Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu olan Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi hakkında açık ve kuşkuya yer vermeyecek kaynak ne yazık ki çok değildir.
XIV. asırda vakayinâmelerin (olayları günü gününe kaydeden, genellikle ya hükümdarın ya da önemli devlet adamlarının başından geçenler temel alınarak yazılan tarih eserler) bulunmayışı veya ele geçmeyişi, XV. asır kronikçilerinin de (tarih yazarları) bazen birbirine zıt açıklamalar yapmaları, Ertuğrul Gazi’nin tarihi şahsiyeti üzerinde olduğu kadar Osmanlı Devleti’nin kuruluş devirleri, etnik, sosyal politik durumları hakkında da uzun tartışmaların doğmasına sebep olmuştur.
Bursa’ya gelerek Yıldırım Bayezid’in gazalarına katılan Arap alim Şemseddin Muhammed el-Cezerî’nin, Ertuğrul Gazi’den bir asır sonra bahsetmesi, yeterli olmamasına rağmen çok önemli bir kaynaktır. Tarihçiler arasında en çok Ertuğrul Gazi’nin babası hakkında fikir ayrılığı mevcuttur. Elimizdeki bazı tarihi kaynaklar Tevki-i Mehmet Paşa tarihi, Enveri’nin Düsturnamesi, Ruhi’nin Âl-i Osman tarihleri, Ertuğrul Gazi’nin babasını Gündüz Alp olarak göstermektedir. Ancak, Aşıkpaşazâde, Oruç Bey, Neşri gibi bazı Osmanlı tarihçileri ise Kaya Alp’in oğlu Süleyman Şah’ı, Ertuğrul Gazi’nin babası olarak göstermektedir.
Süleyman Şah Türbesi
Aşık Paşazâde’nin ve diğer tarihçilerin Ertuğrul’un babası olarak kabul ettiği Süleyman Şah, bugün Suriye toprakları içerisinde yer alan Caber Kalesi yakınlarında, Fırat Nehri’ni geçmeye çalışırken boğularak ölmüş ve günümüzde Süleyman Şah Türbesi diye bilinen yere gömülmüştür. Bu türbe, yaşanan sorunlar nedeniyle daha sonra Suriye topraklarında bulunan Suriye Eşmesi Köyü’ne taşınmıştır.
Ünlü tarihçi Halil İnalcık’a göre bu karışıklığın sebebi, 1380 yılında Osmanlı’yı küçümsemek isteyen Kadı Burhaneddin’in kayıg boyu kelimesinden hareketle, Osman Gazi’nin bir kayıkçının oğlu olduğunu iddia etmesi ile başlar. Daha sonra Timur da Yıldırım Bayezid’i aşağılamak için yazdığı bir mektubunda, “Kayıkçı Türkmen soyundan gelmektesiniz” şeklinde ifadelerde bulunur. Tarihçi Feridun Emecen’e göre Süleyman Şah ile ilgili rivayetlerin ön planda tutulmasının nedeni Osmanlıların, Selçukluların varisi olduğunu ispatlama gayretidir. Peki Fırat Irmağı’nda boğulan ve Caber Kalesi’ne defnedilen kişi kimdir?
Ertuğrul Gazi Türbesi
Süleyman Şah Türbesi’ne defnedilen kişi, muhtemelen 1071 Malazgirt Savaşı’nın muzaffer komutanı Alp Arslan’ın, 1072’de ölümünden sonra Anadolu’ya gelen komutanlardan Kutalmışoğlu Süleyman olabilir. 5 Haziran 1086 günü, Melikşah’ın kardeşi Tutuş’un ordularıyla Halep yakınlarında yaptığı savaşta hayatını kaybeder.
Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in oğlu I. Kılıç Arslan ise 1107 yılında Musul’u ele geçirir, Habur’a yönelir. Ancak burada yerinden ettiği Musul Emiri Cavalı ile Halep Emiri Rıdvan’ın birlikleriyle karşılaşır. 1226-86 yılları arasında yaşamış din adamı ve vakanüvis Bar Hebraeus’a göre Kılıç Arslan önce harikulade bir cesaret gösterse de, kısa süre sonra durum tersine döner. Bar Hebraeus şöyle devam eder: “Habur’a atlayan I. Kılıç Arslan atı zırhlı olduğu için ve arkasından gelenler de ona ok attıkları için atı boğuldu ve o da atı ile birlikte aynı akıbete uğradı. Birkaç gün sonra Kılıç Arslan Damşan adlı bir köye gömüldü.” Süleyman Şah’ın Halep önlerinde ölümüyle, oğlu I. Kılıç Arslan’ın Habur Nehri’nde boğularak ölmesi, sözlü tarihte birleştirilir ve bu anlatı Aşıkpaşazâde ve ardılları tarafından Süleyman Şah’ın suda boğularak ölümüne dönüştürülür, günümüze kadar gelir.
Hayme Ana Türbesi
Yazar ve tarih öğretmeni Ömer Faruk Dinçel’in Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden aldığı belgelerde Ertuğrul Gazi’nin babası Gündüz Alp’tir. Ayrıca Osman Gazi’nin bastırdığı sikkede Osman bin Ertuğrul bin Gündüz Alp yazmaktadır. Yani Gündüz Alp oğlu Ertuğrul oğlu Osman. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunan bu sikke, Ertuğrul Gazi’nin babasının Gündüz Alp olduğu iddiasını kanıtlar nitelikte bir delildir.
Annesi Hayme Ana (Hayme çadır demek), karısı ise Halime Hatun’dur. Hayme Ana, Kayı boyuna analık yapması ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna vesile olmasından dolayı Devlet Ana olarak da anılmıştır. 1891 yılında Sultan II. Abdülhamid, Domaniç’e bir heyet göndererek Hayme Ana’nın kabrini tespit ettirmiş ve üzerine bir türbe inşa ettirmiştir.
Gündüz Alp’in ölümünden sonra oğulları Kayı aşiretini sevk ve idarede ihtilâfa düşerler, ayrılmaya mecbur olurlar. Ertuğrul ile kardeşi Dündar, Aras-Pasinler Vadisi’ne yerleşir ve yaklaşık 7 yıl kaldıktan sonra, yazı çok kısa süren bu bölgede, hayvanlara yeterince otlak bulamadıklarından, Ankara yakınlarındaki Karacadağ bölgesine yerleşirler.
Ertuğrul Gazi Karacahisarlı Rumlar ve Moğollar ile yapılan savaşlarda, daha sonra da Erzincan-Sivas arasındaki Yassıçimen Dağı eteklerinde Selçuklu ve Harzemşah ordularının karşılaştıkları, 10 Ağustos 1230’da yapılan savaşta, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubat’ın yanında yer alarak, Selçukluların savaşı kazanmasını sağlar. Selçuklular sınırını Bilecik’e kadar genişletir.
Sultan, Ertuğrul Gazi’nin hizmetlerine karşılık Söğüt’ü kışlak, Domaniç ve Ermeni Beli’ni yaylak olarak verir. Selçukluların Batı sınırındaki bu bölgeye yerleşen Ertuğrul Bey’e, uç beyliği sınır muhafızlığı verilir. Ertuğrul Gazi’nin katıldığı savaşlar ve yerleşim yerleriyle ilgili olarak da tarihçiler arasında farklılıklar mevcuttur. Daha sonra Ertuğrul Gazi, bir taraftan Bizans’a karşı diğer uç beyleriyle birlikte mücadele ederken, diğer yandan da komşu Rum beyleriyle (tekfurlar) dostluk ilişkilerini geliştirir.
Osman Gazi
Ertuğrul Gazi (kesin olmamakla birlikte) 92 ya da 96 yaşında yaşında 1281’de Söğüt’te ölür. Üç oğlu, Saru-Yatı, diğer adıyla Savcı Beg, Gündüz Alp ve Osman Gazi’dir. Göçebe Türkmenlerin bir kısmı, yaşça daha büyük olmasından dolayı Ertuğrul Gazi’nin kardeşi Dündar Bey’i istemesine rağmen Kayı Aşireti’nin Osman Bey’i istemesi ile, Osman Bey babasının yerine uç beyi olur. Zaten Osman Gazi, babasının son dönemlerinde ona vekâlet etmek suretiyle yönetimle ilgili konularda kardeşlerinden farklı bir konuma gelmiştir.
Fausto Zonaro, Ertuğrul Süvari Alayı Köprüde
Kayı aşiretinin Söğüt’teki devamı olduğu kabul edilen Karakeçililer’in Osmanlı hanedanına mensup bir aile olarak, II. Abdülhamid’i ziyaret etmelerinin ardından çocuklara Ertuğrul adı konmaya başlanır. “Ertuğrul’un ocağında uyandım, Şehidlerin kanlarıyla boyandım” şeklinde başlayan Ertuğrul Marşı bestelenir, Ertuğrul Alayı oluşturulur. II. Abdülhamid, saray muhafızı olarak görev yapan bu alayın mensuplarını, Alman İmparatoru Wilhelm’e öz akrabaları olarak takdim eder. Bunun yanında Söğüt ve civarındaki birçok türbe, bu dönemde restore edilerek Osmanlı kökleri vurgulanır.
Kaynak
Bir İmparatorluğun Doğuşu: Osmanlı Kuruluş Dönemi, İlk Osmanlılara Dair, Söğüt Ertuğrul Gazi Türbesi, Ulu Çınarın Kökleri ve Ertuğrul Gazi, Ertuğrul Gazi’nin Babası Süleyman Şah Mı Gündüz Alp Mi?, Süleyman Şah Türbesi Hakkında Yanlış Bildiklerimiz