Menu

Parfümün Tarihi ve Edebiyatta Parfüm



Parfüm sözcüğü, Latince per (içinden) ve fumum (duman) sözcüklerinin bileşiminden oluşmuştur. Parfümün ilk kullanılışı Eski Mısır’a dayanır. Mısırlılar güneş tanrıları Râ için güneşin doğuşundan batışına dek kokulu otlar yakarlardı. Ölülerini ise kokulu yağlar ile mumyalayıp, mezarlarına kokulu kremlerle birlikte koyarlardı.

1370 yılında kokulu yağlar ve alkolden üretilen Eau d’Hongrie, “Macar Suyu” adındaki ilk modern parfüm, bileşiminde lavanta yağı ve biberiye bulunan bu madde, bir keşiş tarafından, Macaristan’da yaşlanmakta olan Kraliçesi Elizabeth’in, söylendiğine göre güzelliğini sonsuza dek koruyacağı güvencesiyle üretilir.

Zaman ilerledikçe, hem doğu hem de batıdaki güçlü kadınlar, Kraliçe Kleopatra ve Çin Dowager İmparatoriçesi Yang Guifei gibi, dönemin en güzel kokularını kullanırlar. Ayrıca Mısırlılar tarafından mumyalama amacıyla fazla miktarda baharat da kullanılır.

Osmanlı’da ise buhur suyu, gül suyu, çiçek suyu dışında, macun kıvamındaki koku birleşimi galiye kullanılır. Galiyenin ana bileşenleri misk ve amber olduğu için pahalıydı. Parfüm olarak değerlendirilebilecek diğer bir ıtriyat malzemesi ise, Avrupa’da da 17. yy.’da kullanımı yaygın olan koku topları şemmamelerdir. Şemmameler, giysi üzerinde taşınmakta, elde tutularak gezilmekte ya da yazı takımına konulmaktaydı.

Rudolphe Ernst, The Gathering of the Roses

Rudolphe Ernst, The Gathering of the Roses

Napoleon Bonaparte, 1804 yılında imparator olduğunda, kokuya ilgisi sonucu parfümeriye yeni bir popülerlik kazandırır. Napolyon Bonapart’ın karısı Josephine de doğal kokuları tercih eder. Eau de Cologne, Josephine’in zamanında yeni ortaya çıkmış bir kokudur. Ancak Napoleon’un burnuna en çok, karısının doğal kokusu hoş geliyor olmalıydı, zira yazdığı mektuplardaki “Yıkanma, sana geliyorum” sözleri böyle düşünmemize neden oluyor.

On sekizinci yüzyılın başında, Almanya’nın Köln şehrinde yaşayan Paul Feminis, Macar Suyu’nu geride bırakan eau de toilette’i  oluşturur. Turunçgil yağları, neroli, limon, bergamot ve lavantadan oluşan kokuyu, daha sonra Feminis’in soyundan olan Jean Marie Farina, formülü hafifçe değiştirip biberiye ile yumuşatarak yeni ürünü eau de cologne adı altında pazarlanmıştır.

Felix Potın

Parfüm bileşenleri, uçucu özelliklerine göre üç şeklinde sınıflandırılır:

  • Üst notalar: Daha uçucu bileşenlerdir. Parfümün uygulanmasından sonra fark edilir ve kısa bir sürede (30 saniye ile birkaç dakika) etkisi geçer. Örnek: Limon, nane ve çimen kokusu.
  • Orta notalar: Bu kokular bir parfümün ana karakterini verir. Üst notaların kaybolmasından hemen sonra saptanırlar. Etkileri birkaç saat sürebilir. Örnek: Gül, yasemin, lavanta, ayçiçeği kokusu ve meyveli kokular.
  • Temel notalar: Bu parfümlerin etkileri saatlerce sürebilir. Üst ve orta notalar için diğer notadaki parfümlerin sabitleştiricisi olarak (uçuculuklarını azalttığı için) kullanılırlar. Örnek: Odunsu, misk ve vanilya aromaları.

Çiçekli Parfüm Şişesi

Parfümler, içerdikleri uçucu yağ miktarına göre de farklı şekillerde adlandırılırlar:

  • Eau de Parfüm: Yoğunluk olarak en fazla koku veren parfümlerdir. Esans oranları, %10 ile %20 arasındadır. Kalıcı ve ağır kokulu parfümler genel olarak bu grupta yer alır. Kış aylarının vazgeçilmez parfüm grubudur.
  • Eau de Toilette: Yoğunluk oranı orta derecede, esans oranı ise %4 ile %2 arasındadır. Günlük kullanım için ideal parfümlerdir ve her mevsime uygundur.
  • Eau de Cologne: Yoğunluk düşük parfümlerdir. Esans oranı %2 ile %4 arasında değişir. Kokuya hassasiyeti olan kişiler için çok uygun parfümlerdir. Ancak her markada bu kategoriyi bulmak zordur. Çok az çeşidi olduğundan az tüketilen parfüm grubudur, kalıcılığı da kısadır.
  • Eau Fraiche: Parfüm kategorisindeki en uçucu esans oranına sahiptir. Markalar genellikle yaz aylarında fraiche’leri piyasaya bu nedenle sürer. İçeriğinde %3 ya da daha az esans vardır. Duş sonrası kullanımı daha etkilidir.

Herbert James Draper, Pot Pourri, 1897

Herbert James Draper, Pot Pourri, 1897

Yapıtlarında, kokuların yer aldığı paragraflara bol bol rastlanan Fransız yazar Émile Zola bir tren vagonu deposunda, genç bir çiftin birbirine sarıldıkları vagonu kesinlikle saptayabilecek denli mükemmel bir koklama duyusuna sahip olduğunu öne sürerdi.

“İşlemeli bir tül perdeden odaya hafif bir aydınlık sızıyordu. Evin en iyi döşenmiş odası burasıydı. Duvarlarına açık renk kumaşlar gerilmişti. Üstü mermerli bir tuvalet masası, çerçevesi oymalı bir döner ayna, mavi saten kaplı bir şezlong ve iskemleler. Tuvalet masasının üstünü kaplayan gül, leylâk, sümbül demetlerinden yapılan baygın bir çiçek kokusu dolduruyordu insanın içini. Küvetlerden yayılan ağır kokuyla birlikte bir bardağın içine ufalanmış keskin bir lavanta çiçeği kokusu da karışmaktaydı. İyi bağlanmamış olan sabahlığına sımsıkı sarılan Nana, cildi hâlâ terle nemli, bu danteller içindeki tuvaletine kendisi de şaşmış, gibiydi.” (Émile Zola, Nana)

Tom Mc Nemar

Fotoğraf: Tom Mc Nemar

Kokunun gerçek gücünü anlayan ve kokuyu ana ilham kaynaklarından biri yapan bir şair varsa, o da modern Fransız şiirinin babası Charles Beaudelaire’dir. Konuyla ilgili başyapıtı, sevgilisinin nefis kokusundan esinlenen Parfüm Exotique (Alıp Götüren Koku) adlı şiirdir. Kısa şiir, gözleri kapalı kokusunu teneffüs ettikten sonra nakledildiği egzotik bir hayali dünyayı anlatır. Charles Baudelaire şiirlerinde kadını, koku yastığı, ormanın koku denizi diye betimler.

O güzel iklimlere sürükler beni kokun;
Bir liman görürüm, yelkenle, direkle dolu;
Tekneler, son seferin meşakkatiyle yorgun.

Burnuma kadar gelen hava kokular taşır.
Yemyeşil demirhindilerden gelen bu koku
İçimde gemici şarkılarına karışır.
(Çeviri: Orhan Veli Kanık)

Gül Ve Parfüm Şişsei

Fransız yazar Gustave Flaubert, sevgilisi Louise Colet’e yazdığı mektuplarda, terliklerin, perçemlerin ve mendillerin kokularından bir koku sergisi oluşturur. 6 Ağustos 1846’da şöyle yazar sevgilisine: “Mektuplarını yeni baştan okuyorum, onların misk kokularını soluyorum.”

Honore de Balzac, César Birotteau adlı romanında, sınıf atlamaya çalışan, ailesiyle birlikte her türlü fedakarlığa göğüs geren, bir ölçüde de başarılı olan parfümcü César Birotteau’nun hem yükselişinin hem de düşüşünün hikayesini anlatır. 1803 yılında Paris’te Saint-Honoré caddesi üzerinde kurduğu dükkanı ile parfümerici Jean-Vincent Bully, Balzac’a bu romanında ilham kaynağı olur. Balzac romanı yazmadan önce, ünlü parfümeri markası Guerlain’ın yaratıcısı olan Pierre Franiçois Pascal Guerlin’dan kendisi için özel bir losyon hazırlayıp hazırlamayacağını da sorar.

Doğadaki tüm kokuları tanıyıp birbirinden ayırabilen sıra dışı bir buruna sahip ve doğduğu andan itibaren sevgiye aç büyüyen Grenouille’nin yaşam öyküsünü anlatan Patrick Süskind’in Das Parfum (Koku) adlı romanı ise cinayet romanıymış gibi gözükse de, Grenouille’in tüm olumsuz koşullara rağmen doğuştan var olan koku yetisi sayesinde hayata direnişi konu edilir.

“Sonra da sevgili kokusunun sonsuza kadar bir daha geri getirilemez biçimde uçup gittiğini gördü… Yavaş yavaş can çekişerek ölmeye benzer bir şey…” (Patrick Süskind, Koku)

Caroline Elizabeth, Chanel Book with Old English Roses

Caroline Elizabeth, Chanel Book with Old English Roses

Sentetik bileşenlerin kullanılması ile yeni parfümler üretilmeye başlanır. Bu sentetik bileşenleri kullanmaya başlayan ilk parfümcülerden biri olan Ernst Beaux, muhteviyatında gül, amber, yasemin, misk ve aldehit bulunan ve 1921’de tüm zamanların parfüm klasiği olan Chanel No. 5’i oluşturur. “Geceleri uyumadan önce ne giyersiniz?” sorusuna, ”Ben yatakta hiçbir şey giymem vücuduma sadece iki damla Chanel No. 5 sürerim o kadar” yanıtını veren Hollywood’un büyük yıldızlarından Marilyn Monroe, parfümü adeta ölümsüz hale getirir. Monroe’nun kullandığı Chanel No. 5 şişesi New York’ta bulunan MoMA’da (Modern Sanat Galerisi) sergileniyor. 1921 yılında piyasaya çıkarılan No. 5’i Catherine Deneuve, Nicole Kidman, Celine Dion, Eva Mendes, Jessica Alba, Kate Moss gibi birçok ünlü isim kullanılır.

True Beauty

Parfüm ve ilginç bir olay da şudur: 6 Nisan 1919’da, Paris’in Rue de Rivoli caddesindeki porselen mağazası Aux Lions de Faience’a adımını atan iri yapılı, sakallı adam sonunu hazırladığının farkında değildi. Bir çay takımı görmek ister. Uzun sakalından yayılan koku orada tesadüfen bulunan bir kadın müşterinin dikkatini çeker. Bu kokuyu bir yerden tanıdığını düşünür. Uzun sure önce hiç iz bırakmadan kaybolan kız kardeşinin sevgilisinin de, bu kokuyu kullandığını hatırlar. Kadın polis çağırır, adam tutuklanır. Paris’in mavi sakalı Henri Desire Landru’dur adam; zira 11 kadını öldürüp, yakmış bir seri katildir. Söylenceye göre onu darağacına götüren parfümü ise Guerlain’in 1904’te piyasaya sürdüğü çiçek özlerinden oluşan Mouchoir de Monsieur’dur.

Kaynak
Parfümün Erotizmi – Andrea HurtonParfümler: Formülasyonları, Dünü, Bugünü ve Yarını Patrick Süskınd’in Koku Adlı Romanının Türkçe Çevirisinde Dil Oyunları Eşdeğerliği


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir