Menu

Ünlü Ressamlar: Hans Dahl, Emily Mary Osborn, Richard Godfrey Rivers, Howard Chandler Christy, Léon Frédéric, Konstantin Makovsky



Ünlü ressamlar Hans Dahl, Emily Mary Osborn, Richard Godfrey Rivers, Howard Chandler Christy, Léon Frédéric, Konstantin Makovsky’nin ünlü resimlerini sizler için analiz ettik.

Hans Dahl

Hans Dahl, Sommerwind

Norveç kırsalındaki pastoral yaz manzaralarını tasvir etmesiyle ünlü, Norveçli ressam Hans Dahl, tabloları beğenilen bir ressam olmasına rağmen; özellikle ülkesindeki sanat eleştirmenlerince eleştirilere maruz kalır.

Babası orduda bir yüzbaşıydı bu nedenle Harp Okulu’na gider. Orada okurken bile tüm boş zamanlarını çizim ve resim yapmaya ayırır. Teğmen olur; ardından Christiania’daki, Bergslien ve Eckersberg resim okuluna gider. Okuldaki arkadaşlarından Christian Skredsvig onun hakkında şunları yazar: “Yakışıklı, gülümseyen bir öğrenci derslere çok sık katılırdı. Ressam olması gerekiyordu ancak bunu bilmiyordu. İnsan çok yetenekli olduğunda mutlu görünebilir. O, güzel şarkı söyleyen sesle konuşurdu, Bergen’liydi ve adı Hans Dahl’dı.

Hans Dahl, muhtemelen kişiliğinin de etkisiyle parlak, güneşli, mutlu insanlarla dolu eğlenceli resimler çizer. Dahl, Norveç kırsal kültürünü çizen ünlü Norveçli ressam Adolph Tidemand’ın resim anlayışını, parlak ve iyimser bir tonla devam ettirdi. Sanatçı 1888’de Berlin’e taşınır. Burada, İskandinav sanatçılar, müzisyenler, bestecilerin vazgeçilmez alanı The Scandinavian Society’nin (İskandinav Topluluğu) kurucularından birisi olur. Hans Dahl’ın resimlerinin eskizlerini Norveç’te oluşturup; Almanya’da bir stüdyoda tamamlanması ve sanatında romantizmden modernizme geçiş de gösterdiği direnç çokça eleştirilir.

Bu resminde Norveç’in batısındaki Hardanger bölgesinde tasvir ettiği genç kızın üzerindeki giysi, yalnızca özel günlerde giyilirdi. Ancak Dahl, muhtemelen kendi kültürünü vurgulamak için çalışan bir genç kızı bu geleneksel giysiyle resmetmeyi tercih etti.

Emily Mary Osborn, Nameless and Friendless.

Emily Mary Osborn, Nameless and Friendless. “The rich man’s wealth is his strong city”, 1857

İngiliz ressam Emily Mary Osborn, 19. yüzyılda kadın haklarını dert edinen en önemli ressamlardan biriydi. 1850’lerde zor durumdaki modern kadın resimleri, mütevazi karakterler konusunda uzmanlaşmış bir tür ressamı olarak ün kazanır.

İsimsiz ve Arkadaşsız adlı bu en ünlü resminde, metropolde bekar bir kadının açmazına odaklanıyor. Eser, ebeveynlerini kaybetmiş bir kadın sanatçıyı (siyah elbisesinden anlaşılacağı gibi), muhtemelen erkek kardeşiyle birlikte resimlerinden birini, küçümseyici ifadesinden reddedildiğini ima eden bir satıcıya çekingen bir şekilde sunarken görüyoruz. Bir asistan merdivendeki konumu nedeniyle tuvaline üstünkörü bakarken; ellerindeki balerin baskısını inceleyen iki adamsa çapkın bir ifadeyle bakıyor. Kompozisyonun merkezinde, alaycı ve aşağılayıcı bakışlar arasında izole edilmiş olan kadının savunmasızlığı, aşağıya bakışı ve parmaklarının gergin bir şekilde elindeki ipi çekmesiyle vurgulanır. Çamura bulanmış eteği, damlayan şemsiyesi ve pelerini, kat ettiği mesafeyi ve buraya gelmek için katlandığı koşulları ima ediyor.

Resmin ismindeki atasözü (Zengin adamın serveti onun güçlü şehridir) şehrin, kadınlar için tehlikeli ve erkeklerin alanı olduğu fikrini vurgular. Sanatçı resmini yaparken Mary Brunton’un 1850’lerde basılan Self-Control romanından etkilenmiş olabilir. Ekonomik durumu kötü olan roman kahramanı Laura, resimlerini satmaya karar verir ancak başarılı olamaz.

Ressam, feminist sanatçı Barbara Bodichon’un çevresine yakındı; onların kadın hakları kampanyalarıyla yakından ilişkiliydi. Ancak sanatçının kendi kariyerini resimdeki kadının çıkmazıyla bir tutmak da yanıltıcı olur. Osborn, ressam olma konusunda ailesi tarafından cesaretlendirildi. Kraliçe Victoria da dahil olmak üzere zengin kadın müşterilerinin desteğini aldı; kendi stüdyosunu finanse edebildi.

Richard Godfrey Rivers, Under The Jacaranda,

Richard Godfrey Rivers, Under The Jacaranda, 1903

İngiliz ressam Richard Godfrey Rivers varlıklı bir ailede dünyaya gelir; eğitimini ülkesinde tamamlar. 1889 yılında Avustralya’ya gelir. Bir süre öğretmenlik yapar; sonrasında Brisbane şehrinin yeni oluşan sanat topluluğunun lideri ve 1891’de İngiliz özel kulüp geleneğini benimseyerek, ortak ilgi alanlarına ve sosyo-ekonomik geçmişe sahip erkekler için bir eğlence mekanı olan Queensland Kulübü’nün ilk sanatçı üyesi olur.

Godfrey Rivers, Avustralya’ya gelişinden 13 yıl sonra tamamladığı resminde, o yıllarda popüler bir Avrupa geleneği olan çay içmeyi yansıtan konusuyla, 20. yüzyılın başlarındaki yaşamdan bir görünüm sunuyor. Rivers, hem kentsel hem de rekreasyonel (boş veya serbest zamanlarında insanların fiziksel ve mental açıdan yenilenmesini sağlayan mutluluk verici faaliyetler) bir manzara çizerek, 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa sanatında popülerlik kazanan bu konuya ilgisini ortaya koyar.

Sanatçı kendisini ve eşi Selina’yı, Avustralya’nın Brisbane şehrinde bulunan botanik bahçesinde çiçek açmış bir jakaranda ağacının gölgesi altında tasvir ediyor. Ressam, yerli dilinde güzel kokulu anlamına gelen Jakarandanın, kendine özgü morunu vurgulamak için yeşil bitki örtüsü ile kırmızı şemsiyenin kontrastını kullamış. Rengi ve görkemli formuyla resmin en etkileyici yeri, kuşkusuz jakaranda ağacı. Çiçek açmış jakaranda ağacının taşlara yansıması, mor çiçek bulutlarının romantik tasviri, izleyeni hemen etkisi altına alıyor.

Resimde gördüğümüz ağaç, botanik bahçesine 1864 yılında dikilir. Avustralya’da yetiştirilen ilk jakaranda ağacıdır. Şu anda Brisbane banliyölerinde büyüyen jakarandaların çoğu, bu ilk ağaçtan üretilmiştir.

Howard Chandler Christy, Amelia Earhart,

Howard Chandler Christy, Amelia Earhart, 1933

ABD’li Howard Chandler Christy, başarılı bir illüstratör ve portrecidir. İlk olarak İspanyol-Amerikan Savaşı sırasında gerçekçi illüstrasyonları ve çeşitli makaleleriyle dikkat çeker. 1920’lerin sonunda ilgi alanı duvar resmine yönelir.

Resimdeki model Amelia Earhart, 1928’de Atlas Okyanusu’nu yolcu olarak geçen ilk kadındır. 1932’de ise tek başına Newfoundland’dan, İrlanda’ya uçarak Atlas Okyanusu’nu geçer. ABD’yi baştan sona uçuşundan sonra 1935’te Hawaii-California arasını tek başına uçan ilk kişi olur. 1937’de Fred Noonan ile çift motorlu bir uçakla dünya turuna çıkar. Yolculuklarının sonuna doğru Pasifik okyanusunda kaybolurlar.

Amelia’nın ABD casusu olduğunu ve Japonlar tarafından yakalandığını söyleyenler yanında, ıssız bir adaya inip orada öldüğünü söyleyenler çıkar. 1940’da Kiribati Cumhuriyeti’nin Nikumaroro adasında, kadın ayakkabıları, bir denizcinin sekstant kutusu (optik seyir kutusu) olduğu iddia edilen boş bir kutu ve bir iskelet bulunur. İnceleme sonucunda bunun tıknaz bir erkeğe ait olduğu sonucuna varılır. Bu açıklamadan sonra kemikler kaybolur. 1998’de dosyaları inceleyen araştırmacılar, ilk doktor raporuyla karşılaşırlar. Kaydedilen ölçümler yeniden incelenir; bunun Earhart’ın boyuna ve etnik kökenine sahip bir kadınla uyumlu olduğu sonucuna varırlar. 1991’de ise araştırmacılar ada da bir alüminyum parçası bulurlar. Bunun Earhart’ın, Lockheed Electra modeli uçağını onarmak için kullanılan parçalarla benzer olduğunu tespit ederler. Aynı yıl, eski bir ayakkabının parçalarını da bulurlar. Fotoğrafları, Earhart’ın kaybolmadan on gün önce aynı tip ayakkabıyı giydiğini gösterir. Filme de aktarılan bu konunun gizemi hala çözülemedi.

Amelia Earhart’in görüntülerin çoğunu fotoğrafları oluştururken, birkaç ressam için poz da verir; bu da onlardan biri. Ressam, Earhart’ı uçuşan fularıyla bir kayanın üzerinde oturtup, mavi gökyüzü ve bulutların arasına yerleştirerek tasvir eder. Earhart, ilk kadın pilot ya da döneminin en iyi kadın pilotu değildi. Onu havacılık tarihinde önemli kılan, eşsiz bir rol model olmasıdır.

Léon Frédéric, The Three Sisters, 1896

Léon Frédéric, The Three Sisters, 1896

Belçikalı ressam Léon Frédéric, kendisini sembolist bir ressam olarak tanımlar; eserlerinin bir kısmı bu kategoriye dahil edilebilir. Diğer resimleri ise realist akımın etkisi altındadır.

Léon Frédéric, Brüksel’deki Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitim görmüş bir grup öğrenci tarafından kurulan L’Essor (Yükseliş) adlı sanatçı grubuna katılır. Akademi ile olan tüm bağlarını koparan, sanat ile yaşamın birleştirmesi gerektiğine inanan grubun mottosu “eşsiz bir sanat,tek hayat” dır.

Léon Frédéric, anavatanı Belçika’daki yoksul işçi ve köylüleri resmettiği, samimi ve çarpıcı resimleriyle bilinir. Onların kederlerine ve mahrumiyetlerine empati duyarak çizer; aynı zamanda onların dini inançlarından da çok ilham alır.

Realist anlayıştaki resimde, üç kız kardeşin aynı modeldeki elbiselerinin parlak ve canlı rengi tüm dikkati kızların üzerine çekiyor. Patates soymanın tekdüzeliğindeki kızların parlak kırmızı elbiseleri, parıldayan kırmızı-altın sarısı saçları, mahzun gözleri ve sakin ifadeleri, ressamın büyük hayranlık duyduğu 16.yüzyıl Flaman sanatındaki genç Meryem Ana görünümlerini anımsatır. Figürlerle ilgili olarak onları kız kardeş olarak tanımlayan resmin adının ötesinde hiçbir şey bilinmiyor. En büyük ikisinin birbirine benzerliği ikiz olduklarını düşündürüyor. Birbiriyle uyumlu parlak kırmızı elbiseleri temiz ve yeni olsa da, soldaki kızın ayakkabıları giysilerine göre daha eski. Kızların, elbiselerinin ve kıvrım kıvrım patates kabuklarının etkisinden kurtulduğumuz zaman, ahşap zeminli köy evinden gözümüze takılanlar ise: Patateslerin konulduğu kap, arka planda küp ve kova son olarakta açık bir kapı.

Konstantin Makovsky, Woman With Kokoshnik

Konstantin Makovsky, Woman With Kokoshnik

Konstantin Makovsky (1839 – 1915), ilk yıllarında Rus Akademik sanatının temsilcisi olarak görülse de; sanat dünyasında olan akademik kısıtlamalara hep karşı çıktı. Besteci olma umuduyla Fransa’ya gider ancak sonra resmi seçer. Makovsky, bazı eleştirmenlerce Rus izlenimciliğinin öncüsü olarak görülür.

Sanatçı bir aileden gelir. Kardeşi Vladimir Makovsky’de ünlü bir ressamdır. Sanatçı, Peredvizhniki (Gezginler) grubuyla bağlantılı bir ressamdı. Rusya’da sergileriyle, sanatı halka ulaştırmak amacı güden dernek, sosyal ve tarihi dokusu olan eserler yanında portre ve Rusya manzaraları yaparlardı.

Makovsky, tarihi resim ustasıydı. Bu resimlerinin çoğunda, önceki yüzyıllardaki Rus yaşamının idealize edilmiş bir görünümünü tasvir eder. Ana teması, Rusya tarihi olan sanatçının resimlerinin kahramanları da ağırlıklı olarak tarihi kıyafetler giyerdi. Sanatçı, bu nedenle resimlerinde kullanmak üzere antikalar, mücevherler, giysiler, ev eşyaları toplardı.

Makovsky, döneminin en çok rağbet gören portre ressamlarındandı. Portre çalışmalarıyla, o dönemin önde gelen kişiliklerinin resimlerinden oluşan bir galeri oluşturdu. Boyar yaşamını eserlerinde sahnelenmesi, Makovsky için vazgeçilmez bir konuydu. Boyar: Slav ülkelerinde, devlet yönetiminde yer alan asilzadelere verilen soyluluk unvanı.

1880’lerden itibaren, bu resminde de olduğu gibi artık Boyarina portreleri yapar. Bu en popüler yapıtlarında, melankolik ya da alaycı bakışlarıyla, kokoshnikler, kurdeleler, küpeler, kolyelerle tasvir ettiği kadınlar ile adeta bir Rus güzellikleri galerisi oluşturur. Sanatçının, tarihi resimler ve bu portreleri, o zamanlar moda olan milliyetçilik unsuruyla idealize edilmiş belirli bir tip arayışını da gösterir. Kokoshnik, kadınların giydiği geleneksel bir Rus başlığıdır. 10. Yüzyılda başlayan bu gelenek, 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar çok popülerdi.

“Bana en güzel güzellikler poz verdi… Çok para kazanıyordum, muhteşem bir ihtişamla yaşıyordum.” diyen Makovsky’nin kolay başarısı, yüzeyselliği, tipolojik olarak birbirine benzeyen bu çok sayıda portreleri, ona karşı olumsuz bir tavır almasına neden oldu.

Kaynak
The Norweıgan American, Hans DahlThe Female Artist in the mid-Victorian Period: Emily Mary Osborn’s Nameless and Friendless (1857) and the 1859 Petition to the Royal Academy,RIVERS, R. Godfrey; Under the jacarandaOne Life: Amelia EarhartLéon Frédérick, The Three SistersTo Russıan Artist Konstantın Makovsky In Bogor


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir