Menu

Yılmaz Güney’in Filmleri ve Hayatı



1 Nisan 1937’de Adana’da doğan Yılmaz Pütün, 13 yaşında bisikletiyle sinemalara on altı milimetrelik film bobinlerini, mahallelerde sırtında bir pano ile film afişlerini taşıyarak sinemaya ilk adımını atar.

Onun sinemaya yönelmesinde en önemli sebeplerden biri edebiyata olan ilgisidir ve daha lise yıllarında Doruk adlı bir dergi de çıkarır. Daha sonra sinemaya daha yakın olabilmek için, kazandığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bırakır ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne yazılır.

Lise yıllarında Adana’da pursantaj memurluğunu yaptığı Dar Film’in İstanbul bürosunda çalışırken, kendisi gibi Adanalı olan Yaşar Kemal’in aracılığıyla Atıf Yılmaz’la tanışır ve onun asistanlığını yapmaya başlar. 1959 yılında Atıf Yılmaz’ın yönettiği ve kendisinin senaryosunu yazdığı Bu Vatanın Çocukları ve Alageyik filmlerinde ilk kez beyazperde ile tanışacak olan Yılmaz, güneylerin çocuğu olduğu için Güney soyadını kullanır.

yilmaz guney, bu vatanin cocuklari

Yılmaz Güney, Bu Vatanın Çocukları, Nurhan Nur ile

yilmaz guney, alageyik

Yılmaz Güney, Alageyik, Pervin Par ile

Yeni Ufuklar, On Üç, Pazar Postası dergilerinde yazıları çıkar. 1961 yılında, Atıf Yılmaz’a yönetmen yardımcılığı yaptığı Tatlı Bela filminin setinde iken, lisede yazdığı ve Yeni Ufuklar Dergisi’nde yayımlanan Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri adlı bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı için 1,5 yıl ceza alır. İki yıl sonra tekrar sinema ile buluşan Yılmaz Güney’in yaşamı, 1963 – 1971 yılları arasında halk arasında Çirkin Kral olarak da anılacağı bir döneme girer. Tarık Dursun K, Milliyet Gazetesi için Yılmaz Güney’le söyleşi yapar. Bu röportajdan sonra, artık Çirkin Kral olarak anılacaktır.

Tarık Dursun K: “Nereden başlayalım?”
Yılmaz Güney: “Krallığımdan Aga’cım.”
Tarık Dursun K: “Hangi krallığından Yılmaz’cığım, sinemada iki kral olur mu? Sinemada tek bir kral var, o da Ayhan Işık. Ayhan Işık kesme şeker gibi dört dörtlük bir erkek güzeli. Jön! Ya sen Yılmaz’cığım?”
Yılmaz Güney: “O kralsa Aga’cım, ben de kralım.Ne yapalım, Ayhan Ağabey kesme şeker gibi düzgün bir kralsa, ben de çirkin kralım. O güzelse, ben de çirkinim Aga’cım. O güzel kralsa, ben de çirkin kralım, olmaz mı yani?”

nebahat cehre ve yilmaz guney

Yılmaz Güney ve Nebahat Çehre

70’li yılların yükselen devrimci mücadelesi içerisinde önemli bir görev üstlenen Yılmaz Güney, sinemasıyla olduğu gibi toplumcu yönüyle de dönemin dinamikleri ile sıkı bir ilişki içerisindedir. 22 Mayıs 1971’de, İsrail Başkonsolosu Efraim Eldrom’u, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarını durdurmak için kaçıran Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir ve Oktay Etiman’ı Levent’teki evinin tavan arasında saklar. Aramaya gelen subaylara “Yukardalar” diyerek gülüşmeler ile evi aramadan dönmelerine neden olduğu o an için, daha sonra hayatının en zor rolünü yaptığını söyleyecek olan Güney, bu olay için 1972 Mart’ında 7 yıla mahkum olur. Can Yücel Yukardalar adlı şiirinde o günü şöyle anlatmaktadır:

Az sonra kapı vurulur, bir komiser on silah endazıyla
Girer içeri Yılmaz kapı ağzındadır.
Komiser “İhbar aldık mahirle arkadaşlarını
Burda saklıyormuşsunuz” der.
Yılmaz da Yılmaz’ca gülüp eliyle çatı katını göstererek
“Yukardalar” deyince
Komiserde kahkahayı basıp avenesiyle basıp gider
Yılmaz gerçekten o anda yukardadır
Yoldaşlarıyla devrim tarihimizin çatıkatında.

Yılmaz Güney’in 1971’de Nevşehir Cezaevi’ndeyken yazdığı Boynu Bükük Öldüler romanı yayınlanır ve ertesi yıl Orhan Kemal Roman Ödülü’nü alır.

yilmaz guney ve esi fatos guney

Yılmaz Güney ve eşi Fatoş Güney

Mayıs 1974’te afla serbest kalan Güney, Endişe filminin çekimleri sırasında Adana’da bir restoranda çıkan tartışma ile Yumurtalık hakimini öldürdüğü iddiasıyla 19 yıla mahkum olur. Artık tüm film çalışmalarını, senaryolarını, dergi yazılarını cezaevi koşulları altında gerçekleştirmek zorunda kalan Güney’in, cezaevi yıllarında da soruşturmalar peşini bırakmaz ve Güney Dergisi’nde yayımlanan yazıları gerekçesiyle hakkında üst üste birçok dava açılır. Bu süreçte eşi ile mektuplaşmaları daha sonra Selimiye Mektupları adlı bir kitap olarak da yayımlanan Yılmaz Güney, bir mektubunda Fatoş Güney’e şöyle seslenmektedir:

“Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili. Biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz, acısını acımız yaptık. Çünkü dünyanın öbür ucunda, hiç tanımadığımız bir insanın gözyaşı bile içimizi parçaladı…. Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk. Yüreğimizin yufkalığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili… Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım… Yaşamak ne güzeldir be sevgili, sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek… Ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın!”

Hakkında açılan davalarda istenen cezalar yüz yılı bulan Güney, 1981 yılında izne ayrıldığı Isparta Cezaevi’ne bir daha dönmez ve Fransa’ya gider. Sanata ve sinemaya olan bakışını “Sanat tek başına devrim yapmaz, fakat doğru bir çizgiye, dünya hakkında doğru bir siyasi görüşe sahip olan bir sanatçı, eserleri yoluyla halkla, kitlelerle çok güçlü ve geniş bağlar kurabilir” sözleriyle özetleyen Yılmaz Güney, Türkiye’de yaklaşık on üç yılını cezaevlerinde geçirmiş ve çeşitli kalıcı rahatsızlıklar edinmiştir. 9 Eylül 1984’te Fransa’da yaşama veda eder.

1. Hudutların Kanunu, 1966

Yönetmen: Lütfi Ö. Akad, Oyuncular: Yılmaz Güney, Pervin Par, Tuncel Kurtiz

yilmaz guney hudutlarin kanunu

Hudutların Kanunu, Lütfi Akad sinemasında olduğu kadar Türk Sineması açısından da bir değişimi gösteren, Türk Sineması’nın yapı taşlarından olan bir film. Akad açısından Yılmaz Güney’le başlayan ortaklıkla beraber daha gerçekçi bir sinemaya yaklaşırken, filmin içinde bulundurduğu yerellik, Türk Sineması’nın kendi insanına bakması açısından büyük önem taşır.

Film, bir sınır köyünde hayatlarını kaçakçılıkla idame ettiren köylülerin hayatlarına odaklanır. Toprak ağaları altında ezilen köylülerin yaşamak ve para kazanmak için seçtikleri bu illegal yol onları devletle karşı karşıya getirir. Her ne kadar Akad kaçakçı-devlet ilişkisinde bir otosansürde bulunduğunu söylese de, filmin üç defa sansür kurulu tarafından yasaklanmasına engel olamaz. Ancak Yılmaz Güney’in hayatı açısından sıkıntılı bir dönemdir.

Filmin Urfa’daki setinde Yılmaz Güney, kaldığı otelin holündeki aynaya gece saat 22 civarında ruhsatsız tabancayla 6 ya da 7 el ateş edince tutuklanır. Beş gününü cezaevinde geçirdikten sonra da kefaletle serbest bırakılır. Yine bu olaydan üç saat önce de Nebahat Çehre’ye ait otomobili devirip ağır hasara uğratır. Yılmaz Güney, 15 gün önce de ehliyetsiz otomobil kullanırken 11 yaşındaki bir erkek çocuğa çarparak yaralanmasına neden olur. Hudutların Kanunu 4. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi 2. Film seçilir ve Yılmaz Güney En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’ne layık görülür.

2. Balatlı Arif, 1967

Yönetmen: Atıf Yılmaz, Oyuncular: Yılmaz Güney, Nebahat Çehre, Candan İsen, Muadalet Tibet, Danyal Topatan

yilmaz guney balatli arif

Film, Atıf Yılmaz’ın gözünden o dönemin Balat’ını dedikodusuyla, yardımlaşmasıyla, sıcak bir mahalle kültürüyle anlatır. Gülşen ve Arif üzerinden gerçek bir aşk hikayesi ve de en önemlisi farklı dünyaların insanları olma durumunun, biz farklı dünyaların insanlarıyız klişesi kullanılmadan da anlatılabileceğini gösterir seyirciye. Tıbbiyeli Arif mahallelinin fahri doktoru, anne babasının tek umududur, herkesin yardımına koşar. Hayatı ev ve okul arasında geçmektedir, tek derdi okulunu bir an önce bitirmek ve Gülşen’e kavuşmaktır. Arif ’i seven başka bir kadın sebebiyle bambaşka bir hayatın kapıları açılır.

3. Seyyit Han: Toprağın Gelini, 1968

Yönetmen: Yılmaz Güney, Oyuncular: Yılmaz Güney, Nebahat Çehre, Hayati Hamzaoğlu, Danyal Topatan, Nihat Ziyalan

yilmaz guney seyyit han

Yılmaz Güney, yapımcı yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu olarak ilk çıkışını Seyyit Han: Toprağın Gelini filmiyle 1968 yılında yapar. Girişindeki Western edalı açılış ile bir Çirkin Kral içeriği taşısa da, Seyyit Han kendine özgü bir senaryo, öncekilerden ayrılan bir anlatım dili ve şiirsel folklorik tınılı bir aşk hikayesi olarak giderek epik bir masala dönüşen fantastik bir anlatı olacaktır. Halk Edebiyatı’nın aşık geleneğiyle de ilintili, folklorik gerçeküstücülük özellikleriyle destansı bir yapısı vardır. Adana Altın Koza Film Şenliği’nde En İyi 3. Film, En İyi Görüntü (Gani Turanlı), En İyi Müzik (Nedim Otyam) ve En İyi Erkek Oyuncu (Yılmaz Güney) ödüllerini alır.

Gözü pek ve yiğit delikanlı Seyyit Han, komşu köyden Keje’yi sever. Ama kızın ağabeyi, Seyyit’ten önce düşmanlarından kurtulmasını ister. Keje, Seyyit’e kaçmaya hazırdır, ama bunu onuruna yediremeyen Seyyit köyden gider, düşmanlarından kurtulur ve yıllar sonra Keje’sine kavuşmak üzere köye döner. Ama o köye geldiğinde Keje, Haydar Bey’le evlenmeye hazırlanmaktadır. Filmin sonunda av-avcı/kurban-cellat ve adalet arayışı çizgilerinde, Yılmaz Güney sinemasının kendi özgün yapısını oluştururcasına, gerçeküstücü öğelerle de bezenerek vurucu bir finale imza atılır.

4. Umut, 1970

Yönetmen: Yılmaz Güney, Oyuncular: Tuncel Kurtiz, Yılmaz Güney, Osman Alyanak, Enver Dönmez, Kürşat Alnıaçık, Gülşen Alnıaçık, Lütfü Engin

yilmaz guney umut

1970’lerin başıyla birlikte toplumsal gerçekçilik akımı, Yılmaz Güney’in sinemasına iyiden iyiye yansır. Yılmaz Güney’in başyapıtı Umut’ta anlattığı, çocukluğunda yaşadığı ve anımsadığı iki şeyden biridir fakirlik. Faytoncu Cabbar’ın umudu, hepimizin umudu olur. Film büyük bir ses getirir. Filmde, kalabalık ailesini geçindirmek için iskeleti çıkmış atıyla didinen faytoncu Cabbar’ın tek geçim aracı olan atını bir trafik kazası sonucu yitirmesiyle umudunu bir defineye bağlayışı ve büyük bir hayal kırıklığı içinde umudun büyük bir umutsuzluğa dönüşü anlatılır. Film, 2. Adana Altın Koza Film Festivali’nde, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini alır.

5. Acı, 1971

Yönetmen: Yılmaz Güney, Oyuncular: Yılmaz Güney, Fatma Girik, Hayati Hamzaoğlu, Mehmet Büyükgüngör, Osman Han

yilmaz guney aci

Acı, western özellikleri taşıyan kan davası karşıtı bir filmdir. Ana teması pişmanlık olan, Yılmaz Güney’in hem yönetmenliğini yapıp hem de başrolünü oynadığı film, Fatma Girik’in gazino çalışmaları nedeniyle hızlı bir çalışma temposu içinde 14 günde çekilir. 15 yıllık mahpusluk yaşamından sonra, yıllar önce öldürdüğü adamın ailesine gidip bağışlanmasını isteyen, Çiçek Ali rolüyle ilginç bir tipleme çizer Yılmaz Güney. Filmin son sahneleri son derece hareketli ve başarılı.

6. Ağıt, 1971

Yönetmen: Yılmaz Güney, Oyuncular: Yılmaz Güney, Bilal İnci, Hayati Hamzaoğlu, Nizam Ergüden, Sermin Hürmeriç

yilmaz guney agit

1971 yapımı Ağıt’ta ise eşkıyalığın, dağların ve ıssız köyün çocuğu Çobanoğlu’nun, yani yitip gidenin ve bir daha geri getirilemeyecek olanın hikayesini izleriz. Yılmaz Güney’den Çukurova’yı, mertlikleri, kalleşlikleri, yoksullukları ve sıkışmışlıklarıyla Çukurova insanını izlemek, tıpkı Yaşar Kemal’den Çukurova’yı dinlemek, masalı romanı ve efsaneyi iç içe geçirmek gibidir.

7. Baba, 1971

Yönetmen: Yılmaz Güney, Oyuncular: Yılmaz Güney, Müşerref Tezcan, Kuzey Vargın, Aytaç Arman, Mehmet Büyükgüngör, Faik Coşkun, Nedret Güvenç, Ender Sonku

yilmaz guney baba

Filmin senaryosu Bekir Yıldız’ın Üç Yoldaş adlı öyküsünden esinlenilerek yazılır. Fakir bir aile babası, Almanya’ya işçi olarak gidecekken, suçsuz olduğu halde para karşılığı, işlemediği bir cinayeti üzerine alır. Hapiste yattığı uzun yıllardan sonra serbest kaldığında oğlunu mafyaya karışmış, kızını ise kötü yollara sapmış halde bulur. Hapse düşmesine sebep olan, karısına tecavüz eden, oğlunu mafyaya sokan adamdan intikam kaçınılmazdır. 1972 yılında 4. Adana Film Şenliği’nde En İyi Oyuncu Ödülü’nü alır Yılmaz Güney, ancak dönemin siyasi baskılarından dolayı iptal edilir.

Arka arkaya Ağıt, Acı, Baba filmlerini çektiği yıllar, sıkıyönetimin olduğu yıllardı da. İstanbul Bölgesi’nin komutanı Faik Türün, Yılmaz Güney’e İstanbul’u terk etmesini söyler, o da gider. O dönemdeki filmlerinde, yani Ağıt’ta, Acı’da, Baba’da, sonrasında da Zavallılar’da siyasal mesajlarını filmin hikayesine gizleyerek anlatır.

8. Umutsuzlar, 1971

Yönetmen: Yılmaz Güney, Oyuncular: Yılmaz Güney, Filiz Akın, Hakkı Güvenç, Memduh Ün

yilmaz guney umutsuzlar

İlk bakışta sıradan bir Yeşilçam melodramı gibi görünen Umutsuzlar, diyalogları ve oyunculukları açısından etkileyicidir. Senaryosunu da Yılmaz Güney’in yazdığı filmde, İstanbul’un bıçkın kabadayısı Fırat ve başka bir sosyal sınıftan balerin Çiğdem’in aşkı anlatılır. Silahından vazgeçmesini isteyen Çiğdem ve aşkından vazgeçmesini emreden işi karşısında çaresiz kalan Fırat, bir süreliğine seçim yapmaya çabalasa da devam etmez. Yalçın Tura’nın Türk sinema tarihine film müziği kavramını getiren besteleri eşliğinde akıp giden film, 1970 Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini alır.

9. Arkadaş, 1974

Yönetmen: Yılmaz Güney, Oyuncular: Yılmaz Güney, Melike Demirağ, Kerim Avşar, Azra Balkan, Semra Özdamar, Nizam Ergüven, Civan Canova

yilmaz guney arkadas

Arkadaş, Yılmaz Güney’in burjuvaziye nefretini en açık biçimde gösteren filmidir. Filmde yozlaşmış burjuva eleştirisi oldukça çiğ bir şekilde verilir. Hapishaneden çıkan Güney, burjuvaziye öfkesini, diğer filmlerinin aksine, bir kent filmiyle, küçük burjuva alışkanlıklarının çirkinliğini alabildiğine gözler önüne sererek gösterir. Halk insanı olan Âzem ile fabrikatör, kaybolmuş, kimliksiz, kimsesiz kalmış Cemil arasındaki çatışmalı arkadaşlık, Arkadaş’ın konusunu oluşturur. Film, iki arkadaşın dünyaya bakışları arasındaki farkı, kaba bir karşıtlık yaratarak kurar.

10. Zavalıllar, 1974

Yönetmen: Yılmaz Güney, Atıf Yılmaz, Oyuncular: Yılmaz Güney, Hakkı Kıvanç, Arap Celal, Kamran Usluer, Hüseyin Kutman

yilmaz guney zavallilar

Zavallılar’da hapisten çıkmanın dahi bir şey ifade etmediği yoksul hayatlara objektif tutar Yılmaz Güney. Anlatılan 3 arkadaşın kesişen öyküleridir ve dışarıyla içerinin farkı pek de büyük değildir. Yılmaz Güney filmin çekimlerine 1972 yılında başlar, çekimler sırasında hapse girdiğinden film yarım kalır. 1974’te hapisten çıkınca Atıf Yılmaz’la birlikte senaryoyu yeniden ele alıp birlikte bitirirler. Filmde kent yoksullarına kamerasını çeviren Yılmaz Güney, Türk Sineması’nda o güne kadar görülmemiş bir biçimi dener, üç kişinin hikayesini, geri dönüşlerle birleştirerek bir yoksulluk panoraması sunar.

11. Sürü, 1978

Yönetmen: Zeki Ökten, Yılmaz Güney, Oyuncular: Tuncel Kurtiz, Tarık Akan, Melike Demirağ, Erol Demiröz, Levent İnanır, Şener Kökkaya, Yaman Okay, Güler Ökten

yilmaz guney suru

Yılmaz Güney’in başyapıtlarından Sürü, bir aşireti, bir ikiliyi, bir sürüyü ve daha birçok şeyi anlatır. Aşiretler arası çatışmalar, kişiler arası hesaplaşmalar, insan-doğa, insan-insan, insan-toplum ilişkileri, dramatik bir kuruluşun içine yerleştirilen malzemenin salt bir kısmını oluşturur. Filmin tümü ise temelde ekonomik zorlamalarla çağdışı kalmış bir toplumun, ezilen kişilerin ve doğan çatışmaların çok geniş bir panoramasını sergiler. Senaryosunu Yılmaz Güney’in yazdığı Sürü filmi, teması ve kodları bakımından sosyal melodram olarak tanımlanabilir. Konusu bakımından güneydoğuda aşiretleri birbirleriyle kan davalı Şivan ile Berivan arasındaki bitmeyen aşkın, göçerliğin, yerleşik yaşamın, hayvancılığın, endüstrinin ve hizmet sektörünün kapitalist üretim ilişkileri karşısındaki mağlubiyetinin filmi olarak okuyabiliriz.

12. Yol, 1981

Yönetmen: Yılmaz Güney, Şerif Gören, Oyuncular: Tarık Akan, Şerif Sezer, Halil Ergün, Tuncay Akça, Hikmet Taşdemir, Meral Orhonsay

yilmaz guney yol

Filmde, yarı-açık cezaevinde 6 mahkum, bir haftalığına izne çıkar. Yıllık izinlerdir bu. Her birinin, kendilerine özgü sorunları, acıları ve özlemleri vardır. Her biri, Türkiye’nin değişik bölgelerinden ve farklı sosyal kesimlerinden gelmektedirler. Yolculuk boyunca her bir karakterin ayrı ayrı bir film olacak konusu, bir belgesel tarzında geniş ve ayrıntılı çekimleriyle Türkiye panoraması çizmektedir. Yol, memleketlerine giden beş tutuklunun bir hafta süren izinleri boyunca başlarına gelenleri iç içe işleyen, Şerif Gören’in görsel kalitesi yüksek görüntüleriyle bezenmiş, epik bir soluğu olan, kurgusu hareketli, sıradan Anadolu insanını yaşamını acılarını içinde ezildiği aile düzenini, hoşgörüsüzlüğü anlatan bir filmdir. Yol, 1982’de Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazanır.

13. Duvar, 1983

Yönetmen: Yılmaz Güney, Oyuncular: Tuncel Kurtiz, Tuncer Necmioğlu, Ayşe Emel Mesçi, Malik Berrichi, Nicholas Hossein

yilmaz guney duvar

Yılmaz Güney, Duvar adlı son filmini, hapisten kaçıp Fransa’ya gittikten sonra çeker. Film, bir hapishane filmi ve Türkiye cezaevlerinin insanlık dışı şartlarını tasvir eder. 1976’da Ankara Kapalı Cezaevi’nde tanıklık ettiği, tüm cezaevine yayılan bir isyanı bu filme konu alır. Bu olaydan derinden etkilenen Yılmaz Güney, isyanın arkasından gönderildiği Kayseri Cezaevi’nde Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz ismiyle bir roman yazar ve film Fransa’da bu roman üzerinde kurulu senaryo ile çekilir. Yıllar sonra film çekimi sırasındaki görüntüler ve kamera arkası, Patrick Blossier tarafından Duvarın Etrafında adlı bir belgesel olarak kurgulanır.

Kaynak
Yılmaz Güney Sineması’nın İdeolojik ve Gerçekçi Sinema Dilinin ÇözümlenmesiBir Devrimci, Bir İnsan, Bir Çirkin KralHudutların KanunuBalatlı ArifSeyyit Han: Toprağın GeliniYılmaz Güney ve UmutUmutsuzlar (1971)


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir