Menu

Empresyonizm Nedir? Empresyonist Ressamlar ve Eserleri



Empresyonizm (izlenimcilik), 19. yüzyılın ikinci yarısıyla 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Fransa’da başlayan ve daha sonra diğer ülkelere yayılan resim sanatı akımına verilen addır. Bu akım, resim sanatında gerçek bir devrim olarak nitelendirilmiştir. Empresyonizm bir izlenimin uyardığı duyumların, duyulduğu biçimde üretildiği bir yöntemdi ve empresyonist sanatçı genellikle bilinen kurallara aldırmaksızın, kendi kişisel izlenimlerine göre nesneleri resmetmeyi amaçlıyordu.

Empresyonizm kelimesi, Claude Monet’in İzlenim: Gündoğumu adlı resminden kaynaklanır. Resim, fotoğrafçı Nadar’ın Daunou sokağındaki eski stüdyosunda, 15 Nisan 1874’te açılan sergide sergilenir ilk olarak. 10 gün sonra gazeteci Louis Leroy, Le Charivari gazetesinde bir yazı yazar ve sergiyi İzlenimcilerin Sergisi (L’exposition des Impressionnistes) olarak adlandırır. Leroy, bu deyimi resme olan geleneksel yaklaşımdan vazgeçerek, kendi kişisel görsel izlenimlerini yansıtma yolunu tutan sanatçıları aşağılamak, karşı çıkmak amacıyla kullansa da, Monet ve arkadaşları da Leroy’nın kendilerine taktığı bu ismi sahiplenir, birkaç yıl sonra düzenleyecekleri sergiye aynı adı bizzat kendileri verir.

claude monet, izlenim gundogumu

Claude Monet, İzlenim: Gündoğumu, 1872

Empresyonistler, açık havada bulunan eşyaların renk görünümlerinin günün her saatinde değişik olduğu anlayışını getirirler. O güne kadar resmin vazgeçilmez gerçekliği olarak kabul edilen biçim, önemini yitirir. Sanatçının doğayı yansıtma çabaları, ışık, renk, hava ve an kavramlarının ön plana çıkmasıyla birlikte, gözün duyarlılığına dayanan, izlenimlerle oluşan anlatımcı bir ifade kazanır. Atölyede yapılan resmi atölyeden çıkarıp doğanın içine taşırlar. İç mekanda çalışsalar bile açık hava tesirini verebilecek şekilde çalışırlar. Bu amaçla, paletten koyu renkleri çıkarırlar. Atölye resminin siyah, karanlık, koyu tonlarına karşılık, empresyonistlerin tablolarında daima açık ve ferahlık verici tonlar görülür.

Empresyonizmde ışık ayrı bir önem kazanır. Empresyonistler, bir anlık ışık titreşimleri içinde dünyayı görüp gösterme çabalarıyla sanata o güne kadar olmayan bir dünya görüşü getirirler, hafif ve hızlı fırça vuruşları kullanırlar. Empresyonizmde çizgisel perspektif anlayışı, yerini hava perspektifine bırakır. Empresyonistler, ağacın, insanın ya da bulutun aldığı ışıklarla ilgilenirken kaçış çizgisiyle ufuk çizgisine dayanan ve ilk kez Rönesans sanatçılarının bir buluşu olarak ortaya çıkan bilimsel perspektiften vazgeçerler.

Empresyonistlerin diğer bir ortak merakı, akademik kurallara aykırı tekniğiyle yenilikçi ressamların ilgisini çeken Japon estamplarıdır (tahta üzerine kazınıp yapılan sade, yalın Japon resimleri). Fotoğrafın icadı ise empresyonizmi dolaylı yollardan etkilemiştir. Bu buluş, hem sanatçıları yeni arayışlara itmiş, hem de fotoğrafta olduğu gibi anı yakalama, ışık ve yansımaların görüntülenmesi arzusunu geliştirmiştir. Ancak, empresyonistler resimleri tamamlanmamış olduğu, deseni zedeledikleri ve biçimlerini asıllarına göre bozdukları iddiası ile eleştirilirler.

1. Claude Monet (1840 – 1926)

claude monet, bain a la grenouillere, 1869

Claude Monet, Bain à la Grenouillère, 1869

1874 yılında Paris’te, Akademik Salon Sergisi jürisi tarafından eserleri reddedilen bir grup ressam, kendileri gibi düşünen dostlarıyla birlikte, fotoğrafçı Nadar’ın atölyesinde bir sergi açar. Monet, diğer eserlerinin yanı sıra İzlenim: Gündoğumu adlı resmini de sergiler. Resimdeki puslu bir liman manzarası banal bir konu olarak görülür. Üstünkörü sürülmüş boyasıyla halkı şaşırtan, kızdıran ve alay konusu olan bir resimdir bu. Resim, bir gazeteciyi sergi hakkında yazdığı korkunç eleştirel bir makaleye, İzlenimcilerin Sergisi başlığını koymaya sevk etmiştir. Böylece akımın ismi belli olur: İzlenimcilik.

Claude Monet, ışığın figür ve manzaralara bütünlük veren tek değer olduğuna inanır. Parlak renkler kullanan Monet, kırmızı, sarı, mavi gibi ana renkleri ve onların tümlerini kullanır. Çalışmalarında ışığın değişimini yakalamaya çalışırken, bu yolla resme zaman unsurunu da katmıştır. Monet, nesnelerin gerçek görüntülerini, onların belleklerde bıraktığı anlamları ve uyandırdığı duyguları değil, onların kendisinde bıraktığı salt izlenimi vermek istiyordu resimlerinde. Şöyle diyecekti: “Her şey renk ışıltıları içinde görünüyor bana. Bu parıltıyı ve bu büyülü ışığı vermek istiyorum. Bu inanılmaz gerçeği göremeyenlerin, resimlerimi yadırgayacaklarını biliyorum.”

Claude Monet’in hayatını ve eserlerini detaylarıyla anlattığımız yazımızı da okumanızı öneririz.

2. Pierre-Auguste Renoir (1841 – 1919)

Pierre-Auguste Renoir, Lunch At The Restaurant, 1875

Pierre-Auguste Renoir, Lunch At The Restaurant, 1875

Renoir, bir porselen fabrikasına çırak olarak girer. Resim yeteneği anlaşılsa da, porselen dükkanında çini porseleni boyamaya devam eder. Louvre’da gördüğü ustaların resimlerini kopya ederek kendisini geliştirmeye çalışır. Daha sonra kayıt yaptırdığı Güzel Sanatlar Okulu, ona Claude Monet, Frédéric Bazille ve Alfred Sisley ile tanışma fırsatı doğurur. Dördü birlikte çalışır, birbirlerini etkiler ve diğer birkaç ressamla beraber (Paul Cézanne, Edgar Degas, Berthe Morisot, Camille Pissarro) empresyonizmin kurucuları olurlar.

Renoir, modern empresyonist tekniği, epey geleneksel ve hayli popüler olan iki konuyla birleştirmiştir: Kışkırtıcı çıplak kadınlar ve duygulara hitap eden sahneler. Tasvir edilen bu sahnelerde aile hayatı, çocuklar, evcil hayvanlar, emziren anneler, kitap okuyan veya piyano çalan genç kadınlar, mutlu köylüler ve kent işçileri resmedilir. Aynı zamanda Renoir, operadaki kadınlar, şık kafe sahneleri ve yüksek sosyete portreleriyle, daha elegant bir empresyonist tür geliştirir. Renoir’ın empresyonist resim anlayışı, bir taraftan yüksek burjuvazinin modern zamanlardaki zevk ve eğlence dünyasını kucaklarken, öte yandan geçmişteki Fragonard (erotik tür ve pastoral) ve Greuze (aile hayatı türü) geleneklere de yüzünü dönmektedir.

Renoir’in hayatını ve resimlerini anlattığımız bu yazımızı da okumanızı öneririz.

3. Alfred Sisley (1839 – 1899)

Alfred Sisley, Cabins along the Loing Canal, Sunlight Effect, 1896

Alfred Sisley, Cabins Along The Loing Canal, Sunlight Effect, 1896

Sisley’in ailesi İngiliz’dir, ama Fransa’da doğar ve yaşar. Bazille, Monet ve Renoir ile arkadaş olur, izlenimciliği benimser. 1862’de Charles Gleyre’nin atölyesinde çalışmaya başlar ve orada Monet’ten çok etkilense de, üslubu zamanla yalınlaşır. Hoş ve uyumlu, sakin dinlendirici manzaraların yanında Paris ve civarının lirik tablolarını yapar. Diğer izlenimci arkadaşlarından en büyük farkı açıkhavada manzara resimleri yapması ve asla odak olarak bir insan veya bir nesne seçmemesidir. Bir başka izlenimci çağdaşı Renoir, Sisley’i jüpona (kadın iç eteği) karşı koyamayan bir insan olarak tanımlar. Fransa-Prusya Savaşı’nın 1871’de son bulmasıyla, onu mali yönden destekleyen babasının işleri bozulur. Sisley, bütün zamanını resme ayırsa da, yoksulluktan kurtulamaz. İzlenimci resmin gelişimindeki ve evrimindeki anahtar rolü, ancak ölümünden sonra anlaşılır.

4. Camille Pissarro (1830 – 1903)

Camille Pissarro, Boulevard Montmartre on a Winter Morning, 1897

Camille Pissarro, Boulevard Montmartre On A Winter Morning, 1897

Camille Pissarro, Antil Adaları’nda Fransız kolonisi Saint-Thomas’ta doğar. Paris’te iyi bir eğitim görmesi için ailesi tarafından Fransa’ya öğrenime gönderilir. Ülkesine döndükten sonra babasının ticarethanesinde çalışmaya başlar. Amatörce resimler yapar. 1855 yılında tekrar Paris’e döner. Burada Jean-Baptiste-Camille Corot ile tanışır, onun etkisinde kalarak manzara resimleri yapmaya başlar.

Gleyre’nin atölyesinde çalışırken Renoir, Monet, Sisley ve Bazille arasında sıkı bir dostluk doğar. Bu dostlukların sonucunda 1865 ve 1866 yılları arasında Paris’te Clichy alanının yakınındaki Guerbois’in kahvehanesinde izlenimci bir grup meydana gelir. Pissarro, yaşça bu grubun en büyüğüdür, diğerlerini etkisi altına alır.

1870 Fransa-Prusya Savaşı ile Pissarro ve arkadaşlarından oluşan grup dağılır. Pissarro, ailesiyle Londra’ya gider. 1871’de işgalin sona ermesiyle birlikte Paris’e geri dönen Pissarro, atölyesinin Almanlar tarafından yağmalandığını ve yaptığı çalışmaların büyük bir bölümünün yok edildiğini görür. 1872’de ailesiyle birlikte Paris yakınlarındaki Pontoise’ye yerleşir. Bu dönemde, Paul Cézanne’la tanışıp, birlikte çalışırlar. Cézanne, onu mütevazı ve büyük Pissarro olarak tanımlar. 1885 yılında Seurat ve Signac’la tanışır, yeni izlenimcilik denemeleri yapar, puantilizm akımından (noktacılık) etkilenir ve bu üslupta eserler de yapar. Ömrünün son on yılında kendisini yarı körlüğe götüren hastalığına rağmen durup dinlenmeden çalışır.

5. Frédéric Bazille (1841 – 1870)

Frédéric Bazille, Fransa’nın güneybatı şehri Montpellier’de refah içinde büyür. Tıp eğitimi almak üzere Paris’e gider, doktorluğa öncelik vermesi şartıyla, ailesi hobi olarak resim ile ilgilenmesine izin verir. Renoir ve Sisley ile tanışınca izlenimciliği öğrenir ve benimser. Tıp sınavında başarılı olamayınca resimle daha çok ilgilenmeye başlar. O yıllarda, Fransız Sanat Akademisi, tüm halkın görebildiği ve yılın en büyük olaylarından biri sayılan bir sergi açar ve burada gelecek vaat eden sanatçıları da ağırlar. Akademi, aşırı tutucu olduğu için, izlenimcilerin tabloları salona kabul edilmez.

Frederic Bazille, Village Street, 1865

Village Street, 1865

1867′de Frédéric Bazille ailesine şöyle yazar: “Artık salona hiçbir resmimi göndermeyeceğim, çok aptalca. Onların ruh hallerine bağlı olmak… Benim dışımda, birçok yetenekli arkadaşım da aynı düşüncede ve hep birlikte her yıl büyük bir stüdyo kiralayıp, kendi sergimizi açmaya karar verdik.”

Bazille hem ailesinden gelen zenginliği, hem de cömert kişiliği ile izlenimcilere resim malzemeleri ve stüdyo sağlar. İzlenimci akımda resimler yapsa da bunlar diğerlerinden farklıdır. Açıkhavada ama insanları çok gerçekçi şekilde tasvir eden resimler yapar. Fransa-Prusya Savaşı çıktığında, o arkadaşları gibi Paris’i terketmez, askerlikte tecrübesi olmamasına rağmen bir alayın başında komutan olur ve daha ilk muhabaresinde 29 yaşında kurşunlanıp hayatını kaybeder. Eşcinsel olduğu, ancak yaşadığı dönemde bunu dile getirmediği de söylenir.

6. Jean-Baptiste Armand Guillaumin (1841 – 1927)

Armand Guillaumin, Bridge Over The Marne At Joinville, 1871

Armand Guillaumin, Bridge Over The Marne At Joinville, 1871

Çalışmak üzere 1857’de Paris’e gelir, ancak resim dersleri de alır. Camille Pissarro ve Paul Cézanne ile arkadaşlığı sayesinde izlenimciler arasına katılır. Yaşamının sonuna kadar parasızlık içinde yaşar. Paris demiryolu işinde çalışır. Zaman zaman gece çalışıp, gündüz resim yapar. Resimlere ek olarak, gravür baskılar da yapar. Hiçbir zaman diğer izlenimciler kadar başarılı bulunmaz. İzlenimcilerin 8 sergisinin 5’ine katılır.

1884’te Paul Signac ile arkadaş olur ve ona hocalık yapar. Daha sonra, Neo-empresyonizmin temsilcilerinden ve Noktacılık akımının kurucularından biri olan Paul Signac’ın grubuna katılır. Vincent van Gogh’un Paris’te yaşadığı 1886-67 yıllarında onunla arkadaş olur, onu sık sık ziyaret eder. Daha sonraki yıllarda empresyonist arkadaşlarıyla bağını kaybeder ve genellikle resimleri de daha önceki cazibesini kaybeder.

7. Berthe Morisot (1841 – 1895)

Berthe Morisot, The Harbor at Lorient, 1869

Berthe Morisot, The Harbor At Lorient, 1869

Empresyonistler arasındaki tek kadın ressam Berthe Morisot’un Édouard Manet’le tanışmasıyla yaşamı da değişir. Monet, Pissarro, Renoir gibi izlenimcilerle de tanışır. Manet’in resimlerinde modellik yapar, öğrencisi olup resim tekniğini geliştirir. Manet’in yazar olan kardeşi Eugene ile evlenir.

Morisot’un resimlerinde kullandığı teknik, yağlıboya olmasına rağmen, sanki kuru kalemle çizilmişçesine keskin fırça darbeleri, ayrıştırıcı özelliği olur. Biri hariç grubunun Paris’teki bütün sergilerinde resimleri sergilenir, katılamadığı tek sergi de ilk çocuğunun doğumuyla çakışan sergidir. Morisot, henüz 54 yaşındayken zatürre sebebiyle hayatını kaybeder.

8. Gustave Caillebotte (1848 – 1894)

Gustave Caillebotte, Rooftops In The Snow (snow effect), 1878

Gustave Caillebotte, Rooftops In The Snow (snow effect), 1878

Hukuk eğitimi alan Caillebotte, daha sonra ressamlığa yönelir. Kendi dönemindeki izlenimciler tarafından biraz beğenilmeyen ve eleştiriler alan sanatçı, Degas ve Renoir gibi ustaların tablolarını beğenip, onu teşvik etmesiyle sergilere katılır. Varlıklı bir aileden gelen Caillebotte, hayatını resim yaparak geçirir. Pek çok empresyonist ressamın eserini satın alır ve onları destekler. Bu yönüyle önemli bir koleksiyoner olarak tarihe geçer.

45 yaşında akciğer rahatsızlığı nedeniyle hayata veda ettiğinde, geride büyük bir koleksiyon bırakır. Caillebotte, 19. yüzyıl Paris’inin merkezde olduğu tablolarını, burjuvaya ait izlenimler, şehir hayatı, günlük yaşam ve modernliğe adım atan kentin buluşturduğu zıtlıklara karşı incelikli bakışı ile işler. Kağıt oynayan, kitap okuyan ve piyano çalan burjuvaziyi resmeden sanatçının sadece bu sınıfa değil işçilere, boyacılara, satıcılara da yer vermesi, onu diğer izlenimcilerden farklı kılar. Caillebotte, resim tekniğinde kendini özgür bırakır, bazen hepsinden farklı olarak gerçekçiliğe yaklaşır, bazen de ünlü izlenimci arkadaşlarından etkilenir.

9. Édouard Manet (1832 – 1883)

Edouard Manet, Woman Reading, 1879

Édouard Manet, Woman Reading, 1879

Gerçekçilik akımından izlenimciliğe geçişte önemli bir rol oynayan Manet, izlenimci ressamlarla yakın bir dostluk kurmasına ve okullarının öncüsü sayılmasına, açık renkleriyle izlenimcileri etkilemesine rağmen onlara katılmaz, kendisini izlenimci olarak kabul etmez. Ancak Manet’in izlenimciliğe en uzak yapıtları, pastel ve çini ile yaptığı ilk dönem portre taslaklarıdır. Ama bunlar da bile canlı bir ışık, titreşen renkler ve izlenimcilerin çok önem verdiği, birbirini bütünleyen renkler kuralı iyice belirgindir.

Édouard Manet’in Hayatı ve Eserleri isimli yazımıza da göz atmanızı öneriyoruz.

10. Edgar Degas (1834 – 1917)

Edgar Degas, The Star, 1878

Edgar Degas, The Star, 1878

Empresyonist ressamları Degas’a Manet tanıtır. Ama Degas tam anlamıyla bu ressamların yanında değildir. Bir yandan bağımsızlığına bağlı olmak ister, bir yandan da bu ressamlarla birlikte tablolarını sergileyecek olursa uğrayabileceği başarısızlığı düşünür, zira o yıllarda empresyonizm çok eleştirilen bir akımdır. İzlenimci ressamlar ışığa ve canlı renklere doğru yönelirken, eski ustaların denge ve mantığına sıkı sıkıya bağlı kalan Degas ise insanlarda ve eşyalarda değişmezliği ve sonsuzluğu arar. Degas, kendisini çağdaş yaşamın klasik ressamı olarak tanımlasa da empresyonistlerin sekiz sergisinden yedisine katılır.

Edgar Degas’ın Eserleri ve Hayatı isimli yazımıza göz atmanızı öneriyoruz.

İzlenimcilik akımının ve temsilcilerinin artık alay konusu olmaktan kurtulduğu 1886’da Georges Seurat ve arkadaşları Yeni İzlenimcilik (Neo-Impressionism) veya Noktacılık (Pointillism) akımını oluşturur. Bu teknikle yapılan resimlerde, çok sayıda ufak temel renk noktası birbiriyle karıştırılmadan bir araya getirilerek izleyicinin gözünde çeşitli ara renklerin illüzyonu oluşturulur. Neo Empresyonistler boyayı noktalar ya da küçük lekeler halinde tuvale sürmekle ışığı daha iyi yansıtmak ve kenar çizgilerini daha çok dağıtmak olanağını yakalarlar. İlk olarak Georges Seurat, Paul Signac, Henri-Edmond Cross, Charles Angrand, Albert Dubois-Pillet bu tekniği uygulamaya başlarlar.

Georges Seurat, Sunday Afternoon On The Island Of La Grande Jatte, 1886

Georges Seurat, Sunday Afternoon On The Island Of La Grande Jatte, 1886

Paul Signac, Les Andelys, Cote d'Aval, 1886

Paul Signac, Les Andelys, Côte d’Aval, 1886

Empresyonizm, Neo Empresyonizmden sonra Post Empresyonizme (Art İzlenimcilik) dönüşür. Bu ekolde yer alan ressamlar başlangıçta izlenimcilik ile başlasalar da, zamanla kendi kişisel anlatımlarını oluştururlar. İzlenimciliğin canlı renkleri yanında, gelenekselin dışına çıkan konu anlayışı da bu sanatçıları etkiler. Post empresyonist sanatçıların büyük çoğunluğu peyzaj ve çağdaş yaşamı yansıtırlar resimlerinde. Ressamların hepsi de eşit derecede renk tutkunudur, ancak renk, her birinin kişiliğine göre son derece farklı rezonanslar alır. Post Empresyonizm, empresyonizmden daha geniş bir coğrafyaya yayılır.

Post Empresyonist olarak adlandırılan ressamlar aslında bir grup oluşturmazlar. Terim ilk kez, kendisi de bu kümeye dahil edilen Roger Fry tarafından, 1910 yılında Grafton Galeri’de açılan sergiye verilen Manet ve Post Empresyonistler başlığında kullanılır. Bu akım, sonraları yerini Fovizm ve Kübizm’e bırakır ve bu yeni akımlara öncü olur. Bu akımın en önemli isimleri ise Paul Cézanne, Paul Gauguin, Vincent van Gogh, Henri de Toulouse-Lautrec’dir.

11. Paul Cézanne (1839 – 1906)

paul cezanne - the large bathers

Paul Cézanne, The Large Bathers, 1906

Art İzlenimciliğin temellerini atan Cézanne, modern sanata olan katkılarından dolayı, modern sanatların babası olarak da görülmektedir. Cézanne ışık konusunda empresyonist anlayışı benimsemesine karşın, müzelerde eski ustaların yapıtlarında gördüğü sağlam ve kalıcı yapıyı sağlamayı amaçlar. Cézanne’a göre sanatçı önce gözleri aracılığıyla doğayı oluşturan nesneleri görecek, sonra da beyni sayesinde bunları en uygun ifade etme yollarını yaratacaktır. Bu ifadenin ideale ulaşması için gereğinde biçimler ve renklerin gerçekliğinden ödün verebilir. Cézanne’nin bir başka ilkesi de, sadece renklerden yararlanarak resimde perspektif etkisi yaratmak olmuştur.

Paul Cézanne’nin Eserleri isimli yazımıza da göz atmanızı öneriyoruz.

12. Vincent van Gogh (1853 – 1890)

vincent van gogh bedroom in arles

Vincent van Gogh, Bedroom In Arles, 1888

Resim kariyerine 1880’den sonra başlayan, başlangıçta koyu ve kasvetli renklerle çalışan Van Gogh, Paris’te tanıştığı izlenimcilik ve post izlenimcilik akımlarının etkisiyle canlı renklere geçer. Van Gogh’un en özgün yapıtları Arles’te yaşadığı bir yıllık süre içinde ürettiği resimlerdir. Kızgın güneş altında kavrulan, mistral rüzgarının etkisiyle ağaçların sarmaş dolaş boy gösterdiği bu kasabanın acımasız doğası, Van Gogh’un haşin karakteriyle birleşince, sanatçının iç dünyasının yansıdığı ifade yüklü yapıtlar ortaya çıkmıştır. Sanatçının doğayı yeniden kendince yapılandırdığı bu tablolarda biçimler, helezon ve yaylar oluşturacak şekilde kıvrık, dalgalı fırça darbeleriyle çarpıtılmıştır. Sanatçı boyayı tüpten çıktığı haliyle, karıştırmaksızın sürmektedir. Bu kıvrak darbeler sayesinde, resim deviniyormuş izlenimi vermektedir.

Van Gogh’un Eserleri ve Hayatı
Vincent Van Gogh’un Kaleminden Hayatına Dair 21 Mektup
Bilmeniz Gereken 5 Van Gogh Tablosu

13. Henri de Toulouse-Lautrec (1864 – 1901)

Henri de Toulouse-Lautrec, La Toilette, 1889

Henri de Toulouse-Lautrec, La Toilette, 1889

Empresyonistler, figürden neredeyse tümüyle vazgeçmişlerdir, Lautrec ise eserlerinde insanı bütün doğallığıyla işler, ruhsal yanlarını ve kişiliğini de vurgular. Toulouse-Lautrec, Monet, Degas ve Renoir gibi izlenimci res­samların, olabildiği oranda terk etmedikleri desene özellikle önem verir. Toulouse-Lautrec’in deseni, daima karakterize eden, serbest, süratli ve daima modele dayanan bir kişiliği de yansıtır. Yapıtlarındaki çarpıcı renkler, uyum, hareket ve yaşam dolu hava, perspektif kurallarını hiçe sayan özgür üslubu Toulouse-Lautrec’in sanatçılar arasında özgün bir yer edinmesini sağlar.

Henri de Toulouse-Lautrec’in Eserleri ve Hayatı yazımızı da okumanızı öneriyoruz.

14. Paul Gauguin (1848 – 1903)

Paul Gauguin, Entrance to the Village of Osny, 1883

Paul Gauguin, Entrance to the Village of Osny, 1883

Vincent van Gogh ve diğer sanatçıları destekleyen Camille Pissarro, Gauguin için de ilk başlarda önemli bir etken olmuştur. Pissarro, Gauguin’i empresyonist akıma yönlendiren kişidir. Gauguin, empresyonistlerle birlikte resimlerini sergiler ve bu akıma dahil olan sanatçıların eserlerini toplar. Daha sonra Gauguin empresyonizmden kopar, sembolist (sanatçıdaki düşünce ve görüşün tabiattan alınmış sembollerle dışa vurulması) akıma yakınlaşır.

Paul Gauguin’in Eserleri ve Hayatı isimli yazımızı da okumanızı öneriyoruz.

Kaynak
Lebriz Sanal DergiEmpresyonizmEmpresyonizm Akımının Güncel Bakış Açısıyla Bazı Yönlerden İncelenmesiGünde 1ResimMonet Demişken: İzlenimcilikKayıp Zamanın İzinde Bir RessamResmin ÖyküsüAvangart Sinema ve Empresyonizm


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir