Menu

Johannes Brahms’ın Eserleri ve Hayatı



19. yüzyılın ikinci yarısının ve Alman müzik romantizminin (post romantizm) en görkemli bestecilerinden biri olan Johannes Brahms, 7 Mayıs 1833’te Hamburg’da üç çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu olarak dünyaya gelir. Yoksul olan ailesi, Hamburg’un kenar mahallerinden birinde oturur.

Babası Johann Jakob Brahms, dans salonlarında, şehir bandosunda keman ve kontrbas çalan bir müzisyendir. Babasından 17 yaş büyük annesi Johanna Henrika Christiane Nissen ise terzilik yapar. Brahms, müzik eğitimine babasıyla başlar. Yedi yaşındayken şehirde ünlü bir piyano öğretmeni olan Otto F.W. Cossel’in öğrencisi olur ve kısa sürede yetenekli bir piyanist olduğunu ortaya koyar. 1843’te halk konseri sonrasında, bir Amerikan derneği onu dahi çocuk olarak ABD’de konser vermeye davet etse de öğretmeni buna engel olur. Cossel, 1846’da yetenekli öğrencisini kendi öğretmeni de olan piyanist ve besteci Eduard Marxsen’a yönlendirerek eğitim almasını sağlar.

Brahms bu yıllarda beste yapmaya çalışır, ancak babası orkestrada çalışmanın güvenli iş olduğunu düşündüğü için yaratıcı eğilimlerine karşı çıkar. Babasının müzik yaptığı küçük gece kulüplerinde, onunla beraber çalışır. Bu deneyim onun müzikal yanının büyümesini ve hatta doğaçlama yeteneğinin gelişmesini sağlar. Ancak, sağlığı da bozulur ve 1847-1848 yıllarını toparlanmak için bir aile dostlarının Winsen kasabasındaki evinde geçirir.

Brahms, 1853

J.J.R. Laurens of Montpellier tarafından yapılan Brahms’ın bilinen ilk çizimi, 1853 (Robert Schumann’ın isteği üzerine yapılır)

Brahms, 21 Eylül 1848’de piyanist olarak ilk solo konserini verir. O sıralarda, ağırlıklı olarak Bach ve Beethoven eserlerinin yanı sıra, döneminin virtüözlerinden Thalberg ve Herz eserlerini de icra eder. 1853’te Ede Reményi adını kullanan Macar kemancı Eduard Hoffmann ile tanışması müzikal kimliğinin oluşmasında etkili olur. Reményi’ye turnelerinde eşlik eder. Bu birliktelik, Brahms’ın Macar müziği ile tanışmasını sağlar.

Reményi, Brahms’ı Hannover’de oturan dönemin büyük Macar kemancısı Joseph Joachim ile tanıştırır. Joachim’den çok etkilenen Brahms “Onun çalışında yoğun bir ateş, öyle ki, her şeyi kaderine bırakan bir enerji… Ritimdeki kesinlik, sanatçıyı gösterircesine ve onun yapıtlarında daha şimdiden büyük bir anlatım gücü görüyorum, yaşıtlarıyla karşılaştırılamayacak bir biçimde…” diye söz eder. Joseph Joachim, onlar için Hannover Sarayı’nda konser ayarlar, hatta onları Weimar’da Saray Müzik Direktörü olan Franz Liszt’e gönderir. Ancak, Brahms daha sonra Liszt’in sanatsal anlamdaki çabası ve Yeni Alman Ekolü ile kendi müzik dünyasının tamamen zıt olduğunu anlar.

Ede Remenyi ve Brahms, 1853

Ede Reményi ve Brahms, 1853

Joachim’in tavsiyesi üzerine Reményi’den ayrılan Brahms, 30 Eylül 1853’te Joachim’in tavsiyesi üzerine Düsseldorf’taki Alman romantik hareketin öncülerinden olan besteci Robert Schumann’ın kapısını çalar, yapıtlarını gösterip fikirlerini almak ister. Clara ve Robert Schumann, henüz yirmi yaşındaki bu gencin yapıtları karşısında gizlenemez bir hayranlık duyar, çalışındaki olağanüstülük her ikisini de çok etkiler. Schumann ailesi, Brahms’ın eserlerinin basılması için yayımcılarla görüşüp, genç bestecinin önünü açarlar.

1853’te Robert Schumann Yeni Yollar (Neuen Zeitschrift Für Musik) başlıklı son makalesinde şunları yazar: “(…) ve o geldi işte, bu seçkin ve kahraman nöbeti tutabilecek yeni bir kan. Hamburglu Johannes Brahms, oranın karanlık sessizliğinde yaratılmış ama sanatın bu zor uzlaşısında kendisine fazlasıyla ve coşkuyla ilgilenmiş bir öğretmenden biçimlenmiş, kısa bir süre önce saygıdeğer yakınım olan bir usta tarafından bana sözü edilen Brahms. Bütün bu belirtileri üzerinde taşıyan o. O, seçkin birisi.”

brahms, 1855

1855

Robert Schumann, 1854’te sinir krizi geçirir. 27 Şubat 1854’te kendini Ren Nehri’ne atar, ancak kurtarılır. Akıl sağlığı yerinde değildir, bu yüzden bir kliniğe yatırılır. Dönemin önemli piyanist ve bestecilerinden olmasına rağmen, eşinin gölgesinde kalan Clara Wieck Schumann ise çok yalnız ve çaresiz bu döneminde Brahms’ın varlığından teselli bulur. Clara, kendisinden on dört yaş küçük olan bu delikanlıdan çok hoşlanır ve onu nasıl görmesi gerektiğine karar veremez. Brahms, yalnızca müzik zevkleri bakımından değil, edebiyata bakış açısıyla da Robert’e çok benzer. Clara ve Brahms, akşamları sık sık birlikte kitap okuyup üzerine konuşurlar. Brahms, Robert’e gönderdiği mektupta ona olan minnettarlığını dile getirerek bazı yapıtlarını eşine ithaf etme konusunda izin ister.

Clara konser verir, gezilere gider, ama Brahms’la hep mektuplaşır. Başlarda siz hitabını kullanan Brahms, sonraları en iyi arkadaşım, siz kadınların en iyisi, özlemle beklenen, canım sevgili Clara gibi hitaplar kullanmaya başlar. Clara Schumann’ın yaşamı boyunca konserler ve dersler yanında, ailenin geçim derdi, günlük ev işleri, Robert’in huysuzlukları, hamilelikler ve doğumlar (14 yılda 10 hamilelik ve 8 çocuk), çocukların sorunlarıyla uğraşırken besteler de yapar. Bazıları kaybolur, bugün bilinen bestelerinin sayısı ise 66. 29 Temmuz 1856’da Robert Schumann akıl hastanesinde ölür.

Clara, günlüğünde Brahms’tan oğlum gibi sevdiğim bu iyi kalpli insan, yüce dost, gerçek dost diye bahsetse de, sanatına hayran olduğu Brahms’la ilişkisini tam olarak nasıl yaşadığı bilinmez. Clara, aralarındaki bağı kimsenin anlamayacağı bir dostluk diye tarif eder.

Brahms’ın “Bazen birileri çıksın karşıma, örneğin senin gibi, sana olduğum gibi ilk görüşte aşık olayım” itirafına, 1 Şubat 1861 tarihli mektubunda Clara “Çok haklısın, insanlığın güzel örnekleriyle karşılaşmak güzel olurdu, fakat bir ordu dolusu insana aşık olmaktansa, bir ya da iki aşk yaşamış olmayı tercih ederim. İşte bu yüzden beni tekrar görüp yeniden aşık olmanı (zaten ancak bir kez olabilirdi) hiçbir şekilde istemezdim. Bunun yerine beni içtenlikle, sadakatle ve sonsuza kadar sevmeni tercih ederdim.” diye cevap verir.

brahms ve clara schumann

Clara Schumann ve Brahms

Brahms, Clara ile ilk kez 1857 sonbaharında, Detmold Sarayı’ndan (Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde yer alan bir şehir) aldığı ilk resmi görev nedeniyle ayrılırlar. Buradaki görevi, bölge korosunu yönetmek, konser sezonunda orkestraya piyanist ve şef olarak katılmaktır. Ayrıca prenslerin eğitimini de üstlenir. Brahms, burada bir koro oluşturur. Hamburg’da da kadınlar korosu oluşturur. Clara da Hamburg’a geldiği zaman koroya katılır.

1858 yılının Mart ve Nisan ayını, Clara’yı yeniden görme umuduyla Berlin’de geçirir. Aynı yılın yazında bir profesörün kızı olan Agathe von Siebold ile tanışarak ona aşık olur, evliliği düşünür, ancak bu gerçekleşmez. Bu aşk, Brahms’ın önceki aşkını unutmasını ve derin hissiyatı olan yeni besteler yapmasını sağlar. Bu bestelerin arasında lied stiliyle yazılmış olan Op.14, 19 ve 20 de vardır. Sol Majör Seksteti’nin ilk bölümünün ikinci motifinde A-G-A-T-H-E üçlü sesleriyle Agathe adının gelecek nesillere aktarılmasını sağlar. Brahms, 1859’da saraydaki işinden ayrılır.

Pearl Routon, Portrait of Johannes Brahms, 1864

Pearl Routon, Portrait of Johannes Brahms, 1864

1862 – 1863 yıllarının kış mevsiminin ilk aylarında Viyana’da olan Brahms, Viyana’da sadece geçici bir ziyaretçi olduğunu düşünür, Hamburg’a dönüp Filarmoni konserlerine başlamadan önce bu şehirde tecrübe kazanmayı amaçlar. Beklenmedik şekilde Hamburg Filarmoni’nin yönetimi, sonradan sıklıkla beraber çalışacağı opera şarkıcısı ve orkestra şefi Julius Stockhausen’a verilince çok üzülür. Ancak 1863 – 1864 sezonunda 38’e karşı 39 oyla Viyana Singakademie’nin müzik direktörü olarak seçilince yeniden hayat bulur, Viyana onun ikinci vatanı olur, en önemli eserlerini Viyana’da yazar.

1860’ta Brahms, Joachim, J.O. Grimm ve Bernhard Scholz ile ünlü bildirisini imzalar. Bu bildiride Berlioz, Wagner ve Liszt gibi ünlü bestecilerin müzikte doğal anlatımı değiştirdiklerini, mutlak müzik ve saf müzik geleneğini parçaladıklarını ileri sürerler. Bu bildiriyle Brahms, yenilikçilere karşı duran tutucular sınıfına katılmıştır.

Brahms’ın dinlenmek için Baden-Baden’e gitme alışkanlığı vardır. Burada Clara’nın da çocukluk arkadaşı olan Pauline Viardot-Garcia ile tanışır. Ancak Brahms için evlilik göze alınamayacak bir kavramdır. Hayatına pek çok kadın girer, bu kadınlar onun için ilham kaynağı olurlar.

Brahms, annesine çok bağlıdır. 75 yaşındaki annesi, 58 yaşındaki babasının çapkınlıklarına dayanamaz ve ondan ayrılır. Hemen ardından 1865’te ölür, babası ise yeniden evlenir. Bu durum Brahms’ı çok etkiler ve bir ağıt (Ein Deutsches Requiem) besteler. Brahms, eserin metinlerini eski ve yeni ahitten seçer.

Alman Romantizmi’nin en önemli bestecilerinden ve bu döneme kazandırmış olduğu bestecilik teknikleri ve çok kültürlü üslup açısından bir mihenk taşı olan Brahms, romantik duygularla bezeli içeriğine karşın, klasik dönemin biçimlerine bağlı kalır. Brahms, müziğin çeşitli dallarında eserler verir, ama sanatının asıl alanı senfoni ve oda müziği olur. Brahms’ın senfonileri, Beethoven’den sonraki dönemin, 19. yüzyılın ikinci yarısının Alman senfonizminin doruk noktasıdır. Brahms, ilk senfonisini yazdığında 43 yaşındadır. O zamana kadarki eserlerini ağırlıkla piyano için yazan bestecinin, çok büyük bir hayranlık beslediği Beethoven, Mozart gibi kendinden önceki bestecilerin eserleriyle karşılaştırılmaktan çekindiği için, klasik müziğin bu türünde beste yapmaya uzun süre yanaşmadığı söylenir.

Brahms, bütün senfonilerini yaratıcılığının son döneminde yazmıştır (1870 – 1880). Brahms, senfonilerinde klasik biçimlere bağlı kalarak dört bölümlü senfonik yapıtlar bestelemiştir. Onun yaratıcılık stilinde, klasik ve romantik eğiliminin sentezi görülür. Bestecinin çoğunlukla piyano için yazdığı önceki eserlerinde de senfonik eğilimlere rastlanır. Henüz yirmi yaşındayken kendi piyano parçalarından yaptığı bir seçmeyi Robert Schumann’a sunduğunda, eserleri dinleyen yaşlı bestecinin bunları kılık değiştirmiş senfoniler olarak tanımladığı bilinir.

Macar Dansları, Brahms’ın en çok tanınanları arasında olup, besteci için en çok para getiren çalışmalar olarak bilinir. Brahms’ın Macar temaları üzerine bestelediği 21 canlı dans melodisinden oluşur. Besteler, 1869 yılında tamamlanır. Uzunlukları bir ve dört dakika arasında değişmektedir. Her bir dans farklı enstrümanlar ve topluluklar için de düzenlenmiştir.

Alman geleneklerine bağlılık gösteren Brahms, sonat, trio, quartet ve hatta füg gibi klasikleşmiş formlara bağlı kalarak yepyeni müzikal eserlerin yaratılabileceğini ispatlamış yegane bestecidir. Brahms’ın eser vermekte ustalaştığı ve alanında yüksek standartlarda çalışma yaptığı diğer bir form ise oda müziği olmuştur. Keman ve piyano için 3 sonat, 2 klarnet (viyola) sonatı, çello ve piyano için 2 sonat, kornolu, klarnetli üçlüler, yaylı beşli ve altılı gibi birçok eseri ile döneme oda müziği alanında damgasını vurmuştur. Oda müziği yapıtları, bir anlamda Brahms’ın geçmiş dönem müzik gelenekleri ile döneminin müzik anlayışının en verimli sentezleri olarak görülmektedir.

Oda müziği, konser salonunun aksine bir odada veya küçük bir salonda çalınmak amacıyla yapılan ve genellikle çalgı toplulukları için yazılan, orkestra şefinin bulunmadığı klasik müzik formudur.

Clara Schumann ve Brahms, son buluşmalarında tıpkı ilk karşılaşmalarında olduğu gibi birbirlerinin müziğini dinler. Bilinemeyen bir sebepten ötürü, Clara 68, Brahms 54 yaşındayken, 25 yıllık ilişkilerinin kanıtı olan mektupları birbirlerine iade etme kararı alırlar. Brahms, mektupların bir bölümünü öfkeyle dönüş yolunda Ren Nehri’ne atar, Clara ise çocuklarının ısrarı üzerine 1858’den sonrakileri saklamayı kabul eder.

Brahms, 1893

Brahms Fellinger Ailesi’nin bahçesinde, 1893

“Mektuplarını sana yolladım, ama öncesinde okuyacak cesaretim yoktu; çünkü okumaya başlarsam yollayamamaktan korkuyordum. Ama sen oyunbozanlık yaptın ve bana göndereceğin yerde okumaya başladın.” (Ağustos 1887, Brahms’tan Clara’ya yazılmış mektup)

Brahms’ın hayatının son döneminde yaşadığı talihsiz kayıplar ve üzüntüler, onun besteci tekniğine oldukça fazla sirayet eder. Brahms’ın o dönemki mektuplarına bakıldığında oldukça depresif bir tablo gözlemlenmektedir. Çok yakın arkadaşlarını ve aile bireylerini arka arkaya kaybeden Brahms, derin bir yas içindedir. 1890’ların başında beste yapmayı bırakmaya karar vermesine karşın, Meiningen Saray Orkestrası baş klarnetçisi Richard Mühlfeld’i dinlemesiyle klarnetten oldukça etkilenen Brahms, arka arkaya dört klarnet eseri besteler. Yaşamının son yılları kabul edilen bu döngüde verdiği az sayıda eserin başında bu dört yapıt gelmektedir. Yakın arkadaşı ünlü kemancı Billroch 28 Mayıs 1890 tarihli bir mektupta, Brahms’ı Ischl’de ziyaret ettiğinden ve daha fazla bir şey bestelemek istemediğinden ve emekli olduğunu söylediğinden bahseder.

Brahms ve Johann Strauss, 1894

Brahms ve Johann Strauss, 1894

Clara Schumann, 26 Mart 1896’da Frankfurt’ta ölür. Bu, Brahms için büyük bir darbe olur ve onun ölümünden sonra sadece bir yıl yaşayabilir. 3 Nisan 1897’de Viyana’da karaciğer kanserinden yaşama veda eder.

Brahms, yaşadığı sürece boyunca muhafazakar tavrını korumuş ve programlı müziği reddetmiştir. Edebiyattan esinli müzik yazmak, müzik dışı olayları anlatmak, program müziği yazmak Brahms’ı ilgilendirmemiştir. Birkaç şarkısında, kullandığı şiirin anlamlarını müziklere çizmesi dışında, müziğinde hep romantik davranışın yüzeysel görünüşlerini değil, soyut anlatımların, derin duyguların, süreli coşkuların, filozofça düşünüşlerin gelişmiş bir biçim çalışması içinde sunulmasını gözetmiştir.

Brahms, klasik yapıda, ama romantik ruhta eserler vermiştir. Şiir sevgisinden dolayı erken yaşlarda halk şarkısı sadeliğinde, ancak yüksek melodi kalitesi içeren liedler bestelemiştir. Bunlar derin bir romantizm içeren, kimi zaman şakacı üslubuyla Schubert liedlerinin devamı olan başyapıtlardır. Bazılarında halk ezgilerinden yararlanmıştır. Lied, Almanca şarkı anlamına gelen, insan sesi için bestelenmiş bir şarkı türüdür. Lirik, kısa şiirler üzerine bestelenir.

Brahms müziğini üç döneme ayırabiliriz:

  • Birinci dönem, Ein Deutsches Requiem’e kadar olan kısımdır.
  • İkincisi, ikinci piyano konçertosuna kadar olan kısımdır.
  • Üçüncüsü ise 3. Senfoni ile başlar.

İlk dönem için romantik temel üzerine oturmuş denilebilir. İkinci dönem güçlü bir klasik vurgusudur. Üçüncü dönem için ise romantik ve klasik temelin kendi içinde erimesi diyebiliriz.

Brahms’ı ses sanatının en önemli ustalarından biri haline getiren nitelikler, derinliği, coşkusu, kendine özgü mantıklı ve uygun ifadelerle şekillendirdiği kavram gerçekliğidir. Yeni ve alışılmadık değişiklikler içeren armonisi zengindir, melodisi klasiktir, ama aynı zamanda orijinaldir ve bu nedenle tematik tasarım anlayışı da zorlayıcıdır, güzelliği ve yapısının kusursuzluğu açısından büyüleyicidir. Brahms’ın temaları güçlü ve çarpıcı düşünlerin ürünüdür ve duygudan çok müziksel yapı kuşkusu gözetilmiş izlenimi verir.

Brahms, müzik sanatının o güne kadarki geçmişinin bir özetini yapar. Kendinden önce yaşamış tüm büyük ustaların müzik sanatına kazandırdıklarından çıkabilecek bütün sonuçları, müziğinde tüm anlam ve gerekçeleriyle ele almış, birleştirmiş ve özetlemiştir. Müzik tarihinin diğer muhafazakarı Bach gibi, Brahms da kendinden önce yapılanları adeta özetleyerek, Schubert, Schumann ve Mendelssohn’un romantik armoni ve dilini, klasik formlar ve barok kontrpuanı (birbirlerine armonik açıdan bağlı, ancak ritim ve gelişimi bağımsız olan seslerin ilişkisine verilen ad) ile sentezlemeyi seçmiştir.

Kaynaklar Brahms’ı tavizsiz, asabi, sert, huysuz, çekingen, kırılgan, az konuşan, iç dünyasını dışa vurmaktan hoşlanmayan bir kişilik olarak anlatır. Çok önemsiz görünen sözler bile onun alınmasına ve yalnızlığa kaçmasına neden olur. Brahms için, dostluk ve özgürlük çok önemlidir. Bu kişilik yapısı eserlerinde de görülür. Eserlerinde sık sık innig (içten), träumerisch (hülyalı), con tenerezza (şefkatli) terimlerini kullanır. Romantiklere has kendini beğenmezliği ömür boyu sürecek ve vasiyetine kadar yansıyacaktır. Brahms’ın “Basılmayan el yazması notalarımı yakın” vasiyetini, bu kişilik özelliğine kaynak gösterirler.

Kaynak
Romantizmin Işığı Clara – Aydın Büke, Brahms CoşkusuRomantik Dönem MüziğiJohannes Brahms’ın Op. 120 Fa Minör ve Mi Majör Sonatlarının Klarnet ve Viyola Versiyonlarının KarşılaştırılmasıJohannes Brahms’ın Op. 38 Mi Minör Viyolonsel – Piyano Sonatı Birinci Bölümünün Müzikal AnaliziJohannes Brahms’ın Opus 38 Mi Minör Viyolonsel Piyano Sonatının Üçüncü Bölümünün İncelenmesiJohannes Brahms


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir