Tahitili kadın tablolarıyla hatırladığımız ünlü ressam Paul Gauguin’in (7 Haziran 1848 – 8 Mayıs 1903) en önemli tablolarını ve hayatını derledik.
Paul Gauguin, bir gazetecinin oğlu olarak 1848’de Paris’te dünyaya gelir. Babasının gazetesinin Napoleon’u eleştiren yazıları nedeniyle Gauguin ailesi Peru’ya taşınırlar. Baba yolda ölür. Küçük Gauguin, altı yaşında Paris’te yatılı bir okulda kalmaya başlayıncaya kadar günlerini Peru’da geçirir.
Still Life With Oysters, 1876
16 yaşında deniz ticaret filosuna girer, gemilerde zabit olarak çalışmaya başlar. Yolculuktayken annesinin ölüm haberini alır. Annesi, yakın dostu Gustave Arosa’yı çocuklarının koruyucusu tayin etmiştir. Arosa, Gauguin’e iyi bir borsa şirketinde iş bulur. Başarılı ve zengin olan Gauguin, iyi bir resim koleksiyoncusu olan Arosa’dan etkilenerek resimle ilgilenmeye başlar. Resim kurslarına gider ve sanat üzerine derin sohbetlere girerler. Bir resmi 1876 Paris Salon Sergisi’ne kabul edilir. Ancak, resimleri beğenilmez ve alay edilir.
Autumn Landscape (Farm and Pond), 1877
The Embroiderer or Mette Gauguin, 1878
1876 yılında, izlenimcilerin en önemli ismi Pissarro’yla tanışır. Pissarro birçok sanatçıyı etkilemiştir. Gauguin’e kendi kullandığı teknik olan en plein air (açık hava) tekniğini tanıtır ve sevdirir. Pontaiose’da Gauguin ile geçirdiği dönem, sanatçının kendisinden etkilenmesine neden olmuştur. Bu dönemde Monet, Sisley ve Pissarro etkisi altında izlenimci resimler üreten Gauguin, bütün olumsuz eleştirilere ve eşinin (Mette-Sophie Gad) karşı çıkışlarına rağmen resim tutkusu her şeyin önüne geçer. 1883 yılında 35 yaşındayken işini tamamıyla bırakıp, zamanının tümünü resim yapmaya ayırır. Kocasının kendisine ve beş çocuğuna bakamaması üzerine eşi, çocuklarını da alarak ailesinin yanına döner.
Vase With Flowers On The Window, 1881
Resim Gauguin’in Rue Carcel’deki evinde iç mekan çalışmasıdır. Bu resimde birbirinden ayrı gibi görünen resmin sağ ve sol parçaları, ortadaki vazo sayesinde bir araya gelir ya da figürler geleneksel resimdeki önceliklerini kaybederek objelerin arkasına saklanırlar. Sanatçının tekniğinde kısa ve sert fırça darbeleri, derinlik izleniminin oluşmasında etkili olur. Bu çalışmalarında Gauguin, kendisine özgü tarzının ilk sinyallerini verir.
Uyuyan Çocuk, 1881
Women Bathing, 1885
Gauguin ise kendisini aralarına kabul etmeyen Paris sanatçılarından uzaklaşmak için, 1886 yılında aylardır planladığı seyahatini gerçekleştirir. Britanya’ya gider. İleriki yıllarda resimleyeceği Tahiti manzaralarının sinyalleri burada çizdiği resimlerinde görülür. Fırça darbeleri ve renklerin kullanımı, erken dönem çalışmalarına göre oldukça farklı, kendine özgü bir biçim alır.
Bretonlu Köylü Kadınlar, 1886
Gauguin’in yaklaşık altı ayını geçirdiği Pont-Aven’de gerçekleştirdiği en önemli yapıtı Bretonlu Köylü Kadınlar’dır. 1886 tarihli bu resim dekoratif unsurlar içerir. Beyaz şapka ve yakaları ile farklı desenlerde resimlenmiş etekler, Gauguin’in Emile Bernard ile birlikte öncüsü oldukları sentetizm tarzında dekoratif bir üslupta yapılmıştır. Etekler ve yakalarda kullanılan belirgin dış hat, zamanla yerini kontürlere bırakmış, Art Nouveau’nun temellerini atmıştır.
A Seashore, 1887
1887 yılında Panama’ya ardından da Martinik Adası’na geçer. Buradaki resimleri empresyonizmden ayrılışını da beraberinde getirir. Canlı renkler ve resimlerine sinen coşku, Gauguin’in burada ne kadar mutlu olduğunu göstermektedir. Ancak, maddi sorunlar ve hastalıklar nedeniyle Paris’e dönmek zorunda kalır.
The Swineherd, Brittany, 1888
Bretonlu Dans Eden Kızlar, 1888
Gauguin, 1888’de Arles’a giderek bir süre Van Gogh’un yanında yaklaşık 2 ay çalışmış, ancak iki sanatçının arasındaki uyuşmazlıklar üst seviyeye çıkınca buradan ayrılmıştır. İki ressamın birlikte geçirdiği dönemde en plein air (açık hava) resimleri yapan sanatçıların tarzlarının birbirine yaklaştığı görülür. Konular yerel manzaralardan ve çiftçilerin yaşamlarından seçilmiştir. Sentetizm etkisi Gauguin resimlerinde yine ortaya çıkar.
Self Portrait: Les Miserables (Sefiller), 1888
Gauguin’in bu resmi, Van Gogh’a bir armağanıdır. Van Gogh, Gauguin’den Pont-Aven’deki diğer ressamlardan portrelerini kendisine göndermelerini ister. Bu yapıt, günümüzde Amsterdam Van Gogh müzesinde bulunmaktadır. Gauguin, portresini Victor Hugo’nun Sefiller’indeki roman kahramanından esinlenerek yapar. Gauguin de tıpkı Jean Valjean gibi kendini toplumun baskısı altında hissetmektedir. Vincent’a şöyle yazar: “Başıma hücum eden kan ve gözlerimin çevresindeki renkler, demirci ocaklarındaki renkleri hatırlatıyor. Böylece, kızgın lavlar ruhuma doğru akıyor,gözlerimin ve burnumun etrafındaki çizgiler bana İran halılarındaki çiçekleri hatırlatıyor. Bunda soyut resmin ve Sembolizm’in etkisi var. Arka plandaki çocuksu çiçekler de sanatsal saflığımızı gösteriyor.”
Gauguin, daha sonra Tahiti’de yapacağı resimlerde kullanacağı süsleme unsurlarını şimdiden denemeye başlamıştır. Arka planda arkadaşı Emile Bernard’ın portresinin küçük bir eskizi vardır.
Van Gogh Ayçiçekleri Çalışırken, 1888
Hamburglu sanat tarihçisi Rita Wildegans’ın Spiegel dergisine yaptığı açıklamada, Paul Gauguin’in yazdığı anılarında Van Gogh’un kulağını kesenin sanılanın aksine kendisi olduğunu ima ettiğini söyledi. Wildegans’ın teorisine göre, Arles’da aynı evi paylaştıkları 8 hafta boyunca her gün Van Gogh ve Gauguin, engellenemeyen bir saldırganlığa ve hafıza kaybına yol açan Absent cinsi içkiyi içiyorlardı ve resim yaparken bile ayık değillerdi.
Yakup’un Melekle Mücadelesi (Vaazdan Sonraki Hayal), 1888
Gauguin’in 1888 tarihli Ayinden Sonra Hayal: Yakup ile Meleğin Mücadelesi isimli eseri, empresyonizmden sembolizme geçişini gösteren güçlü bir resimdir. Toprak, konuya uygun olarak kırmızı renktedir. Yakup ve Melek arasında geçen mücadeleyi ayin sonrası bir grup kadın meraklı bakışlarla izlemektedir. Sağ köşede Gauguin’in kendisine benzeyen bir rahip de mücadeleyi izlemektedir. Gauguin bu resimle gerçek bir olayı değil ama ayin sonrası hissedileni resmetmekle sanat görüşünü açıkça ortaya koymaktadır: “Sanatçı ancak kendi kendine yeni bir dünya yaratabilen bir insandır.”
1888’de Pont-Aven’de genç sanatçı Emile Bernard ile birlikte sentetizm adını verdikleri yeni bir resim üslubunu geliştirmiştir. Bu, iki boyutlu resimde üç boyut hissini vermek için kullanılan göz aldatıcı teknikleri bir yana bırakan dekoratif bir üsluptur. Renk iki boyutlu bir tabaka olarak imgenin kapladığı alanı örtecek biçimde sürülüyor ve kalın dış çizgilerle sınırlanıyordu.
Washerwomen At Roubine Du Roi Arles, 1888
Night Cafe In Arles (Madame Ginoux), 1888
Gauguin, Paris’te kaldığı dönemde tekrar Breton bölgesine dönmüş ve bu dönemde, baş yapıtlarından birisi olan Sarı İsa’yı resmetmiştir.
Sarı İsa, 1889
Kullandığı koyu ve hayali renkler, geniş dairesel alanlar ve işlediği mistik konular kendisine özgüdür. Sarı İsa tablosu, tarzının en tipik örneklerindendir. Pont-Aven yakınlarındaki Trémalo Şapeli’ndeki Çarmıhta İsa heykelinden esinlenerek yapılan resim, İsa resimde başı yana eğilmiş biçimde resimlenmiştir. Gauguin kendi portresini resimlerken sıkça kullandığı açı bu resimde de görülür.
Nihayet, 1891 yılında Tahiti’ye gitmek üzere Fransa’dan ayrılır. Tahiti’nin başkenti Papeete’nin çok fazla uygarlaşmasından rahatsızlık duyar ve Mataiea’ya geçer. Burada kaldığı süre boyunca kendisinin genç kızlarından bolca sevgilisi olur. Bu kızlardan Teha’amana ressamın hayatında önemli bir yer tutar. Ressam 43 yaşındayken Teha’amana 13 yaşındadır. Tahiti’de yaşadıklarını ve bu melez kızla tanışmasını Noa Noa isimli kitabında anlatır.
Tahitili Kadınlar Plajda, 1891
Gauguin’in Tahiti resimlerinde bu kadınlar, sağlam ve yapılı vücutlarıyla pembe, mor, mavi karışımı sıcak ve pırıltılı renk tonları içinde yüzer.
Faaturuma (Melancholic), 1891
Vahine No Te Vi, Woman With A Mango, 1892
1893 yılında Tahiti’den ayrılır ve Paris’e döner. Açtığı ilk sergisi büyük bir olay yaratır. Resimleri kaba ve ilkel bulunur. Bu dönemde ailesinden kalan miras da onu maddi anlamda biraz rahatlatır. Atölye açar. Annah adında genç bir kızla yaşamaya başlar. Uygunsuz davranışları çevrenin tepkisine neden olur. Bu nedenle, 1895’te tekrar Tahiti’ye kaçar. Sağlığı kötüdür ve çok az parası vardır. Ayak bileğindeki kırık, alkol bağımlılığı ve yakalandığı frengi ona dayanılmaz acılar vermektedir. Sık sık hastaneye kaldırılmakta, ancak faturaları ödeyememektedir. Üstelik yerli halk ona eskisi gibi ilgi göstermemektedir, en sevdiği kızı Aline’nin ölümünü onu yıkar. İntihara kalkışır ama başarılı olamaz. Son bir gayretle belki de en iyi resmi olan ve insan yaşamının sürecini anlatan 1898 tarihli “Nereden Geliyoruz? Kimiz? Nereye Gidiyoruz?” isimli resmini yapar. Bu resmi için 1901 yılında dostu Charles Morice’e yazdığı mektupta şöyle der: “Ölmek istiyordum. Bu umutsuzluk içinde elime geçen bir çuval parçasına bu konuyu bir çırpıda aktarıverdim. Resmi imzalamaya elim varmadı. Arsenik içtim ama yine de ölmedim. Sadece ıstırabım arttı…”
Where Do We Come From/ What Are We/ Where Are We Going, 1898
Gauguin’in Tahiti’ye ikinci gidişinde yaptığı bu resimde yer alan çeşitli figürler insan varoluşuna ilişkin soruları temsil etmektedirler. Resme bu şekilde bakıldığında, sağ köşedeki bebek yeni başlayan yaşamı anlatır. Cinsiyeti belli olmayıp sırtı resme bakan kişiye dönük oturan ve görünüşe göre koltuk altını inceliyor görünen figür, bireyin kendi cinsiyetinin farkına varışının başlaması olarak anlaşılabilir. Elma toplayan erkek ve solundaki elma yiyen kız Adem ve Havva öyküsünü ve bilgi arayışını yeniden sahnelemektedir. En soldaki yaşlı kadın ölümün eşiğindedir ve en sağdaki bebekle paralellik içerisinde çıplaktır. Resim incelendiğinde, resmin başlığını oluşturan “Nereden geliyoruz? Neyiz? Nereye gidiyoruz?” soruları resme bakan kişiyi yaşamın anlamı üzerine düşünmeye davet etmektedir.
Te Avae No Maria (The Month of Mary), 1899
Resimleri kollesiyoncular tarafından ilgi çekmeye başlayınca Vollard isimli bir resim tüccarı resimlerini yapması için Gauguin’e aylık belli bir para ödemeyi taahhüt eder. Maddi sorunu kalmayınca Tahiti’deki ikinci ailesini terk ederek 1901 yılında yeni heyecanlar peşinde Markiz Adaları’na doğru yola çıkar. Burada yaptığı resimleri daha dingin ve durgun resimlerdir. Hastalığına ve idareyle iyi geçinememesine rağmen resim ve heykel yapmaya, yazı yazmaya devam eder. 1903 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşama veda eder.
İki Kadın, 1901
Kaynak
Paul Gauguin Art Book Bir Renk ve Gizem Ustası, Paul Gauguin (Ciltli), Boyut Yayınevi, Modern Dünyada Bir İlkel: Gauguin, Nereden Geliyoruz? Neyiz? Nereye Gidiyoruz?
Yorum Yap