Francisco Goya, geleneksel sanatın sona erişinin müjdecisi, modern sanatın babası, kişisel ifadenin ve bağımsız ruhun gerçek devriminin sinyallerini vermiş bir deha…
Napoleon’un postalları tarafından ezilen, gerici hükümetlerin birbiri ardına geldiği, çok hızlı ve değişken bir çağda herkesin baktığı ama kimsenin tam anlamıyla görmediği bir şeye, insana tanıklık etmiş bir ressam, eserleri ile ünlü Fransız şair Baudelaire ve yazar Victor Hugo, ressam Pablo Picasso gibi sanatçıları etkileyen çağdaş sanatın piri Francisco José Goya y Lucientes.
Tezhipçi José Goya ile Gracia Lucientes’in dördüncü oğlu olarak 30 Mart 1746’da İspanya’nın Aragon bölgesinde Zaragoza kentinde küçük bir kasabada doğar. Doğduğu yerin Aydınlanma dönemi Fransa’sına yakınlığı ve ailesinde toplumun hem zanaatkar hem de soylu kesiminin izlerinin bulunması, onun sanatının genel karakterini yansıtan başlıca unsurların ipuçlarını vermektedir.
La Triple Génération, 1763
Goya
Ben Goya’yım!
Çorak bir tarlaya kuzgunlar gibi süzülen düşman
yuvalarından oydu gözlerimi.
Ben acıyım!
Ben iniltisiyim
savaşın. 41 karlarında yanmış
şehirlerim ben.
Ben açlığım!
Ben kırılmış boynuyum
çıplak alana çanlar gibi sallanarak asılmış
bir ihtiyar kadının…
Ben Goya’yım!
Ey gazap üzümleri!
Top sesleriyle yürüdüm Batı’ya,
çağrısız konuğun külleriyim ben!
O unutulmaz göğe tabut çivileri gibi
sert yıldızlar çaktım!
Ben Goya’yım!
Andrey Voznesenski (Çeviri: Ülkü Tamer)
The Burial of Christ, 1772
Goya, en yakın arkadaşı Martín Zapater ile yollarını kesiştiren Escuelas Pías okuluna ardından, Aragon resminin temellerini öğrendiği ressam José Luzán’ın okuluna devam eder. Onu bu dönemde en fazla etkileyen Domenico Tiepolo olur, onun insanı ve davranışlarını konu edinen resimlerinin izleri Goya’nın sanatında belirgin bir şekilde izlenebilir. 1763 yılında San Fernando Akademisi’nde okumak için Madrid’e gelse de bu okula giremez. 1769’da hem Avrupa Hıristiyan dünyasını cehenneme çeviren engizisyon uygulamalardan kaçmak hem de Correggio’nun yapıtlarını incelemek için gittiği İtalya’da, Parma Akademisi’nin açtığı yarışmada ikincilik kazanır. 1771’de Zaragoza’ya döndüğünde kentin katedrali için ilk fresk siparişini alır.
The Parasol, 1777
The Kite, 1778
Goya, 1775 yılında büyük olasılıkla kayınbiraderi Francisco Bayeu’nun tavsiyesiyle, saray başressamı Anton Rafael Mengs tarafından Madrid’e çağrılır, aynı yıl Santa Barbara Kraliyet Halı Fabrikası’nın desen ressamlığı işi kendisine verilir. Bu desenlerinde, canlı romantik bir anlayışla ve Rokoko türünde bezemeci bir yaklaşımla gündelik yaşamın pastoral sahnelerini betimler.
Card Players, 1778 (halı süslemeleri dizisinden)
1785’te San Fernando Güzel Sanatlar Akademisi’ne müdür olur. 1786’da kraliyet ressamlığına getirilen Goya, IV. Carlos’un 1789’da tahta çıkmasından sonra saray ressamlığına atanır. Görevleri arasında kral ve kraliçenin portrelerinin yapımı da vardır. Goya’nın ilk portrelerinde, hayranı olduğu Velázquez’in etkileri görülürken, sonraları daha doğal, canlı ve kişisel bir anlatıma yönelir. İdealize etmeden, yer yer yergici ve alaycı bir yaklaşımla ele aldığı bu portrelere figürlerin kişisel özelliklerini de yansıtır. Goya’nın 1792’de ağır bir hastalıktan sonra duyma yetisini yitirmesi ruh sağlığını da etkiler, bu durum sanatçının resimlerine de yansır. Sağırlığı için, o kadar kötü değil, eserlerime yansıtabileceğim bir şey dediği söylenir.
Maria Teresa de Borbon y Vallabriga (Condesa de Chinchon), 1783
The Countess-Duchess of Benavente, 1785
The Duke of Osuna and His Family, 1788
Osuna Dük’ü bir sanat ve bilim koruyucusu, İspanya Kraliyet Akademisi üyesi ve Madrid’in en tanınmış sanat çevrelerinin ve entelektüel kişiliklerinin katıldığı tertulia adı verilen salonun cömert ev sahibidir. Goya, belirsiz bir mekanın önünde yer alan aile üyelerini resmiyetten uzak bir yaklaşım içerisinde ele almıştır.
Los Caprichos, No:43, El sueño de la razon produce monstruos (Aklın uykusu canavarlar doğurur)
Capricho 32, Porque fue sensible (Çünkü duygusaldı)
Goya’nın baskı resim alanındaki en önemli çalışmalarının ilki Capricho dizisi, 1799 tarihinde yayımlanır. Bunlar sanatçının ilk gravür dizileri olmasının ötesinde, onun topluma ve yönetime yönelik eleştirel bakışını içeren çalışmalar olmasıyla da dikkatleri üzerine toplar. Baskılardaki keskin alaylı eleştiri Engizisyon’u kızdırınca, Goya seksen orijinal bakır levhayı ve satılmamış olan koleksiyonları Kral IV. Carlos’a satar ve karşılığında ressamın oğlu Javier saray memuriyetine atanır. Bu eserleri, İspanya dışında büyük şöhret kazanır, Goyaesk üslubun ve gerçekliğe yeni bir yaklaşımın ilk simgesi olur. Bu dizi ile birlikte soğuk ve yapmacık neoklasik gravür sona erer.
The Wedding, 1792
(San Lorenzo de El Escorial’da, Kral IV. Carlos’un ofisine asılan goblen halı için yapılmış bir kompozisyon)
Goya gerek yaşadığı toplumun kültürel birikimiyle gerekse kendisinden önceki ustalarla güçlü ilişkileri olan bir sanatçıydı. Bu anlamda referanslarını şöyle ifade eder: “Üç ustam var: Rembrandt, Velázquez ve doğa.” Rembrandt etkiyi güçlendirebilmek için ışık-gölge ve koyu yüzeylerden yararlanmış; çizginin yoğun kullanımı, abartılı bir karakter vurgusuyla yüzeyi olgunlaştırmıştır. Goya ise benzer etkileri leke tekniğinin avantajını kullanarak gerçekleştirmiştir. Velázquez ve Rembrandt etkisine karşın Goya’nın özellikle gravüre başlamasına önemli katkısı olan sanatçı, 18. yüzyılda Avrupa’da tavan resimleriyle tanınan G.B. Tiepolo’dur.
The Duchess of Alba, 1795
Self Portrait, 1797 (Otoportresi)
Goya’nın İspanya Krallığı’nın en zengin ve güçlü ailesine mensup Alba Düşesi María del Pilar Teresa Cayetana de Silva Alvarez de Toledo’yu resmettiği eser, düşes ile yakın dostluğunun meyvesidir. Maria, 1776 yılında dedesi Fernando de Silva’nın ölümü sonrasında büyük malikaneler ve çeşitli gelirlerin yanı sıra Alba Düşesi ünvanını alır. Alba Düşesi, resim yapıldığında 35 yaşında, güzelliği dillere destan dul bir kadındır. Goya ise, 50’lerinde, işitme problemi olan, evli ve hastalığı nedeniyle zayıf düşmüş bir sanatçıdır. Düşesi ziyaret eden Fransızlardan biri güzelliği hakkında şöyle der: “Başındaki her saç teli arzuyu ortaya çıkarıyor.”
The Duchess of Alba, 1797
Eserde figür, hafifçe sağa doğru dönmüş ve ayakta, sol eli kalçasında. Sağ eli ise toprakta yazan Goya yazısını işaret ediyor. Orta parmağındaki büyük beyaz yüzükte Alba, işaret parmağındaki sarı yüzükte ise Goya yazılıdır. Üzerinde o dönemin modasına uygun, etek kısmı bol dökümlü, üst kısmı altın-beyaz işlemeli bir elbise var. Başında yüzünü kapatmayan siyah bir mantilla (Meksika ve İspanya’da o dönemde çokça kullanılan güzel motiflerle işlenmiş ince tüller) var. Elbisesinin üst kısmını da bu ince mantilla ile kapatır. Biraz daha ortalara doğru bakarsak belindeki altın saçaklı kırmızı kuşak dikkatimizi çeker. Beyaz çoraplı ayaklarını geçirdiği parıltılı altın rengi işlemeli ayakkabıları, üzerindeki kostüm ve saç süsüyle uyumlu. Goya, ağaçları saçaklı ve gökyüzünü koyu gri bir renkle boyayarak aşina olduğumuz geleneksel bir manzara ile tamamlamış kompozisyonu.
Düşes’in ölümünden sonra Goya, çalışmayı uzun süre atölyesinde saklar. Goya’nın biyografilerinin ve çalışmalarının yer aldığı kitaplarda, belgesellerde veya araştırmalarda her ikisinin arasındaki ilişkiyle ilgili farklı bilgiler olduğunu görüyoruz. Bazıları onların arkadaşlığının içindeki romantizme vurgu yapar. Bu aşkın doğruluğu, günlüklerle bile kanıtlanmamış, söylentiden öteye geçememiştir. Bazıları ise onun günlüklerinde alınan notları öne sürerek, birbirlerine karşı hisleri olsa bile pozisyonundan dolayı Goya ile arasında bir ilişkinin asla mümkün olamayacağını savunurlar. Düşes, tıpkı Goya gibi kendi çağının alışılagelmiş insanlarından farklıdır. (Biraz tuhaf biri olduğu hakkında yazılar mevcut.) Goya, Alba Düşesi’nin yedi portresini yapar. Birçok insan, bu resimleri ve onların arasındaki bu türü belli olmayan kapalı ilişkiyi öne sürerek aralarında bir aşkın yaşandığına inanır.
The Disasters of War, No. 34, On Account of a Knife
The Disasters of War (Los Desastres de la Guerra), And There’s Nothing To Be Done (Y no hai remedio), 1810 (Ve yapılacak hiçbir şey yok)
Goya’nın sanat hayatına 1808’de patlak veren İspanyol Bağımsızlık Savaşı damgasını vurur. Bu savaş ünlü ressamı derinden etkiler ve fırçasını sansürsüz ve korkusuzca kullanır. İşte bu dönemde, Savaşın Felaketleri serisini hazırlar. Bu gravürler bir savaşın tutanağı, vakanüvisi gibidir. Goya gravürlere, General Palafox tarafından çağrılıp Ekim 1808’den 1809’un ilk aylarına kadar kaldığı Zaragoza’da cepheyle tanıştıktan sonra başlar, savaşın dehşetini görür ve bunları resmeder. Önceleri 1810 – 1823 olarak tarihlenen Savaşın Felaketleri kronolojisi, kullanılan tekniklerle kâğıtların ve resimlerin tarihsel-sanatsal bağlamının incelenmesinin ardından 1810 – 1815 olarak saptanır.
The Third of May 1808 (3 Mayıs 1808)
Goya, 3 Mayıs 1808 adlı tablosunu o kadar çarpıcı bir şekilde yapmıştır ki, bu resim bütün İspanya’nın çektiği acının simgesi haline gelmiştir. Bu da bütün kalbiyle katillere ve zorbalığa karşı olan bir sanatçının tepkisidir. Madrid’de gerçekleşen bu katliamda, ülkeyi istila eden Napolyon ordusuna başkaldıran asilerin idam edilişini resmetmiştir. Kurşuna dizilmek üzere olan asi, çarmıha gerilmiş gibi kollarını iki yana açmış kurtuluşu beklemektedir. Açık avucunda bir yara izi belirmeye başlamıştır. Bu sahnede bir kurtuluş ümidi var gibidir. Sanatçı resimde ışığı iyiyi kötüye dönüştürmek için kullanmıştır. Tarihte yapılan bütün sanatsal çalışmalarda ışık, temaya yüce bir güzellik kazandırmak için kullanılmıştır. Ama burada katliam aracı olarak kullanılmıştır. Kirli işlerini bir an önce bitirmeye çalışan acımasız askerlerin tüfekleri gecenin karanlığında ışıldamakta ve askerler son emri beklemektedirler. Resimdeki renk dağılımı yine şiddetin ve yıkıcı vahşetin etkisini artırmıştır. Griden siyaha kadar uzanan renk çeşitlerini destekleyen sarı, kahverengi, yeşil ve kırmızı egemenliği şiddetin gerilimini ve olayın gece geçekleştiğini göstermiştir. İspanyol resim sanatının başyapıtlarından biri olarak kabul edilen yapıt, sanat tarihçisi Kenneth Clark’a göre, tarz, konu ve içlem olarak kelimenin tam manası ile devrim sayılabilecek ilk büyük resim olarak değerlendirilmiştir.
The Naked Maja, 1800 (?) (Çıplak Maya)
The Clothed Maja, 1805 (?) (Giyinik Maya)
Goya, Çıplak Maya’yı ve birkaç yıl sonra resmedilen Giyinik Maya’yı İspanya Başbakanı Manuel de Godoy için yapar. Bu dönemlerde, İspanya’da nü resimlerin sergilenmesi kilise tarafından yasaklanmasına rağmen rütbesi yüksek kişiler gizlice yaptırıyordu. Godoy’un nü tabloları asmak için gizli bir odası olduğu söylenir. İzleyenleri şaşırtmak için Godoy’un eserleri yan yana astırdığı söylenir. Diğer bir iddiaya göre ise Godoy, eve gelen konuğuna göre iki eserden birini sergiler.
1808 yılında Godoy başına gelenlerden dolayı kaçmak zorunda kaldığında, Joseph Bonaparte İspanya Kralı yapılır ve Bonaparte’ın emriyle Godoy’un koleksiyonuna el konulur. Eserde figür, aynı pozda, aynı kanepede biri giyinik, biri çıplak da olsa yastıkların üzerine uzanmış, gözlerini izleyiciye dikmiş, davetkar bir bakışla resmedilmiştir. Maja (Maya) adı verilmesine uygun bir elbise bu. Model bir mitoloji kahramanı gibi değil, gerçek bir kadın olarak resmedilmiş. Kadının Alba Düşesi olduğu söylense bu iddialar kanıtlanmamıştır.
Portrait of Joaquina Téllez-Girón y Pimentel, Marchioness of Santa Cruz, 1805
Señora Sabasa García, 1811
Majas On A Balcony, 1810
Édouard Manet’in The Balcony adlı eserini Goya’nın bu tablosundan esinlenerek yaptığı söylenir.
Goya, kraliyet ressamı olarak, içerisinde bulunduğu çelişkili durumu, yaratıcılığını tetikleyen bir niteliğe dönüştürmeyi başarmış ve Batı resmi içerisinde kendine özgü bir alan yaratmıştır. Dolayısıyla, Goya’nın resimleri, bir gelenekten kopuş anlamındadır; ancak Goya, Modern Avrupa Sanatı içinde yeni bir geleneğin de önde gelen temsilcilerinden biri durumundadır.
El Cid Campeador Lanceando Otro Toro, Grabado No. 11 de la Tauromaquia, 1816
Goya 70 yaşına geldiğinde mali sıkıntılarla karşı karşıyadır, öte yandan 5 Mayıs 1814 tarihinde baskı sansürü uygulaması yeniden başlatılır ve Engizisyon tekrar kurulur. Bir gravür dizisi için en uygun konu, çocukluğundan itibaren çok meraklı olduğu boğa güreşleridir. Boğa Güreşi serisi, 1815 – 1816 arasında bu şekilde doğar. Bu dizinin çoğunda, halktan insanların bazen seyirci bazen de matador olarak katıldığı bu güreşlerde, Goya, son derece heyecanlı, gerilimli ve cesaret gerektiren davranışların sergilendiği görüntüleri aktarmaktadır.
Disparate de Miedo (1815 – 1819)
Goya’nın 1816 – 1823 yılları arasında hazırladığı Atasözleri Serisi (Akılsız Yaratıklar/Zırvalar) gravürlerinde ise grotesk kişiler ve şeytanların anlaşılmaz formları, hayali bir manzara oluşturur ve mantıktan tamamen kopuktur. Bu dizi ancak bir yüzyıl sonra ortaya çıkacak olan sürrealizmin habercisi niteliğindedir. Atasözleri Serisi, sanatçının en zor yorumlanan serilerinden biridir. Çünkü baskı resimlerin geneline hâkim olan grotesk tavır, seriyi esrarengiz kılmaktadır. Resimlerin genelinde şiddet, cinsellik, eski yönetim kurumlarındaki çöküşün başlangıcı ile genel olarak mevcut sistemin eleştirisini öne çıkaran düşsel görüntüler ve karnaval gibi temalar bulunmaktadır.
Duelo a Garrotazos (Dos Forasteros), 1820
1815’ten sonra toplumdan iyice izole olmuş şekilde yaşayan Goya’nın sağlığı iyice bozulur. Sakin bir hayat için 1819’da San Isidro yakınlarında bir eve yerleşir. Sağır Adamın Köşkü denilen bu ev, adını sağır olan eski sahibinden almış olsa da Goya da eve yerleştiğinde hemen hemen sağırdır zaten. Bu evi dekore etmek amacıyla canlı dans figürlerini içeren eskizler hazırlar; ancak bu dönemde geçirdiği ağır rahatsızlık ve Monarşi’nin İspanya’ya geri dönüşü, çalışmasının seyrini değiştirerek bugün Kara Resimler (1820 – 1823) dediğimiz dizinin ortaya çıkmasını sağlar.
14 sahneden oluşan Kara Tablolar olarak anılır ve hiçbirinin ismi yoktur. Sahneler genellikle koyu renk zemin üzerine işlenmiştir. (19. yüzyılın sonlarında evdeki duvarlar sökülerek Madrid’deki Del Prado Müzesi’ne götürülür, halen orada sergilenir.)
Self Portrait With Doctor Arrieta, 1820
1819’da 73 yaşındayken kalp krizi geçiren Goya onu iyileştiren doktoruyla resmetmiş kendisini. Yüzü solgun, yarı açık ağzıyla nefes almaya çalışıyor, elleri çarşafı sıkı sıkı tutuyor.
Diversión de España (1824 – 1825)
Ressamı, bazı tabloları nedeniyle Engizisyon Mahkemesi’nin huzuruna çıkarırlar. Goya, ikinci bir defa daha Engizisyon Mahkemesi’nin eline düşerse yakasını kurtaramayacağını anlar. 1824’te kısa süre bir rahibin evinde gizlendikten sonra, bozulan sağlığı nedeniyle VII. Ferdinand tarafından ülkeyi terk etmesine izin verilince Bordeaux’ya yerleşir. Buradan Paris’e bir gezi yapan sanatçı, yaşamının bu son yıllarında yeni bir teknik olarak Taş Baskı’yla çalışmaya başlar ve 1825’te Bordeaux Boğaları adlı dizisini gerçekleştirir. 1826’da beş oğlundan sağ kalan tek çocuğu Javier’i görmek amacıyla İspanya’ya gelse de tekrar Fransa’ya döner. 16 Nisan 1828’de geçirdiği bir kalp krizi sonunda hayata gözlerini yumar.
Kaynak
Alba Düşesi’nin Siyahlar İçindeki Portresi, İşte Goya – Wendy Bird, Tarihsel Tanıklık Olarak Resim: Goya’nın Savaşın Felaketleri Dizisi İçin Notlar, Akıl ve Saçmalığın Sınırlarında Bir Muamma: Goya’nın Baskı Resimleri, Sanatta Gerçeklik Kavramına Savaş Olgusu Üzerinden Bakmak, Dünyada Olan Üç Savaşın Etkisiyle Oluşan Resimler, 20. Yüzyılda Portre Sanatı, Celine Symbiosis, Peter Weiss’ın Direnmenin Estetiği Romanı Üzerine Bir Görsel Okuma Kılavuzu, Francisco Goya’nın Belge Niteliğindeki Baskı Resimleri, Günümüz Özgün Baskı Sanatında İfade Biçimleri, Giyinik Maya ve Çıplak Maya
Ünlü ressamların ünlü tabloları çağ atlamıştır ellerine sağlık ressamlarımızın
Guzel bir yazi olmus☺