Dünyaca ünlü ressamlar Mikhail Yurevich Kugach, Marie-François Firmin-Girard, Władysław Czachórsk, August Friedrich Albrecht Schenck, Vida Gabor, Thomas Kinkade’nin önemli resimlerini sizler için analiz ettik.
Mikhail Yurevich Kugach, During The War
Rus ressam Mikhail Kugach’ın gerçekçi ya da kendi tanımıyla “eski güzel Ortodoks Gerçekçiliği” ile tasvir ettiği duygu yüklü resimlerinde, savaşa giden köylüler, askerler, Rus köy hayatından sahneler, aşıklar yer alır. Kugach’ın ailesiyle Vyshny Volochok bölgesinde küçük bir köyde yaşamaları, ressamın çalışmalarının ana teması üzerinde derin bir etki oluşturur. O yıllar için: “Olağanüstü bir dünyaydı, topraklarına sıkı sıkıya bağlı özel insanlardı. Çocukken, köylüler ve onların dünyasıyla temasa geçtiğim için şanslıydım” diyecektir. Moskvorechye adlı yaratıcı sanatçılar derneğine başkanlık eder. Kugach’ın dernekteki asıl amacı, kendisi ve diğer sanatçılar için başarı elde etmekten çok Moskova Resim Okulu’nun geleneklerini korumaktı. Tüm eserlerinde bundan hiç vazgeçmedi.
Kugach, doğanın çok önemli olduğu tüm çalışmalarında, özellikle portrelerinde her şeyden önce insanın duygusunu ifade etmeye çalışır. Savaş Sırasında isimli resminde, izleyici bir köy evinin büyük penceresinden resme dahil olur. Küçük oğlunun elinden tutan mütevazı giyimli bir kadın, eşini savaşa uğurlamaktadır. Kadının sırtı dönük olmasına rağmen çok üzgün olduğunu hatta ağladığını bile düşündürüyor izleyene. Perspektifi, duygusuyla adeta bir film karesinden alınmış gibi. Bu ayrılık, pencere kanadının bir tarafında kadın ve çocuğun, diğer kanadında eşinin yer almasıyla daha da belirginleştirilmiş. Yağmur bu atmosferi daha da hüzünlü bir hale getiriyor. Köy yolunda yer yer su birikintileri gözümüze çarpıyor. Mütevazı masa, boş kase, bardak ve kaşık, belki son kez birlikte yemek yediler kim bilir?
Marie-François Firmin-Girard, Sunday at Bas-Meudon, 1884
Fransız ressam Marie-François Firmin-Girard, Pazar günü Bas-Meudon adlı eserinde, bir pazar öğleden sonra Sen Nehri kenarındaki La Pêche Miraculeuse’i resmetmiş. Paris’in güneybatı banliyölerinden Meudon’da bulunan restoran, sanatçılar ve yazarlar için bir çekim noktasıydı. Yürüyerek ya da trenle buraya gelen sanatçıların kimileri ormanda gezintiye çıkar kimileri nehirde yüzer; saat 8 de restoranda buluşurlardı. Sen’de tutulan, üst katındaki akvaryumda da görülen, goujon ve minnow balık kızartmaları ile ünlü bir mekandı. Hemingway anılarında: ” Kızarmış balık yemek için en iyi yerlerden biri, Bas-Meudon’da nehrin üzerine inşa edilmiş açık hava restoranı La Pêche Miraculeuse’du” diye yazar.
Sohbet eden, gelir düzeyi yüksek insanlar resmin genelini kaplarken; gözlerimiz sağ tarafta dilenen kız çocuğuna takılır. Aynı hizada ve annesinin uyarılarını dinleyen 2 kız çocuğu bu sınıfsal farklılığı belirginleştirir. Adeta bir orkestra gibi olan müzisyen de bu topluluktan ayrışıyor. Elinde meyve tabağı ve bagetle servis yapan garsonun mutsuzluğu, belki yorulduğundan belki de müşterilerin kaprisleriyle uğraşmaktan kim bilir? Yine de kompozisyon renkleri, soldaki leylakları, kedi ve köpekleri, mutlu, keyifli insanlarıyla ışıl ışıl bir atmosfer yaratır izleyende.
Sanatçı için eserlerinde detaylar vazgeçilmez unsurlardı. Baget kırıntılarıyla kaplı masa örtüsünün kenar kıvrımları, şarap bardakları, kadınların ve çocukların giysilerindeki ince detaylar, şapkalar, Sen kıyılarındaki ağaçların değişen rengi, nehrin üzerindeki kuşlar, kürek çekenler, hatta resmin en uzağındaki belirsiz figürün şemsiyesine kadar o kadar çok detay sıralanabilir ki. Yol boyunca yürüyen insanlar, perspektif, çok sayıda eğik açı resimdeki uzamsal karmaşıklıkları belirginleştirir. Tablonun sol tarafı ve nehrin bulunduğu sağ tarafı arasında gerek renk gerekse üslup farkı dikkat çekici. Resimdeki hareket ve renklilik, orta mesafede kesişen perspektif çizgileriyle Sen üzerindeki köprünün bir ışık sisi içinde dağılıyormuş gibi görünmesiyle birdenbire kaybolur.
Vida Gabor, The Chestnut Vendor
Macar ressam Vida Gabor, gençliğinde aldığı müzik bursu ile flütte ustalaşır. 1956 yılında Budapeşte Operası Filarmoni Orkestrası’nda flüt solisti olur, 25 yıl devam eder. Sanatsal yeteneği, birçok yeteneği ve teknik becerilerinden etkilenmiştir mutlaka. Kuyumcu, antika saat tamircisi ve kendi teleskoplarını yapan biridir aynı zamanda. Resim ve heykel de yapar; 1977 yılında tamamen resme yönelir.
Gabor resimlerinde kültüründen ve eski Avrupa dünyasından esinlenir. İzleyiciyi, artık olmayan bir dünyaya, gerçekle hayali birleştiren kendi hayal dünyasının derinliklerine götürür adeta. Kompozisyonuna odaklanmak için geceleri resim yaptığı için olsa gerek, yapıtlarının çoğu gece sahnelerini içerir. İzleyici, eserlerine sıcaklık ve sihirli bir görünüm veren, sıklıkla kullandığı lamba veya mum gibi bir ışık kaynağını fark edecektir. Budapeşte’nin dokunaklı, çoğu zaman da mizahi tasvirlerini, renkli, eğlenceli karakterlerle donatır.
Vida Gabor kendi kendini yetiştirdiği gibi kendi tarzını da oluşturur. Kullandığı tekniğe Scumbling adı verilir. Donuklaştırma da denilen bu teknikte amaç; altta kalan boyanın veya boyasız yüzeyin gerçek dokusunun görünmesini sağlamak için boyayı yarı örter bir şekilde sürmektir. Gabor’un tekniği, daha koyu bir boya altına yerleştirilmiş ince bir renk tabakasının uygulanmasını içerir. Sanatçı ayrıca çok sayıda yarı saydam katmanı üst üste uygular. Her bir boya tabakası, bir sonrakini eklemeden önce kurumalıdır. Sonuç, çok net, yarı saydam emaye benzeri bir etkidir. Bu çok karmaşık bir süreçtir ve uyguladığı Glazing tekniği (bir kat şeffaf boyanın uygulanması)ile resme 3 boyutlu bir görünüm kazandırır.
Karlı bir akşam saatinde kentin ana caddelerinden biri. Hareket halindeki araba, yürüyüşe çıkanlar, köpeğini yürüyüşe çıkaranlar, çocuğa kızak kaydıran bir çocuk, kestane satan yaşlı kadından oluşan kalabalık bir sahne. Ön planda çocuklarına kestane alan bir çift görülüyor. Parayı çocuk uzatmasına rağmen, baba da cebinden para çıkarmaya çalışıyor nedense. Diğer iki çocuk aile ile bağlantılı değil de sanki onları izler gibi. Resim karla kaplı olmasına rağmen, sıcacık masalsı bir atmosfer yaratır izleyenin ruhunda.
Władysław Czachórsk, A Lady in a Lilac Dress with Flowers, 1880 – 1890
Polonyalı ressam Władysław Czachórsk’iye, babası bir müzik öğretmeni olduğu için belki de, hayatı boyunca müzik eşlik edecektir. Lisedeki öğretmeni tarafından keşfedilince, müzikten resme yönelir. Münih Akademisi, 19. ve 20. Yy sanatında özellikle de Polonya sanat tarihinde büyük rol oynar. Polonyalı sanatçıların neredeyse tümü orada okur. Czachórski’de, Münih Akademisi’nde beş yıllık eğitimini tamamlar. O yıllarda Münih’teki Polonyalıların sanatı, Alman sanatseverler arasında son derece popülerdir ve koleksiyoncular tarafından çok beğenilir. Czachórski’nin resimlerinde, romantik konuların yanı sıra tarihi konular ve savaş temaları hakimdi. Sonraki yıllarda, gerçekçiliğe yönelir; manzaralar ve tür sahneleri tasvir etmeye başlar.
Tipik bir Czachórski resmini tanımlarsak: Saten, dantel, altın işlemeli brokarların parıltısı içindeki elbiseleri ve mücevherleriyle sallanan koltuklara uzanmış genç ve güzel bir kadını alın, yüzüne biraz ışık ekleyin. Sonra bulunduğu ortama bolca çiçekler serpin ve hepsini güzel bir evin içine yerleştirin. Unutmadan, figürlerin rahatça uzanışları nedeniyle tembel bir öğleden sonradan da bir tutam ekleyin. İşte! Czachórski resmi. Kumaşların ve malzemelerin, çiçeklerin ve mücevherlerin detaylarını, güzelliğini aktarmadaki tüm ustağıyla Czachórski’nin fotoğrafik hassasiyetle dolu bu hoş, salon resimleri; sanat piyasasında büyük bir başarıya imza atarak; Alman izleyicilerinin beğenisine ulaşır. Planladığı gibi Paris’e gitmeye değil, yaşamının sonuna kadar Münih’te kalmaya karar verir.
Pek çok eleştirmen ve sanat tarihçisi, ressamı ticariliği nedeniyle eleştirir. Çağdaş eleştirmenler ise Czachórski’yi kadın karakterlerindeki sığlık ve kişiliksizliği nedeniyle suçlar. Oysa Czachórski, yaşadığı çağdaki kadın idealini sunar eserlerinde. Kadınları bu kadar güzel tasvir etmesine rağmen günlüklerinde kadınlara yönelik düşmanca denebilecek satırları yer alır. Czachórski hiç evlenmez hatta günlükleri onun hiç aşık olmadığını da gösterir. Bir kez evlenmek ister. 51 yaşındadır ve seçtiği kişi ise 17, sonra vazgeçer.
August Friedrich Albrecht Schenck, Anguish, 1878
Danimarka doğumlu sanatçı August Friedrich Albrecht, resim eğitimini Paris’te alır. Kariyerinin çoğunu Fransa’da, manzara ve hayvan konularının resimlerinde uzmanlaşarak geçirir. Le Figaro 1878’de sanatçıyı “en iyi hayvan ressamlarından biri” olarak nitelendirir. Ressamın hayvanlardaki asaleti tasvir etmede ki samimiyeti, ayırt edici özelliğidir.
Bu resmin de Schenck, çaresiz koyunu stoacı kararlılıkla karışık, umutsuzluğu düşündüren bir ifade ile tasvir etmiş. Koyunun, karga çemberinin yarattığı tehdit karşısındaki cesareti, ağzından akan kanla ölmek üzere olan kuzusunun üzerindeki cüretkar duruşu etkileyici. Resmi izleyen, hayvanın korkunç durumundan etkilenir, adeta özdeşleşir. Bembeyaz karın ortasındaki koyun ve kuzusu, etrafındaki siyah kargalarla çok daha belirgin ve teatral bir şekilde görünürler.
Schenck’in ölmekte olan bir kuzuyu kargaların ölümcül saldırısından koruyan bir koyunu betimleyen bu tablosu, insan ilişkileri ve toplum için metafor yaptığını düşündürüyor. Resimde antropomorfik özelliğe bakarak (insanî niteliklerin başka bir varlığa atfedilmesi), gerçeküstü karga yığınlarıyla Schenck’in, toplumda yaygın olan insanlık dışı durumları ima etmeyi amaçladığını söyleyebiliriz. Gökyüzünün rengi ve kasvetli görünümü de bu durumu destekler nitelikte. Burada, bir hayvan resmi bağlamının altında, bir insanlık durumunu inceliyor olabilir.
Thomas Kinkade, Christmas Evening, 2005
William Thomas Kinkade, gerçekçi, ve pastoral konulara sahip resimleriyle tanınan ikonik bir Amerikalı ressamdır. Pasadena’daki Art Center College of Design’da okurken, resimlerinde ışık ve atmosfer efektleri yaratma yöntemlerini denemeye başlar. Sakin ve huzurlu pastoral sahneleri betimleyen, ışıkla aydınlanmış resimlerinden gelişen bir endüstri oluşturmayı başarır. Kendisini “Işığın Ressamı” olarak tanımlanır; bu ifadeyi ticari marka aracılığıyla korur. Aslında bu ünvan daha önce İngiliz ressam J. M. W. Turner’ı tanımlamak için kullanılıyordu.
İzleyene sihirli, masalsı bir mutluluk hissi yaşatan Kinkade’nin çalışmaları, bahçelerin, kulübelerin, köprülerin, sokak manzaralarının ve güneş ışığıyla aydınlanmış kiliselerin pastoral tasvirlerini içerir. Kiliseler ve hıristiyanlığa ait temalar, kendisini “dindar bir hıristiyan” olarak tanımlayan Kinkade’nin eserlerinde sıkça yer alır. Sanatçıya göre resimlerinin ışıltılı etkileri, manevi değerlerin bir ifadesiydi.
Robert Girrard takma ismiyle, empresyonist tarzda resimler de üretir. Thomas Kinkade Şirketi aracılığıyla resimlerini, reprodüksiyonlarını ve diğer lisanslı ürünlerini pazarlanma konusunda başarı elde eder; böylece zamanının en popüler ve en çok kazanan sanatçılarından biri olur. Ancak sanat eleştirmenleri onun çalışmalarını kitschy olarak nitelendirir.
Alkol ile hep problemi olur. Yaşamı boyunca, hastanelere, okullara,insani yardım kuruluşlarına yardım yapan Kinkade, 2012’de aşırı alkol ve uyku ilacı nedeniyle 54 yaşında yaşama veda eder.
Kaynak
RA Gallery – Russıan And İnternational Fıne Art, http://real.mtak.hu/98971/1/Vida_DE_dunszt_sk.pdf, On Christmas Eve, Thomas Kinkade, Katherine Spencer, Google Arts & Culture, Anguish August Friedrich Schenck, Władysław Czachórski – życie i twórczość, Marie-François Firmin-Girard Le dimanche au Bas-Meudon signed FIRMIN-GIRARD (lower left)