Menu

Yıldız Moran Hayatı ve Fotoğrafları



Yıldız Moran, ışığı büyük bir ustalıkla kullanarak elde ettiği teknik başarısının ötesinde;, ruhunu, aklını, kalbini katarak görüntünün izini derinleştirebilmiş bir fotoğrafçıdır. Yıldız Moran, 24 Temmuz 1932’de İstanbul’da dünyaya gelir.

Nemide Moran ile Cumhuriyet’in ilk yıllarında Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanlığı görevinde bulunmuş Vahit Moran’ın üç kızının en küçüğüdür. Baba, Genelkurmay’daki görevinin yanı sıra ilk büyük Türkçe-İngilizce sözlüğün de yazarıdır. Modern ve ilerici düşüncelere açık, kadının toplum içinde yer alması gerektiğine inanan bir ailedir Moran ailesi.

Vahit Bey’in hobileri arasında fotoğraf da vardır. Varlıklı Moran ailesi Bahariye’de bir konakta oturur. Yıldız Moran’ın Nermin ve İnci adında iki ablası, Ekmel ve Tosun adında iki ağabeyi vardır. İnci Moran, Türkiye’nin ilk modern eğitimcileri arasında yer alır.

Yıldız Moran, 1951

Yıldız Moran, 1951

Yıldız Moran, Robert Kolej’de son sınıfta bir dersten kalınca, eğitimi ile ilgili olarak dayısı sanat tarihi profesörü Mazhar Şevket İpşiroğlu’na danışır. Dayısı, Moran’ın resme yatkınlığı olmadığını bildiği için, fotoğraf okuması için İngiltere’ye gitmesini tavsiye eder.

“Atladım İngiltere’ye. Haberleştiğim okulu buldum. Müdire hanım ‘Eyvah!’ dedi. ‘Ne olacak şimdi.’ Ben tamam dedim. Muhakkak kağıtlarda bir noksanlık oldu. Dön bakalım Yıldız İstanbul’a. Meğerse neymiş biliyor musunuz? Benim gibi genç ve yabancı bir kızı Londra yutarmış. 1951 yılıydı bu olayların olduğu zaman. Tam bir yıl orada fotoğrafçılık sanatının alfabesini öğrendim.”

Bloomsbury Technical College’da ve Ealing Broadway Technical College’da fotoğraf eğitimi görür. Old Vic Tiyatrosu’nun tanınmış fotoğrafçısı John Vickers’in yanında fotoğrafçılığa başlar. Asistanlık döneminden sonra, ilk sergisini 1953 yılında Cambridge Trinity College’de açar ve sergilediği 25 fotoğrafın tümü satılır. Bunu 5 sergi daha izler. Fotoğrafları büyük ilgi görür.

yıldız moran, Nazare, Portugal, 1952

Nazare, Portugal, 1952

yıldız moran, İspanya, 1952

İspanya, 1952

Fotoğraf makinasıyla birçok ülkeyi dolaşır. 1954’te İspanya ve Portekiz Fotoğraf Kitabı’nı hazırlar. Aynı yılın Temmuz’unda Türkiye’ye döner, ustalaşmış, mesleğini seçmiştir artık. Dönüşünün ardından dayısı Mazhar Şevket İpşiroğlu’yla birlikte Anadolu gezisine çıkan Yıldız Moran, Anadolu’da, kasabaları, köyleri gezer, hayata dair ne varsa görüntüler. Dönemin sanatçılarının buluşma yeri olan Beyoğlu’nda, Kallavi Sokak’taki ünlü Maya Sanat Galerisi’nin üstünde bir stüdyo kiralar. Burasını aynı zamanda kendi fotoğraflarının sürekli sergilendiği bir salona dönüştürür.

yıldız moran, Tahtakale, 1954

Tahtakale, 1954

yıldız moran, Haliç, 1954

Haliç, 1954

Onun, fotoğrafları savaş sonrası dönemde gündelik hayatın içinden, Anadolu’da akıp gitmekte olan zamanın içinden kesilmiş karelerdir. 1950’lerin İstanbul’u ve Anadolu’sunda çocuklar, kadınlar, işçiler… Yaşamın tüm canlılığı Yıldız Moran’ın fotoğrafında yerini alır. Dil iskelesi tren istasyonunda bekleyenler ya da Haliç’teki balıkçılarda hareketin akıp gidişini, denizin kıpırtısını hemen hissedersiniz.

yıldız moran, İstanbul, 1954

İstanbul, 1954

yıldız moran, İstanbul, 1955

İstanbul, 1955

Yıldız Moran Ses dergisinde 1983 yılında yayınlanan röportajında şunları söyler: “Küçük heyecanlar sanat olamaz. Büyük heyecan duyulmalı. Bu bir gerçek. Konu belgeleyici, röportaj fotoğrafı ise (fotoğrafın sanat olmaması), söylenen söz geçerli olabilir. Röportaj yapmak için objektif bir görüşten, olayın niteliğine ilişkin bir yargıya varmak lazım. Fotoğrafın bir başka yönü daha var: sübjektif yönü. Gazete röportajı ile şairi ayıran yön. Kalemi nasıl birçok şey için kullanabilirseniz, makineyi de öyle. Şair hangi vezinle, hangi kalıpla şiir yazmayı seçip, içeriği dolduracaksa, fotoğrafçı da kendine en uygun fotoğraf makinesini bulmakla yükümlüdür. Her iki dalda da sonuçta şiirsellik, estetik yoksa başarısızdır. Konuya saygılı yaklaşım büyük önem taşır. Fotoğraf makinesi objektif bir algılayış biçimi olarak bellendiğinden her fotoğrafın objektif bir görüntü olduğu kanısı yaygındır. Oysa fotoğraf çekileceği açıdan, çekileceği andan, çekenin görüş açısından kaynaklanan nedenle çok da çarpıtılabilir. O zaman çok tehlikeli bir silahtır.”

yıldız moran, Mersin, 1955

Mersin, 1955

yıldız moran, Anadolu, 1956

Anadolu, 1956

Yıldız Moran, özellikle Anadolu’da çektiği fotoğraflarında insan sevgisi, sanatsal duyarlılık ve fotoğraf çekim sezgisini iç içe örerek, kendine özgü bir alan açar. Yalnızca o günlerin fotoğraf yaklaşımlarını değil; içinde yaşadığımız dönemin yeni sanat görüşlerini de kapsayan, fotoğraflarını çektiği insanları yaşadıkları coğrafya ile birlikte ele alan, içi lirizmle örülmüş bu izlenimci estetik, Moran’ın fotoğraflarının en önemli özelliğini oluşturur. Günümüzün fotoğraf algısını yıllar öncesinden görmeyi başaran sanatçının fotoğrafları, bugün yalnızca fotoğraf otoritelerinden değil, ülkemizdeki ve dünyadaki sanat izleyicilerinden de büyük ilgi görür.

Yıldız Moran fotoğrafı şöyle tanımlar: “Fotoğraf, tıp fotoğrafıdır, endüstri fotoğrafıdır, röportajdır, hatıra fotoğrafıdır. Şiirselliği olduğu sürece. Ama örneğin kedi resmi çekilmekteyse o, benim kedim, şunun kedisi değil de, tüm kedilerin kediliğini içermeli o mesajı vermesi için. İçindeki mana yeterli değilse, ışık ve kompozisyon ne kadar mükemmel olsa da çekmem. 24 saat düşünülen, yaşanılan, ikinci plana atılamayacak bir konudur fotoğrafçılık. İnsan ve hayata özgün bir aşamanın yerini kavramsal olarak dolu, yoğun, ağırlıklı olarak verebilen kişidir fotoğrafçı. Makine ile yola çıkıyorsunuz. O denli varlığınızın bir parçası haline getirmelisiniz ki makineyi, konu ile aranızda bir engel oluşturmasın. Bunu gerçekleştirdikten sonra, seçtiğiniz konunun her zaman ve herkes için bir anlam taşıyacak yönlerini, estetik biçimde yansıtmalısınız. Mesajınız olmalı kısacası.

yıldız moran, Anadolu, 1956

Anadolu, 1956

yıldız moran, Anadolu, 1956

Anadolu, 1956

Ressam Nurullah Berk, onun sanatını şöyle anlatır: “Yıldız Moran’ın fotoğraflarını kesin biçimde tanımlayacak bir sözcük bulmak gerekseydi, bu fotoğrafların her şeyden önce acımasız, hatır gönül tanımayan fotoğraflar olduğunu söylerdim. (…) Tüm bir Anadolu dünyası geçiyor gözlerinizin önünden bu büyük fotoğraflara baktığınızda ve bu yapıtların anıtsallığı, dışavurum güçlerini bir kat daha artırıyor.”

yıldız moran, Özdemir Asaf, 1955

Özdemir Asaf, 1955

yıldız moran, Peyami Safa, 1955

Peyami Safa, 1955

yıldız moran, Füreya Koral, 1955

Füreya Koral, 1955

“Konu insandır benim için. Ben onunla iki insan olarak bağımı kurarım. Fotoğrafçı olmam hiçbir zaman ön planda değildir. İkimiz selamlaşırız, konuşur, dertleşiriz. Yakınlık kurulur. Ben bu arada açımı arar, yerimi bulur, çerçevemi saptarım. Karşımdaki insan kendiliği içindedir, (…) neyse odur kısacası. Fotoğrafımı çekerim. Ondan sonra, artık benim işim bitmiş, onunla bir alacağım vereceğim kalmamışçasına hemen uzaklaşmam oradan. Başladığım gibi, gene onunla konuşur, vedalaşır öyle ayrılırım.”

Yıldız Moran, stüdyoda çektiği portrelerinde kişinin özelliklerini ortaya çıkaran kontrast ışık kullanıp, manzara fotoğraflarında ise konusunu rahat anlatacak boşluklu kompozisyonları yeğlemiştir. Fotoğraflarını çekerken üç ayak kullanmaz, böylelikle hareket özgürlüğü kazanıp, fotoğrafını çektiği kişiyle arasına fotoğraf makinesinden başka bir şey sokmaz. Doğu ile Batı geleneğini uyum içinde başarıyla kullanıp, fotoğrafın evrensel bir dil olduğunun her fırsatta altını çizmiştir Moran. Anadolu’da fotoğraf çekerken asla oryantalizmin tuzağına düşmez. Söylemini hiçbir yere bakmadan oluşturduğu için, fotoğrafları zamansız ve özgündür.

Yıldız Moran, 25 Haziran 1983 tarihli Ses dergisinde çıkan röportajında şöyle der: “Yaşamımı sürdürebilmek için para kazanmam gerekliydi. Yılbaşı kartları yapıp satmak, para kazanmamı sağlayabilir diye düşündüm. Anlaştığım matbaa çok kötü basmıştı kartlarımı. Tam umutsuzluğa düşmüşken, bir arkadaşım Özdemir Asaf’ı önerdi. Hem şairdir, hem de titiz ve güzel baskılar yapar dedi. İş konuşmak için Özdemir Asaf’ın matbaasına gittim. Tarihini de verebilirim tanışmamızın; 4 Kasım 1954, saat 11.00. Kelimelerle dile getirmek zor. Duygulu, kibar, hiç görülmemiş ve bir daha göremeyeceğim bir insandı Özdemir Asaf. Pırıl pırıl bir zeka, renkli, yepyeni, bambaşka bir dünyaydı o. Olağanüstü bir insandı kısacası…”

yıldız moran, otoportre

Otoportre, 1955

1950’den 1962’ye kadar olan dönemde, ömrünün 12 yılını fotoğrafa adayan Moran, 1963 yılında Özdemir Asaf ile evlenir. 3 oğulları (Gün, Olgun ve Etkin Arun) olur.

“24 saat düşünülen, yaşanılan, ikinci plana atılamayacak bir konudur fotoğrafçılık. İnsana, hayata özgün, bir aşamanın bir yerini kavramsal olarak dolu, yoğun, ağırlıklı olarak verebilen kişidir fotoğrafçı. Birden 24 saatimi bu konuya mı vereceğim, yoksa daha önemli konular var mı benim için diye düşündüm. Daha önemli şeyler olduğuna karar verdim ve 12 yıl sonra bıraktım bu işi. Evliliğim ve çocuklar. Özdemir Asaf gibi bir baba bulmuşsa bir insan başka ne yapabilir. Dört yıl içinde üç çocuk sahibi oldum ve artık tüm 24 saatlerimi çocuklarıma adadım.”

yıldız moran, İstanbul, 1958

İstanbul, 1958

Moran’ın, son sergisi 1970’te İstanbul’dadır. Özdemir Asaf’ın 1981’de ölümünden sonra, yayınlanmamış şiirleri ve sözleri üzerinde çalışır ve 1983 -1987 yıllarında yayına hazırlar. 1982 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (Mimar Sinan Üniversitesi) Fotoğraf Enstitüsü tarafından Türk Fotoğrafçılığı’na katkılarından dolayı onurlandırılır. Yıldız Moran bu yıllarda sözlük hazırlar, çeviriler yapar, yazın alanında çalışır. 1992’de Eşanlamlı Sözcükler ve Karşıt Anlamları Sözlüğü’nü yayımlar. Akademik eğitime sahip ilk kadın fotoğrafçı Yıldız Moran, 15 Nisan 1995’te hayata gözlerini yumar.

yıldız moran kitapları

Kitapları

Samih Rifat sergi kataloğu için hazırladığı, Bir Unutma ve Unutulma Öyküsü, Yıldız Moran – Fotoğrafçı’da şunları yazar: “Önce bir tutku öyküsüdür Yıldız Moran’ın fotoğrafçılığı; sonra da bir özveri ve vazgeçme öyküsü. (…) Fotoğrafı bırakma öyküsüne gelince, bu konuda Yıldız Moran’ın söylediklerine çok da inanmak istemiyorum. Bir sanat tutkunu yalnızca çocukları ve ailesi için tutkusundan vazgeçer mi? Şimdi adını anımsayamadığım bir Fransız yazar (Malraux olabilir) şöyle bir düşünce ileri sürüyor: ‘Yaratıcılık, sanatçıların üstünden gelen ve onları aşan bir şeydir. Bu nedenle de sanatçılar yaptıklarının farkında değildirler çoğu kez.’ (…) Yaratmanın bir açıklaması yoktur; yaratmaya başlamanın bir açıklaması yoktur… Durdurmanın, bitirmenin de yoktur. Sanat alanına giren her şey için olduğu gibi: Sessizlik ve sırdır ötesi.”

Kaynak
Yıldız Moran, Yıldız Moran: Bir Dağ Masalı, İstanbul Modern Sanat Müzesi Sergisi, Yıldız Moran Zamansız Fotoğraflar, 27 Kasım 2013 – 19 Ocak 2014Zamanının Ötesinde Bir FotoğrafçıÖtesi Sır Olan Bir Hikaye: Yıldız Moran


Facebook Yorumları

2 Yorum
  1. Köpek Kulübü 26/04/2019 / Cevapla
  2. Sultan Koç 30/04/2019 / Cevapla

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir