Menu

Süleyman Demirel Kimdir? Hayatı ve Biyografisi



1 Kasım 1924 tarihinde Isparta’nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy gibi küçük ve kırsal bir yerde doğan Süleyman Demirel’in babası Hacı Yahya Demirel, Kurtuluş Savaşı gazisi olan ve çevresinde büyük saygı gören bir kişidir. Baba Demirel, uzun süre köyün muhtarlığını da yapmıştır. Demirel’in siyasete ve yönetmeye olan merakının küçük yaşta babasının yönettiği köy toplantılarına katılmasından ileri geldiği söylenebilir. Demirel’in annesi ise, oldukça dindar ve çalışkan bir Anadolu kadınıdır. Demirel, dindar olan annesinin ve anneannesinin de etkisiyle küçük yaşta Kuran okumaya başlar ve Kuran’ı ezberler. Kuran’ı ezbere biliyor olması, siyasal hayatında birçok fayda sağlayacak ve Demirel, birçok Anadolu seyahatinde seçmeni bu yönüyle etkileyecektir.

Süleyman Demirel'in Çocukluğu

Süleyman Demirel’in Çocukluğu

Demirel’in geçmişte konuşmalarında sıklıkla vurguladığı Türkiye’nin gelişmesi, ilerlemesi üzerine sözleri ve “Büyük Türkiye” ideali, aslına bakılırsa küçük yaşlarda İslamköy’de yaşadığı teknoloji ve modernizmden uzak kırsal hayatla yakından ilgilidir. İlköğrenimini İslamköy’de, ortaokulu Isparta’da ve liseyi Afyon Lisesi’nde okuyan Demirel, girdiği sınavları kazanarak İTÜ İnşaat Mühendisliği bölümüne girer. İTÜ’de derslerinde inanılmaz bir başarı gösteren Demirel, ileride siyasette çok işine yarayacak muhafazakar kesimle (çeşitli cemaat ve tarikatlar) olan bağlarını da, ilk olarak İTÜ’de oluşturur; hatta bu dönemde Necmettin Erbakan da kendisi gibi bir İTÜ öğrencisidir.

Demirel Ve İTÜ'de Arkadaşları

Mezun olduğu 1949 yılında, Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nde göreve başlayan Demirel, aynı yıl yetenekli bulunduğu için kendisini geliştirmesi ve barajlar, sulama ve elektrifikasyon konularında ihtisas yapması için Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderilir. Amerika’dan dönüşünde Barajlar Dairesi Başkanı olarak göreve başlayan Demirel, 1954-1955 yılları arasında, Eisenhower Exchange Fellow Ship’ten burs alarak Amerika’ya gider. Yurda dönüşünde, henüz 31 yaşında Devlet Su İşleri Genel Müdürü olur. O dönemde Demirel,  Başbakan Adnan Menderes’in en çok güvendiği kişilerden biri olur ve bu nedenle de başarı basamaklarını hızla çıkar.

Demirel Ve İTÜ Diplomadı

1955-1960 yılları arasında Devlet Su İşleri Genel Müdürü olarak görev yapan Demirel, 1960-1961 arası DPT’de askerlik görevini yerine getirir. Demirel, DSİ Genel Müdürü olarak DP döneminde Bakanlar Kurulu toplantılarına sık sık çağrılır, ülkenin su ve elektrik sorunu hakkında görüşleri alınır. Bir toplantı sonrası Adnan Menderes, bakan arkadaşlarına şunları söyler: “Bu çocuğa dikkat edin, geleceğin Başvekilidir.”

Demirel, 1962-1964 yılları arasında serbest müşavir-mühendis olarak çalışır ve bir yandan da ODTÜ’de Su Mühendisliği konusunda dersler verir. O yıllarda, Boğaziçi Köprüsü’nün ilk projesini (1954) hazırlayan ABD’nin uluslararası mühendislik ve müteahhitlik firması Morrison Knudsen’in Türkiye temsilciliğini üstlenen Demirel’in Morrison Süleyman lakabı, bu dönemden kalmadır.

Demirel’in siyasete girişi, 1962 yılında yapılan AP I. Büyük Kongresi’nde, Genel İdare Kurulu üyeliğine seçilmesi ve Teşkilat Başkanlığı’na getirilmesi ile olur. Celal Bayar’ın, Kayseri Cezaevi’nden çıktığı 23 Mart 1963 günü AP Genel Merkezi taşlanır. Bu olay sırasında genel merkezde olan Demirel, istifa ederek siyasete ara verir.

Demirel Ve Demokrat Gençlik

1963 yılında kendisine İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığı da teklif edilen Demirel, 6 Haziran 1964’te AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala’nın ölümü üzerine, 27 Kasım 1964’te yapılan AP II. Büyük Kongresi’nde genel başkanlığa adaylığını koyar. Genel Başkanlık yarışında, Sadettin Bilgiç gibi güçlü bir aday olmasına karşın, Demirel genç ve umut vadeden bir muhafazakar siyasetçi olarak, Bilgiç’i gerisinde bırakır. 1960’lar Demirel’in altın yıllarıdır. Hiç kaptırmadığı şapkası ve halk ağzıyla yaptığı ilginç konuşmalarla muhafazakar seçmenin büyük ilgisini çeker ve zirveden ve manşetlerden inmez.

Atilla İlhan’ın şu satırları onun başarısını çok güzel anlatır: “Demirel’in şapkasını giyişi bile herhangi bir Ispartalınınki gibidir. Şapkayı benim gibi giymez, şapkayı kafasına oturtur. Demirel hiç değişmemiştir. Anadolulu olmanın bütün özelliklerini taşır. Yemeği, halk gibi kaşık çalarak yer. Batılı maymun gibi çatal bıçakla yemez. Halk bunu hemen anlar; kendisinden mi, değil mi?”

İlk olarak Şubat-Ekim 1965 tarihleri arasında görev yapan koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı olarak görev alan Demirel, 1965 seçimlerinde Adalet Partisi’ni %52.9 gibi yüksek bir oyla iktidara getirir ve 41 yaşında Başbakanlık koltuğuna oturur. Demirel, bu koltuğa daha sonraları da sık sık oturacaktır.

Demirel Ve Menderes

Süleyman Demirel, Adnan Menderes

Demirel, 1969 seçimlerinde de %46.5 oyla iktidar koltuğunu kaybetmeyecektir. Ancak 1970 yılında Sadettin Bilgiç’in liderliğinde parti içerisinde kendisine karşı başlayan bir muhalif hareket Demirel’i oldukça zorlayacak, isyancı grubu daha sonra partiden ihraç ettirecektir.

12 Mart öncesinde iktidarda kaldığı dönemde Demirel, aslına bakılırsa oldukça iyi bir performans gösterir ve Türkiye’nin sanayileşmesine yönelik birçok projeye imzasını atar. Yerli burjuvaziyi korumaya yönelik ithal ikamesi sistemi başarılı bir şekilde işler ve Türkiye hızlı bir kalkınma sürecine girer. Özellikle barajlar konusunda yapılan atılım nedeniyle, Demirel, “barajlar kralı” lakabını da kazanır. Zira Demirel’in iktidarında, 56 yeni barajın da projelendirilip inşaatına geçildiği gibi baraj sayısı da 73’e çıkarılır. Demirel’i bu dönemde en çok zorlayan şey ise, kalkınmaya ve sanayileşmeye paralel olarak sayıca artan ve güçlenen işçi sınıfı, 68 kuşağı ile beraber entelektüellerin ve öğrencilerin hızla etkisine kapıldığı sosyalizm rüzgarları ve Demirel’e göre Türkiye için fazla lüks olan özgürlükçü 1961 anayasasıdır.

Bu yıllarda İsmet İnönü’nün ağzından ortanın solunda olduğunu açıklayan CHP ise, Demirel ve AP’li arkadaşlarının anti-komünist retoriğinin Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile beraber baş hedefi durumundadır. “Ortanın Solu, Moskova’nın Yolu” sloganları ilk kez o dönemde kullanılacaktır.

Süleyman Demirel Ve Nazmiye Demirel Nikah Fotoğrafı

Süleyman Demirel, 7 yıl nişanlı kaldığı Nazmiye (Şener) Demirel ile 1948 yılında evlenir.

AP’de 1969 seçimlerinden sonra ihraç edilen ve istifa eden parlamenterler tarafından Ferruh Bozbeyli Başkanlığı’nda Demokratik Parti kurulur. Demirel, Demokratik Parti’yle ilgili değerlendirmesinde yaptığı hatayı daha sonra kabul edecektir. “Geçmişteki en büyük hatam bir kısım arkadaşlarımın AP’den kopmalarını ve Demokratik Parti’yi kurmalarını engelleyememiş olmamadır. Onları bizimle beraber kalmaya razı edebilirdim. Bunun için gerekli gayreti yeterince göstermediğim için kendimi tenkit ediyorum. Demokratik Parti’nin kurulması, AP’yi ve onun uzantısı DYP’yi hiçbir zaman tek başına iktidar yapmamıştır. Hem de 1971’den 1983’e kadar 17 yıl sağlıksız koalisyon ve ihtilal hükümetlerine Türkiye mahkum kalmıştır.”

Nazmiye Ve Süleyman demirel 1

Nazmiye Demirel, Süleyman Demirel

1973 ve 1977 seçimlerinden sonra kurulan Milliyetçi Cephe Hükümetleri döneminde Demirel, oldukça zorlu bir süreç geçirir. Hükümetin dağılmamasını ön plana çıkardığı için tavizler verdiği görülür. Bu tavizler sonucunda Erbakan ve ekolü ön plana çıkar. Demirel, Erbakan ve ekolünün ön plana çıkmasına pek ses çıkarmaz. İkinci taviz Avrupa Birliği konusunda olur. Demirel, Erbakan’ın AB’ye karşı çıkmasından dolayı hükümet dağılır endişesiyle AB ilişkileri geri plana atar.

Demirel’in 1975 yılından itibaren müsteşarı olarak yanında bulunan Mehmet Dülger’in “Erbakan bizi öldürdü” sözleri Demirel’in yaşadığı sıkıntıyı gözler önüne serer. Demirel, Erbakan’ın koalisyon hükümetinde yaratmış olduğu güçlükleri aşmaya çalışır. Demirel düzenli bir şekilde her perşembe, Bakanlar Kurulunu saat 10.00’da toplar; ancak Erbakan çoğunlukla Bakanlar Kurulu toplantısına geç gelir. Örneğin, Erbakan’ın imam olan bir kişiyi Suudi Arabistan’a büyükelçi yapmak istemesi, Seyfi Öztürk’ün uzun uğraşları sonucu çözülür. Demirel’in “Ben anlaşmak için iğne deliği kadar küçük bir delik bulsam, oradan deveyi geçirim” sözleri koalisyon kurma konusundaki bakış açısını çok iyi yansıtır.

Demirel anne ve babası

Demirel, kuşkusuz siyasi yaşamının en sıkıntılı günlerini, 12 Eylül Darbesi’nden sonraki günlerde yaşar. 12 Eylül sonrası bütün siyasi partiler kapatılır ve siyasilere 5 ve 10 yıl süreyle siyasi yasaklar getirilir. Fakat Demirel, siyasi yasaklı olmasına rağmen AP’nin devamı olarak kurulan Büyük Türkiye Partisi’nin kuruluşunda rol oynar. 31 Mayıs 1983 günü dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Konseyi,  Süleyman Demirel’in perde arkasında olduğu Büyük Türkiye Partisi’nin (BTP) kapatılması kararını alır. Ardından Demirel ve 15 kişi Zincirbozan’a mecburi ikamete gönderilir. Demirel, Zincirbozan’da DYP’nin kuruluş çalışmalarını yürütür. Siyasi yasakların kaldırıldığı 6 Eylül 1987 tarihine kadar Demirel, çektiği sıkıntıyı yakınlarına “Güniz Sokak’tan çıkıp Kızılay’a doğru yürüyüp isyan edesim geliyor.” şeklinde dile getirir.

6 Eylül 1987 referandumunda siyasi yasakların kalmasıyla Demirel, 24 Eylül 1987’de yapılan DYP I. Olağanüstü Kongresi’nde genel başkanlığa seçilir. AP Genel Başkanlığı’nda milletvekili listelerinin hazırlanmasında sıkıntı çekmeyen Demirel, 1987 seçimlerinde bu sorunla karşılaşır. Demirel, 1987 seçimleri için milletvekili adaylarının belirlendiği GİK toplantısını terk eder. Demirel, bu toplantıdan sonra siyasete yeniden döner. Partinin bir çok Genel İdare Kurulu üyesi kendilerinin ön sıralarda olmalarını ister. Uzun süren tartışmalardan sonra, bu tavizleri vererek listeyi oluşturur.

Demirel ve  Ecevit Çifti

 12 Eylül’de, en büyük siyasi rakibi Bülent Ecevit ile aynı uçakla Hamzakoy’a sürgüne gönderilir. Eşleriyle birlikte yaklaşık 1 ay burada kalırlar.

Doğru Yol Parti’si, 24 Kasım 1990’da gerçekleşen III. Büyük Kongresi’yle yenileşme hareketine girer. DYP’ye Tansu Çiller, Ersin Faralyalı, Tunç Bilget gibi isimler katılır. Bu dönemde Demirel’in hatası, Tansu Çiller’i DYP’ye girmesinden kısa bir süre sonra Genel İdare Kurulu, Genel Başkan Yardımcılığı’na ve 20 Ekim 1991 seçimleri sonrasında kurulan DYP-SHP hükümetinde Ekonomi’den Sorumlu Devlet Bakanlığı’na getirmesidir. Bu durum yıllarca AP’ye hizmet etmiş deneyimli, tecrübeli, birikimli kişilerin tepkisine neden olur.

20 Ekim 1991 seçimleri sonrasında DYP-SHP koalisyon hükümeti kurulur. Merkez soldaki iki partinin koalisyonuyla, Demirel, İnönü gibi iki tarihi ismin önderliğinde demokratikleşme reformlarını gerçekleştirebileceklerini düşünülür. Demokratikleşme, DYP’de sert tartışmalara neden olur ama demokratikleşme konusunda beklenen adımlar gerçekleşemez.

Nazmiye ve Süleyman Demirel araç içinde

 Nazmiye Demirel, Süleyman Demirel

Demirel’in Türk siyasi tarihinde önemli roller üstlenecek olan Necmettin Erbakan, Turgut Özal ve Korkut Özal’la tanışması onlarla yaklaşık olarak aynı dönemlerde ve aynı üniversitede eğitim hayatının devam etmesi ile de ilgilidir. Özellikle Turgut Özal ve Süleyman Demirel, Türkiye’nin siyasi tablosunda önemli yerlere sahip olan politikacılardır. Bu iki siyasi liderin izledikleri ortak siyaset anlayışlarının yanı sıra birbirine benzemeyen çok farklı yönleri de mevcuttur. Örneğin hem Özal hem de Demirel merkez sağın temsilcileridirler. Bu ortak noktaya rağmen Özal liberal geleneğe, Demirel ise devletçi geleneğe daha yakındır. Önceleri çok yakın olan dostlukları, siyasette ilerledikçe azalmıştır.

Demirel, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatı üzerine 16 Mayıs 1993 tarihinde Cumhurbaşkanı seçilir. Turgut Özal’ın öldüğü gün Demirel, İsmet Sezgin ile Adnan Menderes Üniversitesi’nde bir törendedir. Sezgin’in “Size Cumhurbaşkanlığı yolu görüldü” değerlendirmesine Demirel’in yanıtı, Cumhurbaşkanlığı’nı ne kadar istediğini gösterir. “İsmet birkaç defa altın tepside Cumhurbaşkanlığını verdik. Bu defa da bunu kabul etmediğim taktirde buna başka bir kulp takarlar.” Demirel’in Cumhurbaşkanlığı’nda büyük ölçüde tarafsız kaldığını söyleyebiliriz. Demirel’in Cumhurbaşkanlığıyla ilgili belirtilebilecek en önemli nokta, 28 Şubat sürecini askeri müdahaleye fırsat vermeden yönlendirmede önemli bir rol oynamasıdır.

Demirel ve Özal

Turgut Özal ve Süleyman Demirel

Bazı kesimlere göre ise Demirel Cumhurbaşkanlığı’nda tartışmalı bir karara da imza atar. Refahyol hükümetinin Başbakanı Erbakan, istifa etmeden önce Çiller, Muhsin Yazıcıoğlu, ve Erbakan; Çiller’in Başbakanlığı’nda yeni bir hükümetin kurulmasında anlaşırlar. Erbakan’ın istifası sonrasında Cumhurbaşkanı Demirel, hükümeti kurma görevini Çiller’e değil, ANAP lideri Mesut Yılmaz’a verir. Çiller’e göre bu bir “Çankaya darbesiydi.”

DYP, RP, BBP liderleri düzenledikleri basın toplantısında tüm  milletvekillerinin, Yılmaz hükümetine ret oyu vereceklerini duyururlar. Fakat, DYP de yaşanan istifaların sonucunda Yılmaz’ın Başbakanlığında kurulan ANASOL-D hükümeti, TBMM’den güvenoyu alır. Demirel’in Çiller yerine Yılmaz’a hükümeti kurma görevini vermesi ve DYP’den yaşanan istifalarla ANASOL-D hükümeti kurulmuş olur. Hüsamettin Cindoruk’un başkanlığında, istifa eden milletvekilleri ile kurulan Demokratik Türkiye Parti’sinde (DTP),  Demirel’e yakınlığıyla tanınan siyasetçilerin yer almasından dolayı; Demirel’in Yılmaz’ın Başbakanlığı’nda bir hükümeti istediği değerlendirmesi yapılabilir.

Demirel ve Şapkası

Demirel’in cumhurbaşkanlığı döneminde görev süresinin bitimine doğru cumhurbaşkanlığı süresinin 3 yıl daha uzatılmasını öngören TC Anayasası’nın 101. maddesi ilgili değişiklik teklifi, 5 Nisan 2000 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda reddedilir. Bu durum karşısında Demirel, Cumhurbaşkanlığı görevinin sona ermesinden sonra siyaset sahnesinden çekilmeyi tercih eder. Demirel, 12 Eylül sonrasında yeniden siyasi partilerin kurulmaya başlandığı dönemde, “Tapulu arazime gecekondu yaptırmam” derken, 2004 yerel seçimleri sonrasında yaptığı bir söyleşide “Artık tapu söz konusu değil, çünkü o arazi işgal edilmiş ve işgal edeni de oradan çıkarmanın imkanı yok” şeklinde cevaplayacaktır. Demirel’in Cumhurbaşkanlığı sonrası siyasetten çekilmesinde kişisel tercihinin yanı sıra yukarıda belirttiği durumunda etkisi olmuş olabilir.

Nazmiye ve Süleyman Demirel 2

Süleyman Demirel, Nazmiye Demirel

Süleyman Demirel, böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği ve akut solunum yolları enfeksiyonu sebebiyle 17 Haziran 2015’te vefat eder. Demirel 30 yaşında genel müdür, 40 yaşında önce parti genel başkanı, sonra başbakan olur, 12 seneye yaklaşan başbakanlık görevi yapar. Türkiye’nin en genç genel müdürü, en genç başbakanı ve İsmet İnönü’den sonra en uzun başbakanlık yapmış kişisidir. 6 dönem Isparta Milletvekilliği yapmış, 7 sene yasaklı kalmış, 6 defa hükümetten gitmiş, 7 defa hükümet kurmuştur. İki askerî darbe, sayısız koalisyon, yedi kez başbakanlık ve sonrasında cumhurbaşkanlığı ile Süleyman Demirel’in Türkiye siyasetinin en önemli aktörlerinden biri olduğu yadsınamaz bir gerçek.

Nazmiye ve Süleyman Demirel 3

Süleyman Demirel, Nazmiye Demirel

Demirel’in en belirgin özelliği pragmatistliğidir. 1964’ten 1971’e uzanan yıllarda Başbakan Süleyman Demirel ve ılımlı pragmatizmi sahnededir. Siyasete girdiği ilk günden beri kullandığı modern teknokrat imajı bu dönemde de devam eder. Ülkeyi yönetirken hiçbir hususta partizanlaşmayacağını vurgular. Zaman zaman ortaya çıkan komünizm karşıtı tavrında dahi partizanlaşmaktan kaçınır.

60’lı yılların Demirel’i ordu ile ilişkilerde yatıştırıcı, öğrenci hareketlerine karşı toleranslıdır. Söz konusu tutumun arkasında yatan neden ise özgürlükçü değerlere samimi bir inanıştan ziyade 1961 Anayasası’nın liberal çerçevesidir. Demirel’i ilk başbakanlığı döneminde bu konuda epey zorlanır. Amerika ile yaşanan afyon krizi, AP içerisindeki bölünme ve nihayet 12 Mart 1971’deki muhtıra sonrasında görevinden istifa etmek zorunda kalır.

Başbakan Süleyman Demirel

1970’lerde Süleyman Demirel’i bu kez kutuplaştırıcı bir figür olarak görürüz. Kullandığı söylem gitgide sertleşirken, önceki yıllarda sergilediği toleranslı yaklaşım büyük ölçüde kaybolur. Bu duruma, gerek sağdaki bölünme gerekse Cumhuriyet Halk Partisi’nin Bülent Ecevit liderliğinde yükselişi Demirel’i zor durumda kalması neden olur. Bütün bunların üstesinden gelme sürecinde ise yine pragmatizme başvuracaktır. Hatta faydacılığını hiç zaman kaybetmeden, 12 Mart’ı izleyen dönemde ortaya koymaktan çekinmeyecektir. Meclis’teki çoğunluğundan faydalanarak ara rejim hükümetlerini kısa sürede kontrolü altına almakla kalmayarak, daha önce de defalarca kez değindiği kısıtlayıcı anayasa değişikliklerini ise büyük ölçüde hayata geçirmeyi başaracaktır.

Nazmiye Ve Süleyman Demirel ve annesi 2

Süleyman Demirel, Annesi, Nazmiye Demirel

1973 seçimlerinde AP’nin ikinci olmasının ardından muhalefet tarafına geçen Demirel, CHP-Milli Selamet Partisi hükümetini sert bir dille eleştirmekten çekinmeyecektir. Kıbrıs müdahalesi sonrası oluşan havayı lehine çevirmek isteyen Bülent Ecevit’i durdurmak için getireceği çözüm ise Milliyetçi Cephe Hükümetleri olacaktır. Bu noktada Süleyman Demirel’in milliyetçiliğinin ağırlıklı olarak dönemin koşullarına göre ortaya çıkmış bir tavır olduğunu söylemek mümkündür. Hatta koalisyonlar boyunca benimsediği sert ve kutuplaştırıcı söylemi de ortakları, Milliyetçi Hareket Partisi ve MSP’yi hoş tutarak hükümetlerin devamlılığını sağlama çabası olarak değerlendirilebilir.

Travmatik iki Milliyetçi Cephe deneyiminin ardından Demirel’in tekrar başbakanlık koltuğuna oturuşu bu defa bir azınlık hükümeti ile olur; üstelik 70’li yılların başında azınlık hükümeti fikrinin dahi anayasaya aykırı olduğunu söylemiş olmasına rağmen. Bu dönemde ekonomiyi değişen küresel sisteme uydurmak için gerekli görülen 24 Ocak Kararları’nın alınmasında ve uygulanmasında önemli rol oynar. Fakat giderek dozu artan siyasi şiddet AP hükümetini zor durumda bırakır ve 12 Eylül 1980’de Demirel yine bir askerî müdahale sonucu başbakanlığa veda eder.

Süleyman Demirel

Süleyman Demirel, Nazmiye Demirel

Demirel’in kişiliği mercek altına alınırsa; siyasal kariyeri boyunca takım çalışmasına önem veren bir kişi olup ve etrafında kendi görüşüne uygun yetkin uzmanlar ve danışmanlar bulundurmuştur. 1970’lerde oldukça ateşli bir anti-komünist olmasına karşın, 12 Eylül sonrasında adımlarını daha ihtiyatlı atan temkinli bir politikacı olmuştur. Bu yönüyle Demirel’i realist ve pragmatist olarak değerlendirmek hatalı olmayacaktır. “Dün dündür, bugün bugündür” sözü, Demirel pragmatizmine iyi bir örnektir.

Demirel, Türk siyasi yaşamına farklı bir yaklaşım getirmiştir; bu da taban siyasetindeki başarısıdır. Delegelerle, seçmenlerle ilişkilerde, temaslarda çok başarılı olmuştur. Yalnızca delegeleri değil, delegelerin yakınlarını da tanıyan Demirel, delegelerin problemleriyle çok yakından ilgilenmiştir. Bundan ötürü, Demirel’in günlük siyasette ve taban politikasında üstat olduğunu söyleyebiliriz.

Demirel, en önemli özelliklerinden biri de inanılmaz çalışkan biri olmasıdır. Yurt dışı gezilere gitmeden 2 ya da 3 gün önce tüm bakanları toplar. Her bakanın bu gezide muhatabı olan bakanla ne görüşeceklerini sorar, eksikleri varsa düzeltirdi. Aynı şekilde Demirel, yurt dışı gezisine çıkılacağı günün sabahı bakanları tekrar toplar; bakanları dinler, onlara sorular yöneltirdi. Görüşmeler yapıldıktan sonra da bakanlardan görüşmelerin içeriğiyle ilgili bilgi alırdı.

Demirel ve bakanlar Kurulu

Demirel, 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine karşı olmasına karşın, Ecevit’e kıyasla askerle olan ilişkilerine daha özen gösteren bir siyasetçi olmuştur. Ayrıca dini siyasette zaman zaman kullanan ve çeşitli tarikatların desteğini almaya çalışan bir politikacı olmasına karşın; laiklik konusunda Özal, Erdoğan gibi diğer sağcı liderlere kıyasla daha özenli bir isim olmuş ve bu yönüyle de ayrı bir yere konmayı hak eder.

Demirel’in eleştiri konusunda da oldukça hoşgörülü bir siyasetçi olduğu da vurgulanmalıdır. Zira basında kendisi aleyhinde çıkan haberlere, karikatürlere Türk siyasal hayatında belki de en hoşgörülü yaklaşan siyasetçi Demirel’dir.

Etkili konuşmasının yanında dinlemeyi de çok iyi bilen bir siyasetçidir. Karşısındakini konuşmasının sonuna kadar sakin bir biçimde dinlediği dile getirilir.

Demirel çok kuvvetli bir hafızaya sahiptir. Hafızasının gücünü “150 bin kişiye ismen hitap ederim. Bunların büyük çoğunluğunu simalarından da, seslerinden de tanırım” sözleriyle belirtmiştir. İzmir’e gerçekleştirdiği bir gezide, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu makamında ziyaret eder. Kocaoğlu’nun, Yozgat Yerköylü olduğunu öğrenince, Kocaoğlu’nun hem babasının ismini hem de amcasının oğlunun yıllar önceki kız kaçırma olayına değinmesi herkesi şaşkına çevirir.

Süleyman Demirel 2

Süleyman Demirel’in ön plana çıkan özelliklerinden biri de iktidar hırsıdır. Bu siyasi anlamda çok başarı kazanmasına neden olsa da, aynı başarısını ülke yönetimi konusunda tam anlamıyla gösterememiştir. Her ne kadar Türkiye’nin sanayileşmesine yönelik yaptığı katkılar göz ardı edilemeyecek kadar önemli olsa da, 1970’lerde ortamın daha da gerilmesi ve anti-demokratik uygulamaların yaygınlaştırılması konusunda yaptıklarını da hatırlamak gerek. Bunun yanında, Demirel ailesinin (Yahya Demirel, Murat Demirel) adının birçok yolsuzluğa karışması da Demirel’in adına zarar vermiştir.

Kaynak
Süleyman Demirel, Murat AslanTurgut Özal Ve Süleyman demirel’in Siyasi Liderliklerinin Bürokrasi İle İlişkileri Açısından KarşılaştırılmasıSüleyman demirel’in Siyasi Hayatı ve Kişisel ÖzellikleriSüleyman Demirel’in Ardından


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir