Bizleri dokuz ay karnında taşıyan ve belki de ölene kadar en küçük zor anımızda bile bizim derdimizle dertlenen annelerimizi hatırlamamız adına dünyanın farklı yerlerinde farklı günlerde de olsa kutlanan Anneler Günü, Antik Yunan’a kadar dayandırılmaktadır.
Netlik kazanmasa da ilk Anneler Günü kutlamaları, o zaman var olduğu kabul edilen tanrıların anası Rhea için düzenlenen bahar şenlikleridir. Günümüze yaklaşıldığında da İngiltere’de Paskalya’dan kırk gün önce Anneler Pazarı denilen bir kutlamaya rastlanır. Sonraları Hıristiyanlık dininin Avrupa kıtasında yaygınlaşmasıyla bu günün adı Kilise Ana olarak anılır.
Walter Langley, Day Dreams
Anneler Günü’nün, günümüz Anneler Günü anlayışına çevrildiği dönem ise Julia Ward Howe isimli Amerikalı bir genç kızın, bu günü barışa adanmış bir anneler günü olarak kutlanması adına uluslararası girişimlerde bulunduğu 1870’li yıllara rastlar, ancak resmiyet kazanmakta başarılı olamaz.
1907 yılında Philadelphia’da Ana Jarvis, ulusal bir Anneler Günü için kampanya başlatır. Bayan Jarvis, West Virginia eyaletinde annesinin bağlı olduğu kiliseyi, annesinin vefatının ikinci yıldönümü olan Mayıs’ın ikinci pazarında, Anneler Günü’nü kutlamaya ikna eder. Ertesi yıl Anneler Günü, bütün Philadelphia’da kutlanmaya başlar. 1911’de artık Anneler Günü tüm eyaletlerde kutlanır hale gelir. Türkiye’de ise 1955’ten sonra kutlanmaya başlanır.
15 Ünlü Şairimizin Anne Şiirleri isimli yazımıza da göz atmanızı öneriyoruz.
Arthur John Elsley, Mother’s Darling
1. Annem, Ahmet Kutsi Tecer
Fakat içli bir saat gibidir anne kalbi;
Ayrılırım dizinden kopan bir yaprak gibi,
Sonbahar bulutları örterken evimizi.
Onu her ayrılışım bir parça daha üzer,
Gözlerimi öperken fısıldar, yavaşça der:
“Bilmem görecek miyiz birbirimizi?”
Thomas Sully, Mother and Son, 1840
2. Bulutlar Adam Öldürmesinler, Nazım Hikmet
Analardır adam eden adamı
Aydınlıklardır önümüzde gider.
Sizi de bir ana doğurmadı mı?
Analara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
Léon-Jean-Basile Perrault, Motherly Love, 1872
3. İnananlar İçin İlahi, Gülten Akın
Ömrümüzün kilimine
Anamızın diliyle işlenen sözcükler
Çoğu kez şunlara benzer:
Acıları uzağında beklet
Elinde ipekten yelpaze
Usul usul, hoşgörüyle
Yaklaş kendine
İşte kendin, işte durgun suların aynası
Seyret, gülümse
Hugues Merle, L’abandonnée, 1872
4. Hey Gidi Güneşli Uykular, Cahit Sıtkı Tarancı
Acıkıp uyandığım saat
Annemin uykusuna kıydığım saat
Telaşla uyanan genç kadın
Aceleyle çözülen göğüs
Yüzümü süpüren ılık rüzgar
…
Doyamadığım, doyamadığım
Neden sonra
Ben tekrar sulardayım
Annemin gözleri gibi lacivert bir denizde
Dalgadan dalgaya atlıyorum
Güneşi kovalıyorum, güneşi kovalıyorum
Hey gidi güneşli uykular!
Sularında boğulmadığımız deniz!
Virginie Demont-Breton, Into The Water, 1898
5. Yağmurlu Bir Günde, Ziya Osman Saba
O kadar istedi ki bir şeyi bugün içim,
Dedim, kendi kendime: Bari, çocuk olaydım.
Bana bir camdan yine seyrettirseydi dadım
Yağmurun yağdığını bahçede sicim sicim.
Üşümezdi bu yağmur gününde böyle içim,
Kulağıma öpüşle fısıldansaydı adım.
-Artık dönebilseydim geriye adım adım
Benim işte kalmamış önümde bir sevincim.
Dünler, evvelki günler, geçen aylar ve yıllar
Beni götürseydiler doğduğum eve kadar.
O evin taşlığında sevinçten ağlasaydım.
Son günümde olsaydım ufak, o kadar ufak
Ki yavaşça en tatlı bir masala dalarak,
Ve bir anne dizinde büsbütün uyusaydım
Carl Von Bergen, Crossing The Stream At The End of The Day, 1899
6. Annem Yok Artık, Ataol Behramoğlu
Annem yok artık. Beni düşünen kalbi yok. Bitti.
Umutsuz olmak istemiyorum.
Umutsuzluğun bir çıkar yol olmadığını biliyorum.
Annem yok artık, yeryüzü çok gördü onu,
Kalabalığın arasında kuş gibi çırpınan varlığını
Çok gördü
Dalgın yüreğini çok gördü
Bizim için çarpan, kaygılarla dolu yüreğini.
Annem yok artık. Bu kesin. Gelinecek bir yere gitmedi.
İşte geldim çocuklar demeyecek
Nasılsın yavrum demeyecek
Sobanın yanında oturup uzatmayacak yorgun ayaklarını,
Sabah kahvaltılarının masası olmayacak artık,
Yine gel demeyecek,
Çıkarken ben kapıdan, çıkıp karanlığa karışırken
Yeni bir dönemi başladı ömrümün,
Annemin olmadığı dönemi,
Onu yüreğimin üstüne nasıl bastırmak
İstediğimi bilemeyecek artık.
Gençlik dönemleri birşey anlatmıyor bana,
Aklımda hep son dönemlerinin annemi
Hayatım sürüp gidecek,annem olmadan,
Çocuklarım olduğunda onlara annemi anlatabileceğim
Sadece.
Fotoğraflarına bakacaklar,
Ufarak, biraz mahsunca bir kadın
Küçücük tozlu pabuçlarıyla merdivenleri tırmanıp
Kapımı açıp girmeyecek
Yüreği dopdolu, trafikten insanlardan şaşkın,
Kocasına sığınan biraz bütün fotoğraflarında
Hayatım rüzgar gibi akıp geçiyor,
Uğultulu bir rüzgar gibi akıp geçiyor hayatım..
Jules Breton, Young Woman Nursing Her Child, 1873
7. Anneme Mektup, Necip Fazıl Kısakürek
Ben bu gurbet ile düştüm düşeli,
Her gün biraz daha süzülmekteyim.
Her gece, içinde mermer döşeli,
Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.
Böylece bir lâhza kaldığım zaman,
Geceyi koynuma aldığım zaman,
Gözlerim kapanıp daldığım zaman,
Yeniden yollara düzülmekteyim.
Son günüm yaklaştı görünesiye,
Kalmadı bir adım yol ileriye;
Yüzünü görmeden ölürsem diye,
Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim
Mary Cassatt, Mother And Child, 1889
8. Annem ve Akşam, Hilmi Yavuz
sen neysen o kadarsın, ey akşam!
annem içini çekiyor kimi ansa;
ürkü!.. biri ansızın bir gül koparsa;
şimdi uzak olandır neye ulaşsam…
ah, akşamdan bile ürküyor çocuk;
her yer alacakaranlık gurbet;
soldu annem, solarken goblen ve tülbent;
ve akşamın ucuna doğru yolculuk..
George Henry Harlow, Portrait of a Mother and Her Children
9. Hızırla Kırk Saat, Sezai Karakoç
bir balık görünce nasıl çırpınırsa bir martı
gün batınca nasıl çırpınırsa
boğulmuş bir kuş gibi
bir deniz
çocuğu ölünce öyle çırpınır anne
annesi ölüne bir çocuk öyle çırpınır
Frederick Warren Freer, Mother and Child Reading, 1896
10. Zincir, Behçet Necatigil
Bilinir, geceler karanlıktır
Gündüzler, evet, aydınlık.
Ona göre güneşler doğsa bari,
Geceler içinde kaldık.
Geceler dedim aklıma geldi:
Uyurken, sızlıyor, duyuyorum
Söküklerin üstünde
Anacığımın elleri.
Anna Ancher, Baby Brother, 1905
11. Anne, Cahit Zarifoğlu
Yüzümde duyuyorum
Bakışını
Uyurken de
Ellerin
Öyle sıcak ki
Kış gecesinde
Sen olmasan
Kimden duyardım ben
Yavrum kelimesini
Evimiz senle dolu
Sokaklar
Niçin güzel
Sana dönüşü var diye
Anne
Ne olur
Eksilme hiç
Başımızdan
Sir William Rothenstein, Mother And Child Candlelight
12. Annemle İlgili Şeyler, Didem Madak
Yaşasaydın, hayatının ortasına
Güller yığan bir adam olsun isterdim babam.
Sen bir çocuk romanı annesi ol isterdim.
Ölü mısır tarlaları hışırdıyordu
Ve kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri
diye başlayan bir çocuk romanında…
Şalına sarınırdın, toprağa sarınır gibi
Erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için,
bu acımasız ölü anne sesini.
Güzel sitenizin beğendiğim yayınların öğrencilerimle de paylaşmak isterim. İzninizle tabi…
Tabii ki, çok seviniriz. Teşekkür ederiz.