Metin Altıok, 14 Mart 1940’ta Bergama’da dünyaya gelir. Mutsuz bir ailenin iki çocuğundan biridir. Anne sevgisinden mahrum olarak büyüyen şair, bunu daha sonra yazacağı şiirlerinde dile getirecektir.
Bir Gün Ölürüm
Ölümü arayarak geçti
Bunca yılım.
Kötü annem
Beni komşunun oğlu kadar seven,
Yok olan babamdı belki
Ölüm tutkumu pekiştiren
Sarıl Bana
Bu yaşa geldim içimde bir çocuk hâlâ
Sevgiler bekliyor sürekli senden
İnsanın bir yanı nedense hep eksik
Ve o eksiği tamamlayayım derken,
Var olan aşınıyor zamanla.
Anamın bıraktığı yerden sarıl bana
Çocukluğunu ve ilk gençliğini geçirdiği İzmir Karşıyaka’da ilk, orta ve lise öğrenimini tamamlar. Ankara Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin Hindoloji bölümüne başlar. Resme olan yeteneği ile Sanskrit alfabesini farklı bir şekilde yazar. Hocasının dikkatini çeken şair, aldığı tüm asistanlık ve Hindistan’a gitme tekliflerine rağmen, felsefe bölümüne yatay geçiş yapar. Üniversitede Türkiye’de mantık ve bilgi felsefi üzerine kurulu bir felsefe anlayışının yerleşmesinde önemli payı olan Nusret Hızır’ın öğrencisi olur.
“Nusret Hoca ile çok güzel sarhoşluk serüvenlerimiz oldu ama. Mesela Nusret Hoca’yla Sirkeci Garı’na gider içerdik. Hoca bana, “Herkes gelip gidiyor görüyorsun. Bizse oturup onları seyrediyoruz” derdi. Çok hoşumuza giden bir duyguydu bu…”
Metin Altıok’un desenleri
Üniversite yıllarında tamamen şekillenen sosyalist görüşü hayatı boyunca onun ve şiirinin üzerinde olacaktır. 1968 yılına kadar TİP üyeliğine devam eder. Görüş ayrılıkları sebebiyle partiyle yollarını ayırır. Bu yıllar, Metin Altıok’un şair kimliğinden ziyade, ressam kimliğiyle karşılaşılan dönemdir. Fransız Kültür Merkezi’nde Çetin Sipahi ile birlikte ilk resim sergisini açar. Daha sonraki yıllarda, Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde ve yine Fransız Kültür Merkezi’nde kişisel sergiler açar, ancak yazdığı şiirleri kimseye okutmaz, saklar.
1966’da fakültede tanıştığı Füsun Akatlı ile evlenen şair maddi sıkıntıların yanında, eşinin ailesiyle de sorunlar yaşar. 1968’de kızları Zeynep dünyaya geldikten sonra Metin Altıok için hayat artık bambaşkadır.
1979 yılına dek Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde çalışır. Ankara’da Turgut Uyar, Tomris Uyar, Metin Eloğlu, Behçet Aysan ve daha birçok ismin olduğu bir camianın içindedir. Özellikle Turgut Uyar ve Tomris Uyar dostluğu onun için çok büyük önem taşır. Bu çok sıkı dostluk, Metin Altıok’un İkinci Yeni anlayışına yakınlığını sağlar. Soyut Dergisi’nde yayınlanan birkaç şiirinden sonra, şair olarak sesini duyurmaya başlar. 1976’da ilk şiir kitabı Gezgin’i eşi Füsun Akatlı’nın ısrarlarıyla bastırır. Hayatının bundan sonraki yıllarında ilgisini resimden ziyade şiire çevirmiştir. Gezgin’in yayınlanması üzerine Fethi Naci şunları yazar: “(…) Şiir sözcüklerle yazılır. Metin Altıok unutmamış bunu, şiirin bir dil işi olduğunu bildiği her şiirinden anlaşılıyor.”
Şarkı Olarak Bestelenmiş 10 Metin Altıok Şiiri isimli yazımızı da okumanızı öneriyoruz.
Amaçsız Bir Gezgin
Böyle garip bencileyin,
Böyle yayan yapıldak,
Yani amaçsız bir gezgin.
Geldiğim şu dağlar boyuydu,
Yüzünüz kadar ırak gittiğim.
İki yıl sonra yayınlanan Yerleşik Yabancı adlı şiir kitabıyla yerini pekiştirir.
Yerleşik Yabancı
Ben birini sevdiğim zaman
Göğünü durmadan genişletir.
Ama herkes rahattır kozasının içinde,
O sevgi artık kimsesizdir.
Ölsem ayıptır, sussam tehlikeli
Çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli.
Metin Altıok tiyatroya her zaman yakın ilgi duyar. Lise yıllarında bazı oyunlarda rol alarak kurulan bu ilişki, onu kısa radyo oyunları yazmaya götürür. Türkiye Yazıları Dergisi’nin 1979 Ekim sayısında İkili Av adlı kısa oyunu yer alır. Aynı yıllarda Su Damlası adlı çocuk oyunu TRT Radyosu’nda yayınlanır. Füsun Akatlı ile evliliğini alkol bağımlılığı ve iç dünyasının buhranlı hali sebepleriyle bitiren şair, bir süre İzmir’de kaldıktan sonra öğretmenlik mesleğini yapmak ister.
“Metin hayatı boyunca (en azından benim tanık olduğum yıllar boyunca) taş çatlasa beş kere kravat takmıştır, o gece takım elbiseli ve kravatlıydı. 1966 Temmuz’unda da evlendik. Düğün yapmadık. Kendi evimizi, ailelerden asgari yardım alarak kendimiz kurduk. 1979 Mayıs’ında kesin bir biçimde ayrılıncaya kadar üç kere ayrılmayı deneyip tekrar birleşmeyi denedik! Hep ekonomik güçlükler içinde yaşadık. Metin 1974’e kadar hiç çalışmadı. Üç sergi açtı. Her birinde birkaç resim sattı. En büyük lüksümüz, o resimlerden gelen beklenmedik paralar olurdu. Hemen şatafatlı bir balık sofrası kurulur, eş dost bir araya gelinir, resim paraları ezilirdi.” (Füsun Akatlı)
1979 yılında, her ne kadar Ege’de bir kasabada öğretmenlik yapmak istese de şairin ilk tayini Bingöl’e çıkar. Parasızlık ve o dönemin Bingöl’ü onu zorlu bir hayatın içine sokar: “Bingöl bir dönemeçti. Büyük bir duygu seli yaşadım orda. Tabii insanın hayatında duygu seli her zaman vardır.”
Bingöl’de yaşarken Nebahat Çetin ile ikinci evliliğini yapar. Hiç hakim olmadığı bu coğrafyaya ve bu coğrafyanın insanına yavaş yavaş alışır. Babacan tavrı ve farklı duruşu onunla öğrencilerinin arasında derin bir bağ yaratır. Buradaki öğrencilerinden ömrünün sonuna dek iletişim halinde oldukları vardır. Aynı yıl Kendinin Avcısı şiir kitabı yayımlanır.
Sonludur Aşk Da
Güzel anılar biriktirdim senden,
Dudağıma solgun gülücükler getiren.
Özenle sakladım belleğimde,
Bir yığın oldu daha şimdiden.
Nasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın
Bir gün apansız gerçekleşiveren.
Alkol bağımlılığı bedenine gitgide zarar verir, elleri sürekli titrer ve tedavi görmek zorunda kalır. Bingöl’de yaşadığı yıllarda onu en çok etkileyen kızına olan dinmeyen özlemidir. Sürekli mektup yazan ve onu herkese anlatan Metin Altıok için bu katlanılması en zor durumdur.
4.9.1980, Bingöl
“Nar çiçeğim, burada yaşamımı ayakta tutan iki temel direk var. Önce sen, sonra şiir. Seni çok seviyorum bunu bil. Aramız derya-deniz de olsa, sıra dağlar da en ufak bir sıkıntıda aşar gelirim. Hep babanın var olduğunu bilerek yaşa. Bingöl dağlarının tepesinde oraya nereden geldiği bilinmeyen bir pars iskeleti de olsa… Canım!” (Metin Altıok’tan Zeynep’e Mektuplar)
Kızım/lar
her şeyin üstünde sulusepken bir kar;
bir aşkı delik deşik ediyordu/lar.
bense inatla susuyordum
ve kızımı seviyordum ekmek kadar.
Metin Altıok’un şiirlerine bir bütün olarak baktığımızda düşünsel düzlemi derinlere yerleştirilmiş şiirlerle karşılaşırız. Yapıtları içinde Sone (ilk iki bendi dörtlük, son iki bendi üçlük on dört mısradan oluşan nazım şekli) gibi değişik biçim örnekleri de olmakla birlikte, serbest ölçüde yazılmış, kişisel sorundan yola çıkıp toplumsal-evrensel boyuta ulaşmış lirik şiirlerin ağırlıkta olduğunu görürüz. Ana konu ne olursa olsun, şairin şiirleri boyunca işlediği izlekler altı ana başlık altında toplanabilir:
- Yabancılaşma / arayış
- İç göç / kendine sürgünlük
- Aşk
- Dostluk / sıcak bir ev özlemi
- İkilem / kararsızlık
- Kendi kendini ve çocukluğun karşısında yetişkinliğini yok etmek / ruhsal intihar
Şair bütün kitaplarında aynı izlekleri sürdürmüş, şiir dili ile psişik, düşünsel, politik düzlemini, birbirinin içinde eriterek, bütünleyerek, soyutlayarak, kendisine kimi zaman içeriden kimi zaman da dışarıdan bakarak, söz konusu kişisel sorun ve düzlemleri toplumsal-evrensel bir düzleme taşımıştır. Kendisini İkinci Yeni şiir anlayışına yakın gören şair, dizelerinde hayatından izlere yer verdiği gibi dil ve üslup öğelerine de önem vermiştir.
1982’de Küçük Tragedyalar yayımlanır.
Öndeyiş
Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar…
Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.
Orda kaldı yanağımın yarısı,
Kendini boşlukla tamamlar.
Omzumda bir kesik el,
Ki durmadan kanar.
Ah kavaklar, kavaklar…
Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.
1987’de İpek ve Kılabtan yayımlanır. Kitaplarında ağırlıklı olarak, acı, aşk, ölüm, yalnızlık, yabancılaşma ve kaçış temalarını işler.
Hançerin Sapı
Ben seni yalansız
Bahar gibi sevdim.
Sevgi adınaydı
Milis beraberliğimiz.
Sabahtan akşama
Günü tarar örerdik
Ve kedileri
İkimizde çok severdik.
Abidin Dino, Ankara’da 1979’da TÜBİTAK grevine Metin Altıok ile birlikte duvar panosu resmi yaparak destek verir.
10 yıllık Bingöl döneminin sonuna doğru 1986’da Genç ilçesine sürülür. Ardından, Karaman İmam Hatip Lisesi’ne tayin edilir. Karaman’da belki de hiç olmadığı kadar mutsuz olur hastalanır, dostlarının yardımıyla malulen emeklilik için rapor alır ve 1990’da Ankara’ya döner. İkinci Ankara dönemi başlar. Gerçeğin Öte Yakası şiir kitabı 1990 Cemal Süreya Şiir Ödülü’nü alır.
Ben Üzre
7.
Şu benim kervan geçer,
Kuş uçmaz yalnızlığımdan
Söyleyin kendine kim esvap biçer.
8.
Ben bugünü kırdım iki taş arasında.
İstedim ki kalmasın
Acının çekirdeği yarına.
9.
Gün olur bütün sözcükler pörsür;
Gölgem ayaklanıp serer gövdemi,
Yüreğim ufalanıp dökülür.
Yine de aynı yıl içinde yayımlanan bir sonraki kitabı Dörtlükler ve Desenler, diğer kitaplarından içindeki kendi çizdiği desenlerle ayrışır.
25
Senin yaprak döken solgun yüzünde,
Ayrılığı gözlerinden okudum.
Ebruli çiçekler açan hüzünde,
Kendime çileli bir yol dokudum.
37
Sevgimde açılmış bilinmedik bir yara,
Uykusuz gecelerde için için kanıyor.
Dönüşüp bir pişmanlık armasına,
Bu sevdadan vazgeçerim sanıyor.
Sekizinci kitabı Süveydâ 1991’de yayımlanır.
Şimdi Gel
Sevdaydı bulduğum sende,
Sende buldum senden geçtim.
Terkettim sanma sakın;
Yeni bir hızla bilendim,
Çağıldayan özgür sesinde.
Şimdi gel durdurma beni.
Çünkü sevda bir nehirdir,
Akar insan bütünlüğüne.
Türlü kollar alarak
Katar onları benliğine.
Yürekten yüreklere yönelir.
Şimdi gel dondurma beni.
Ertesi yıl Alaturka Şiirler kitabı çıkar. Kitabının ilk bölümünde yer alan şiirler, alaturka şarkıların makam adlarıyla yazıldığı için belki de adeta alaturka şarkı tadında şiirlerdir.
Ne Mi Kalır
Ne mi kalır benden sana;
Kıpraşan cıvasıyla,
Menevişli göller kalır,
Hazır sırdaşın olmaya.
Ne mi kalır benden sana,
İğde kokan soluğuyla,
Perçemli yeller kalır,
Hazır yoldaşın olmaya.
Benden sana az biraz
Kül içinde uykuda,
Yaşamımdan közler kalır,
Hazır candaşın olmaya.
1992’de şiir üzerine denemelerini içeren Şiirin İlk Atlası yayımlanır. Kitabında, şiire nasıl baktığını, şiirle ilgili düşüncelerini, örneklerle anlatır Metin Altıok.
“Ne var ki söz sanatı olarak nitelenen şiirin görsellikten uzak olduğunu söylemek de pek mümkün değildir. Diyeceğim o ki, şiirin görsel sanatlardan farklı, kendine özgü bir görselliği vardır. Bu görselliğe imgesel görsellik diyebiliriz. Çünkü şiirin görselliği göze yönelik bir görsellik değil, insan zihninde canlanan söze yüklenmiş bir görselliktir. Ama yine de bir görselliktir sonuçta söz konusu olan. Şairin insan zihninde söz aracılığıyla canlandırdığı imgesel bir görselliktir. Şiirdeki görüntü nesnel değil, insan zihninde beliren ve imgelemle görünür kılınan bir görselliktir. Aslında resim ve heykelin görselliğiyle şiirin görselliği kurgusal olmak bakımından birbirlerine benzerler. Çünkü görselliği sanatsal bir yaratım sonucunda gerçekleştirirler. Burada resim ve heykelin gözle görülür nesnel varlıkları bizi yanıltmamalıdır. Sanatsal bir obje olan resim ve heykelin varlıkları tıpkı şiir gibi dış dünyada yoktur. Onlar dış dünyaya sanatçı tarafından eklenmiş varlıklardır. Kurgusal olmaları da bundandır.”
1993’te Hesap İşi Şiirler kitabı hem hayatının trajik biçimde sonunu sezdiği şiirinin yer aldığı hem de yaşarken yayımlanan son kitabı olur. Daha önce Fermuar başlıklı şiirde denediği şiirin biçimsel olarak görselleştirilmesini, bu kitabındaki bütün şiirlerde uygular. Şiirlerin adına uygun biçimsel formlar oluşturur. Kimi şiirinde kadeh kimi şiirinde sürahi biçimini alır dizeler.
Metin Altıok’un, anne eksikliği, evlat özlemi, alkol bağımlılığı gibi hayatına etki eden önemli olayların yanında yaşamına yangın diyecek kadar yanmaktan bahsetmesi dikkat çekici bir durumdur. Kız kardeşi Meral Altıok, abisi için yazdığı mektupta “On taneden fazla şiir kitabı çıkarmayacağım, elli yaşından fazla yaşamayacağım, ölümüm yatağımda sıradan bir ölüm olmayacak” demiştin. Hepsini tutturdun” demiştir.
1993’te dördüncüsü kutlanacak Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’a gitmek üzere davet alır. Akşam evde bütün şiir kitaplarını tek tek imzalar eşi Nebahat Çetin’e. Giderken masanın üzerine kendi resmini çizdiği bir kağıt bırakır, eşine döner, yandığımın resmidir der. 2 Temmuz’da yobazların saldırısı sonucu, Sivas’ta Madımak Oteli’nden ağır yaralı olarak kurtulsa da 9 Temmuz 1993’te tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirir.
Yaşamını yitirdikten sonra bir kitabı daha yayımlanır: Soneler (1994). Kitapta adının çağrıştırdığı gibi soneler de yer alır, ama başka şiirler de vardır.
Soneler 1
Sevgilim bak, geçip gidiyor zaman:
Aşındırarak bütün güzel duyguları.
Bir yarım umuttur elimizde kalan,
Göğüslemek için karanlık yarınları.
Ağzımda ağzının silinmez ılık tadı,
Damağımda kösnüyle gezinirken;
Yüreğimde yılkı, aklımda ölüm vardı,
Dışarıda rüzgâr acıyla inilderken.
Unutulmuyor ne tuhaf dünya işleri,
Seninle bir döşekte sevişirken bile.
Düşünüyorum hüzünlü genç anneleri,
Çarşılarda, pazarda ellerinde file.
Bu kekre dünyada yazık geçit yok aşka;
Bir şey yok paylaşacak acıdan başka
Kanadı Kırık Bir Akşam
Gün bitti lambayı hazırla;
Işık kalmadı girecek odamıza
Çek perdeleri sevdiceğim;
Kanadı kırık bir akşam
Zonkluyor durmadan dışarda.
Sen bugünden yarına
Birazcık umut sakla
Yarın farklıdır bugünden,
Adı değişir hiç olmazsa,
Kara bir suyu
Geçiyoruz şimdilerde
Basarak yosunlu taşlara.
Sen bugünden yarına
Birazcık umut sakla
Gün bitti sevdiceğim;
Geriye kalan posa.
Bu serin güz akşamında
Geç otur karşıma sessizce,
Devam et ördüğün hırkaya.
Uyarılar
1.
İnsan dediğin saçaktaki
Güvercinin farkında olacak
Ve bir çiçek açacak kendince.
Bu aşk var ya bu aşk;
Dikkat!
Yangında ilk kurtarılacak.
2.
Sevmeye başlayınca birini
Kendimi yıkıp yeniden kurarım
Çünkü bu yeni bir aşktır
Ve temeldeki yerini mutlaka alacaktır.
Yabancılar için inşaata girmek
Tehlikeli ve yasaktır.
3.
Bir akşam tek başınıza
Bir otele giderseniz
İçinizde yaralı bir aşkla,
Ucuz bir otele ama temiz;
Kıymetli eşyalarınızı
Müdüriyete teslim ediniz.
Sevda Üzre
1.
yıldızlı bir gece, ay da vardı;
sen gülümseyince,
yüreğimde bir balık oynadı.
2.
dizinin üstünden sarkan elin,
çözülüp akacaktı neredeyse
su gibi uyarak eğimine yerin.
3.
bu işin bir tek çözümü var;
her şey yoluna girecek o zaman.
kendimi de bilsem seni bildiğim kadar.
4.
gel iki uysal kıyı olalım seninle.
bir hırçın ırmak aksın
aramızda köpüre köpüre.
Geriye Kalan
Bir anahtar verdindi bana
Kabaran yüreğimi bilerek
Kullanıp durdum onu gönlümce
Aşkıma kenar süsü diyerek
Aşındırdım dişlerini zamanla
Geriye ben kaldım işte.
Yalan olur sevmedim dersem
Ama yolcu yolunda gerek
Ey ömrümün uğuldayan durağı
Yanlış bir hesaptan dönerek
Benli günlerini sil istersen.
Geriye sen kaldın işte.
Kaynak
Gölgesi Yıldız Dolu – Zeynep Altıok Akatlı, Metin Altıok: Kendini Kendinin Ötekisi Kılmış Bir Şair, Metin Altıok’un Şiirlerinde Otobiyografik İzler, Metin Altıok: Madımak’ın Yakamadığı Şair
Çok harika ve muhteşem şiirler En başarılı dileklerimle amin
Yeni yıl yaklaşıyor 29 Aralık 2019 bugün keşke insan sevdiği kişiyle girebilse yeniyılda temennim sevgi
Yeni yıl herkese Mutluluk olsun