Menu

Jackson Pollock Eserleri ve Hayatı



Soyut dışavurumcu akımın en önemli temsilcilerinden ressam Jackson Pollock (28 Ocak 1912 – 11 Ağustos 1956), 20. yüzyılın en önemli sanatçılarındadır. “Bilinçaltı modern sanatın çok önemli bir parçasıdır ve bence bilinçaltı dürtüler resimlere bakarken çok önemliler.” der.

Amerikalı sanatçı Ad Reinhardt’ın deyimi ile soyut dışavurumculuk gündelik yaşamın gerçekliğiyle resim sanatının kendi gerçekliği arasındaki sınırların birbirinden kesin olarak ayrıldığı bir zeminde ifadesini bulan sanatsal bir yaklaşımdır.

Kural tanımaz bir tavır üstlenmiş olan soyut dışavurumculuk akımı, II. Dünya Savaşı’nın son yıllarında ortaya çıkar. Alışılagelmiş temel plastik değerlere uyma zorunluluğu duymadan, formlar içten geldiği gibi kurgulanarak dramatik ya da lirik bir ruh hali ile tuvalde biçimlendirilir. Spontan bir kurgu anlayışı söz konusudur.

Jackson Pollock, Woman, 1930-33

Woman, 1930-33

Soyut dışavurumcu sanatçılar genellikle büyük boyutlu tuvallerin üzerine yüzeysel soyut biçimlere yer vererek, damlatma, fırlatma, kazıma gibi farklı teknikleri kullanarak ürettikleri eserlerinin konularını önceleri primitif ve antik mitolojiden seçmişlerdir. Soyut dışavurumcu sanatçıların ortak özellikleri, New York’ta yaşıyor olmaları, çalışmalarını New York’ta gerçekleştirip New York’taki galerilerde sergilemeleridir. Bu özellikleri nedeniyle, New York Okulu sanatçıları olarak anılmalarını da sağlamıştır.

Jackson Pollock, Going West, 1934

Going West, 1934

Soyut dışavurumculuk akımı, Action Painting (Eylem Resmi) ve Color-Field (Renk Alanı Resmi) olarak iki ayrı başlık altında değerlendirilir. Jackson Pollock, Action Painting, Mark Rothko da Color-Field’in temsilcileri olarak kabul edilmiştir.

Action Painting, Jackson Pollock’un sanat tarihine sunduğu en önemli ve en orijinal katkıdır. Onun tarzı, resim yüzeyine anında ve dikkatsizce dökülen, damlatılan veya sürülen boya yoluyla fiziksel hareketi vurgulayan bir resim üslubudur. Aslında bu tekniği ilk kullanan Mark Tobey olmasına rağmen, Pollock bu tekniği kişiselleştirir ve olgunlaştırır. İlk kez ABD’de ortaya çıkmış olan ve soyut dışavurumculuk akımının içerisinde yer alan Aksiyon/Eylem Resmi, ABD resminin Avrupa soyut resmine ilk tepkisi olmasının yanında, Avrupa resim sanatına ilk katkısı olma özelliğini de taşımaktadır.

Jackson Pollock, Peddler, 1930-35

Peddler, 1930-35

Paul Jackson Pollock, 28 Ocak 1912’de Stella May MacLure ve Le Roy Pollock’un beşinci çocukları olarak dünyaya gelir. Bir ölçümcü ve yol işçisi olan babası, evden uzakta çalışır. Otoriter yapıdaki annesinin, yetişkin biri olduğunda uzlaşmaz ve aykırı bir kimliğe sahip olmasında etkisi büyüktür. Hayatı boyunca otorite tanımayan asi kişiliği ve alkolizm gibi problemleri, işinden olduğu gibi okuduğu okullardan da atılmasına neden olur.

1921’de ailesinden ayrılarak Los Angeles’a giden ağabeyi Charles’ın The Dial sanat dergisinin baskılarını eve göndermesiyle Pollock’un modern sanatla tanışıklığı başlar. 1928 yılında Los Angeles’a giden Pollock, El Sanatları Yüksek Okulu’nda ilüstratör ve ressam Frederick John de St. Vrain Schwankovsky’nin atölyesine girer. Ancak 1929 yılında okuldan atılır, daha sonra tekrar kabul edilir ve okul yönetimiyle yaşadığı sorunlardan ötürü tekrar okuldan çıkarılır. 1930 yılı, New York’a taşınan Pollock için çok önemli bir yıl olur. Greenwich House’da Ahron Ben-Shmuel’in heykel sınıfına, ardından da Thomas Hart Benton’ın Sanat Öğrencileri Birliği’ndeki resim atölyesine katılmayı başarır.

Jackson Pollock, The Flame, 1938

The Flame, 1938

Pollock, bu dönemde The Flame gibi resimler yaparak yavaş yavaş somut resimden uzaklaşarak, Avrupa avangardına yaklaşır. Resimde karmaşık ton değerleri dikkati çekmektedir. Resmin dinamik bir kurgusu vardır. Orta kısımda çapraz iki ana hareket, seyredenin bakışlarını sağ ve sol olmak üzere her iki yöne yönlendirmektedir.

Pollock 1939 yılında artan psikolojik sorunları nedeniyle Carl Gustav Jung (yirminci yüzyılın önde gelen psikologlarından) ekolünden olan psikoterapist Dr. Joseph Henderson’a başvurur, yaptığı bu görüşmeler sanat hayatında önemli rol oynar. Bir yıldan fazla süren tedavinin sonunda, 1940’ta Dr. Henderson’un New York’tan ayrılmasıyla Pollock tedaviye aynı ekolden olan Dr. Violet Staub de Laszlo ile devam eder. Tedavisinde resim çalışmaları önemli rol oynamıştır.

Jackson Pollock, Man With Knife, 1938-40

Man With Knife, 1938-40

1940’ların başında figüratif resimler yapan Pollock, özellikle Picasso, Miro ile Arshile Gorky’den etkilenmeye başlamıştır. Etkilendiği bu sanatçıların eserlerinden öğrendikleri ile Azteklerin ve Amerikan yerlilerinin imgeleri ve Jung’un simgelerinin birbirine karıştığı soyut gerçeküstü resimler ortaya çıkar.

Jackson Pollock, The Bird, 1941

The Bird, 1941

The Bird resminde daha ilk bakışta önde, arka planda olmak üzere iki ana form göze çarpmaktadır. İlk bakıştaki görsel yapı, ayrıntılı ve dikkatli gözlemlerden sonra değişmektedir. Yukarıda ortada gözüken göz, aynı zamanda bir yaratığın başını oluşturmaktadır. Hemen iki yanda kanatlarını ya da kollarını gördükten sonra da, tam ortada gövdesi gene bir yuvarlak olarak yer almakta. Aşağıya doğru kuş ayaklarına benzer iki ayağın, yerde yatan iki kafanın üzerine konduğunu görmekteyiz.

Jackson Pollock, Male and Female, 1942

Male and Female, 1942

Dikey bir kompozisyon oluşturan eser, Jung’un bahsettiği zıtlıkların birleşmesi konseptine uymaktadır. Resimde yer alan bir takım işaretler içinde özellikle gözler ilginçtir. Dişi totemin tabanında ve diğeri de resmin sağında ve ortada yer alan bu gözlerin, kuşku figürleri olma ihtimallerinden bahsedebiliriz. İşaretler resimde ikinci bir öyküyü anlatır gibi, anima ve animus arasındaki ilişki söz konusudur. Jung öğretisinde, erkek bilinçaltındaki feminen içsel kişilik anima, kadındaki maskülen içsel kişilik de animus olarak tanımlanmıştır.

Yatay ve çoğunlukla dikey hatlar, bu resmin genel karakterini oluşturmaktadır. Bu da bu resmin, kompozisyon yapısını durağanlaştırmaktadır. Gerilimi arttıracak etkili çapraz hatlar bulunmayan bir resimdir. Resmin ana vurgusu ise çevresindeki siyah renkli hat veya formların da yardımıyla öne çıkan, kadrajın orta kısmındaki beyaz dikdörtgen formdur. Resmin toparlayıcı ve arka planını oluşturucu renk olarak da mavi rengi görmekteyiz. Genel olarak resmin vurgusunu yapan ve ana fikrini oluşturan beyaz renk dışında, ayrıca yardımcı vurgular olarak sıcak renklerden kırmızıyı ve sarıyı da görmekteyiz. Kadraj içinde serbest ve organik yapı formları, organik yapılı dokular bulunmasına rağmen, çoğunlukla dikdörtgen, üçgen, yarım daire veya deforme geometrik biçimler bulunması nedeniyle, resmin geometrik bir yapısı olduğunu söyleyebiliriz. Soyutlama formların özellikleri ve tarzlarını dikkatli incelediğimizde kübizm etkileri görülmektedir. Tam olarak soyut bir resim özelliği gösteremeyen bu çalışmaya soyutlama diyebiliriz.

Jackson Pollock, The She-Wolf, 1943

The She-Wolf, 1943

Bu dönemde, yapıtlarında yazı ve işaretleri bir araya getirir, hayvansı ve totem benzeri sembolleri kullanır. Resimde hareketli fırça sürüşleriyle vahşi bir düzenleme yaratmış olduğunu görürüz. Dişi Kurt’ta izleyicinin ilk gözüne çarpan şey, resmin tam ortasına yerleştirilmiş bir hayvan figürüdür. Bu figürün iyice ortaya çıkması için figür siyah ve kalın konturlarla netleştirilmiş, ardından da arka plan gri renkle boyanmıştır. Gri rengin çerçeveleyip öne çıkarma etkisini kullanmıştır. Mağara resimlerini hatırlatan bu resim için eleştirmenler şöyle dedi: “O kadınlarla olumsuz prensipler üzerinde arkadaşlık ederdi. Çatışma, kendini açıkça The She Wolf’ta gösterdi. İçinde bir çeşit vahşi orman vardı, çünkü hayatı boyunca hiç tatmin olmamıştı. Hiçbir zaman hiçbir şeyden. Tabii ki bu onun ressam olarak gücünü azaltmıyordu. Çatışmaları onun hayatının içindeydi. Çalışmalarında değil.”

Jackson Pollock, The Moon-Woman Cuts The Circle, 1943

The Moon-Woman Cuts The Circle, 1943

Bu portrenin işleniş tarzı, bize Kübizm ve Picasso’yu hatırlatır. Mavi, soğuk bir renk olması dolayısıyla ve figürü ön plana çıkaracak şekilde kullanılması nedeniyle arka plan etkisi yapar. Dolayısıyla da resim yüzeyine sürülmüş tüm renk ve tonları da, resmi belirli uzaklık mesafelerine getirir ve bir derinlik etkisi ortaya çıkarır. Bu arada, sarı renk zaman zaman ön plan vurguları yapmakta ve çalışmaya ritmik değerler katmaktadır. Kimi yerlerde ise çeşitli formlara veya kalın konturlara bazı eklemeler yaparak figür haline getirdiği gözlenir. Siyah renkli çizgilerle oluşturulmuş yapılar da, gene tekrarlama tekniği ile ritmik etkiyi arttırır. Küçük beyaz tuşlar veya çizgiler, sarı küçük tuş ve çizgiler, çeşitli fırça darbelerinin izleri gibi. Hatta orta planda gözüken Kızılderili figürünün dans ettiği rahatça söylenebilir. Resmi Jung’un sembolleri üzerinden ele aldığımızda şunları söyleyebiliriz: “Ay kadını temsil ediyor. Pollock, bilinçle bilinçdışının iletişime geçtiği Daireyi Kesen Ay Kadın resminde kadınlarla olan problemini ele almıştır.”

Jackson Pollock, Mural, 1944

Mural, 1944

1943 yılında Peggy Guggenheim’dan (ABD’li sanat koleksiyoncusu) evine duvar resmi yapması için teklif alır. İlk büyük boyutlu çalışması olan Mural isimli duvar resmini 1944 yılının başında tamamlamıştır. Gerçeküstücülerin otomatizmini kullanarak hocası Benton’ın kompozisyon anlayışı doğrultusunda soyut dışavurumcu bir çalışma olarak yaptığı eser, kendi üslubunun ilk örneği olarak değerlendirilmektedir. Bir bakışta bir an için siyah kalın yaysı etkilerle yapılmış kalın formlar etkili gözükürken, aniden bu etki yerini beyaz renkli alanların egemenliğine vermektedir. Hatta daha sonraları da sarı renkli etkiler de ön plana çıkar. Bu nedenle, seyircinin gözlemleri sürekli değiştiğinden, yapıtın ana fikri kavramı tamamen ortadan kalkmaktadır.

Jackson Pollock, Gothic, 1944

Gothic, 1944

1940’ların ortalarına dek Pollock’un eserlerinin ayırt edici özelliği, hızlı uygulama, biçimsel ve tematik çoğulculuk, doğaçlama ve formların perdelenmesi olarak değerlendirilebilir. 1940’lı yılların başında yaptığı resimleri Totemik Dönem olarak adlandırılmaktadır.

Jackson Pollock, Totem Lesson I, 1944

Totem Lesson I, 1944

Jackson Pollock, Totem Lesson II, 1945

Totem Lesson II, 1945

Kuzey Amerika yerlilerinden ödünç alınan totem kelimesi, kabilelerin, korucu addettikleri bir hayvan veya bitkiyle özdeşleştiği toplumsal bir sistemi ifade eder. Kabilenin her üyesi totem hayvanıyla özdeşleşmiştir ve ona tapar. Hayvan ile kurulan bu güçlü özdeşlik bağına Pollock, Totem I ,Totem II adlı eserlerinde yer vermiştir. Pollock’un çizimlerinde görülen ve imgelerine ilham veren insan ve hayvan karışımı, sanatçının Amerikan yerlilerinin folklorüne duyduğu merak ile de açıklanabilir.

Jackson Pollock, Guardians Of The Secret, 1945

Guardians Of The Secret, 1945

Pollock, 1943 yılında ilk kişisel sergisini açar. Ancak asıl çıkışını 1947-1951 yıllarında gerçekleştirmiş olduğu kendi özgün tarzı olan damlatma tekniği ile yapmış olduğu resimleriyle elde eder. Bazen boyayı fırçayla damlatıyor, bazen bir sopayla sürüyor, malayla yayıyor, hatta doğrudan doğruya kutudan akıtıyor. Kum, kırık cam, çivi, vida ya da etrafa dağıtılmış başka yabancı maddeleri de karıştırıyor boyaya. Sigara külleri ya da denk gelirse bir arı ölüsü de istemeden resimdeki yerini alıyordu.

Jackson Pollock, The Tea Cup, 1946

The Tea Cup, 1946

1945’te ressam karısı Lee Krasner ile birlikte Long Island’da bir çiftlik evine taşınır, alkolü bırakır. Bu resminde olduğu gibi parlak kırmızılar, limon yeşilleri, kraliyet mavileri, açık morlar ve yoğun sarılar, bu dönem boyunca ürettiği resimlerindeki genel renk kullanımlarıdır.

Jackson Pollock, Galaxy, 1947

Galaxy, 1947

Bu eseri, Pollock’un ilk dripping (damlatma tekniği) resimleri serisine aittir, şekilsiz, parlak renkli şekiller akıtma serileriyle kaplanmış, daha çok da beyaz ile.

Jackson Pollock resim sanatına iki yeni yaklaşım getirir: All over kompozisyon ve dripping.

  • All over kompozisyon: Ressam, resmini oluşturan öğeleri tablonun bütün yüzeyine dağıtır, öyle ki plastik alan, ilgi odağının öne çıkarılması nedeniyle o ana kadar daima eksik kalan bir bütünlüğe kavuşur. Bu tür bir düzenleme, resimde yeni bir dönem başlatmaktadır, zira düzlemin tamamının kullanılmasına ve başlangıçtaki tutarlılığın korunmasına olanak verir. İzleme sırasında tuvalin üzerinde gezinen göz, eşit bir yoğunlukla, yüzeyin bütün kısımlarını keşfeder. Pollock bu yöntemi kullanan ilk ve tek kişidir.
  • Dripping: Kimi zaman akışkan maddeyle yapılmış bir resmi, bir çubuk yardımıyla tuval üzerine yansıtmaktadır, kimi zaman da yere konulmuş bir tuval üzerine doğrudan doğruya bir kaptan boya damlatılması şeklinde yapar resimlerini. Bu yöntem de dripping diye adlandırılır.

Jackson Pollock, Number 1, 1949

Number 1, 1949

1950’li yıllarda CIA’in, Sovyetler Birliği’ne karşı propaganda savaşının bir parçası olarak kültürel girişimleri finanse ettiği, bu nedenle Amerikan soyut dışavurumcu sanatçılar bir araya getirerek bir grup oluşturulduğu ve ortak sergiler açmaları sağlandığı, siyasi ve kültürel vakıflar, CIA destekli hayır amaçlı yardım kuruluşları, bu sanatçıların sergilerini organize ettiği ve resim satın alarak da sanatçılara destek olduğu yazılır. Pollock da desteklenen sanatçılar arasındaydı. Ancak CIA’in soyut dışavurumculuk akımına desteği hala tartışmalı bir konudur.

Jackson Pollock, Number 7, 1951

Number 7, 1951

Pollock’un resimleri alkole dönüşüyle birlikte dramatik bir şekilde değişir. Bu resimlerde, Pollock drip resimlerindeki gibi renk kullanmayı bırakır. Resimleri genellikle beyaz tuvale basitçe dökülmüş siyahtan oluşur. Resim tamamen siyah ile yapılmıştır, uzun dökme çizgiler ve boya lekeleriyle oluşturulmuş. Kadın figürü, eğri çizgilerin arasında kolayca fark edilir, göğüsleri ve gövdesi çıkıntılıdır. Bu kadın bedeni betimlemeye ani dönüşü, alkole geri dönüşü ve zihinsel sorunları, anne kompleksi, baskıyla dolu bir geri dönüş gibidir. Ayrıca sanatçı, resimlerinin birçoğuna isim verirken numaraları tercih eder.

Jackson Pollock, Portrait and a Dream, 1953

Portrait And A Dream, 1953

Bu resim, Pollock’un kendi portresidir. Yine psikolojiye ait semboller içerir. Kafa, çok belirgin göz, burun ve ağız resmin sağında görülür. Pollock şaşırtıcı bir şekilde mavi, kırmızı ve sarı gibi renkleri bu portrede kullanmıştır. Bu renkler, siyah drip serilerinin arasına doldurulmuştur ve başı oluşturmuştur. Sol tarafta ise Pollock’un karanlık, tutarsız tarafı, büyük siyah driplerle görülür.

Jackson Pollock, White Light, 1954

White Light, 1954

1956’da Pollock alkolizmine yenilerek resim yapmayı ve çizmeyi bırakır. Bir ikon haline getirilmişti, ünlü ve zengin olmuştu ama mutsuz, yalnız ve anlaşılamamış hissediyordu kendini. Evliliği de çok kötü gidiyordu, eşi ile ayrı yaşamaya başlarlar. 18 ay boyunca hiç resim yapmaz ve aşırı kilo alır. 11 Ağustos 1956 gecesi otomobiliyle kaza yapar, yaşama veda eder. Kaza esnasında yanında olan Edith Metzger adlı arkadaşı ölür, sevgilisi Ruth Kligman çok ağır yaralar alır, ancak sağ kalır.

Kaynak
Jackson Pollock ve Jung İlişkisiYükselişi ve Öncü Sanatçılarıyla Soyut DışavurumculukYerellik ve Evrensellik Bağlamında Resimde Otomatizmin Etkileri


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir