Konfüçyüs sadece Çin’e değil, bütün dünyaya aittir. O’nun siyasi düşüncesi insanlığın üstün idealinin temelidir. Konfüçyüs, önce prens unvanı ile yüceltilmiş, ondan sonra “Mükemmel Hakim” ve “Taçsız Kral” namıyla kutsanmış ve Çin’de kendi adına tapınaklar inşa edilmiştir. Öğretisi, hükümetin temeli, şahsiyeti ise milletinin en yüksek idealinin temsilcisidir. Sadece insanla ilgilenen Konfüçyüs bundan dolayı Çin’in Sokrates’i sayılmıştır.
Konfüçyüs, M.Ö. 21 Ağustos 551 tarihinde, Kuzey Çin’in şimdiki Shandong eyaletinin Lu şehrinde, Kong ailesinden Shu-Liang He’nin ikinci oğlu olarak dünyaya gelir. Asıl adı Qui, lakabı Zhonngni, Kong soyadıdır. Çin’de meşhur olan ismi Kong-Fuzi veya Kung-Fu-Tzu’dur. Fuzi, üstad, bilge, öğretmen, filozof anlamına gelir. Çin tarihçileri onun hayatındaki olaylarla ilgili en küçük ve en önemsiz rivayetleri bile kaydettiklerinden hayat hikayesi hakkındaki bilgiler geniş ve karışıktır. Ailesi ve soyu hakkındaki bilgiler sonraki kaynaklara dayandığından kesinlik taşımamaktadır.
Chinese School, Portrait of Confucius

Sakgamuni, Konfüçyüs ve Lao Tzu, 18. yy.
Konfüçyüs, M.Ö. 532-502 yılları arasında devlet kademelerinde çeşitli görevlerde bulunur. Bir süre devlet parkları ve tahıl ambarlarında bekçilik yaparak geçimini sağlar. Lu Derebeyliğinde büyük mevkiler aldığı, siyasal hayatta büyük roller oynadığı ve Adalet Bakanlığına kadar yükseldiği rivayet edilir. Devlet memuriyetinden ayrıldıktan sonra kendisine sadık öğrencileri ile ülkenin her tarafını dolaşarak dersler verir. Çin’de yaptığı bu seyahatler on üç yıl sürer ve bu seyahatler kendisine çok taraftar sağlar. Daha sonra öğrenci yetiştirmeye başlar. Çin tarihi kaynaklarında da ülkesinin ilk serbest öğretmeni olarak anılır. Bir okul kurar, M.Ö. 522’den itibaren yirmi dokuz yıl öğretmenliğini yaptığı bu okulda özel dersler verir. Kendisinden altı sanat diye adlandırılan Töre, Müzik, Okçuluk, Araba Kullanmak, Yazı Yazmak ve Hesap Yapmak ilimlerini tam olarak tedris etmiş olan 72 öğrencisinden sadece 22 sinin Lun Yu’da, (Konuşmalar) adı geçmektedir.

Öğrencilerine ders veren Konfüçyüs, Qufu’daki Konfüçyüs Müzesi
Bitmez bir şekilde devam eden genişleme ve toprak kavgalarını sürdüren krallıklar, prenslikler nedeniyle, M.Ö 770-481 yılları arasındaki yaklaşık üç yüzyılı büyük huzursuzluklar ve haksızlıklarla dolu toplumsal ve siyasal şartlarda yaşayan Çin toplumunun, Çeu/Zhou hanedanı dönemine bir tepki gösterme ve yaşadıkları sorunlara çözüm getirme ihtiyacının yansıması ve özgün felsefe geleneğinin de bir sonucu olarak, çok sayıda düşünce akımları geliştirdiği ve düşünür yetiştirdiği söylenebilir.
Konfüçyüs, M.Ö. 479 yılında Chiu-Fu’da ölür. Öğrencileri mezarının yanına bir kulübe inşa ederek mezarı başında üç yıla yakın bir süre matem tutar, daha sonra onun hayatta uygulayamadığı prensiplerini onun izinden giderek gerçekleştirmeye çalışırlar. Ölümünden sonra şöhreti her yere yayılır ve adına tapınaklar yapılır. Mezarı halen ziyarete açıktır.

Konfüçyüs’un Mezarı
Konfüçyüs’ün etkisi, öğrencisi Tseng-Tzu, erkek torunu Tzu-Ssu, en büyük takipçisi Mensiyüs ve Hsün-Tzu’un öğretileri sayesinde, ölümünden kısa süre sonra artmaya başlar. Kısa ömürlü Ch’in hanedanlığı döneminde geçici bir unutulmuşluktan sonra o, Han hanedanlığı döneminde (M.Ö. 206-M.S. 225) meşhur olur; ahlâkî ve politik etkileri de giderek artmaya başlar. Hatta onu tanrılaştırma teşebbüsleri bile olur. Böylece, yeni bir din ortaya koymayı düşünmediği halde, Lu’nun prensi onun onuruna bir mabet inşa eder ve onun adına kurbanlar sunulmaya başlar. Bu durum, Konfüçyüsçülüğün bir din olarak başlangıcı sayılır. Daha sonra Konfüçyüs’ün öğretileri, imparatorluk törenleri ve imparator tarafından Gök’e yapılan ibadetle irtibatlandırılmaya başlanır. Çin yönetimine bağlı bütün bölgelerde Konfüçyüs’e de ibadet edilmesi emredilir.

Nihayet 1906’da İmparatoriçe Dowager, Gök’e sunulan kurbanların aynısının Konfüçyüs’e de sunulacağına dair ferman yayınlar. Konfüçyüs’ün adına mabedler inşa etme geleneği bu asrın başlarına kadar devam eder. Ayrıca, 1912’ye kadar imparator onun şerefine, ilkbahar ve sonbaharda olmak üzere, yılda iki defa kurban sunar. 1382’den itibaren Konfüçyüs’ün heykel ve tasvirleri kaldırıldıktan sonra, onların yerini onun tabletleri alır. Onun tabletleri yanına, dört arkadaşının, yani Konfüçyüs’ün gözde talebesi Yen Hui, Mensiyüs, Yseng Ts’an ve Orta Yol Doktrinin yazarı Tzu Ssu’nun tabletleri de konur. İlkbahar ve sonbahar ortasında, Konfüçyüs adına yılda iki defa, bilim adamı ve öğrencilerle birlikte, her bölgeden sivil ve askeri görevlilerin katıldığı büyük festivaller düzenlenir. Dini törenle yapılan müzik ve dans eşliğinde ona takdimeler sunulur, dualar yapılır. Ayrıca dolunay ve hilalde olmak üzere ona, bir ayda iki defa takdimeler sunulur. Bunlar tütsü, hububat, bir fincan şarap, öküz, koyun vb. hayvanlardan biri olabilirdi. Müzik başlar başlamaz Konfüçyüs’ün ruhunun oraya geleceğine inanılırdı.

Yaklaşık iki bin yıl boyunca Konfüçyüsçülük, Çin idaresinde teoride kaldığı, yani üstadın düstur ve düşüncelerine dayandığı sürece en üstün konumdaydı. Bununla birlikte Konfüçyüsçülük asla bir devlet dini, özel bir inanç haline gelememiş; bu konuda yapılan teşebbüsler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Konfüçyüsçülüğün etkisi Çin’de, komünizm ihtilalinden sonra da devam etmiş, Çinlilerin hayat ve düşüncesi üzerinde en büyük etkiye sahip olmuştur. Nihayet 1934’te, Konfüçyüs’ün doğum günü olan 27 Ağustos, ulusal tatil günü olarak ilan edilmiştir. Konfüçyüs’ün adına izafe edilen dinî, ahlâkî, sosyal, politik ve ekonomik konularla ilgili inanç ve uygulamalar bütününün adı olan Konfüçyüsçülük, daha önceki dönemlerden beri Çin’de var olan tabiî dinin üzerine perçinlenmiş olan bir ahlâk sistemi olarak tanımlanabilir. Konfüçyüsçülük Çin’de Ju Chiao (Bilginlerin Öğretisi) ve K’ung Chiao (Konfüçyüs’ün Öğretisi) diye de adlandırılır.
Nagasaki’de bir Konfüçyüs Tapınağı
Konfüçyüsçülüğün kökleri Konfüçyüs’ten daha öncesine, “Ju” diye bilinen bir bilgin sınıfının öğretilerine kadar gider. Bu sınıf eski Çin’de, göğe ve yere kurban ve duaların sunulduğu, yani tabiat tanrılarına ve ata ruhlarına ziyafetlerin verildiği resmî bir kültün, dinî âyin ve törenlerinde görev alan uzman kişilerdi.
Konfüçyüsçülüğün kutsal metinleri Beş Klasik ve Dört Kitap olarak bilinen eski kitaplardır.
Beş Klasik: Tarihi Dökümanlar Kitabı, Şiirler Kitabı, Değişiklikler Kitabı, Ayinler Kitabı (Töreler ve Müzik) ve İlkbahar ve Sonbahar Vekayinameleri’nden ibarettir.
Dört Kitap: Konfüçyüs’ün Konuşmaları, Mensiyüs’ün Kitabı, Büyük Bilgi ve Orta Yol Doktrini’dir.
Bu kitaplar, Çin’de doğmuş olan dinlerle felsefelerin esaslarını teşkil ettikleri gibi; Çin edebiyatının da en eski ve en klasik örneklerini ihtiva ederler. Kien-Loung’un emriyle 1773 tarihinde dini kitaplar için kabul edilen bibliyografık sisteme göre bu kitaplar1 birinci derecede dini kitaplar ya da küçük King’ler adıyla iki kısma ayrılmıştır. Bu beş klasik ve dört kitap mevcut şeklini, Chu Hsi (1130-1200) yönetimindeki Sung Hanedanlığı zamanında alır.


Portrait of Confucius, 14.yy

VI – Tzu-chang, Konfüçyüs’e yetkin erdemi sordu. Konfüçyüs dedi ki: “Dünyada beş şeyi, her şeye uygulayabilmek yeteneğine yetkin erdem denir.” Bunların ne olduğunu bildirmesi rica edildiğinde, Üstat, “Ağırbaşlılık, eliaçıklık, içtenlik, doğruluk, incelik,” dedi. “Ağırbaşlıysan saygısızlık görmezsin. Eli açıksan, her şeyi elde edersin. İçtensen, halk sana güvenir. Doğruysan, çok şey başarırsın. İncelikliysen, başkalarını hizmetinde kullanabilirsin” diye ekledi.
VI – Üstat dedi ki: “Erdemi seven birini henüz görmedim. Erdemden hoşlanmayan bir kimseden nefret edene daha rastlamadım; erdemli bir kimse, bundan başka şeye değer vermez. Erdemli olmayandan nefret eden kimse, kendisine erdemsiz birinin yaklaşmasına engel olacak yolda erdemi yerine getirecektir.”
Kaynak
Erdemli Yaşam Üzerine: Konfüçyüs ve Mozi Arasında Bir Karşılaştırma, Konfüçyüs Ve Konfüçyüsçülük, Konfüçyüs ve Sokrates’in Eğitim Felsefelerinin Yetişkin Eğitimi Açısından Karşılaştırılması, Konfüçyüs Ve Öğretisi, Konfüçyüs, Konuşmalar/ Lun Yü