Sizler için 1930’lardan bu yana dönem dergilerinde yayınlanmış ve şu an nostaljik değer taşıyan eski reklamları ve ilginç içerikleri derledik.
1. Ademi İktidara Karşı Seksülin
- Yorgunluğun tesiri ile zuhura gelen ademi iktidar çok devam etmez. Bu cihetle bir müddet iş görmemek, vücudu adam akıllı dinlendirmek lazımdır. Çünkü bedenimizde bulunan uzuvlardan herhangi biri fazla miktarda işletilirse evvela kuvvet gelir gibi görünür. Sonra yorgunluk, uyuşukluk, duygusuzluk, halsizlik husule gelir. Diğer uzuvlarda fenalıklar, keyifsizlikler, yorgunluklar, kifayetsizlikler baş gösterir.
- Her zaman halis iyi su içenlerde erkeklik kuvveti eksilmez. Bunu yazmaktan maksadım, ispirtolu içki hiç kullanmayan, yalnız pınar suyu içmeye devam edenlerin ademi iktidarı olamaz.
- Pek iyi bilmelisiniz ki işret (içki içmek); erkeklik kuvvetinin baş düşmanıdır. Şehvetin en tesirli bombasıdır.
- Rakıya devam edenler, bu zıkkımı, bu zehiri kesmedikçe ademi iktidardan kurtulamazlar.
- Tütün, sigara, pipo, püro, nargile de aynı tesiri yapar. Bunları terk etmedikçe ademi iktidar geçmez.
- İleri derecede tütün, sigara, nargile, pipo ve ispirtolu içki tiryakilerinin kadınları ya bu gibi adamlardan ayrılmışlardır veyahut birçoğu bu ayyaşlara, tütün tiryakilerine billuri boynuz taktırmaya devam etmektedirler.
(Ademi iktidar, Belgevşekliği, Işıl Matbaası, İstanbul 1950, s.20)
2. Traş Bahsi Ciddi Bir İştir
Eskiden bir adamı haysiyetten düşürmek için traş ederlerdi. Bugün traşsız gezerseniz itibar ve haysiyetinizden bir şeyler eksilebilir. Vaktiyle harp esirlerini, para ile alınan köleleri, ölüme mahkum edilenleri traş ederlermiş. Bir adamı saçtan, sakaldan, hele bıyıktan mahrum ederek cascavlak bir hale koymak hakaretlerin en büyüğü sayılırmış. Şimdi gündelik hayatımızda traş olmadan evden çıkmayı ayıp buluyoruz. Hatta suarelere, balolara gideceksek akşam üstü ikinci defa traş olmayı gerekli görüyoruz. Traş meselesi çok su ve söz götüren bir bahis ve fazla inkilap görmüş bir adettir ve herhalde bir bid’at olsa gerekir.
(Yedigün Dergisi, 23 Ağustos 1938, No: 285)
3. Nezle, Boğaz Olma
Bu sıralarda boğaz salgınları vardır. Bu da saridir. Bu salgın boğaz ağrılarına yakalanmamak için böyle zamanlarda sabahları ve akşamları salisil mahlulile gargara etmek, buruna naneli vazelin sürmek, rutubetli zamanlarda ve bahusus geceleri çıkmamak lazımdır.
(Prof. Dr. Mazhar Osman, Sıhhat Almanakı, 1933)
4. Kol Kola Yürümenin Adabı
Büyük şehirlerde kalabalık yerlerde kol kola yürümek seyrisefere mani olduğundan bu vaziyette yürüyenlere git gide az tesadüf edilmektedir. Hele aralarında bariz boy farkı olanların veya pek şişmanların birbirinin koluna girmemeleri daha muvafık olur. Bir eğlenceden dönen kalabalık bir kafilenin kol kola verip yolu kapaması münasebetsizliktir. Bayanın bayın koluna girmesi daha kibardır.
Kol kola yürümenin esas gayesi zayıf olan bayana yardım etmek ona istinatgah vermekten ibarettir. Oysa ki bu maksat erkeğin kadının koluna girmesi daha iyi temin edilir, şu da var ki erkeğin kadına fazla sokulması muvafık değildir.
Elaleme karşı gülünç olmamalı. Aynı boyda bulunmayanlar kol kola yürümekten her zaman çekinmelidir.
(Gottfried Andreas, Görgü, Ülkü Basımevi, 1943)
5. Nasıl Yürüyelim?
Yemek yemenin, el sıkmanın bir adabı olduğu gibi, yolda yürümenin de bir nezahati vardır. Bir erkek kaldırımda karşılaştığı bir kadını aşağı indirerek duvar tarafını kendisine bırakamaz.
(Ev-İş dergisi, Ocak 1939, Sayı:22)
6. Hasan Markası
Hasan Ecza Deposu, 1940’larda sağlık ve ıtriyat üzerine Hasan markalı yaklaşık 90 çeşit ürünüyle hizmet verdi. Bunlardan bazıları: Hasan Öksürük Pastili, Hasan Kinin, Hasan Kuvvet Şurubu, Hasan Gazoz Özü, Hasan Meyve Özü, Hasan Kolonyası, Hasan Kremleri, Hasan Traş Bıçağı, Hasan Özlü Unları, Hasan Zeytinyağları…
7. Ev ve Kocayı İdare İşleri
8. İdeal Kadın Vücudu
9. Genç Kızlara Terbiye-i Bedeniye Dersleri
Genç kızlar istikbalde tamüs-sıhha birer kadın olabilmek için bu günden hazırlanmalıdır. Bu da ancak bedenin terbiyesiyle kabildir. Terbiye-i bedeniyenin iyi düşünülmüş fenni ve ameli harekatı sayesinde arzu edildiği gibi vücuda bedii ve latif şekiller verilebilir.
Genç kızlara ve hanımlara şayanı tavsiyedir. Günün müsait herhangi bir zamanında bu hareketlerden birkaçını veya hepsini icra etmek suretiyle az bir vakitte mühim semereler elde edebilirler.
10. Neden Hoşlanmazlar?
İster ihmalcilik ister bilgisizlik veya dikkatsizlik eseri diyiniz. Öyle kusurlu itiyatlarımız vardır ki, istemeyerek etrafımızda hoşnutsuzluk uyandırır. Bizi sevimsizleştirir. Sadakatine itimat ettiğiniz aynanızın itiraf edemediği, samimiyetine güvendiğiniz en yakın arkadaşınızın ikaz edemediği bu kusurları bütün çirkinlikleriyle burada fotoğrafla tespit edilmiş görüyoruz. Kadını erkekten ve erkeği kadından tiksindiren bu kusur ve itiyatlar sizde de varsa onları gülünç ve iğrenç olmamak için bir an evvel tashih etmeye gayret ediniz.
Erkekler, sarkan saçtan, gömlek askısında, çirkin oturuştan, çekilen korseden, dönük çoraptan, uzun kombinezondan hoşlanmazlar.
Kadınlar, sigara ile konuşandan, kendini beğenmişten, uzun saçlıdan, yolda önde gidenden, düşük çoraplıdan, çarpık kravatlıdan hoşlanmazlar.
11. Yalan
Ekseriya vaziyeti kurtarmak ve bazen belki inandırırım düşüncesiyle söylenen bu yalanlara sakın hiddet etmeyiniz. Tatlı bir tebessümünüz yalancının suçunu yüzüne vurmaya kafi gelir.
12. Şişmanlık Sıhhattir
Şimdi her şeyin iyisi Amerika’da çıkıyor. Demek oluyor ki, bir memleket bir kere terakki yoluna girdi mi, her cephede ilerleyiş atbaşı gidiyor. (Kastedilen dünya şişmanlık rekorunu 350 kilo ile elinde tutan kişinin Amerikalı bir meyhaneci olmasıdır)
Şişmanlığı marazi bir hal tasavvur edenler var. Tamamiyle yanlış bir fikirdir; zayıflığın marazi bir hal olmasını anlarım, fakat şişmanlık bence sıhhat demektir.
Şişman fazla yürüyemezmiş, şişman koşamazmış, şişman spor yapamazmış. İnsanlar fazla yol yürümekle mükellef değildirler ki…Fazla yol yürümek develere, rahvan beygirlere, dayanıklı katırlara düşen bir vazifedir; insanoğlu bir yere gideceği zaman bunlara biner. Koşmak da böyledir: Bir insanın kendini koşturacak vasıtalara baş vurmayıp da at gibi koşması kadar lüzumsuz ve gülünç bir hareket tasavvur olunur mu?
Şişman adamlarda ters, lanet adamlara hiç rastlamadım. Şişmanlık nasıl servetin, refahın, sıhhatin, zevkin sembolü addediliyorsa; zayıflık da inadına fakiri, hastalığı, hüznü remzeder (işaret eder). Dükkanlarda peşin satanla, veresiye veren resmine bakınız. Peşin veren, gerdan gerdan altında, karnını dizlerine oturtmuş, bacak bacak üstünde fosur fosur nargilesini içiyor. Veresiye veren, gözler patlak, renk sapsarı, içinden sıçan çıkan boş, kapısı açık kasanın yanında saçını başını yoluyor.
Hülasa, insanoğlu yemek için yaşıyor vesselam!
(Refi Cevat Ulunay, Şişmanlığa Dair, Haziran 1948)
13. Sigarayı Sakın Bırakmayınız (!)
Bir lahza için bütün dünyada, hatta bizim memlekette, sabahleyin bir sigara ikrahı (tiksinmesi) tasavvur ediniz. Sigaranın lafından kaçan kaçana. Vaziyeti bir düşününüz, memleketin bütün iktisadi vaziyeti altüst olmuş; öyle ya, tütün diken zürra (çiftçiler) iflas etmiş, tütün üzerine avans veren bankalar müşkül mevkie düşmüş. Devlet inhisarı (tekeli) vaziyet karşısında durmuş, tütün bayileri kendilerine başka iş aramaya koyulmuş, sokaklarda kapanan tütüncü dükkanları, caddelere büyük durgunluk vermiş, kibrit sarfiyatı dolayisile azalmış, sigara kağıdı kaçaklığı mahiyetini kaybetmiş. Nikotinin tesirile durmuş iştahlar çoğalmış, et, sebze, ekmek, pirinç gibi yiyim maddelerinin sarfiyatı çoğalmış, sigara kutuları için kullanılan mukavva piyasında bir durgunluk başlamış, ağızlık, pipo, çubuk işleri de mayna vermiş (durmuş), büyük bir amele işsiz kalmış, bütün bunlar memlekette büyük buhranlar doğurmuştur.
Ben bunu ve bunun etrafında doğan ve büyüyen neticeleri düşündükçe, size sakın sigarayı terketmeyin diyorum. Zaten siz sigarayı terketseniz, sigara sizi terketmeyecek.
Örneğin bir yemek masasındasınız, kafirin (sigaraya verilebilecek en güzel lakap sanırım) helezonlar yaparak kıvrılan dumanındaki zevkten vazgeçmek nasıl mümkün olabilir ki…Böylesine güzel bir şey bırakılamaz. Hatta daha da çok zevk almanızı istiyorum. Yapacağınız tek şey onu azaltmaktır: Sigara içmeyi seyrekleştirirseniz, göreceksiniz ki sigaranın zevkini daha iyi çıkarıyorsunuz.
(Kemal Kamil Aktaş, Sigarayı Sakın Bırakmayın!, Yedigün, Ocak 1937)
mükkemel bir nostalji olmuş hazırlayanların ellerine yüreğine sağlık.
Çok teşekkürler