Baharın gelişi bütün kültürlerde kutlanır. Anadolu kültüründe de bahar, insan ve doğa arasındaki iletişimi ve umudu simgeleyen bir kültürel gelenek olan Hıdırellez ile kutlanıyor.
O gün yeryüzünde buluşup tüm dilekleri gerçekleştirdiklerine inanılan Hızır ve İlyas peygamberlerin adları birleşip halk ağzında Hıdırellez olmuş. Bir rivayete göre de, Hıdırellez kavramı Hıdır ve Ellez adlarında ikti sevgilinin adının birleştirilmesiyle oluşmuş ve bu sevgililer anılan günde birbirlerine kavuşmuşlardır.
Hıdırellez ve Hızır kavramını tek bir kültüre mal etmek zor. Çünkü ilk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Yunanistan ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde baharın gelişi bazı tanrılar adına düzenlenen çeşitli törenlerle kutlanıyor. Darda kalınca “Yetiş ya Hızır” diye yardıma çağırılır. Hızır kelimesi, Arapça El-Hadır kelimesinden gelir. Kelime anlamı olarak Arapça’da yeşil, yeşillik, yeşilliği çok olan yer anlamına gelen El Ahdar kelimesinden gelir.
Sümerlerden beri adı geçen Hızır, yaygın inanışa göre, hayat suyu (Ab-ı Hayat) içerek ölmezliğe ulaşmış; zaman zaman özellikle baharda insanlar arasında dolaşarak zor durumda olanlara yardım eden, bolluk-bereket ve sağlık dağıtan, Kuran’ın Kehf suresinde Musa ile sohbetinden söz edildiği için İslam dünyasında ermiş bir ulu ya da peygamber olduğu kabul edilen bir kişilik.
Bazı araştırmacılar eski bir bitki tanrısının, Hızır’ın şahsında İslamlaştırılmış olduğu görüşündedir. Bir kısım hadis ve rivayetlerde Hızır’ın oturduğu veya namaz kıldığı yerin hemen yeşerdiği belirtilmektedir. Yani, Türk-İslam mitolojisinde Hızır yeşil kavramıyla olduğu kadar su kavramıyla da yakından ilgilidir.
Ülkemizde 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan geceden başlayan ve güneş doğana kadar süren Hıdırellez’i, Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler de St. Georges Günü olarak kutluyorlar. Türkiye’deki gelenekler arasında köklü bir ev temizliği yapılması en başta geleni. Çünkü Hızır temiz olmayan evlere uğramıyor. Anadolu’da kimi yörelerde Hıdırellez dileklerinin kabul edilmesi için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme adeti de var. Genellikle yeşil ve ağaçlık alanlarda, su kenarlarında yapılan kutlamalar süresince, gece yakılan ateşler üzerinden atlayıp olumsuzluklardan arınmak, yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızlarını açık tutmak, ev, iş ve benzeri şeylere sahip olma dileklerinin maket ya da resimlerini yapıp bir gül dibine ya da sabaha karşı suya bırakmak gibi ritüeller hala canlılığını koruyor. Su kenarlarında bahar yemekleri yemek de doğa ile kurulan ilişkinin ve iletişimin simgelerinden.
Hıdırellez, Türkler’in İslamiyet’i kabul etmelerinden önce de kutladıkları bir gündü ve kaynağı yüzyıllar öncesine dayanır. Bu kutlamalar İslamiyet’in kabul edilişinden sonra İslami motiflerle de zenginleşerek Türk kültür coğrafyasındaki yerini almış. Hıdırellez akşamı meydanlarda ateş yakılır ve üzerinden atlanır. İnanışa göre, bütün fenalıklar, musibetler ateşten atlarken öteki tarafta kalır ya da ateşe dökülür. Bir daha da eski sahibini bulamaz.
Türk coğrafyasında Hızır, Hızır-Nebi, Hızır-İlyas, Hıdırellez, Kıdır, Kızır gibi kelimelerle ifade olunan bir Hızır kültü ve bu kült etrafında oluşturulup yaşatılan gelenekler vardır. Bazı yerlerde bu gelenekler Nevruz günü, bazı yerlerde Hıdırellez günü, bazı yerlerde ise her ikisinde gündeme gelir. Hıdırellez’in ülkemiz moderatörlüğünde, UNESCO’nun İnsanlığın Somut Olmayan Kültür Mirası Listesi’ne alınması amacıyla 2010 yılında çalışmalar başlatılmıştır. İnanan ve inanmayan herkesin Hıdırellez’i kutlu olsun.