Menu

Servet-i Fünun’un Kurucusu Tevfik Fikret’in Eserleri ve Hayatı



Asıl adı Mehmet Tevfik olan Fikret, 1867 yılında dünyaya gelmiştir. 11 yaşında ise Galatasaray Sultanisi’ne girer.

Tam bu sıralarda Tevfik’in dayısı Nuri Efendi, annesi Refia Hanım ve ablası Sıdıka Hanım birlikte Hac’a gider. Bu yolculukta kolera salgınından dolayı Nuri Efendi ile Refia Hanım hayatlarını kaybederler. Ablası ise oldukça hasta bir şekilde geri getirilir. Okula devam eden Tevfik, bir başka acıyla sarsılır. Bu sefer, ağır bir iftiraya uğrayan babası sürgüne gönderilir. Bir daha babasını göremez, çünkü 1905’te de sürgündeki babası hayatı kaybedecektir.

tevfik fikret

1888’de Galatasaray’ı birincilikle bitiren Tevfik, Hariciye Nezareti İstişare Kalemi’nde işe başlar. Ancak burası ona uygun değildir ve kısa zaman sonra buradan ayrılır.

Tevfik Fikret henüz 14-15 yaşlarında Galatasaray Sultanisi’nin ilk yıllarında yaratılışındaki şairlik kendini göstermiştir. İlk aşk şiiri Ahmet Mithat Efendi’nin Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’nde çıkmış, bu şiir daha sonra Müntehabat-ı Tercüman-ı Hakikat’in 533. sayfasında “Mekteb-i Sultani dördüncü sınıf talebesinden Tevfik Beyefendi’nindir” takdimiyle yeniden yayımlanmıştır. Şiir Nazmi mahlasıyla yayımlanmıştır.

tevfik fikret ve esi

Tevfik 20 yaşındayken dayısının kızı Nazime ile evlenir. Bu yıllarda Galatasaray’a öğretmen olarak girer. Bir süre sonra Recaizade Ekrem, Tevfik’i Ahmet İhsan’la tanıştırır ve Servet-i Fünun’da yazmasını önerir. Bu öneri kabul edilir ve Tevfik derginin yazı işlerinden sorumlu olur. Dergiye Ali Ekrem, Cenab Şahabettin, Halit Ziya, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit gibi isimler katılır. İlk şiirinden sonra artık Tevfik Fikret ismini kullanmaya başlar. Dergide çalışmaya başladıktan altı ay sonra Tevfik’in oğlu Haluk dünyaya gelir. Yıl 1895’tir.

tevfik fikret - ali sami yen

1908-1909 Galatasaray Futbol Takımı. Tam ortada Mekteb-i Sultani Müdürü Tevfik Fikret, beyaz kazaklı kişinin arkasındaki fesli kişi ise Ali Sami Yen.

II. Abdülhamit’in baskıcı tutumu sürekli bir rahatsızlık kaynağı olur. Bu yıllarda Fikret, ilk tutuklanma olayını yaşar ve bir gün sonra serbest bırakılır. Fikret’in Nazime Hanım’la evlenene kadar başka bir aşk hikayesine adı karışmamış. Fikret’in önemli yönlerinden biri güçlü aile bağlarıdır.

Aşiyan’da Bir Kahin/Tevfik Fikret’in Melankolik Dünyası kitabının yazarı Serol Teber “Yalnızca Birinci Tesadüf, İkinci Tesadüf… bu şekilde dört şiiri var. Çok soyut, biriyle karşılaşmış ama kimdir o? Bir ihtimal eve Haluk’a gelen bir mürebbiyedir, Nihat Sami Banarlı kaynak göstermeden böyle bir öneri yapıyor. Kısa bir süre evde çalışan bir mürebbiye ile Fikret bir duygusal yakınlık içinde olmuş. Ya da Karlman Pasajı’nda çalışan bir tezgahtarla… Böyle iki söylenti vardır, o kadınlara isim vermeden aşk şiirleri yazmıştır. Ama herşeye rağmen onun yaşamında yine de en büyük aşk, büyük olasılıkla kadın ressamlarımızdan Mihri Müşfik Hanım’dır.” diyor.

Birinci Tesadüf
Niçin o çehreyi görmekle titredim birden,
O dîdelerde niçin gizli bir nigâh aradım?
Değil garâm-ı heves-perverâne mu’tâdım,
Niçin o gözlere dikkatle baktım öyle iken?..

mihri musfik ibrahim calli

Mihri Müşfik Hanım (İbrahim Çallı)

Serol Teber de, bu konuda Fikret ile Mihri Hanım arasında duygusal bir bağ olduğu düşüncesindedir. “Fikret’in acılı yaşamının belki de en mutlu dönemi ölmeden önce geçirdiği son birkaç haftasıdır. Bu dönem içinde Ressam Mihri Müşfik Hanım sık sık Aşiyan’a gelir. Fikret’in portrelerini yapar. Saatler boyu konuşurlar. Mihri Hanım, Fikret’in başyapıtı niteliğindeki Rübâb-ı Şikeste içindeki şiirleri ezberden okur. Bunların yorumlarını yapar. Fikret’in kendi tanımlamasıyla, inanılması olanaksız bir beceriyle Fikret’i Fikret’e anlatır… Aralarında yoğun bir duygusal bağlantının oluştuğu kesindir, ama bu bir aşka dönüşmüş müdür? Bilemiyoruz. Tüm yaşamı boyunca aşka büyük saygı duymuş olan Fikret’in bu ilk ve son olanağı değerlendirecek artık ne cesareti vardır, ne de gücü… Sadece Mihri Hanım’a karşı olan hayranlığını anlatabilir…”

tevfik fikret - mihri musfik

Tevfik Fikret (Mihri Müşfik)

Tevfik Fikret, Türkiye’nin yalnız edebi hayatında yenilik yapan bir edip değil, aynı zamanda fikir ve felsefede de, Osmanlılık ideolojisinin çok üstünde düşünüş tarzına sahip bir şairdir. Şiirde biçimde ve anlamda değişim istemesi, serbest müstezatın öncüsü olması, Sis, Tarih-i Kadim, Rubab-ı Şikeste, Han-ı Yağma, Promote gibi 100 yıl sonra bile önemli olan, geçerliliği giderek artan, hem güncel hem klasik olarak okunabilecek şiirlerin sahibi.

Çok yönlü bir sanatçı olan Fikret’in mimar ve ressam yanı daha az bilinir. Müzesinde resimleri sergilenmektedir. Şermin kitabıyla çocuklara unutulmaz şiirler armağan etmesi de elbette onu öncü bir şair kılar. Şermin Türk Edebiyatı’nda ilk eğitsel çocuk kitabıdır. Onu bu kitabı yazmaya iten iki neden vardır: Birincisi, Tevfik Fikret’in kız kardeşinin çok genç yaşta ölen kızı olan yeğeni Şermin’e duyduğu büyük sevgi, ikincisi de önemli bir eğitimci olan Sâtı Bey’in Şişli’de açtığı okul ve çocuk yuvası.

tevfik fikret otoportre

Gençliğine ait otoportresi

İthaf (Şermin)
Yuvanın minimini yavrusuna:
Yuva şefkat yuvasıdır,
Annelerdir onu yapan;
Fakat, yavrum, senin yuvan
Bir marifet yuvasıdır,
Bunu ancak irfan yapar,
Bunun ayrı değeri var.

Sen yuvanı, orada sen
Kardeşlerinle koşarak,
Ötüşerek, oynaşarak
Öğrenirsin öğrenmeden
Nedir zahmet, nedir keder,
Faydalı birçok şeyler

tevfik fikret esinin portresi

Tevfik Fikret’in yaptığı karısı Nazime Hanım’ın portresi

Atatürk’ün, inkılapçı fikirleri dolayısıyla, ona karşı özel bir ilgi duyduğunu biliyoruz. Atatürk öğrencilik yıllarında Tevfik Fikret’i okur ve ondan genç yaşlarındayken büyük ölçüde etkilenir. Mustafa Kemal “Ben inkılâp ruhunu ondan aldım”, “Tevfik Fikret’i tanıyanlar, benim ne yapmak istediğimi kavrayacak kimselerdir” sözleriyle ilham aldığı kişilerin başında Fikret’in geldiğini vurgulamıştır.

tevfik fikret ve oglu haluk

Tevfik Fikret ve oğlu Haluk

Ünlü Türk şairi Tevfik Fikret’in, Haluk’un Defteri adlı eserindeki şiirlere ilham kaynağı olan, 1913 yılında Amerika’ya yerleşip sonradan rahip olan oğlu Haluk, 1965 yılı Haziranı’nda Florida eyaletinin Orlando şehrinde ölür. Michigan Üniversitesi’nden 1916 yılında Makine Mühendisi olarak mezun olan ve birkaç yıl çeşitli okullarda bu ihtisas dalında ders veren Haluk, daha sonra Orlando’daki Park Lake Presbyterian Kilisesi rahibi olmuştur.

Haluk’un Bayramı

Baban diyor ki: “Sevinmek çocukların, yalnız
Çocukların payıdır! Ey güzel çocuk, dinle;
Fakat sevincinle
Neler düşündürüyorsun, bilir misin?.. Babasız,
Umutsuz, ne kadar yavrucakların şimdi
Matem çığlığına benzer bayram şarkısı!
Çıkar o süsleri artık, sevindiğin yetişir;
Çıkar, biraz da şu öksüz giyinsin, eğlensin;
Biraz güzellensin.
Şu yoksulluktan sararmış yüz… Evet sevinmektir
Çocukların payı; ama senin sevincinle
Sevinmiyor şu yetim, ağlıyor… Hâluk, dinle!
(Refik Durbaş’ın sadeleştirmesiyle)

tevfik fikret - naturmort

Tevfik Fikret’in natürmort çalışması

Orhan Karaveli’nin Tevfik Fikret ve Haluk Gerçeği kitabından bir alıntı: “Şiirlerinde açıkça görüldüğü gibi babam benden çok şeyler beklemiş, benim Türk Gençliği’ne örnek olmamı istemişti. Onun oğlu idim, babamı çok seviyordum ama yaratıcı, sanatçı bir insan değildim. Ne şiir yazmaya yeteneğim vardı ne de resim yapabiliyordum. Sonuçta, yurdunu seven sıradan bir insandım. Üstün nitelikli bir sanatçının sıradan bir oğlu idim! Bu gerçeği kabullenmenin babamı ne kadar sarstığım düşünebiliyorum. Bir de, İskoçya dönüşü İstanbul’da fazla durmadan bu kez Amerika’ya gitmem ve orada kalmam. Ölümünde bile yanında bulunamamam. Anglosakson ağırlıklı öğrenim görmemi istemişti ama oğlunu, tek çocuğunu bir daha görememek, özellikle son ve sağlığının bozuldu­ğu yıllarda onu büsbütün yıpratmış ve hayattan soğutmuş olmalıydı. Keşke, ölümünden önce yanında bulunabilseydim ve onu son bir kez görebilseydim…”

tevfik fikret - rikkat hanim

Tevfik Fikret fırçasından isim babası olduğu kız çocuğu, Rikkat Hanım

Rumelihisarı’nda planlarını kendi çizdiği bir ev yaptırmaya başlar. Üç katlı ahşap yapının inşaatı 1905’te tamamlanır. Toplumla arasına bir mesafe koyabileceği, mesleğine devam edebileceği, ülkenin gidişatını uzaktan izleyip eser üretebileceği bu mekana Aşiyan (yuva) adını verdi.

Tevfik Fikret, 19 Ağustos 1915’te henüz 48 yaşında şeker hastalığına yenik düşer. Vasiyeti gereği evinin bahçesine gömülür. Müzeye dönüştürülen evinin en önemli eserlerden bir tanesi Tevfik Fikret’in yüz maskıdır. Ölüm maskı geleneğinin Türkiye’deki ilk örneği olan çalışma Mihri Müşfik tarafından Fikret’in ölümünden hemen sonra şairin yüzünden alınmıştır.

Zerrişte

“Yaz aşkına dair,” dediniz… İşte : çocukken
Gayet afacan bir kedi sevdim ki elimden
Bir dakka bırakmazdım; uyurken kucağımda
Ruhumdaki şefkat
Hep üstüne titrer; gece bazan yatağımda
Birlikte uyurduk. Bırakıp mektebe gitsem
Kalbimdeki özlem
Mutlak beni dikkatsiz eder, “hey koca sersem!”
İhtarı tokatlarla gürülderdi başımda.
Ben körkütük âşık,
Her kahra tahammülle severdim… O yaşımda
Sevmekteki etken ve teselliyi bilirdim.
Herkes gibi, hatta
Bazan da sebepsiz yere ağlar, üzülürdüm.
Zerrişte, bu ismiydi onun, sanki haberli
Uğrun kederimden
Yaltaklanır, atlar, sürünür, okşatır, okşar
Sırf alsın için gönlümü bir çare bulurdu
Lakin üzerimden
Bir kez dağılıp gitti mi hüznüm, kurulurdu :
“Sayemde bu neşen” demek ister gibi mağrur;
Mağrur ve küçümser,
Başlardı vefasızlığa; ben bağlı ve güçsüz,
Her isteği, her hazzı ve her keyfine uymuş,
Bazan şaşaraktan,
Bazan kızaraktan; yine güçsüz, yine kanmış;
En şüpheli bir meylini görsem inanırdım;
Biçareliğimden;
Hep tırmalanır, tırmalanır, tırmalanırdım!..
“Yaz aşkına dair” dediniz… İşte misali :
Sevdiklerimin ben
Hepsinde bu tırnakları, hepsinde bu hali
Hepsinde bu hırçın kedi simasını gördüm…
Tüm zevkini sürdüm bu cehennem gibi ömrün.
(Sadeleştiren: A.Muhip Dıranas)

asiyan muzesi

Aşiyan Müzesi

Yarın (Ferda)
…………………- Bugünün gençlerine –
Yarınlar senin; senin bu devrim, bu yenilik..
Her şey senin değil mi zaten?.. Sen, ey gençlik,
Ey umudun güzel yüzü, işte karşında aynan:
Temiz ve bulutsuz, ağaran bir gök,
Titreyen kucağını açmış, bekliyor.. Koş, çabuk!
Ey hayatın gülerek doğan sabahı, işte herkesin
Gözleri sende; sen ki hayatın umudusun,
Alnında yeni bir yıldız, hayır, bir güneş.
Doğ ufuklara, önünde şu sıkıntılı geçmiş
Sönsün sonsuza değin.
Bir daha yaşanmasın o cehennem; senin bugün
Cennet kadar güzel yurdun var; şu gördüğün
Zümrüt bakışlı; inci gülüşlü kızcağız
Kimdir, bilir misin? Yurdun.. şimdi saygısız
Bir göz bu nazlı yüze -Tanrı esirgesin-
Kötü bir gözle baksa, katlanabilir misin?
İster misin, şu ak sakalın temiz, görkemli,
Onurlu alnına, bir kirli el şöyle dursun,
Hatta yabancı bir el uzansın? Şu mezarı
Bırakır mısın, taşa tutsun bir serseri?
Elbette hayır; o mezar, o onurlu alın
Kutsal birer örneğidir yurdun.. Yurt çalışkan
İnsanların omuzları üstünde yükselir.
Gençler, yurdun bütün umudu şimdi sizdedir.
Her şey sizin, yurt da sizin, şeref de sizin;
Ama unutmayın ki zaman ağır, güvenli,
Sessiz adımlarla arkamızdan gelir.
Önden koşan, ama dikkatle her izi
İncelemeye yol bulan bu şaşmaz izleyici
Paylayıp utandırırsa bizi, yazık! Demin
’’Yarınlar senin’’, dedim, beni alkışladın; hayır,
Bir şey senin değil, sana yarın emanettir;
Her şey emanettir sana, ey genç, unutma:
Senden de hesap sorar, yakınır gelecek.
Geçmişe şimdi sen ibretle bakıyorsun,
Gelecek de senden böyle kuşkulanacak.
Her organı ihtiyaç kasırgasıyla sarsılan
Bir kuşağın oğlusun; bunu arasıra anımsa.
Unutma; çağın şimşeklerin bollaştığı çağdır:
Her yıldırımda bir gece, bir gölge yıkılır,
Bir yükseliş ufku açılır, yükselir yaşamak;
Yükselmeyen düşer: ya ilerlemek, ya yıkılmak!
Yükselmeli, dokunmalı alnın göklere;
Doymaz insan denilen kuş yükselmelere…
Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, atıl, bağır;
Durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır!
(Sadeleştiren: Asım)

tevfik fikret esi ile

Eşi Nazime Hanım’la evlerinin önünde, 1906

Yağma Sofrası (Hân-ı Yağma)

Bu memleket, efendiler, satılmak üzre tam hazır;
Huzurunuzda titreyen şu milletin sapır sapır,
Şu ıstıraplı milletin -ki ölmede ağır ağır-
Bütün hayatıdır, satın çekinmeden şakır şakır.

Satın efendiler satın, bütün bu memleket sizin,
Haraç mezat satın hemen, gerekmiyor izin mizin.

Evet bütün sizin ne varsa ortalıkta, vay ki vay:
Hasep, nesep, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray,
Bütün sizin efendiler, bu gök, deniz, bu yıldız, ay,
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay.

Bu milletin malı deniz, yemezseniz domuzsunuz
Kalın bir ense, şiş göbek, ne muhteşem olursunuz
(Sadeleştiren: Sait Maden)

asiyan muzesi

Aşiyan Müzesi

Fikret’in İstanbul’u anlattığı Türk şiirinin en ünlü eserlerinden biri olan Sis, şairin Yahya Kemal ile atışmasına da neden olmuş.

Gene bir sis kaplamış ufuklarını, inatçı bir sis,
git gide büyüyen bir ak karanlık,
Ağırlığı altında ne varsa sanki yok olup gitmiş,
kalmış ortada kala kala bir tozlu yığın,
o tozlu, korkunç yığına bakan göz,
şaşırır titrer, ilerisine gidemez.
Ama sen hak ettin bu karanlık, kalın örtüyü,
bu örtü tıpa tıp sana uydu, ey karanlık toprak,
ey zulümler meydanı, ey yaldızlı ülke,
döktüğü kanla, çektirdiği acıyla çalım satan!
Ey gösterişin, şatafatın beşiği ve mezarı,
oldum olası imrenilen kraliçesi Doğu’nun!
Ey kanlı sevgileri, kılı kıpırdamadan
Zevk ve sefaya susamış bağrında emziren!
Ey Marmara’nın mavi kucağında
ölüm uykusuna dalmış diri,
ey köhne Bizans, büyücü kocakarı,
ey bin kocadan kalan el değmemiş dul!
(Sadeleştiren: A. Kadir)

Kaynak
Elbet Sabah Olacaktır: Tevfik Fikret’in Romanını YazmakTevfik Fikret’in Gençlik Dönemi Aşk Şiirleri, Orhan Karaveli – Tevfik Fikret ve Haluk Gerçeği


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir