İstanbul’un, 20. yüzyılın en önemli tanığıdır Ara Güler, tanıklığın ötesinde bir vakanüvistir. Fotoğraf sanatçısı denilmesinden hoşlanmaz. “Ben foto muhabiriyim. Sanat olmasına lüzum yoktur fotoğrafın. Fotoğraf tarihi olaydır. Tarihi zaptediyorsun, bir makinayla tarihi durduruyorsun, dünyanın görsel tarihini yazıyorsun.” der.
Ara Güler, eczacı bir baba ve ev kadını bir annenin çocuğu olarak, 1928 yılında İstanbul’da doğmuştur. 1950’de Yeni İstanbul Gazetesi’nde gazeteciliğe başlarken, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne devam etti. Lise yıllarında ilgilenmeye başladığı sinemaya yönelmiştir. Ara Güler’in ilgilendiği bir alan da sinemadan önce, tiyatro olmuştur. Babası sayesinde tiyatrocu çevresine yakın olan Güler, Muhsin Ertuğrul’dan da tiyatro dersleri almıştır.
1954
1954
1953’te Henri Cartier-Bresson ile tanışarak Paris Magnum Ajansı’na katıldı ve İngiltere’de yayımlanan Photography Annual Antolojisi onu dünyanın en iyi 7 fotoğrafçısından biri olarak tanımladı. Aynı yıl ASMP’ye (Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği) tek Türk üye olarak kabul edildi. 1958’de Time-Life, Paris-Match ve Der Stern dergilerinin yakın doğu foto muhabirliği görevlerini üstlendi.
Üsküdar, 1954
Bir Kış Gününde Galata Köprüsü, 1955
Ara Güler’e göre, iyi bir fotoğrafçının yalnızca fotoğraf çekmeyi bilmesi yetmez. İyi bir fotoğrafçı adayının, resim sanatından müziğe kadar ilgisinin olması, tiyatrodan anlaması ve siyasi olayları takip etmesi şarttır. Mesleğe ilk başladığında polis, adliye muhabirliğinden spor muhabirliğine kadar farklı muhabirlik alanlarında çalışan Güler, daha sonra uzun soluklu röportajlarını yapmaya başlar. Onun foto-röportajlarındaki ustalığı ve fotoğraf çekme pratiğine bakışı insanlarla kurduğu ilişkiyle farklılaşır.
Kahramanmaraş İşçi Çocuklar, 1956
Adana’da Pamuk İşçileri, 1968
Yaşar Kemal “Ben ancak on iki yıl röportaj yapmak için Anadolu’yu dolaştım, Ara tam tamına elli yıl. Ara, yedisinden yetmişine kadar Anadolu insanıyla haşır neşir oldu. Onun işi o insanların fotoğraflarını çekmek, benim işim de onları yazmaktı. Ben Ara kadar talihli ya da inatçı olamadım ve bu dünyanın en zengin topraklarından birine, sevdamı sürdürecek kadar mutluluğa erişemedim. İnsanların erişilmez el hünerlerine, doğaya, tarihin köküne Aracasına uzanamadım… Ara fotoğrafa can vermiştir. Ara Güler’in fotoğrafları büyük bir Anadolu destanıdır.” der.
1956
Haliç, 1956
Memet Baydur “Ara Güler ile İstanbul arasında, beylik deyimle bir aşk ilişkisi görmek mümkündür. Bu ilişki, yalnızca bir aşk ilişkisi değildir, doğup büyüdüğü kente, tutkuyla, kıskançlıkla, öfkeyle, şefkatle, sevdayla, bellekle, yaşanmış her saniyesinin, her ışık huzmesinin üstüne titreyen bir sevgiyle, hiçbir ayrıntıyı göz ardı etmeyen bir dikkatle bakan, İstanbul kenti ile Ara Güler arasındaki ilişkidir söz konusu.” der.
Eminönü Yakasında Dolmuş Sandalları İskelesi, 1956
Kalafat Yerinde Gemiciler, Karaköy, 1957
Enis Batur İstanbul’un Son Şairi Ara Güler adlı kitabında “Bundandır, hayatı dondurmuş hangi karesine, enstantanesine dokunursanız dokunun, birdenbire harekete geçecek duygusunu insana aşılar. Şu vapur bacasından duman tütmeye koyulacak, şu köyünden bir daha dönmemek üzere Sirkeci’ye ilk adımını atmış köylü yürüyüşünü sürdürecek, kahve kokusu burnunuza gelecek, Boğaz’ın bir akıntısı alıp sizi karşı kıyıya atacaktır.” yazar.
Eski Galata Köprüsü’nden Vapurları Seyreden Taşralılar, 1956
Ara Güler’in durduğu yer ve gördüğü şeyin farklılığı, fotoğraflarında şiirsel bir anlatım kurmasıyla da dikkat çekmektedir. Güler’in İstanbul fotoğraflarının yer aldığı iki kitabı bulunmaktadır. 1994’te yayımlanan siyah-beyaz fotoğraflardan oluşan Eski İstanbul Anıları, 1995’te yayımlanan renkli fotoğraflardan oluşan Yitirilmiş Renkler’dir.
Haliç, 1957
İstanbul, 1959
Onat Kutlar “Ara Güler’in çektiği bir insan portresine baktığımızda gördüğümüz şey, bize Ara Güler’in öznelliğinden süzülerek gelen o insanın kendisi değil, o insanın kendisinden süzülerek gelen Ara Güler’dir.” der. Gündelik hayatın bir mücadele ve yoksulluğun izlerini taşıyan fotoğraflarının yanı sıra Ara Güler, gündelik hayatın boş zaman içerisinde kahvehanelerin dışında meyhane, lokanta, taverna, gazino gibi eğlence mekanlarını görüntülemiştir. Özellikle bu mekanlarda bulunan insanlara baktığımızda, dönemin insan tipolojisi hakkında bilgi edinmek mümkün gözükmektedir.
Haliç’te Günbatımı, 1964
Eyüp, 1976
“Bugün artık fotoğrafçılar, para kazanmak için bu işi yapıyorlar. İnsanları sevmiyorlar. İnsanlara birer obje olarak bakıyorlar. Ben onlarla oturuyorum, konuşuyorum, konuşurken halini anlamaya çalışıyorum, içlerinde olup fotoğraflarını çekiyorum. Ama onlar uzaktan tele-objektiflerle falan çalışırlar. Yaşamıyorlar. Sarhoşla sarhoş olmuyorlar.”
Eyüp Sultan Camii Avlusu, 1958
Taşlıtarla’da Akü Fabrikasında Çalışan Kadınlar, 1959
Mezarlıklar, Güler’in fotoğraflarında sıklıkla karşımıza çıkan mekanlar arasındadır. Ancak ön planda olan, gündelik hayat içerisinde insanların, diğer mekanlarla kurduğu ilişkiden farksız bir biçimde mezarlıkları kullanmasıdır. Dolayısıyla, hayat ve ölüm ikiliği Güler’in özellikle mezarlık fotoğraflarında öne çıkan bir özelliktir. Öyle ki, İstanbul’da mezarlıklar çoğu zaman bir evin bahçesinde karşılaşılan bir öğe olmasının yanı sıra çocukların da oyun oynadığı yerlere dönüşmüştür.
Ayvansaray, 1964
Üsküdar, 1960
Kültürel zenginliği, sanatsal, ekonomik, stratejik önemiyle de her zaman dikkatle izlenen bu dev metropolün, böylesi renkli yaşamı ve sosyo-kültürel yanlarını kendi penceresinden, tarihe ışık tutan kareler ile bizlere aktaran, nesiller boyu unutulmayan, unutulmayacak hikayeler yazmıştır Ara Güler. İstanbul’u en iyi resimleyen fotoğrafçı Ara Güler’in masala dönüşen fotoğraflarında, görmezden gelinen, hep bir bekleyiş içinde olan belirsizliği, belgesel ve aynı zamanda gerçeküstü bir dille anlatmasıdır.
Çelik İşçileri Çay Molasında, Saat İşe Dönecekleri Zamanı Gösteriyor, 1970
Tophane’de Meyhane, 1959
“İnsan olmadığı zaman hayat olmaz. Onun için benim fotoğraflarımda hep insan vardır… İnsan sevgisini kaybetmişse hiçbir şeyin önemi yoktur aslında. En mühim şey insan sevgisidir. Her şey buna bağlıdır. İnsan sevgisi oldukça fotoğraf da gelişecektir. Çünkü her şey, fotoğraf da insan içindir. Sevgisiz insan, insansız da fotoğraf olmaz.”
Büyükdere’de Bir Balıkçı ve Evi, 1962
Beyoğlu’nda Saz, 1962
Ara Güler’in fotoğrafçılığı, 1960’larda uluslararası alanda da tanınmaya başlamıştır. 1961’de İngiltere’de yayımlanan Photography Annual Antolojisi’nde, dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından biri olarak gösterilen Güler “Bir patlama olduğunda olay yerine doğru koşan kişi foto muhabiridir, oradan kaçan ise fotoğrafçı.” der. Ara Usta şüphesiz olayların üstüne üstüne giden, polemikten kaçınmayan ve sözünü esirgemeyen cesur bir foto muhabiridir.
Karlı Bir Kış Günü Galatasaray, 1960
Kaynak
Fotoğraf ve Temsil: Ara Güler’in İstanbul’a Bakışı, İstanbul’un Son Şairi Ara Güler, Anılarımdaki İstanbul
Yorum Yap