Menu

Franz Schubert Eserleri ve Hayatı



Franz Peter Schubert, Çek asıllı bir baba ve Polonyalı bir anneden, 31 Ocak 1797 günü Viyana’da dünyaya gelir. Babası, Viyana’nın banliyösü Lichtenthal’de sevilen, sayılan bir okul müdürüydü; aynı zamanda amatör müzisyendi. Dünyaya gelen on dört kardeşten dokuzu daha bir yaşına gelmeden ölür, geriye Franz ile birlikte beş kardeşi kalır.

Franz, beş yaşına geldiğinde ilk müzik derslerini ailesinden alır. Babası temel müzik derslerini, keman çalmayı öğretir. Kendisinden 13 yaş büyük ağabeyi Ignaz da piyano dersleri verir. Yeteneğini farkeden babası, Lichtenthal korosunun şefi Michael Holzer’den piyano, org ve şan dersleri aldırır. Sesi güzeldir, Lichtenthal korosunun ilk soprano sesli erkek koristi olarak tanınır. 9 Ekim 1808’de Viyana’da açılan bir sınavı kazanarak Kraliyet Kilisesi Korosu’na katılır. Burada kaldığı beş yıl boyunca çok şey öğrenir. Okul yaşamı biterken, birçok bestesinin yanı sıra ilk senfonisini de yazar.

Franz Eybl, Franz Schubert, 1827

Franz Eybl, Franz Schubert, 1827

1815 yılı Schubert’in yaşamında bir dönüm noktası oldu denilebilir. İsveç asıllı olan, ama Almanya’da doğup büyüyen, iyi bir aileye mensup, hukuk öğrencisi Franz von Schober, Schubert’in şarkılarını duyup çok etkilenir. Kendisiyle tanışmak üzere Viyana’ya gelir, onun tüm zamanını beste çalışmalarına vermesi için maddi anlamda destekler, aynı evi paylaşırlar. 1818 yazında Schubert, Viyana’dan ayrılıp Kont Esterhazy’nin davetlisi olarak Macaristan’a gider. Ancak arkadaş çevresini özlediği için 1819 yılı başlarında Viyana’ya geri döner. Daha önce birlikte kaldığı Schober’in evinde yer olmadığı için, yakın arkadaşı ozan Mayrhofer ile birlikte bir daire kiralarlar.

Schubert, 1818’de 21 yaşında rahatsızlanır; 1822’de hastalık daha belirgin olarak ortaya çıkar ve frengi tanısı konulur. Bu arada 1822’de 8. Senfoni olarak da bilinen, diğer adıyla Bitmemiş Senfoni’yi besteler. Onun adıyla özdeşleşen bu yapıtını Schubert’in tamamlayamadığı varsayıldığı için yapıt, bugün de bitmemiş tanımlamasıyla anılmaktadır.

1823 yılında hastalığının tedavisi için Viyana’da hastanede yatar. Kaynaklar Schubert’in bu hastalığa bağlı olarak cildinde kırmızı döküntüler oluştuğunu, saçlarının kafasında boşluklar olacak şekilde dökülmeye başladığını, bu nedenle saçlarını tamamen kazıtarak peruk takmak zorunda kaldığını yazar.

Dostlarına yazdığı mektuplardan aynı yıllarda şiddetli baş ağrıları ve piyano çalmasını güçleştiren sol kol ağrılarından şikâyetçi olduğunu anlıyoruz. Mektuplarında yer alan “Eski sağlığıma yeniden kavuşabileceğimden şüphe ediyorum; kendimi dünyanın en mutsuz, en talihsiz yaratığı gibi hissediyorum.” sözleri Schubert’in içinde bulunduğu ruh halini yansıtmaktadır.

Bu hastalık müziğine de yansımıştır, Death and The Maiden buna örnek gösterilebilir. Eserin içeriği ve anlamı Paris’te Musée d’Orsay’da sergilenen Death and The Maiden isimli tablo ile özdeşleşir. Burada ölüm siyah elbiseli bir kadın olarak betimlenir.

Marianne Stokes, Death and The Maiden, 1896

Marianne Stokes, Death and The Maiden, 1896

Schubert, özellikle 1824’ten sonra depresyon belirtileri de göstermeye başlar. Sağlık problemleri, sürekli maddi sıkıntı içinde olmasından başka eserlerinin eleştirmenler tarafından beğenilmemesi ya da çevresindeki küçük bir topluluğun dışında seslendirilmeyişi bunda etkili olmuş olabilir. Öyle ki liedlerinden 70 kadarında şiirlerini kullandığı Goethe bile, Schubert’in bu eserleri kendisine ithaf etmek için izin istediği mektubunu okumadan iade etmiştir.

Schubert’in geniş bir arkadaş çevresi vardır. Her kesimden olan dostlarıyla yaptıkları toplantılarda dans, oyun, sohbetin yanı sıra yeni bestelerini de icra eder. Schubert ailesi ve yakın çevresi ile müzik yapmayı sever. Bestelediği her yeni yapıtı dostlarıyla ve yakın çevresiyle paylaşmayı, hemen onlara duyurmayı ister. Bu nedenle, 1826 yılından sonra kendi evinde dost çevresini topladığı Schubertiade diye adlandırılan müzik geceleri düzenlemeye başlar.

Schubert, klasik bir dönemin bittiği ve yeni bir romantik akımın başladığı tarihsel bir gelişim döneminin başında bulunur. Sanatçının müziği, Romantizm’in ruhsal değişkenlerine, çekiciliğine, arayış dolu dünyasına yatkındır. İçine kapalı mizacı, gösterişten uzak, sevdiği dostlarıyla geçirdiği samimi yaşamı müziğine de yansımıştır. Hiçbir besteci onun kadar saf müzik yazmamıştır. Eşsiz ezgileri, ritim çeşitliliği, hafızada tutulan melodik cümleleri, en büyük müzisyenler arasındadır. Şekilce klasik formda kalan, içeriği romantik yapıtları, dramatizm ve lirizmle örülmüştür.  Schubert, bir Romantik-klasikçi olarak nitelenir. Bu tanım, bestecinin iç dünyasındaki romantizm ile Haydn, Mozart, Beethoven geleneğini birleştirmesindendir.

Gabor Melegh, Portrait of Schubert, 1827

Gabor Melegh, Portrait of Schubert, 1827

Ama asıl Schubert, bir nevi melodi demek olan Lied sanatının tartışılmaz öncüsüdür. Kendisinden önce pek çok besteci lied yazar. Hiçbiri onun kadar başarılı değildir. Şarkı-form, şiir-dil, şiir-ritim, şiir-melodi, melodi, eşlik ilişkilerini yeniden ele alarak liedlerde anlatım bütünlüğünü oluşturur. Schubert’in liedlerinde genellikle görülen konu, insan ve doğa ilişkisidir. Franz Schubert’in 600’den fazla lied yazdığı bilinir. Bu liedlerin hemen hemen hepsi hoş melodileri olan sıradan şarkılar kategorisinden sıyrılmış, bestelerindeki gelişmiş sanatsal yapıyla müzik dünyasında başlı başına bir form olarak kabul edilmiştir. Schubert liedlerinde genellikle Goethe ve Schiller’in şiirlerini kullanmış; Winterreise (Kış Yolculuğu) başlıklı 24 liedinde ise Wilhelm Müller’in dizelerini değerlendirmiştir. Schubert son döneminde, Güzel Köylü Kızı (Die Schöne Müllerin), Kış Yolculuğu (Die Winterreise), Heine şiirlerini kapsayan Kuğu Şarkıları (Der Schwanen Gesang) şarkı dizeleriyle, lied sanatının doruk noktasına ulaşmıştır.

Konçerto dışında her tür için yapıtı olan, üretken bir bestecidir. Diğer yapıtlarına göre operada başarısız olduğu görülür.

Çok sevdiği Beethoven onun için “Schubert’i ilahi bir kıvılcım dünyaya getirmiştir” demiştir. Beethoven’in öncelikle çalgı müziğine dayalı zekasına karşın Schubert, daha çok insan sesi anlayışına dayalı müzik yapmayı tercih etmiştir. 1827 yılında Mart ayında Beethoven artık son günlerini yaşamaktadır. Schubert çok sevdiği bu besteciyi ziyaret eder. 26 Mart 1827 tarihinde düzenlenen Beethoven’in cenaze töreninde ise çok hasta olmasına karşın 38 meşale taşıyıcısından biri olarak görev alır.

Schubert 19 Kasım 1828’de vefat eder. Vasiyeti üzerine Viyana Merkez Mezarlığında çok sevdiği Beethoven’in yanına gömülür.

Besteci biyografileriyle tanınan yazar George Richard Marek’in 1985 yılında yayınlanan Schubert: A Biography isimli kitabında bestecinin AIDS’ten ölmüş olabileceğini söylemesi klasik müzik dünyasında büyük yankı yaratır. Marek’in iddiasına göre, Schubert bu hastalığını en yakın dostu ve ölüm anına kadar hep yanında olan gizli sevgilisi Franz von Schober’den kapar. Zira Schubert’in hastalığı sırasında yaşadıkları AIDS hastalarında görülen belirtilere çok benzerdir ve hastalık Schober’le aynı evi paylaştığı yıllarda ortaya çıkar. Kitabın yayınlanmasından kısa süre sonra saygın bilimsel dergilerde çıkan bazı makaleler de bu iddiayı başka deliller öne sürerek destekler. Yine de Schubert’in AIDS’ten ölmüş olabileceği ve eşcinselliği tartışmalı bir konudur.

Wilhelm August Rieder, Franz Schubert, 1875

Wilhelm August Rieder, Franz Schubert, 1875

Dünyanın Schubert’in dehasını kavraması ölümünden sonra yaklaşık kırk yıl alır. Yüzyılın ikinci yarısına doğru, müziği yayımlanmaya ve geniş bir alana dağılmaya başlayınca, Brahms’ın, Dvorak’ın, Bruckner’ın ve Mahler’in düşünüşünü etkiler. Kuşkusuz Schubert ilk romantik değildir. Carl Maria von Weber çok daha fazla romantikti ve gelecek kuşağı çok daha fazla etkiler. Schubert ilk romantik olmasa bile, daha da anlamlı başka bir yer işgal eder. Müziğin ilk lirik şairidir. Schubert’in eserlerinin hikayesi bütün sanatçılarda olduğu gibi onun hayat öyküsüdür diyebiliriz. Kendini anlatmak, duygularına, heyecanlarına, acılarına ait, en derin, en dokunaklı, en etkili, en güzel şeyi ifade etmek için yazar. İşte bu nedenle Schubert’in eserleri doğaçlama çalınıyormuş hissi verir.

Kaynak
Franz SchubertFranz Schubert Liedleri ve Sanatsal ÖzellikleriÖlümsüz Besteciler ve Öldürücü Mikroplar


Facebook Yorumları

1 Yorum
  1. ozcan 07/05/2018 / Cevapla

ozcan için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir