten sonra, genç yaşta ölen ve Fatih’in en sevdiği oğlu Şehzade Mustafa’nın hizmetine verilir. Angiolello, Şehzade Mustafa’nın ölümü ile Fatih’in yaşadığı matemi şöyle anlatır: “Yere serili halıları kaldırdı ve kir üzerinde durup oğluna ağıt yaktı. Yerden tozları alıp başına döküyordu. Yüzünü, dizini dövüyordu, inliyordu. 3 gün 3 gece böyle kaldı.”

Gentile Bellini, A Turkish Jannisary (Yeniçeri), 1480

Gentile Bellini, A Turkish Jannisary (Yeniçeri), 1480

Angiolello, Fatih’in bahçeleri ve resimleri çok sevdiğini, bu sebeple bir mektup yazarak Venedik’ten getirttiği Bellini’den Venedik’in ve sevdiği bazı kişilerin resimlerini yapmasını istediğini yazar. Angiolello, Bellini’nin birçok tablo yaptığını ve hepsinin saraya konulduğunu, daha sonra tahta geçen Sultan Bayezid tarafından pazarda sattırıldığını anlatır. Bu portrelerden en meşhuru Londra’daki National Gallery’de bulunan Fatih Portresi’dir. Diğeri de geçtiğimiz günlerde satın alınan, İstanbul’a gelecek olan tablodur.

Gentile Bellini, Portrait of Mehmed II, 1480

Gentile Bellini, Portrait of Mehmed II, 1480

Angiolello, Bayezid’in babası Fatih’i inançsızlıkla suçladığını da iddia eder. Son yıllarında Bayezid’le arası açık olan Fatih’e karşı ciddi bir muhalefet vardı. Ardı arkası kesilmeyen seferler, uygulanan maliye politikası ve akçedeki gümüş oranı sürekli azaltıldığı için satın alma gücünün zayıflaması halkı, vakıflara ve şahıslar elindeki emlaka el konulup tımarlı sipahilere verilmesi de tarikat çevrelerini ve ulemayı rahatsız eder. Asıl tepki şüphesiz, kafir ressamlara portresini yaptırması ve sarayını tasvirlerle doldurmasıydı.

Batılıların Büyük Türk diye adlandırdığı Fatih’in bu portresi tarihi bir vesika olmasının yanında, teknik başarılarıyla da önemlidir. Sultan, üst kısmı kemer olan bir pencereden bakar gibi resmedilmiş. Kenarı kabartmalarla süslü kemerin iki tarafında Bizans’ın üç imparatorluğunu temsil eden taçlar yer alır. Portrenin alt kısmında pencere kenarı gibi olan kısımda değerli taşlarla süslü bir kumaş görülür, bu Fatih’in sadeliği ile tezat teşkil eder. Fatih’in figürü, büyük bir sadelik ve ifade olgunluğu içinde, tam bir plastik mükemmellik etkisi yaratır. Sarığın şeffaf beyazlığı ve Sultan’ın soluk beyazlığı arasındaki yakınlık usta bir sanatçının fırçasının izlerini taşır. Bellini tüm eserlerinde bulut, elbise, duvar ya da binaları bahane ederek beyaz satıhları sıklıkla kullanmıştır. Fatih’in ruh halini tabloya yansıtması da, Bellini’nin portrecilikteki başarısını gösterir. Belki seferler, belki hastalığı, belki farklı nedenlerden yorgun görünen Fatih, bu tablonun yapılışından kısa bir süre sonra vefat eder.

Bellini 1480 yılı sonunda ülkesine döner. Büyük Fatih portresini beraberinde götürdüğü iddia edilse de, farklı bir iddiaya göre tablo sarayda kalır ve Fatih’in ölümünden sonra dağıtılır.

Gentile Bellini, A Seated Scribe, 1479-81

Gentile Bellini, A Seated Scribe, 1479-81

Minyatürde yere bağdaş kurarak oturmuş, dizleri üzerine yerleştirdiği bir tabla üzerinde yazı yazan genç bir adam tasvir edilmiştir. Genç adam tamamen sağ profildendir. İnce yüz hatları, hafifçe kemerli burnu, yeni çıkmaya başlamış bıyıkları bulunur. Bu sakalsız, beyaz tenli delikanlının beyaz sarığı ve üstünde çok süslü bir kaftanı bulunmaktadır. Sanatçı bu kıyafeti bütün detayları ile inceden inceye işlemiş. Resim, Bellini’ye atfedilir. Bunun sebebi de resmin kenarında okunan Farsça bir yazıdır. Burada “Frenklerin tanınmış ressamı İbn Müezzin’in eseridir” cümlesi bulunmaktadır. Üslup olarak da benzediği için, Müezzin oğlu Frenklerin meşhur üstadı denilen kimsenin, ancak Bellini olabileceği düşünülerek, bu minyatür tekniğindeki resmin onun elinden çıktığı kabul edilir.

Figürün Türk şehzadesi olduğu ve büyük ihtimalle Cem Sultan olduğu ileri sürülmüştür. Resim daha ilk ortaya çıktığında, Alman sanat tarihçisi F. Sarre, bunun tamir görmüş olabileceğini ve baş, kollar ile eller hariç kalmak üzere geri kalan kısımlarının yeniden boyandığını iddia etmiştir. Onun görüşüne göre, kenardaki “İbn Müezzin” imzası da sonradan yazılmıştır. Daha sonra Sarre başka bir makalesinde, bunun Cem Sultan olmadığını ileri sürecektir.

Süheyl Ünver’e göre ise, bu minyatür Bellini’ndir ve Sultan Cem tasvir edilmiştir. Cem her ne kadar o yıllarda Karaman’da olsa da, belki bir bayram veya tören dolayısıyla İstanbul’a gelebileceği ve bu sırada Bellini ile karşılaşmasının da mümkün olabileceğini söyler. Zaten bazı tarihçiler Fatih’in, Cem Sultan’ı Rodos Şövalyeleri ile barış görüşmesinde bulunması için İstanbul’a çağırdığını yazar.

Pinturrichio, 1492-94

Pinturrichio, 1492-94

Pinturrichio’nun, Vatikan’da Appartamento Borgia’da yaptığı “Katherina’nın Münazarası” resmindeki ayaktaki Türk’ün, eserin yapıldığı yıllarında Vatikan sarayında Papa’nın yakın çevresinde bulunduğu bilinen Cem Sultan olma ihtimali çok yüksek.

Taht ile Azize Katherina arasında, yüzü seyirciye dönük olarak tam karşıdan tasvir edilen figür, geniş kaftanın içinde iki yana dirseklerini açmış, sağ elinin bir parmağı belindeki kuşağa takılı bulunmaktadır. Başında 15. yüzyıl sonlarından ve bilhassa 16. yüzyılda kullanılan ve gerçeğe tamamen uygun bir sargısı olan büyük, beyaz bir sarık bulunmakta. Üzerinde uzun, sade bir cübbe, içinde ise zengin desenli bir iç elbise görülür. Yuvarlak yüzü, açık renk gözleri, uçları aşağı sarkık uzun bıyıkları bulunur. Ufak çenesi traş edilmiş ve tamamen sakalsızdır. Fakat figürde muhakkak ki seyreden üzerinde en fazla tesir eden taraf gözlerin ifadesidir. Bu çok kalabalık kompozisyonda aynı bakışlara sahip ikinci bir figür yoktur. Çevresi harelenmiş ve etrafı ile ilgisiz, seyirciye bakan gözlerde, bütün yaşama gücünü kaybetmiş bir insanın ruh halini okumak mümkün.

Resmin yapıldığı 1492-94 tarihlerinde, Vatikan Sarayı’nda Papa’nın yakın çevresinde bulunan tek Türk Cem Sultan’dır. Üstelik resimdeki figürün yaşıyla da uyuşmaktadır. Cem, o tarihte otuz beş yaşındadır ve 12-13 yıldır süren esaret hayatının çöküntüsü içindedir. Bu nedenle Bizantolog, sanat tarihçisi Semavi Eyice hoca resimde görülen kişinin Cem Sultan olduğunu yazar.

Bellini

Gentile Bellini, Self-portrait

Tarihçi Franz Babinger’e göre, Fatih’i batı kültürüyle yoğrulmuş bir Rönesans hükümdarı olarak görmek, onun mizacını ve siyasi emellerini inkar manasına gelir. Fatih’in bütün amacı, İtalyan hocalarından Avrupa ülkeleri hakkında mümkün olduğu kadar doğru bilgi edinmek, Batılıların harp sanatının ne dereceye kadar işe yaradığını öğrenmekti. Halil İnalcık’a göre de, onun Hristiyan dünyaya ilgi duymasının tek sebebi vardır: İtalya’yı fethetmek ve yönetmek.II. Mehmed’i modernist bir Batılı sultan gibi görmek isteyen ressam Nurullah Berk ise Fatih Sultan Mehmed ve Venedikli Ressam Gentile Bellini adlı makalesinde şunları yazar: “Hükümdar kılıcını kınına soktuktan sonra, fethettiği medeniyetin tefekkürü, metafiziği, sanatı ile ilgilenmişti. Onun devrinde resim sanatı hayli gelişmişti. Saraydaki birçok nakkaş, yazma kitapları, şehnameleri (Firdevsi’nin destanı) resimlerle süslerlerdi.”Topkapı Sarayı’nın Orta Kapısı’nı (Babüsselam) Bizans etkisiyle Avrupai tarzda inşa ettiren ve Bellini gibi önemli bir ressama portresinin yanında sarayının iç duvarlarına freskler de yaptırtan ve heykel sanatına ilgi duyan bir sultanın kültürel açıdan Batı’ya öykünmediğini düşünmek doğru olmaz diye düşünüyoruz.

Batılıların Zizim adını verdiği Cem Sultan, Fatih Sultan Mehmed’in üç oğlundan en küçüğüdür. Babasının ölümünden sonra, ağabeyi Bayezid ile girdiği saltanat mücadelesini kaybetmiş ve ülke dışına çıkmak zorunda kalmıştır. Rodos’ta başlayan ve 13 yılı aşan sürgün ve esaret hayatından iyice bitkin düşen Cem Sultan, kralla Roma’dan Napoli’ye giderken yolda hastalanır (yavaş yavaş zehirlendiği söylenir). Öleceğini anlayan şehzade, ağabeyi Bayezid’in cesedini düşman ülkesinde bırakmaması, borçlarını ödemesi, ailesi ve adamlarına yardımcı olması vasiyetinde bulunur. 25 Şubat 1495 günü Napoli’de vefat eder. Cenazesi 1499 yılında getirilir; Bursa Muradiye Camisi’nin avlusuna, kardeşi Şehzade Mustafa’nın yanına defnedilir.

Yaklaşık 200 yıldır aynı aileye ait olan ve Bellini’nin altında imzası olmamasına rağmen üslup olarak onun olduğu düşünülen bu tabloda, Fatih Sultan Mehmed’in karşısında resmedilen kişi kafasındaki sarığının üstündeki püskülleri ve sultan ile karşılıklı konumlandırılmasından da anlaşılacağı gibi Fatih’in çok yakını. Şehzadelerinden biri olarak değerlendirilen kişinin ağırlıklı olarak Cem Sultan olduğu düşünülüyor. Üstelik  Fatih’in düşünce ve savaş yetenekleri bakımından kendisine yakın bulduğu şehzadesidir Cem Sultan. Aslında, ileride yaşanabilecek taht mücadeleleri nedeniyle Cem doğduğunda Fatih Sultan pek memnun olmaz. Bu konuyla ilgili birçok şey rivayet edilir; Cem Sultan’ı yere fırlattığı gibi. Esasında, Fatih’in en sevdiği şehzadesi Mustafa’dır; ancak 1474 yılında şaibeli bir şekilde ölür.

fatih sultan mehmet, 1479-1481

Gentile Bellini, 1479-81

23 Aralık 1459 tarihinde Edirne’de doğan Cem Sultan, bu resim yapıldığı yıllarda 21 yaşında, diğer oğlu II. Bayezid ise 32 yaşında. Fatih, 1474 yılında Karaman Valiliği’ne atadığı Cem’i, saltanatın halefi gördüğü için 1478’de İstanbul’a çağırır. (Resmin yapıldığı yıl 1479-81) Rodos Şövalyeleri ile barış görüşmelerine katılmasını ister, ama asıl amacı geleceğin padişahı olarak gördüğü oğlunu yakından tanımaktır.

İsviçreli tarihçi Rudolf Tschudi, 1959’da Basel şehrinde bir evde, üzerinde Fatih Sultan Mehmed ile genç bir şehzadenin tasvir edildiği bir tablo bulur ve bunu tarihçi Babinger’e bildirir. Resim, İsviçreli sanat eserleri tüccarı, gravürcüsü Christian von Mechel tarafından satışa çıkarılır, 1807 tarihinde bir aileye geçer. Babinger, herhalde sahipleri istemediğinden, resmin kimin elinde olduğunu söylemez. Resim 45,8 x 34 cm ölçüsünde, kıvrılmış ve çatlamış bir tahta levha üzerine yapılmıştır. Levhanın arkasında şu yazı okunur: Ritratti di Maometto secondo e di suo Figlio di Gentile Bellino (İkinci Mehmed ve onun oğlunun Gentile Bellini tarafından resmi).

Bu küçük tabloda karşılıklı olarak iki şahıs tasvir edilmiştir. Bunlardan sağdaki, hiç şüphesiz ki Fatih Sultan Mehmed’dir. Resmin arkasında ne zaman yazıldığı bilinmeyen İtalyanca yazıda, onun Fatih’in oğlu olduğu bildirilmişse de adı verilmemiştir. Bu durum karşısında üç oğlundan hangisi olabileceği meselesi ortaya çıkar. Fatih’in en sevdiği oğlu olan Şehzade Mustafa, Bellini’nin gelişinden çok önce 1474’te ölmüştür. Fatih’in büyük oğlu Bayezid ise Bellini’nin İstanbul’da bulunduğu yıllarda 32 yaşındadır ve vali olarak Amasya’dadır. Babinger’in kanaatine göre geriye tek ihtimal kalmaktadır ki, o da Sultan Cem’dir. Ancak Cem Sultan’da Karaman’da (Konya) yaşamaktadır.

Cem’in babası gibi kemerli, bir kartal burnuna sahip olduğu ve ayrıca bir gözünün de biraz kaymış olduğu bilinmektedir. Resimde kemerli burun olmamakla beraber, Babinger arkada kalan sol gözün şaşılığının belli olduğunu iddia eder. Ona göre, bu delikanlı kesin olarak Sultan Cem’dir. Fatih’e çok benzeyen açık renk gözleri, ileri doğru çıkık üst dudağı ve muntazam olmakla beraber uzunca olan burnu, solgun yüzü ve melankolik bakışlarıyla detaylandırılabilir. Kulağı, kavuğunun kenarında biraz kıvrılmış. Burada sargı biçimi biraz değişik olan kavuğunun tepesinde tüylü bir sorgucun ucu fark edilir. Üzerindeki işlemeli kaftanın sade olan yakaları dışarı dönüktür. İç elbisesinin düz renkte olduğu, sadece altın düğmeler ile iliklendiği fark edilir.

Bazı tarihçiler ise resimdeki kişinin Cem Sultan olamayacağını zira bir padişahla, oğlu bile olsa böyle karşılıklı resmedilemeyeceğini söylerler. Muhakkak ki ikisini karşılıklı poz verdirerek resmetmemiştir ressam; sonradan iki figürü aynı tabloda bir araya getirmiştir. Diğer bir eleştirileri de tablonun imzasız olması nedeniyle Bellini’ye atfedilemeyeceğidir; üstelik bir Bellini tablosunun bu kadar düşük bir fiyatla da satılamayacağını dile getirirler. Eseri, ressamın beraberinde getirdiği diğer sanatçılardan birinin yapabileceğini düşünüyorlar.

Kaynak

Fatih Sultan Mehmet ve Venedikli Ressam Gentile Bellini, Fatih, Bellini ve RönesansBelleten – Sultan Cem’in Portreleri Hakkında- Prof DrSemavi Eyice, Sultan Cem’in portreleri hakkında


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir